


Hidrokarbonlar
Hidrojen ve karbon olmak üzere iki elementten oluşan organik bir bileşiktir. Petrol bileşiminin büyük bir kısmı değişen uzunluklardaki hidrokarbonlardan oluşur.
En küçük hidrokarbon metan, tek bir karbon atomu ve dört hidrojen atomundan oluşur. Bununla birlikte, hidrokarbonlar, zincirler, daireler ve diğer karmaşık şekiller dahil olmak üzere birçok yönden birbirine bağlanmış yüzlerce veya binlerce bireysel atomdan oluşabilir.
Hidrokarbonların özelliklerini sınıflandırmak için birkaç temel türe ayrılırlar.
Alkanlar: Bunlar doymuş hidrokarbonlar olarak adlandırılır. Yani sadece tüm karbon atomları arasında tek bağlar içerirler. Alkanlar, petrol yakıtlarının temelidir ve doğrusal ve dallı formlarda bulunurlar.
Doymamış Hidrokarbonlar: Karbon atomları arasında bir veya daha fazla çift bağa sahip olan hidrokarbonlara alken denir.
Sikloalkanlar: Bir veya daha fazla halka yapısı içeren herhangi bir hidrokarbon.
Aromatik Hidrokarbonlar: Areneler olarak da adlandırılan aromatik hidrokarbonlar, karbon atomlarının birbirini izleyen çift ve tek bağlarla bağlandığı benzersiz bir karbon molekülleri sınıfıdır. Bu molekül sınıfı, karbon atomları arasındaki bağların tek ve çift bağlar arasında bir ara bağ olduğu özel halka yapılarına sahiptir.
Bu sınıftaki moleküller, endüstriyel çözücü «benzen» içerir.
Benzen (C6H6): Diğer hidrokarbonlar gibi benzen de petrolün doğal bir bileşenidir. Oda sıcaklığında renksiz, yanıcı, tatlı kokulu bir sıvıdır ve yüksek oktan sayısına sahip olduğu için çoğu benzin karışımının bir bileşenidir.
Benzen de oldukça kanserojendir ve kemik iliği yetmezliği ve kemik kanserine neden olduğu iyi bilinmektedir. Elbette, “hoş aroması” nedeniyle tıraş sonrası ve diğer kozmetiklerde bir katkı maddesi olarak kullanıldığında kanserojenliği iyi bilinmemektedir.
En büyük benzen kullanımı (% 50), stiren ve polistren plastiklerinin ürünüdür. Ayrıca Naylon üretiminde önemli olan sikloheksan olarak bilinen bir moleküle dönüştürülür. Siklohekzan üretmek için benzenin yaklaşık% 15'i kullanılır. Böcek ilaçlarından kauçuğa kadar her şeyde daha küçük miktarlar kullanılır.
Benzen yapısı iki şekilde çizilebilir. İlkinde, çift bağ karakteri açıkça çizilir. Kısa elli versiyonda, yapıyı göstermek için halkanın içine bir daire çizilir. Benzen içindeki her bir karbon atomuna bağlı tek bir hidrojen vardır.
Aşağıdaki I. ve II. çizimleri eştir. Pratikte III. çizim kullanılır.
Benzen, renksiz, alevlenebilen, kaynama noktası 80,1 °C, erime noktası 5,5 °C olan bir sıvıdır.
Binükleer Aromatik Hidrokarbonlar: Molekülünde iki benzen halkası içeren bileşiklerdir.
Hidrokarbonlar
Hidrojen ve karbon olmak üzere iki elementten oluşan organik bir bileşiktir. Petrol bileşiminin büyük bir kısmı değişen uzunluklardaki hidrokarbonlardan oluşur.
En küçük hidrokarbon metan, tek bir karbon atomu ve dört hidrojen atomundan oluşur. Bununla birlikte, hidrokarbonlar, zincirler, daireler ve diğer karmaşık şekiller dahil olmak üzere birçok yönden birbirine bağlanmış yüzlerce veya binlerce bireysel atomdan oluşabilir.
Hidrokarbonların özelliklerini sınıflandırmak için birkaç temel türe ayrılırlar.
Alkanlar: Bunlar doymuş hidrokarbonlar olarak adlandırılır. Yani sadece tüm karbon atomları arasında tek bağlar içerirler. Alkanlar, petrol yakıtlarının temelidir ve doğrusal ve dallı formlarda bulunurlar.
Doymamış Hidrokarbonlar: Karbon atomları arasında bir veya daha fazla çift bağa sahip olan hidrokarbonlara alken denir.
Sikloalkanlar: Bir veya daha fazla halka yapısı içeren herhangi bir hidrokarbon.
Aromatik Hidrokarbonlar: Areneler olarak da adlandırılan aromatik hidrokarbonlar, karbon atomlarının birbirini izleyen çift ve tek bağlarla bağlandığı benzersiz bir karbon molekülleri sınıfıdır. Bu molekül sınıfı, karbon atomları arasındaki bağların tek ve çift bağlar arasında bir ara bağ olduğu özel halka yapılarına sahiptir.
Bu sınıftaki moleküller, endüstriyel çözücü «benzen» içerir.
Benzen (C6H6): Diğer hidrokarbonlar gibi benzen de petrolün doğal bir bileşenidir. Oda sıcaklığında renksiz, yanıcı, tatlı kokulu bir sıvıdır ve yüksek oktan sayısına sahip olduğu için çoğu benzin karışımının bir bileşenidir.
Benzen de oldukça kanserojendir ve kemik iliği yetmezliği ve kemik kanserine neden olduğu iyi bilinmektedir. Elbette, “hoş aroması” nedeniyle tıraş sonrası ve diğer kozmetiklerde bir katkı maddesi olarak kullanıldığında kanserojenliği iyi bilinmemektedir.
En büyük benzen kullanımı (% 50), stiren ve polistren plastiklerinin ürünüdür. Ayrıca Naylon üretiminde önemli olan sikloheksan olarak bilinen bir moleküle dönüştürülür. Siklohekzan üretmek için benzenin yaklaşık% 15'i kullanılır. Böcek ilaçlarından kauçuğa kadar her şeyde daha küçük miktarlar kullanılır.
Benzen yapısı iki şekilde çizilebilir. İlkinde, çift bağ karakteri açıkça çizilir. Kısa elli versiyonda, yapıyı göstermek için halkanın içine bir daire çizilir. Benzen içindeki her bir karbon atomuna bağlı tek bir hidrojen vardır.
Aşağıdaki I. ve II. çizimleri eştir. Pratikte III. çizim kullanılır.
Benzen, renksiz, alevlenebilen, kaynama noktası 80,1 °C, erime noktası 5,5 °C olan bir sıvıdır.
Binükleer Aromatik Hidrokarbonlar: Molekülünde iki benzen halkası içeren bileşiklerdir.
Hakkında
Kyäni, faydalı bileşenlerden oluşan besin takviyesi ürünlerini; benzersiz iş fırsatıyla birlikte dünya çapında 50'den fazla ülkeye ulaştırmaktadır. İdeal sağlığımızı korumak için günlük olarak Kyäni ürünlerini kullanırız, bu ürünleri başkalarıyla paylaşırız, işimizi inşa etmek ve sürdürmek için neredeyse her gün belirli bir saatimizi işe adarız ve başkalarını da Kyäni fırsatına dahil ederek veya Potato Pak ve Caring Hands programlarına katkı sağlayarak başarımızı başkalarıyla paylaşırız.
Hakkında
Kyäni, faydalı bileşenlerden oluşan besin takviyesi ürünlerini; benzersiz iş fırsatıyla birlikte dünya çapında 50'den fazla ülkeye ulaştırmaktadır. İdeal sağlığımızı korumak için günlük olarak Kyäni ürünlerini kullanırız, bu ürünleri başkalarıyla paylaşırız, işimizi inşa etmek ve sürdürmek için neredeyse her gün belirli bir saatimizi işe adarız ve başkalarını da Kyäni fırsatına dahil ederek veya Potato Pak ve Caring Hands programlarına katkı sağlayarak başarımızı başkalarıyla paylaşırız.
Sayfa Yapım Aşamasındadır.
Sayfa Yapım Aşamasındadır.
Eğitim / Bilgi / Çözüm Platformu
Terimler Sözlüğü
A
A Safhası: Bazı termoset reçinelerin (özellikle fenolikler), takviye üzerine uygulanmasından sonra, malzemenin bazı sıvılar içinde çözülebilir ve eritilebilir olduğu, polimerizasyon reaksiyonunun erken bir safhasıdır. B ve C safhalarına da bakınız.
A TİPİ BÖLGE REGÜLATÖRÜ: 25 bar’a kadar olan anma giriş basıncını 4 bar’lık sabit anma çıkış basıncına otomatik olarak ayar - layan regülatördür.
A TİPİ İSTASYON: 75 bar’lık iletim hattı gaz basıncını 19 bar ile 40 bar arasında dağıtım hattı basıncına düşüren regülatör, filtre, ısıtıcı, sayaç, harmanlama ünitesi ve diğer ekipmanlarla donatılmış, müstakil bir sahada konuşlandırılmış doğal gaz ünitesidir.
A.C.Q. (ANNUAL CONTRACT QUANTITY): Yıllık Kontrat Mik - tarı’dır.
ABATAJ, 1) Tabii konumundaki madenin, kazma, martopikör, —> dinamit, vb. araçlarla yerinden sökülmesi ve taşımaya hazır hale getirilmesi. 2) —> Kazı.
ABİSAL FASİYES, 1) Derinliği 900 m’den fazla olan deniz diplerindeki çökeller. 2) Derin deniz fasiyesi. —> Fasiyes.
ABİYOJENİK METAN: Yer kabuğunun çok derinlerindeki hidrojence zengin gazlar ve karbonlu moleküller yavaş yavaş yeryüzüne doğru yükselirken yine yeraltında bulunan ve oksijen içermeyen minerallerle karşılaşırlar ve çeşitli reaksiyonlara girerler; nitrojen, oksijen, karbon dioksit, argon gibi elementler ve su meydana gelir. Bu gazlar yüzeye doğru yükselirken çok yüksek basınçlar altındaysalar, termojenik metana benzer şekilde metan oluşumuna yönlenirler.
ABİYOJENİK TEORİ: Petrolün menşeinin, gezegenlerin oluşumu sırasında yeryüzünün derinliklerinde hapsedilen hidrokarbonlar olduğunu ileri süren teoridir.
ABONE TÜKETİM MİKTARI: Bir abone tarafından bir saatte tüket - ilebileceği kabul edilen en yüksek gaz tüketim miktarıdır.
ABR: Akrilonitril-butadien kauçuğu
ABS: Alkil benzen sulfonat: deterjanlara eklenen, biyobozulmaya dirençli, kararlI bir yüzey aktif madde. Akrilonitril-butadien stiren kauçuğu. Acrylonitrile butadiene styrene (thermoplastic)
ABSORBSİYON: Bir maddenin diğer bir madde içinde kaybolmasıdır; absorblanan madde kendi tanımlanma özelliklerini kaybederken, absorblayan madde kendi fiziksel görünüşünün çoğunu korur. Absorbsiyon işlemi rafinasyonda, proses akımlarından özel bileşikleri seçici olarak ayırmada kullanılır. Absorblanan gaz ile absorblayıcı arasında kimyasal bir reaksiyon olur; rafineri gazları, etanolaminler gibi bazik absorblayıcılarda tutularak asidik gazlardan arındırılırlar.
ABSORPLAYICI, 1) Elektrikte, yüksek gerilime karşı koruyucu olan araç. 2) Gökbilimde, ışığı emerek azaltma özelliğini gösteren ortam. 3) Tarımda. tahılları içine çekerek aktaran aygıt. 4) Rafinerilerde, petrol gazlarının süzülmesinde kullanılan arıtma tertibatı.
ABSORPSİYON, 1) Absorb etme, emme yani su veya diğer sıvıların, katı malzemenin gözeneklerinin içine girmesi. Yüksek absorpsiyon kapasitesi, malzemenin büyük yüzey alanı, toplam gözenek hacmi ile yeterli gözenek büyüklüğü ve dağılımına sahip olmalarına bağlıdır. Bentonit, fuller toprağı sepiyolit ve atapulgit bu özelliklere büyük ölçüde sahip olduğu için absorbant malzeme olarak kullanı-lırlar. 2) Gaz, ışık, ısı ve ışınların bir maddeden geçerken kısmen veya tamamen çözülmesi ve emilmesi. 3) Kömürün bünyesinde gazların çözünmüş halde ve bir tür molekülsel sızma şeklinde bulunması durumu. 4) Soğurma 5) Az hareketli nötronların ince bor ve kadmiyum tabakaları tarafından yutulması.
AC ( AMONYUM KLORÜR) YÖNTEMİ, Sentetik soda külü üretim yöntemlerinden biri. DUAL’da denilen ve Japonlar tarafından geliştirilen AC yöntemi, solvay yönteminin değişik bir şeklidir. Bu yöntemle tuzdaki sodyum içeriğinin hepsi soda külüne dönüştürülür. Bu oran Solvay yönteminde % 70 dir. Yan ürün olarak çıkan —> Amonyum klorür ( NH4 CL) yani nışadır en çok kuru pillerde elektrolit olarak, galvanizleme ve kalaylamada, ayrıca metal yüzeylerdeki oksit katmanını gidererek metalin lehim tutmasını kolaylaştırmak amacıyla lehimcilikte de yaygın olarak kullanılır. —> Solvay yöntemi.
ACI SU (Brackish): Hafif tuzlu su.
ACM: Akrilesterklorovinil kauçuğu / Eter kauçuğu
AÇI İSTASYONU, 1) Konveyör veya havai hattın yön değiştirme yerindeki düzen. 2) Zaviye.
AÇIK OLUŞUM: Porozite ve geçirgenliği iyi olan petrol yatağı kayacı.
AÇIK YAKMA [ Open burning ] Atik miktarini (hacmini) azaltmak amaciyla çöplük alanlarinda yakilmasi islemi.
Açılı Sarım: Elyaf sarma yöntemiyle üretilen CTP ürünlerde, liflerin yaklaşık 0o helisel açı ile sarılmasıdır.
AÇISAL ESNEK BAĞLANTI PARÇASI: Gaz boru hattı ve tesisatlarında, açısal hareketleri karşılamaya yarayan esnek bağlantı elemandır.
ADAPTÖR: Farklı çap ve şekildeki boru parçalarını birbirine bağlamaya yarayan boru bağlantı elemandır.
Adezyon : Filmin mürekkebi yüzeyinde tutabilme kabiliyeti.
Adezyon Promoter : Filmin adezyonunun iyi olmadığı durumlarda adezyonu artırmak için mürekkebin içine konulan katkı.
ADIYABITIK SAPMA ORANI [ Adiabatic lapse rate ] Yüksekligin artmasi ile baglantili olarak isidaki düsme (sapma) orani.
Aditif (Katkı Maddesi): Petrol ürünleri katkı maddeleri çok az miktarlarda ilave edildiğinde ürünün kimyasal veya fiziksel bazı özelliklerinin iyileştiren kimyasal maddelerdir. Çok bilinen bazı katkı maddeleri arasında köpük, buzlanma ve aşınma önleyici maddeler, korozyon inhibitörü, demülsifiyer, deterjan, dispersan, emülsiyon yapıcı, ağır-yük katkısı, yağlayıcı, oksidasyon inhibitörü, akma noktası düşürücü, pas önleyici, yapıştırıcı, viskozite indeks artırıcı maddeler sayılabilir.
Adsorbsiyon: Gaz veya sıvı moleküllerinin katı maddelerin (örneğin aktif karbon) yüzeylerine tutunmasıdır; bu maddelerin poroziteleri çok yüksektir ve kanalları birbirlerine bağlayan karmaşık ağ yapılar vardır. Kanal yüzeylerindeki dengesiz moleküler kuvvetler bu tür karbona pek çok maddeyi adsorblama özelliği kazandırır; örneğin bir avuç aktif karbonun toplam yüzey alanı 10 futbol sahası kadar olabilir.
ADSORPSIYON [ Adsorption ] Moleküllerin kati yüzeylere tutunmasi.
Adyabatik Sıkıştırma: Bir gazın, ısı kaybı olmaksızın sıkıştırılmasıdır. sonuçta gazın sıcaklığı yükselir. Sıcaklık artışı yağlamada önemli bir faktördür, çünkü yüksek sıcaklıklarda yağın oksitlenerek bozunması hızlanır. Bu gibi koşullarda yağdaki oksidasyon inhibitörü yağın hızlı parçalanmasına engel olur.
ADYOAKTİF METOT, Arazi üzerinde topraktaki havanın iyonlaşma derecesinin ölçülmesi sonucu, iyonlaşmaya sebebolan radyoaktif maddenin varlığının ve parçalanmasının saptanması esasına dayanan jeofizik maden arama metodu.
AEROBIK [ Aerobic ] Serbest oksijenin varliginda yasayan ya da aktif olabilen organizma; suda çözünmüs oksijenin oksitleyici olarak hareket ettigi durum.
AEROBIK AYRISMA [ Aerobic decomposition ] Havali kosullarda faaliyet gösteren mikroorganizmalar veya mantarlarin organik maddeleri ayristirmalari.
Aerobic Bozunma: Baskın oksijenli koşullarda, moleküllerin mikroorganizmalarca daha küçük moleküllere veya atomlara parçalanmasıdır, bozunma ; hızlıdır ve kokusuzdur. Hammaddeler: Organik madde (karbon, kimyasal enerji, protein, nitrojen), mineraller (nitrojen ve diğer besinler) ve su; Ürünler: Organik madde: (karbon, kimyasal enerji, nitrojen, protein, humus), mineraller, su ve mikroorganizmalardır.
Aerobik Bakteri: Sadece oksijen varlığında oluşan, yaşayan ve aktif olan mikroorganizmalardır. Aerobik mekanizmada bakteriler önemli bir rol oynar; atıklardaki organik maddeler parçalanırken çıkan maddeler saf karbon, nitrojen ve fosfordur. Mikroorganizmalar bu elementlerle beslenip çoğalırken karbon dioksit ve koyu renkli, tatlı, besin değeri yüksek bir kalıntı bırakırlar.
AEROSOL [ Aerosol ] Havada asili parçacik biçiminde madde: sivi maddeleri püskürten basinçli kap.
AFET ALANLARI [ Hazardous areas ] Deprem, heyelan, çig, orman yangini ve taskin gibi dogal afetlere yatkin alanlar.
Afterflame: Yanma kaynağının uzaklaştırılması sonrasında yanmanın devam etme sürecidir.
Afterglow: Yanmanın sona ermesi sonrası malzemede devam eden kızgınlıktır. Damlamanın olmadığı dutrumlarda ise, alev çekildikten sonraki süreçtir.
AGIR METALLER [ Heavy metals ] Kursun, civa, çinko vb. gibi çevre açisindan tehlikeli nitelik tasiyan metaller.
AGIRLIKSAL AKIS [ Gravity flow ] Asinmayi ve asiri basinci önleyecek azami hizda kesintisiz akisa olanak saglamak amaciyla belirli bir asgari egimle yerlestirilmis borulara sahip aritma ve su saglama sistemindeki sivi akisi.
Aglomerasyon: Aynı veya farklı elementlerin veya bileşiklerin kümeleşmesidir. Örneğin, toz halindeki bir maddenin kurutulmasında, türbülens nedeniyle çarpışan nemli (veya yapışkan) tanecikler birbirine yapışarak daha büyük taneler oluştururlar; yani aglomerler haline gelirler. Aglomerasyon prosesleri çeşitlidir, örneğin; damla ve yüzey aglomerasyonları gibi. Damla yönteminde toz tanecikleri çok ince püskürtülen sıvı damlacıklarıyla nemlendirilir. Yüzey yönteminde ise nemlendirme buhar veya sıcak nemli havayla yapılır. Yiyecek, kimyasal maddeler, boya ve ilaç sanayiinde toz ve granül maddeler üretiminde uygulanan değişik aglomerasyon prosesleri vardır.
Agregalar: Kompozit kalıplamasında kullanılan, genellikle mineral kökenli işlenmemiş, katı malzemelerdir. Yer döşemesi üretiminde ve yüzey sertleştirme işlemlerinde kullanılmaktadır.
AĞIR GRAM ŞİŞELER: Şişeler parizon’dan şişirilerek ona göre daha küçük kapasiteli bir şekle getirilir.Sonuç , duvar kalınlığı daha büyük bir şişe olur çünkü daha küçük bir şişe şekli için daha fazla plastik kullanılmıştır.
AĞIZ : Şişe veya kavanozun tepesindeki açıklık.
AĞIZ: Kitapta sırtın ters tarafı
AI [ Active ingredient ] Aktif bilesen.
AIR BLOCK: Boru hatlarının tepe noktalarda oluşması muhtemel hava birikmesinin, boru kesitini daraltıp, akışı zorlaştırdığı durumdur.
AKIFER [ Aquifer ] Suyun çok uzak mesafelere gitmesini saglayan, yer alti sularini pinarlara ve kuyulara ileten gözenekli toprak ya da jeolojik olusum.
AKIM KÖPRÜSÜ: Borunun ek ve bağlantı yerlerinde oluşan dirençlerin etkisini ortadan kaldırarak koruma akımının iletilmesini sağlayan metalik bağlardır. (İlgi: Katodik Koruma)
AKIM YOĞUNLUĞU: Birim yüzeye düşen akım şiddetidir. (Birimi; A/m²’dir.)
AKISKAN ATIK [ Fluidized bed ] Içinden hava ya da bir gaz üflenen ince parçaciklardan olusan kati madde yatagi. Üflenen hava ya da gazin denetimi kati maddenin bir sivi gibi davranmasina yöneliktir.
AKISKAN YATAK YANMASI [ Fluidized bed combustion ] Sivi yakit ya da küçük kömürün sivilastirilmis yatakta yakilmasi. Bu süreç daha düsük isida yanmanin olusmasini sagladigindan, daha az miktarda nitrojen oksit üretimine yol açtigi gibi, sürece kireçtasi ilavesi ile de kükürt oksitlerin yatak izinde olusmayarak atmosfere atilmasi olanagini ortadan kaldirir.
AKISKANLIK (KIVAM) [ Viscosity ] Sivinin akis hizini belirleyen özelligi.
AKIŞ ARALIĞI: Akışkan hareketinin gerçek hızı veya hızı.
AKIŞ BİLGİSAYARI: Teslim edilen doğal gaz akış miktarını belirlemek üzere Ölçüm Hatlarında techiz edilen ve bu hatlarda tespit edilen basınç, fark basınç, debi, sıcaklık ve gaz analiz verilerini kullanarak, akış miktarını belirleyen ekipmanlardır.
AKIŞ BORUSU: Sirkülasyonlu bir su sisteminde suyu, bu devre içinde yer alan bir ısı kaynağından taşıyan borudur.
AKIŞ DÜZELTİCİ: Ölçüm hattı öncesi akışı laminer hale getiren boru içi düzenektir.
AKIŞ DÜZENLEYİCİ: Akışmetre üzerinden geçen akışın homojen dağılımını sağlamak amacıyla kullanılan delikli boru teçhizatıdır.
Akış Hattı: Kalıplama sırasında iki noktadan enjekte edilen reçinenin, kalıp içerisinde karşılaştıkları hat üzerinde beliren izdir. “Birleşme noktası” veya “kaynak hattı” olarak da ifade edilmektedir.
Akış İzleri: Termoplastik reçine ile kalıplanan bir ürünün dalgalı yüzey görünümünü ifade eder. Reçinenin kalıp içinde düzgün akmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
AKIŞ MİKTARI: Anlık doğal gaz akış miktarıdır.
Akış: Bir kalıbın bütün boşluklarını doldurmak üzere, reçinenin basınç altındaki hareketidir.
Akışkan İnjeksiyonu: Bir rezervuara gaz veya sıvılar injekte edilerek petrolün üretim kuyusuna akmasının sağlanmasıdır.
Akışkan Kok (Fluid Coke): Sıcak kok tanecikleri üzerine residu püskürtülerek oluşturulur; kükürdü yüksek, uçuculuğu düşük, kristalinitesi zayıf ve öğütülme özelliği fenadır.
Akışkan Yatak (Fludized Bed): akışkan yatak; katalizör ortalama 60 mikron büyüklüğünde toz halindedir, hidrokarbon karışımına etki ederken sıvı gibi davranır.
Akışkanlık: Viskosite malzemenin akmaya karşı gösterdiği dirençtir. MFR, tanımlanan şartlarda akan malzemenin ağırlık cinsinden mikatrıdır, MFI ve MFR aynı kavramlardır. MVR, akan malzeme miktarının hacim cinsinden ifade edimesidir.
AKIŞMETRE: Hareket eden bir akışkanın akışını veya miktarını ölçmek için kullanılan bir cihaz.
AKİFER: İçinde yer altı suyu bulunduran ve bunları kolaylıkla iletebilen katmanlardır.
Akma Dayanımı: Akma noktasındaki gerilimdir. Malzeme üzerindeki gerilimin, gerilim/gerilme (Stress/Strain) oranına göre sapma gösterdiği anı ifade eder.
Akma Gerilimi: Plastik maddenin plastikliğinin deforme olduğu (bozulduğu) gerilim.
Akma Noktası : Gerilim altındaki bir malzemede, kalıcı deformasyonun başladığı noktadır. Yalnızca akma özelliği gösteren malzemelerde “Akma Noktası” bulunur. Ötesinde uygulanan maddenin sürekli bozulmaya yol açan nokta. Belirlenmiş koşullarda soğutulan bir yağ veya baz yağın akabildiği en düşük sıcaklıktır; bir yağın akma noktası, akamadığı sıcaklığın 3 0C üstündeki sıcaklık olarak kabul edilir.
Akma Noktası Düşürücü: Bir petrol ürününün akma noktasını düşürmek için kullanılan katkı maddesi.
AKMA SINIRI: Malzemenin, belirli bir gerilme kuvveti uygulanmasıyla sınırlı ve kalıcı deformasyona uğraması veya belirlenen toplam uzamaya maruz kalması durumundaki mukavemetidir. Kalıcı deformasyon, genellikle kopma durumundaki toplam uzama miktarının % 0,2’si kadar kabul edilir.
Akrilik: Akrilik asit esterinin ve türevlerinin polimerizasyonu ile üretilen bir termoplastik polimerdir.
Akrilonitril Bütadien Stiren (ABS): Üç farklı monomerden elde edilir; akrilonitril, stiren ve bütadien. Bütadienden polibütadien, stiren ve akrilonitrilden stiren-akrilonitril (SAN) ko-polimerleri oluşur. Polibütadien (C=C çift bağlar vardır) iskelet zincir görevindedir; Bu iskelet üzerine SAN zincirleri yerleşir.
AKS: Boru hattı birleşme noktalarıdır.
AKTIF ÇAMUR SÜRECE [ Activated sludge process ] Atik su aritma tesislerinde kullanilan, aerobik biyolojik aritma süreci.
AKTIF KARBON [ Activated carbon ] endüstriyel baca gazlarindan kaynaklanan kokularin ve zehirli maddelerin giderilmesine yönelik adsorbsiyon sürecinde kullanilan madde.
Aktif Çamur: Aktif çamur, evsel atık suların (kanalizasyon atık suları da dahil) biyolojik işlemlendirme proseslerinden biridir. Proseste atık suya hava veya oksijen basılarak biyolojik floklar (yığınlar) oluşturulur; bunlar atık sudaki organik maddeleri indirgeyerek parçalarlar. Tüm aktif çamur sistemlerinde atık su önce oksijenle yeterli derecede işlemlenir ve karışım bir çökelme tankına alınır, tankın üst kısmı tekrar işlemlendirildikten sonra temiz su olarak atılır. Çökelen kısım çamurdur (sludge), bunun bir kısmı havalandırma tankına verilerek tanka gelen yeni ham atık su ve hava karışımına aşılama yapılır. Tankta kalan çamur gerekli işlemlerden sonra atılır.
Aktif Karbon: Aktif karbon, birbiri üzerine yığılmış çok küçük karbon kümeleridir; kristallik dereceleri yüksektir.. Karbonlu maddeler (fıstık kabukları, Hindistan cevizi kabuğu, kömür, v.s.) önce havasız ortamda ısıtılarak karbon konsantrasyonu artırılır, sonra çok yüksek sıcaklıklarda oksitleyici gazlar verilerek aktiflendirilir; aktivasyon prosesi, karbonun gözenekleşmesini, dolayısıyla adsorbsiyon özelliği kazanmasını sağlar. Gözenek hacmi ve yapısı kullanılan hammaddeye ve aktivasyon tekniğine bağlıdır.
AKUSTIK ÇEVRE [ Acoustical environment ] Belli bir ses kaynagini kusatan çevre.
Akustik Emisyon / Ses yayılımı: Bir malzemeye gerilim altında uygulanan bir test metodudur. Ses dalgası yayılımı ile, tanımlanan malzemenin bütünlüğünü koruyup koruyamadığı, herhangi bir çatlak olup olmadığı ölçülür.
Akümülasyon (Birikim): Bir petrol veya gaz sahasındaki rezervuar kayacında bulunan petrol (veya gaz) miktarıdır; veya hareket edebilen (taşınabilir) petrol miktarını tanımlar.
Alaşım/Karışım: Bir veya birden fazla polimerin karışımıdır. Kimyasal bağlanmadan daha çok bir mekanik karışımdır.
Alaşım: Plastiklerde, polimer veya kopolimerin, diğer polimerler veya elastomerlerle seçilmiş koşullar altında harmanlanmasıdır.
ALAŞIMLI ÇELİK BORU: Alaşımlı çelik malzemeden imal edilmiş borudur. Alaşımlı çelikler bileşimlerinde sade karbonlu çeliklerde belirtilen oranları aşan ve/veya özel maksatla bünyesine diğer alaşım elementlerinden bir veya birden çoğu katılan çeliklerdir. Bileşimdeki alaşım elementlerinin toplamı % 5 i geçmeyen çelikler az alaşımlı, % 5 i aşanlar yüksek alaşımlı çelikler olarak adlandırılırlar. (İlgi: Sade Karbonlu Çelik Boru)
ALBEDO [ Albedo ] Yeryüzünün günes isigini yansitma yüzdesi. Havadan alinan bir örnekteki katilarin yansitici niteligiyle ilgili bir ölçü.
ALÇAK ARAZILER [ Bottom lands ] Bir akarsi kanalina bitisik ve ondan biraz yüksek arazi.
ALD [ Approximate lethal dose ] Yaklasik öldürücü doz.
ALDRIN [ Aldrin ] Özellikle DDT'ye dirençli zararlilara karsi etkili olan, klorlu hidrokarbon pestisit.
ALERJI YAPICILAR [ Allergenics ] Alerjiye yol açan maddeler.
Alev Geciktiriciler: Reçinenin yanma eğilimini azaltmak amacıyla kullanılan kimyasal katkı maddeleridir.
Alevlenme Noktası: Bir petrol ürününde, sıvı yüzeyi üzerindeki buhar-hava karışımı bir alev meydana getirecek, fakat yanmaya neden olamayacak kadar yeterli miktarda buharın meydana geldiği en düşük sıcaklıktır. Belirlenmiş koşullarda ısıtılan bir yağın, küçük bir alev temasında aniden yanabilecek gaz+hava karışımı oluşturduğu sıcaklıktır.
ALFA RADYASYON [ Alpha radiation ] Nispeten düsük bir nüfuz gücüne sahip radyasyon. Bk. Beta radyasyon, Gamma radyasyon.
ALICI [ Receptor ] Kirlilikten dolayi belirli risklere maruz bulunan canli ya da cansiz nesne.
ALICI SULAR [ Receiving waters ] Islemden geçirdikten sonra sivi ya da kati kirleticilerin içine bosaltildigi su olusumlari.
ALIN ERİTMELİ PE BAĞLANTI: PE (Polietilen) boruların birbirleri ile veya bağlantı elemanları ile birleştirilmesi amacıyla, birleştirilecek ağız kısımlarının ergime noktasına kadar ısıtılarak kaynağa hazır hale getirilmesi ve basınç altında birbirlerine doğru bastırılarak kaynatılması işlemidir.
ALINTI [ Borrow ] Bir baska alanda dolgu malzemesi olarak kullanilmak üzere bir yerden (alandan) kazilip alinan malzeme.
ALISMA [ Acclimatization ] Canli bir organizmanin yeni bir çevreye alisma ya da o çevreye dayanikli hale gelme süreci.
Alkid: Alkid kaplamalar bir poliester kaplama grubudur; polihidrik alkoller (örneğin, gliserin) ve polibazik asitlerin (örneğin, maleik asit) kondensasyonuyla elde edilen kompleks termoset poliesterlerdir.
Alkil Benzenler: Alkilbenzenler, benzen halkasına bağlı alkil gruplarının bulunduğu bir bileşikler sınıfıdır. Bu bileşikler grubun yapısına göre çeşitli adlarla tanımlanır; lineer alkil benzen (LAB), dallanmış alkil benzen (DDB, dodesil benzen), yüksek molekül ağırlıklı alkil benzen (ağır alkilat), düşük molekül ağırlıklı alkil benzen (hafif alkilat), v.s., gibi. Bu maddelerin düşük-sıcaklık akışkanlık özellikleri ve katkı maddesi çözünürlüğü çok iyi, viskozite indeksleri doğrusal moleküllerde 50 dolayında, dallanmış olanlarda sıfır veya daha altındadır.
Alkil: Alifatik hidrokarbonlardan bir hidrojen atomunun çıkmasıyla oluşan, genel formülleri CnH2n+1 olan monovalent radikallerdir; örneğin, metandan (CH4) üretilen metil (CH3) radikali gibi.
Alkilasyon: Bir organik moleküle alkil grubu ekleme reaksiyonlarıdır; genel olarak bir olefinin (örneğin izobütilen) bir izoparafinle (örneğin izobütan) asidik katalizörle reaksiyonu sonucunda daha yüksek molekül ağırlıklı bir izoparafin elde edilmesi amacıyla uygulanır.
Alkilat: Alkilasyon prosesinden elde edilen üründür; örneğin, izobütilen ve izobütanın reaksiyonuyla üretilen 2,2,4-trimetilpentan bir alkilattır. Alkilatlar oktan sayısı yüksek, reid buhar basıncı düşük benzin bileşenleridir, her tür benzine oktan sayısını artırmak için karıştırılabilir.
ALKOL: Baskıda kaliteyi arttırmak için kullanılan uçucu sıvı madde
ALT ISIL DEĞER: Yanma sonucu açığa çıkan etkin ısıl değeri tanımlar. (İlgi: Üst Isıl Değer)
ALT PATLAMA SINIRI (APS): Gazın hava ile karışmasıyla patlama meydana getirecek en düşük gaz karışım oranıdır. Doğal gaz için bu oran (kompozisyonuna bağlı olarak) % 4.5’dir. Alt Patlama Sınırı, doğal gaz kaçak ölçüm cihazlarında Low Explosion Limit LEL, olarak gösterilir. % 0 gaz var ise LEL = 0 , % 4,5 gaz var ise LEL =%100’dür. (İlgi: Üst Patlama Sınırı)
ALT YAPI: Yerleşim bölgelerinde temel ihtiyaçların temini için cadde veya sokaklarda yer altına tesis edilen kanalizasyon, su, elektrik, telefon vb. yatırımların tümüne verilen isimdir. Doğal gaz hatları da bu tanım kapsamındadır.
Alüminyum folyo: Su buharı ve gazlara karşı en iyi bariyer malzemelerden birisidir.Alüminyum folyonun kullanıldığı laminasyonlar sırasında karışıklıklar daha sonra folyonun yırtılmasına neden olur.Tamamen zehirsizdir. Dünyada gıda maddeleri ile direkt temas etmesine izin verilen malzemedir.
Ambalaj: İplik, fitil v.b ürünlerin çözülebilmesi, taşınabilmesi, depolanabilmesi, satılabilmesi ve kullanılabilmesi için uygun paketleme birimidir
AMERİKAN BRİSTOL KAĞIT: Genelde tek tarafı kaplamalı veya çifttaraflı kağıt cinsidir. Bristol, üzerinde, mürekkeple çalışmaya elverişli, kaliteli, baskıya uygun kaygan kağıt preslenmiş, daha çok kitap kapağı,kutu vb olarak kullanılan karton.
AMERİKAN CİLT: Formaları dikilmeden birleştirilen ve kitap sırtına sürülen tutkal ile bağlanan cilt şeklidir.Formalar dört kenarından kesilir ve plastik tutkalla sırtlarından birbirlerine yapıştırılır. Sırt yüzeyini tülbent ya da tel ile daha da sağlamlaştırmak mümkündür.Uzun süre kullanılması gerekli kitaplar ya da ajanda gibi yılın her günü kullanılması zorunlu olan ürünler dışında karton kapaklı ciltleme sistemleri geliştirilmiştir. Bu sistem ülkemizde Amerikan Cilt türü olarak tanımlanmaktadır. Amerikan cilt makinesinde, harmanı çekilmiş formaların sırt kısmı özel tırtıllı bıçaklarla traşlanır, bu bölüme tutkal sürülüp kapak takılarak preslenir. Günümüzde yüksek tirajlı (roman, öykü, ders kitabı vb) ürünlerde ekonomik ve hızlı olması nedeniyle tercih edilir. Kuşe kağıtların ciltlenmesinde tercih edilmemelidir.
Amid: Nitrojene bağlı bir karbonil grubunun bulunduğu organik bileşiklerdir.
Amin Treating (İşlemleme): Acı (sour) gazdan ve hidrokarbon akımlarından asidik kirliliklerin uzaklaştırılması işleminde; karbon dioksit ve/veya hidrojen sülfür içeren gaz ve hidrokarbon akımları amin çözeltileriyle (örneğin, MEA, DEA, MDEA) absorblanarak uzaklaştırılır.
Amino Reçine: Amino bileşiği ve formaldehitten üretilen termoset reçinelerdir; melamin-formaldehit reçineleri ve üre-formaldehit reçineleri.
AMONYAK [ Ammonia ] Endüstriyel süreçlerde ve gübre üretiminde kullanilan zehirli, tahris edici gaz.
AMONYAKLAMA [ Ammonification ] nitratlarin ve nitritlerin bakterilerce amonyum bilesiklerine indirgenmesi.
AMONYAKLAYICI BAKTERILER [ Ammonifying bacteria ] Atik sularda veya kati atiklarda amonyak açiga çikaran bakteriler.
Amorf (düzensiz) : yarı-kristal
ANA ÇIKIŞ NOKTASI: Ana İletim Şebekesine doğrudan bağlanmış olup, basınç düşürme ve ölçüm işlevlerinin gerçekleştirildiği Doğal Gaz İstasyonlarından mülkiyeti ve işletimi Taşıyıcıya ait olanlar için istasyon çıkış vanası, Taşıyıcıya ait olmayanlar için ise istasyon giriş vanasının giriş tarafındaki izole flanşının İhracat Çıkış Noktasıdır.
ANA İLETİM ŞEBEKESİ: İletim Şebekesindeki, 75 bar ve üzerindeki maksimum işletme basıncına sahip boru hatlarıdır.
ANA KANAL [ Main sewer ] Büyük bir bölge için kollektör islevi gören lagim kanali.
ANA KAPAMA VANASI: Konut olarak kullanılan çok katlı veya müstakil binalar ile hastane okul gibi sanayi dışı binalarda kullanılan gazı, herhangi bir acil durumda veya tamirat için, tamamen kesmeye yarayan, bina girişine ve bina bağlantı hattı sonuna konulan doğal gaz vanasıdır.
ANA MEMBRAN: Değişken giriş basınçlarında, sabit çıkış basıncı elde etmek için, klapenin kapatma ve açma yönündeki hareketini sağlayan gaz regülatörünün bir parçasıdır.
ANA MUSLUK: Delik veya yivli bir tapanın dönmesiyle çalışan, ana besleme akışını durdurmak için kullanılan ve normalde açık pozisyonda bırakılan musluktur.
ANA ÖLÇÜM İSTASYONU (A.Ö.İ.): Doğal gazın ölçümünün yapılarak teslim alındığı istasyonlardır. ANA ŞEBEKE HATTI: Doğal gazı, şehir-giriş istasyonlarının çıkışından alıp, Bölge Regülatörünün girişine kadar taşıyan ve işletme basıncı en fazla 25 bar olan çeşitli çaplardaki çelik hatlardır.
ANAEROBIK [ Anaerobic ] Serbest oksijenin bulunmadigi kosullarda yasama ve büyüme yetenegine sahip organizma; serbest oksijenin bulunmadigi kosullar.
ANAEROBIK AYRISMA [ Anaerobic decomposition ] Havanin bulunmadigi kosullarda faaliyet gösteren mikroorganizmalarin organik maddeleri ayristirmasi.
ANAEROBIK ÇÜRÜME [ Anaerobic digestion ] Organik yükü yüksek atik suyun havasiz kosullarda aritilmasi süreci. Tarim topraginda kullanilmasini saglamak için bazi organik atiklarin pis kokusunun giderilmesi süreci.
Anaerobik Bakteri (Anaeroblar): Oksijensiz ortamlarda oluşan, yaşayan veya aktif olan mikroorganizmalardır.
Anaerobik Bozunma: Yaşamlarının kısmen veya tamamen oksijensiz ortamlarda sürdüren mikroorganizmalarca moleküllerin daha küçük moleküllere veya atomlara parçalanmasıdır.
ANC [ Acid-neutralizing capacity ] Asit etkisizlestirme kapasitesi.
ANHIDRIK [ Anhydrous ] Suzus.
ANİ BASINÇ VENTİLİ: Regülatörde meydana gelen ani basınç dalgalanmalarını dış atmosfere veya tahliye hattına boşaltarak ana membranın yırtılmasını ya da regülatörün devre dışı kalmasını önleyen tertibattır. (İlgi:Regülatör)
Anilin boya: Taş kömürü eterinden elde edilen organik boyadır. Flekso baskıda kullanılır.
Anilin Noktası: Eşit hacimdeki anilin ve yağ karışımının tek faz haline geçtiği, yani birbiri içinde tamamen çözündüğü en düşük sıcaklıktır. Test, yağdaki parafinik hidrokarbonların miktarı hakkında bilgi verir; yüksek sıcaklıklar yüksek parafinik bileşikler olduğunu gösterir. Anilin noktası testi dizel indeksi değerinin hesaplamada kullanılır.
Anilox merdane: Tramlı merdane. Görevi hazne merdanesinden aldığı mürekkebi baskı silindirine aktarmak olan anilox merdane krom veya seramikle kaplı metalden yapılmış olup üzerinde lazerle oyulmuş olup eşit derinlikte gözenekler bulunmaktadır.
Anisotropik Laminat: Farklı yönlerde, farklı özellik gösteren
Anisotropik: Farklı yönlerdeki eksenler boyunca, test edildiğinde farklı özellikler gösterme özelliğidir.
Anisotropik: Termoplastik mazemeler soğurken zinciler belirli bir düzene girerler.Zincirlerin birbiri üzerinde girmiş oldukarı bu düzenli bölgelere kristal bölgeler denir. Amorf malzemeler bu yapıyı oluşturamayanlardır, yani kristalleşemezler ve dağınık yapıda kalırlar Anisotropi, malzemede akış yönündeki değerlerin, diğer eksene göre farklılık göstermesidir. Isotropik malzemelerde özellikler, plastik iç yönelmelerinden bağımsızdır.
ANM Akrilester akrilonitril
ANMA BASINCI: Boru hattı veya boru hattı donanımlarını, basınçlarına göre sınıflandırmada kullanım kolaylığı sağlayan, hatların veya donanımlarının taşıyabileceği ya da dayanabileceği yaklaşık, yuvarlatılmış basınçtır.
ANMA ÇAPI: Boruları çaplarına göre sınıflandırırken kullanım kolaylığı sağlamak amacı ile borunun dış çapına yakın bir sayısal değere yuvarlatılmış değeridir.
ANMA ET KALINLIĞI: Boru hatlarının projelendirilmesinde kullanılan veya hesaplanan boru cidar kalınlığının kullanım kolaylığı sağlanması amacıyla yuvarlatılmış değeridir.
ANMA YÜKÜ: Bir gaz cihazının, anma basıncında, bir saatte sağlıklı bir şekilde üretebileceği kcal/h veya kwh cinsinden faydalı enerji miktarıdır. Bknz… Yük
ANOKSIYA [ Anoxia ] Oksijen yetersizligi.
ANOT AKIM KAPASİTESİ: Bir kilogram anot metalinin verebildiği akım miktarıdır. Amper*saat olarak ifade edilir. Teorik akım kapasitesi Faraday kanununa göre hesaplanır. (İlgi:Katodik Koruma)
ANOT YATAĞI DOLGU MALZEMESİ: Gömülü anotun elektrik direncini azaltmak için anot çevresine yerleştirilen iletken (grafit, kömür tozu vb.) malzemedir. (İlgi:Katodik Koruma)
ANOT: Yükseltgenme reaksiyonlarının meydana geldiği elektrottur. Anotta metal atomları elektronlarını elektrolitik ortama bırakarak iyon haline dönüşür. Bir başka deyişle oksidasyon reaksiyonun oluştuğu elektrottur. (İlgi: Katodik Koruma)
ANSI: Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsüdür.
ANTAGONISTIK ETKI [ Antagonistic effect ] Ters sinerjistik etki. Bileskenin birimlerinin herbirine göre daha az etkili olmasi.
ANTIMIKROBIYAL [ Antimicrobial ] Mikrobiyal büyümeyi önleyen kimyasal ya da biyolojik maddeler.
Anti Vuruntu (Vuruntu Önleyici) Madde: Benzine, oktan sayısını artırmak amacıyla ilave edilen katkı maddesidir.
Antifriz: Benzinli ve dizel motorlarda veya bazı soğutma sistemlerinde kullanılan su bazlı bir soğutucudur; donma noktası, motorun çalışması sırasında karşılaşacağı en düşük sıcaklığın altında, kaynama noktası suyun kaynama noktasının üstünde olan bir karışımdır. Karışım motor parçalarını korozyondan koruyucu katkı maddeleri içerir. Etilen glikol, kaynama noktası yüksek olduğundan 1937’den buyana motorlarda yaz-kış kullanılan ‘sürekli antifriz’ üretiminde kullanılmaktadır. Etilen glikollü antifriz zehirli bir maddedir, yiyecek işleme üniteleri gibi alanlarda soğutucu olarak kullanılması sakıncalıdır. Bu gibi yerlerde zehirli olmayan propilen glikollü antifrizler kullanılır.
Antiklinal: Hemen yanında düz kaya tabakalarının bulunduğu kubbe biçimindeki oluşumların bulunduğu bir alandır; bu tip alanlar doğal gazın ve petrolün tutulmasına olanak sağlar.
Antioksidan: Oksitleyici etkiler sonucunda, bozunmayı engellemek amacı ile küçük miktarlarda reçineye katılan katkı maddesidir.
ANTİOKSİDAN: Plastiğin oksitlenmesini engellemek ya da asgariye indirmek için plastik reçineye atılan bir tür kimyasal
Antioksidan: (AO) Bir ürünün hava veya oksijenli ortamda oksitlenmesini engelleyen bileşiklerdir; örneğin, aseton-difenilamin-aseton-amin, N-fenil b-naftilamin, 4,4’-dioktildifenilamin gibi.
Antioksidant: Plastik malzemeleri ortam oksijeninden kaynaklanan bozunmalara karşı koruyan kimyasal katkılardır.
Antiozonat: Polimerleri ozon-etkili degradasyon-dan koruyan katkı maddeleridir; özellikle dien kauçuklarında kullanılır. Tipik örnekler, p-fenilen diamin ve türevleri gibi aromatik diaminlerdir.
ANTİSTATİK (DURAĞAN OLMAYAN) ETKEN : Plastik şişenin yüzeyine uygulanan ya da şişenin yapıldığı maddeye karıştırılan bir kimyasaldır.Görevi şişenin yüzeyine tozu çeken ve toz tutan elektrostatik şarjların birikmesine karşı şişe yüzeyini daha az hassas hale getirmektir.
Antistatik Ajan : Ambalaj malzemesinin yüzeyinde sürtünme vb. nedenlerden dolayı oluşan elektrik yükünün havaya boşaltılmasını ve ambalaj malzemesinin daha az toz tutmasını sağlayan katkı malzemeleridir.
Antistatik Madde: Poliolefinlerin yüzey direncini düşürmek için kullanılan yüzey-modifiye edici katkı maddeleridir; polimer yüzeyinde elektik yükü toplanmasına, dolayısıyla toz birikmesine engel olurlar. Çok kullanılan bir antistatik bileşik gliserin monostearattır.
Antistatik Maddeler: Bu tür malzemeler, bir kalıplama malzemesine veya kalıplanmış bir ürünün yüzeyine uygulandığında, onu daha iletken yapan malzemelerdir. Böylece, toz birikimini veya elektrik yükü birikimini engellerler.
Antistatik: Antistatik malzemeler, plastik malzeme içine kompound yöntemiyle karıştırılan veya daha sonra yüzeye kaplama şeklinde uygulanan kimyasal ajanlardır. Malzemede yüzey direncini düşürerek, muhtemel statik elektriklenmeyi önler. Buda tozların
ANTİ-SURGE SİSTEMİ: Surge, doğal gaz kompresörlerindeki anlık ters akış olayıdır. Güç kaybı, düşük akış miktarı, kompresörün çalışma şartlarından farklılık göstermesi ve performans kaybına neden olur. Sistem proses gazının geri dönüşünü sağlayarak basınç dalgalanmasını engelleyen ve kompresördeki hasarların oluşmasını önleyen sistemdir.
Antrasit: Sert, siyah, parlak kömürdür; uçucu bileşikleri az, karbon miktarı çok yüksektir. Genellikle sert kömür denir.
ANTREPO (ARDİYE, DEPO): Gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yerdir.
AOM [ Active organic matter] Aktif organik madde
API (AMERICAN PETROLEUM INSTITUTE): Amerikan Petrol Enstitüsü’dür. API-650: Parlayıcı-Yanıcı sıvı ve gaz Ürünlerinin depolanması ve bu tanklarla İlgili teknik bilgileri içeren dokümandır.
API GRAVITE: Uluslararası anlaşmalara göre API gravitesi kullanılır. Yoğunluğu 1 gr/cc olan suyun API değeri 10 olarak kabul edilip, API=(141,5/SG) - 131,5 şeklinde formüle edilmiştir.
API Gravite: Petrol ürünlerinin yoğunluğunu ifade eden bir skaladır.
API: American Petroleum Institute; RY (RD) = relatif yoğunluk (relative density)
APP : Açılımı Ataktik Poli Propilen olan ve polipropilen üretiminde yan ürün olarak çıkan bir çeşit polimer. Plastomerik bitüm üretiminde hammadde olarak kullanılır.
APP Ataktik poli propilen
Ara Dayanım: Tam sertliğe ulaşmadan önce, bir laminatın herhangi bir kalıcı bozulma olmaksızın, kalıptan çıkartılabilme ve işlenebilme kabiliyetidir.
Ara Duruş: Bir kalıptaki ısı veya basınç uygulamasının kısa bir süre ile durdurularak, kalıp tam olarak kapatılmadan önce, kalıplama malzemesinden gaz çıkışının sağlanmasıdır.
Ara Malzeme: Sandviç yapıdaki ürünlerde, genellikle köpük veya bal peteği şeklinde, iki cidar arasında yapıştırılmış olarak yer alan
Ara Ürün: Bir hammadde işlenirken elde edilen, fakat bir son ürünün bir kısmı olarak tekrar kullanılan ürünlerdir.
Arakesit: İki değişik, fiziksel olarak ayırt edilebilir ortam arasındaki sınır veya yüzeydir. Laminatta, takviye ve reçine arasındaki temas yüzeyini ifade eder.
ARALIKSIZ VİDA DİŞİ BİTİŞİ (C/T): Şişenin boyun kısmında vidalı kapağı tutması için arasız çıkan burgu
Aramid: Poliamid’den türeyen, yüksek oranda yönlendirilmiş bir organik malzeme türüdür. Fakat aromatik halka yapısını içermektedir. Öncelikli olarak yüksek mukavemetli, yüksek modüllü takviye elyafı olarak kullanılmaktadır. Kevlar ve Nomex birer aramid elyafı örneğidir
ARBİTRASYON (TAHKİM): İş uyuşmazlıklarında hakemlik, arabuluculuk yapmaktır.
ARITMA [ Treatment ] Atik su veya gazlarin kirleticilerden temizlenmesi islemlerinin tümü.
Aril: Aromatik bir hidrokarbondan bir hidrojen atomunun çıkarılmasıyla oluşan herhangi bir organik gruptur; örneğin, benzen molekülünden oluşan fenil (C6H5-) gibi.
Ark Dayanımı: Yüksek voltajda elektrik yüküne dayanabilme özelliğidir. Aralıklarla meydana gelen kesintili bir ark, saniyelerle ifade edilen toplam zaman içindeki yüzey iletkenliğini kaybetmeksizin, plastik bir yüzeyde hareket edebilir.
ARK İZLERİ: Kaynakçının kaynak işlemine başlarken bilinçli veya bilinçsiz olarak elektrotu ana malzeme üzerinde tutuşturması neticesinde malzeme yüzeyinde meydana gelen izlerdir. Bu izler özellikle kritik metallerde çatlak başlangıç noktaları olabilir.
ARKA VERME: Basılmış yüzeydeki mürekkebin kurumaması halinde üzerine gelen ikinci tabaka kağıdın yüzeyini kirletmesidir. Bu terim kağıdın ön yüzüne koyu basılan bir işin, kağıdın arkasından görülüyor olması ile karıştırılmaktadır.
ARL [ Annual release limit ] Yillik bosaltma siniri.
Artırılmış (Enhanced) Petrol Üretimi: Bir rezervuardan alınan yağın miktarını artırmak için uygulanan çeşitli prosesleri tanımlar; örneğin, bir sıvı (su, sörfaktanlar gibi) veya gaz (nitrojen, karbon dioksit gibi) injeksiyonu ile.
ARTMA [ Accretion ] Cansiz maddenin dis yüzeyine dogal etkilerle çesitli maddelerin eklenmesiyle olusan büyüme süreci.
ARZ KAYNAĞI: Doğal gazın temin edildiği, çıkarıldığı piyasaya sunulduğu yerdir.
ASAL GAZ (SOY GAZ): Kararlı elektron düzenine sahip oldukları için elektron alışverişi yapmayan ve başka elementlerle birleşme eğilimi göstermeyen elemetlerdir.
ASANSÖR: Baskı makinesi aparatlarından biri.Baskıya girecek olan baskı materyalinin istiflendiği baskı tablasıdır.Buraya baskı materyali düzgün bir şekilde bırakılmalıdır.
ASBEST KIRLILIGI [ Asbestos pollution ] Çimento sanayiinden ve otomobillerdeki fren balatalarinin asinmasindan kaynaklanan emisyonlarin yol açtigi asbest kaynakli hava kirliligi.
Asfalt: Koyu kahve renkli çimentoya benzer bir maddedir; petrolün rafinasyonu sırasında kalan en ağır bitümlü kalıntıdır. Asfalt giderme ünitesinden elde edilen yan üründür; propanda çözündüklerinden propan asfaltı denir. (Bak. Bitüm)
Asfaltenler (Poliaromatik hidrokarbonlar): Toluen veya karbon disülfürde çözünen, fakat parafinik naftalarda çözünmeyen asfalt bileşikleridir; hampetrolün menşeine göre çeşitli yapılardadır. (Bir Venezüella hampetrolü kalıntısındaki asfalten yapısı; INTEVEP S.A. Tech. Rept., 1992.)
ASGARİ DUVAR: Bir kabın asgari duvar kalınlığını belirten bir terim.
ASGARİ SAATLİK ÇEKİŞ MİKTARI (Qmin): Ölçüm İstasyonunda teçhiz edilmiş olan ölçüm ekipmanlarının standartlar dâhilinde hata toleransını aşmadan ölçüm yapabildiği en düşük saatlik miktarı ifade eder.
ASGARİ TESLİM BASINCI: Her bir çıkış noktası için Taşıyıcının sağlamakla yükümlü olduğu ve STS’de belirtilen asgari doğal gaz basıncıdır. (STS: Standart Taşıma Sözleşmesi).
ASIDOFILIK [ Acidophilic ] Asitte ya da asitli kosullarda yasayan.
ASINMA (PASLANMA) [ Corrosion ] Genellikle kimyasal etkiyle, bir maddede zamanla olusan yipranma. Asinmaya yol açan etki maddeleri içinde en çok bilinenleri sülfür oksitleri ve klor, fluor vb. bilesikleridir.
ASINMA [ Abrasion ] Yüzeylerin çesitli nedenlerle asinmasi.
ASIT TORTULLANMASI [ Acid deposition ] Normal düzeylerden daha fazla asidite tasiyan yagisla toprak veya yüzey sularinda pH azalmasi ve asitlesme. Bk. ASIT YAGMURU.
ASIT YAGMURU [ Acid rain ] Esas olarak sanayi tesislerinden, konutlarin isitilmasindan ve otomobillerden kaynaklanan, sülfür ve azot oksitleri içeren su buhari emisyonlarinin yol açtigi asit çökelmesi.
ASITLENME [ Acidification ] Topragin ve suyun asitli emisyonlarla kirlenmesi.
ASITLI TEMIZLEYICI [ Acid pickles ] Metal yüzeyleri temizlemek için kullanilan endüstriyel atik su.
ASITLILIK PROFILI [ Aciditiy profile ] Belirli bir yerdeki degisen asitlilik düzeylerinin, geçmis egilimleri de gösteren kayidi.
Asit Depoziti: Genellikle ‘asit yağmuru’ olarak tanımlanır; sülfür dioksit veya nitrojen oksitler emisyonlarının atmosferde asidik bileşiklerine dönüşerek kuru halde veya yağmurla veya sisle havaya karışmasıdır.
Asit Gaz: Genellikle hidrojen sülfür ve karbon dioksit gazlarıdır.
ASİT İLE TEMİZLEME: Çelik boruların yüzeylerinde oluşan kir ve pas gibi maddelerin kimyasal yolla temizlenmesi işlemidir. Temizlik için genellikle sülfürik asit H2SO4, hidroklorik asit HCl, fosforik asit H3PO4 kullanılır.
Asit Sayısı: Baz yağları ve yağlama yağlarının asitliğini tanımlayan bir değerdir; SAN=kuvvetli asit sayısı, TAN= toplam asit sayısı.
Asit Treatment (İşlemleme): Benzin, gazyağı ve yağlama yağı stokları gibi tam olarak rafine edilmemiş petrol ürünlerinin sülfürik asitle işleme alınarak renk, koku ve diğer özelliklerinin düzeltilmesi için uygulanan bir prosestir.
Asitlendirme: Petrol kuyularında üretimim artırmak amacıyla yapılan asitle işlemlemedir.
ASİTSİZ KAĞIT: Kağıt ve üzerindeki baskının eskimesini geciktirmek için asit içermeyen ya da çok az asit içeren hamurdan yapılan kağıt.Aynı zamanda alkali kağıt, pH dengeli kalıcı kağıt gibi isimleri de vardır.
ASKIDA KATI MADDE [ SS =Suspended solids ] Suda ve lagim suyunda bulunan, yaklasik 1 mikron büyüklügünde veya daha büyük olmakla birlikte, sözgelimi kum tanesinden daha küçük katilari ifade etmek için kullanilan terim.
Asosiye Gaz (Associated Gas): Hampetrolle aynı rezervuarda birarada bulunan doğal gaz; petrolde çözünmüş olabileceği gibi, rezervuarın üst kısmında bir kep gibi de yer alabilir.
Asosiye Sıvılar: Doğal gazla birarada bulunan sıvı hidrokarbonlardır.
Aspect Ratio: Elyaf çapının, elyaf uzunluğuna oranıdır.
Aspirin: Asetilsalisilik asittir; çok saf asetik anhidrid ve salisilik asitten elde edilir. Reaksiyon konsantre sülfürik asit üzerinden yapılır.
Astar (primer) : Zemini temizleyerek daha iyi bir yapışma sağlamak amacıyla su yalıtımı yapılmadan önce su yalıtım örtüsünün uygulanacağı yere sürülen, su veya solvent bazlı sıvı malzeme.
ASTAR: Soğuk sargı bandı uygulamasında, çıplak boruya birinci sargı bandının yapışmasını sağlamak amacıyla boru yüzeyine sürülen ve primer adı verilen yapıştırıcı malzemedir.
ASTM: American Society for Testing Material
Aşınma Önleyici: Yüksek yük altında çalışan malzemelerde metal-metal temasının önlenmesi için yağa ilave edilen katkı maddeleridir; örneğin, çinko dialkil ditiyofosfatlar gibi.
AŞIRI BASINÇ ÖNLEME TERTİBATI: Basınçlı bir kap, boru hattı veya dağıtım sistemindeki gaz basıncının önceden belirlenen bir değerin üzerine çıkmasını önlemek amacıyla monte edilen cihaz veya donanımdır.
Ataktik Polimer: Ana zincir üzerinde yeralan tekrar birimlerindeki sübstitüentlerin rastgele konfigürasyonlarda bulunduğu, belirli bir düzen içermeyen makromoleküller veya polimerlerdir.
Atbaşı (horsehead): Atbaşı biçiminde çelik türü bir malzemedir; petrol kuyularında pompa ünitesi kirişinin önünde bulunur.
ATIGIN YENIDEN ISLENMESI [ Waste recycling ] Yeniden kullanmak amaciyla atik maddelerin toplanmasi ve isleme tabi tutulmasi; kagidin, camin, alüminyumun ve plastigin yeniden islenmesi gibi.
ATIK [ Waste ] Çevrede baskalasmaya yol açacak miktarda çevreye bosaltilan, sivi, kati, gaz ya da radyoaktif istenmeyen her tür madde.
ATIK GAZ AKIŞ SİGORTASI: Atık gaz borusuna/kanalına monte edilen ve bacada meydana gelen kuvvetli çekiş ve geri tepme durumlarında gazı kesen emniyet tertibatıdır.
ATIK GAZ BACA ASTARLAMASI: Baca yapı elemanlarını baca gazının yoğuşmasına karşı korumak amacıyla baca iç yüzeyini veya baca gazı borusunun iç yüzeyine yapılan kaplamadır. Paslanmaz çelik veya alüminyumdan imal edilen baca gazı borularında bu tür koruyucu astarlamaya gerek yoktur.
ATIK GAZ BACA BLOKU GİRİŞİ: Önceden baca bloku içine yerleştirilebilecek şekilde hazırlanan ve diğer baca blokları ile birlikte bacanın kendisini oluşturan bloktur.
ATIK GAZ BACASI: Gaz tüketim cihazlarında yanma sonucu oluşan atık gazların atmosfere atılmasını sağlayan bacadır.
ATIK GAZ ÇIKIŞ BORUSU (DUMAN KANALI): Gaz tüketim cihazı ile baca arasındaki irtibatı sağlayan daire, kare veya dikdörtgen kesitli baca bağlantı kanallarıdır.
ATIK GAZ: Atık gaz, yakıtın yakılması sonucu meydana gelen ve faydalı ısısından yararlanıldıktan sonra atılan gaz halindeki yanma ürünleridir.
ATIK GÖMME [ Landfill ] Atigin toprak katmanlari arasina gömülmesinden ibaret, kati, atik tasfiyesinin en yaygin yöntemi; Atiklarin gömüldügü çukur.
ATIK ISISI [ Waste heat ] Özellikle nükleer enerji santrallerince çevreye birakilan kullanilmamis isi.
ATIK KOLU [ Waste stream ] Çevreye bosaltilan ve isleme tabi tutulmasi gereken sivi ve kati atiklarin miktari.
ATIK ÖZÜMLEMESI [ Waste assimilation ] Dogal bir kaynagin bosaltilan atiklari özümleyerek kendi kendisini temizleyebilmesi.
ATIK SU [ Waste water ] Konutlarin pis su ve lagim sularindan, endüstriyel sivi atiklardan ve sel sularindan kaynaklanan sivi atik.
ATIK SU YÖNETIMI [ Waste water management ] Insan sagligini ve çevreyi korumak amaciyla, atik suyun izlenmesi, islenmesi ve tasfiyesiyle ile ilgili sistemler gelistirilmesi ve uygulanmasi.
Atık Su: Bir prosesden (rafineriden) çıkan ve atılmadan önce işlemlenmesi gereken sudur.
ATIK TASINMASI [ Handling ] Sivi ve kati atiklarin toplanmasi ve nakli.
ATIK YAKIMI [ Incineration ] Yanabilen atiklarin denetimli biçimde yakilarak zararsiz bir kalinti haline getirilmesi islemi. Atik hacmi bu yolla yüzde 80-90 azalmis olur.
ATIK YÜKÜ TAHSISI ÇALISMASI [ Waste load allocation study ] Bir akarsuya bosaltilabilecek, özümsenebilir toplam azami günlük atik yükünü belirlemek için yapilan çalisma.
Atık: Herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan herhangi bir maddeyi ifade eder.
ATIL KAPASİTE: Taşıyıcının kapasite satışlarından sonra geriye kalan kullanılabilir kapasitedir.
Atkı: Dokunmuş bir kumaşta, çözgüye göre dik açıda yönlendirilen cam elyafıdır.
ATMOSFER BULANIKLIGI (TOZLULUGU) [ Atmospheric turbidity; dustiness ] Belli bir yerin havasindaki yogunlasmis toz parçaciklari.
ATMOSFER KIRLILIGI [ Atmospheric pollution ] temelde insan faaliyetlerinin sonucu olarak, dogrudan dogruya atmosfere verilen ya da atmosferde kimyasal tepkimeler sonucu olusan gaz ve partikül maddelerin yol açtigi kirlilik orani.
Atmosfer: Atmosferik basınca eşit basınç birimidir; standart atmosfer (uluslar arası) 101 325 Pa = 760 mm Hg basıncına eşittir. Teknik atmosfer = kg. kuvvet/cm2 (1 kgf/cm²) = 1 Bar (yaklaşık).
ATMOSFERIK SAPMA ORANI [ Atmospheric lapse rate ] Atmosferin alt tabasinda yüksekligin artmasi ile olusan isi düsmesi orani.
ATMOSFERİK BASINÇ: Atmosferi oluşturan gazların birim yüzeye uyguladığı basınca “Atmosferik Basınç” denir. Deniz seviyesinde ve 0 ºC’de 760 mm civa sütunu basıncına eşittir. Barometre ile ölçülür.
ATOM ENERJISI [ Atom energy ] Nükleer tepkime sirasinda serbest kalan enerji. Nükleer enerji.
ATOMIK SOGURMA SPEKTROGRAFISI [ AAS=Atomic absorption spectrography ] Bir sivi karisimindaki metal miktarlarini saptayan analiz yöntemi.
Atomizasyon: Bir sıvının, genellikle sprey şeklinde çok küçük damlacıklara parçalanmasıdır.
AU Polyester üretan kauçuğu
AY: Herhangi bir takvim ayının birinci günü saat 08.00’de başlayarak bir sonraki takvim ayının birinci günü saat 08.00’de sona eren dönemdir.
Ayırıcı Ajan: Parçanın kalıptan çıkmasına yardımcı olmak için parça imalatından önce kalıp yüzeyine uygulanan herhangi bir malzeme. Bunlar mumlar, yağlar veya PVA gibi özel salım kaplamaları olabilir.
Ayırıcı Film: Sertleşme esnasında reçineye temas eden, yapışmayan su geçirmez bir film tabakasıdır.
Ayırıcı tabaka : Su yalıtım örtülerini üzerlerine konduğunda kendilerinden farklı ısıl uzama değerlerine sahip malzemelerin vereceği zararlardan korumak için araya serbest şekilde yayılan tabaka.
Ayırma Çizgisi: İki kalıp yarımının birleşme noktasındaki düzleme denir.
AYKOME: 3030 Sayılı yasa ile Büyükşehir Belediye yapılanmasının olduğu yerlerde Alt Yapı Kuruluşları arasında koordinasyon sağlanması amacıyla kurulmuş Merkezin kısaltılmış adıdır.
Ayna: Sürekli elyaf sarma yöntemi ile yapılacak üretimde kullanılan kalıpların makineye bağlandığı bölgeyi ifade eder.
AYRIM HATTI: Tüketim hattı ile cihaz bağlantı hattı arasında kalan iç tesisatın bir bölümüdür.
AYRISTIRICILAR [ Decomposers ] Biyolojik bozulma yaratan, bakteriler ve mantarlar gibi ayristirici organizmalar.
AZALTMA [ Abatement ] Kirlilik düzeyini düsürmek için uygulanan yöntem.
AZAMI TALEP DÖNEMI [ Peak demand period ] Bir kamu kurulusunun ya da topluluga hizmet veren her hangi bir sistemin en fazla hizmet talebiyle karsilastigi dönem.
AZAMILESTIRME [ Maximization ] Atik olusturmadan kaçinma, buna karsilik kaynaklardan gerçeklestirilen üretimin niceligini ve niteligini arttirma çalismalarini içeren koruma önlemi.
AZAMİ İŞLETME BASINCI: Gaz sisteminin emniyetle işletilebileceği, müsaade edilen en yüksek gaz basıncıdır. Azami işletme basıncı; proje, tasarım ve malzeme özelliklerine bağlıdır.
AZAMİ SAATLİK ÇEKİŞ MİKTARI (Qmax): Ölçüm İstasyonunda teçhiz edilmiş olan ölçüm ekipmanlarının standartlar dâhilinde hata toleransını aşmadan ölçüm yapabildiği en fazla saatlik miktardır. Azami Saatlik Çekiş Miktarı, Taşıtanların Standart Taşıma Sözleşmelerinde o istasyon için belirlenmiş olan (Kapasite Tescil Belgelerinde) toplam azami saatlik çekiş değerinden küçük olamaz.
AZAMİ SAATLİK MİKTAR (ASM): Taşıtanın bir Çıkış Noktasındaki Rezerve Kapasitesine uygun olarak belirlenen ve STS’de (Standart Taşıma Sözleşmesi) belirtilen, Taşıtan tarafından gün içinde herhangi bir anda o Çıkış Noktasında teslim alınacak azami doğal gaz miktarıdır.
AZGELISMIS ALAN [ Depressed area ] Ekonomik ve fiziksel gerileme gösteren bölge.
AZOT CEKETİ: Boru hattının basıncı normal çalışma basıncının üzerine çıktığında sistemin emniyetini sağlamak amacıyla azot basıncıyla çalışan sistemdir.
AZOT DÖNGÜSÜ [ Nitrogen cycle ] Atmosferdeki azotun bitkiler tarafindan özümlenmesi, sonra topraktan geçerek atmosfere dönmesi süreci. Azot, proteinlerin önemli bir bilesenidir ve bu nedenle hem bitkiler hem de hayvanlar için gereklidir.
AZOT OKSIT [ Nitric oxide ] Yanmadan olusan, havaya birakilinca zehirli hale gelen kirletici madde.
B
B HATTI: Tanklar arası sirkülasyon çıkış boru hattıdır.
B Safhası: Bazı termoset reçinelerin reaksiyonunda bir ara düzeyi ifade etmektedir. 0 Bu safhada, malzeme ısıtıldığında yumuşar ve plastiktir. Eritilebilir bir özellik gösterir ancak tamamen çözülemez veya erimez. Premix veya sertleşmemiş prepreg içindeki reçine genelde bu düzeydedir.
B TİPİ BÖLGE REGÜLATÖRÜ: 4 bar’a kadar olan anma giriş basıncını 0,1 bar’lık sabit anma çıkış basıncına ayarlayan regülatördür.
B TİPİ İSTASYON: 20 bar’lık bağlantı hattı gaz basıncını 2 bar ile 4 bar arasında dâhili hat basıncına düşüren regülatör, filtre ve diğer aksesuarlarla donatılmış müstakil bir kabin halindeki doğal gaz ünitesidir.
Baca (Flare): Rafineri ve ünitelerinde istenmeyen haller oluştuğunda aniden ve süratle durmak gerekebilir; hidrokarbonlar ve gaz akımlar bacaya gönderilerek güvenle yakılması sağlanır.
BACA ATIKLARI [ Stack effluents ] Sanayi bacalarindan yayilan gazlar ve asili parçaciklar.
BACA DUMANI [ Plume ] Bacadan çikan degisik biçimlerde atmosfere dagilan gözle görülebilir duman emisyonu.
BACA ETKISI [ Chimney effect ] Isidaki degismenin gazlarda yol açtigi yukariya yönelik hareket.
BACA GAZI [ Flue gas ] Yanmadan sonra bacalardan çikan ve azot oksitleri, karbon oksitleri, su buhari, sülfür oksitleri, parçaciklar ve birçok kimyasal kirletici madde içeren duman.
BACA GAZI KÜKÜRTÜNÜN GIDERILMESI [ Flue gas desulfurization ] Bir çok yöntem kullanilmaktadir. En yaygini gazlarin kireçtasi çözeltisi ile yikandigi ve olusan çamurun ayrilarak bazi durumlarda içindeki kükürtü kazanmak üzere yeniden isleme tabi tutuldugu kireçtasi/alçitasi sürecidir.
BACA GAZI SENSÖRÜ: Baca gazı kanalına veya atmosferik brülörlü cihazlarda baca gazı akış sigortasına yerleştirilen ve bacada meydana gelen yığılma, tıkanma ve geri tepme gibi durumlarda yakma sisteminin gazını otomatik olarak kesen tertibattır.
Baca Gazı: Flue Gaz
BACA: Baca gazı kanalından iletilen yanma ürünlerinin dış atmosfere atılmasını sağlayan, düşey veya eğimli konumdaki duman kanalıdır.
BAĞIL YOĞUNLUK: Mutlak yoğun - luğun referans alınan bir diğer maddeye göre yoğunluğudur. Bağıl yoğunluk kavramı ile bilinen bir maddeye göre, daha az bilinen bir maddenin yoğunluk mertebesi daha kolay anlaşılır. Örneğin havanın mutlak yoğunluğu 1,293 kg/m³, doğal gazın mutlak yoğunluğu (kompozisyonuna göre değişiklik göstermekle beraber konunun izahı yönünden) 0.78 kg/m³ kabul edilebilir. Hava’nın yine havaya göre bağıl yoğunluğunun (1,293 / 1,293 = 1) olacağından doğal gazın havaya göre bağıl yoğunluğu; 0,78 / 1,2930 = 0,6 olur.
BAĞLAMA KANCALARI: Geminin halatlarının bağlandığı, dorfinlerin üzerinde bulunan kancalardır.
BAĞLANAN SİSTEM: İthal veya ihraç edilen doğal gazın giriş veya çıkış noktalarında, İletim Şebeke - sine bağlanan yurt dışı iletim sis - temleri, İletim Şebekesine Türkiye içinde bağlanan ve bir İletim Şirketi tarafından işletilen iletim sistemleri ile bir Üretim Şirketi tarafından işletilen toplama hatları ve Depol - ama Şirketince işletilen Depolama Tesisleridir.
BAĞLANTI ANLAŞMASI: Taşıyıcı ile İletim Şebekesine bağlanmak istey - enler arasında yapılan anlaşmadır.
BAĞLANTI HATTI: Doğal gazı, tüketim bölgesinde bulunan CA tipi istasyon çıkışından alıp, sanayi tesisinin sahası içerisinde bulunan B tipi regülatörün girişine kadar taşıyan ve işletme basıncı en fazla 20 bar olan çelik hatlardır.
BAĞLANTI SÖZLEŞMESİ: Taşıyıcı ile Depolama Şirketi veya İletim Şirketi arasındaki Bağlantı Anlaşmasını ifade eder.
BAĞLANTILI SİSTEM TESLİM SÖZLEŞMESİ: ŞİD’de tariflendiği gibi, BOTAŞ ile Depolama Şirketi arasında doğal gazın devir teslimi için yapılan sözleşmedir.
Bağlayıcı (Binder): Keçe veya preform şeklindeki takviye malzemelerinde, imalattan kalıplamaya kadar geçen süre içinde, liflerin birarada tutulmasını sağlayan kimyasal bileşiktir.
Bağlayıcı (Finish): Cam elyafı ve diğer liflere uygulanmak üzere, karışım halinde hazırlanmış bir kaplama malzemesidir. Reçinenin elyafa daha kolay ve sağlam olarak bağlanmasını sağlayan kimyasal bileşenleri içerir.
BAĞLAYICI: Mürekkep pigmentlerini birleştiren sıvı madde.
Bağlı Kaynaklar (Contingent Resources): Keşfedilmiş üretilemeyen kaynakların (discovered unrecoverable resources) alt sınıfıdır; bunlardan teknik olarak üretim yapılabilirse de ekonomik olmadığından halen ürün elde edilmemektedir.
BAĞLI MUAMELE: Takas, ihraç veya ithal edilen mal, hizmet veya teknoloji transferleri bedelinin, kısmen ya da bütünüyle mal, hizmet, teknoloji transferi veya kısmen döviz ile karşılandığı satıştır.
BAHÇELI KENT [ Garden city ] Baslica özellikleri bitisik yapi düzeni ve çevresinde yesil kusak olan kent imari.
Bakım baypası: Bakım çalışmaları sırasında ve/veya sabit yük güç kaynağı sağlamak için UPS bölümünün (bölümlerinin) izole edilmesine olanak tanımak üzere tasarlanan by-pass düzeneği. Bu durumda yük, güç kaynağı veya acil durum kaynağından beslenebilir.
BAKIM GÜNLERİ: Taşıyıcının Programlı Bakım nedeniyle, İletim Şebekesinin Bakıma konu olabilecek kısmında teslim aldığı ve teslim ettiği doğal gaz miktarlarını azaltabileceği (gerektiğinde sıfıra kadar) günlerdir.
BAKIM PROGRAMI: Taşıyıcının her Gaz Yılı İçin hazırladığı Bakım Programıdır.
BAKIM: İletim Şebekesinin herhangi bir kısmındaki bakım, onarım, kontrol, bağlantı veya yenilemenin yanı sıra bunlar için gereken hazırlık veya bunlar sonrasında İletim Şebekesinin herhangi bir kısmının tekrar hizmete alınması için gerek duyulan tüm çalışmalardır.
BAKIR BÖLGELER [ Wilderness ] Insan yerlesimlerinin yada uygarliklarinin ulasmadigi topraklar. Karalarin üçte birinden fazlasi hala bakir bölgedir ve bunlarinen genisleri Grönland ve Antartika' da bulunmaktadir.
BAKIR SÜLFAT REFERANS ELEKTRODU: Doymuş bakır sülfat çözeltisi içerisine saf bakır metal daldırılarak yapılan elektrottur. (İlgi: Katodik Koruma)
BAKTERI [ Bacteria ] Klorofilsiz, tek hücreli yada ipliksi mikroorganizma; bakteri havada, toprakta ve denizde ayrisan maddede olustugu ve bozunma sürecine yardimci oldugu için kirlilik kontrolü açisindan büyük önem tasir.
Bal Peteği: Reçine emdirilmiş levha malzeme (kağıt, cam kumaş v.s) veya metal folyo gibi malzemelerin, eşkenar altıgen şekilli hücreler şekline getirilmesiyle üretilen sandviç konstrüksiyon ara malzemeleridir
BALAST HATTI: Slop-surge tanklarının ve gemilerin kirli balastlarını sahildeki tanklara taşıyan hattır.
Balık Gözü: Laminat yüzeyinde beliren kabarcıklar ve küçük delikçiklerdir. Yüzeyin kirli olması veya reçine üstüne düşen yabancı maddeler gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.
BALIK KATLIAMI [ Fish kill ] Büyük miktarda baligin topluca imhasi.
BALYALAMA [ Bailing ] Çöpü sikistirarak kati, yüksek yogunlukta bloklar haline getirme süreci.
BANKET [ Berm ] Egimli bir yüzeyden gelen drenaji stabilize etmeye yada denetlemeye yardimci olan, insan yapimi taraça.
Bant Genişliği: Elyaf sarma prosesinde, takviye malzemesi şeridinin mandrele uygulandığı sıradaki genişliğidir.
BAR: 100 kPascal’a eşit basınç birimidir.
BARAJ [ Dam ] Suyun dogal akisina engel olusturarak bir nehrin yada akarsuyun akis yönünü denetlemeye yönelik duvar, kiyi yada baska tür bir yapi.
Barcol Sertliği: Yay yükü altında, keskin bir çelik noktanın, penetrasyona dayanımının ölçülmesiyle elde edilen bir sertlik değeridir. “Barcol Impressor” olarak tanımlanan aygıt, 0 ile 100 skalaları arasında “direkt okuma” vermektedir. Sertlik değeri bir plastiğin sertleşme değerinin ölçülmesinde kullanılmaktadır
BARIYER [ Barrier ] Biyotanin göçme yada günlük hareketini engelleyen etken.
Barit: Baryum sülfat; BaSO4
BARİYER TABAKASI: Nüfuza karşı direnç sağlayan bir yüzey kaplaması
BARİYER: Bozulmaya veya ambalaj materyalinden içeri nem ve başka elementlerin(oksijen veya diğer gazlar) girmesine karşı koruma
Barrel: Varil; = 42 galon (U.S.) = 158.9873 litre
BASINÇ DÜŞÜRME İSTASYONU: Yüksek basınçtaki gazı, istenilen basınca düşürerek değişken debilerde dahi çıkış basıncını sabit tutan regülatör ve aksesuarları ile diğer emniyet cihazlarının bulunduğu tesistir.
BASINÇ KONTROL VANASI (PCV): Doğal gaz veya ham petrolün yükleme ile iletim operasyonu esnasında, hattın azami işletme basıncını ayarlayan vanadır.
BASINÇ ÖLÇME NOKTASI: Bir basınç ölçüm cihazının bağlantısı için yerleştirilmiş bağlantı elemanıdır.
Basınç, Hidrostatik: Bir akışkanın durgun haldeyken bir yüzeye uyguladığı kuvvettir; akışkanın yoğunluğu ve sütun yüksekliğiyle paralel olarak artar. Birimi çeşitlidir; pound/inç2, kPa gibi.
Basınç, Su Geyci: Genellikle çok düşük basınçlarda kullanılan bir basınç birimidir; 1 inç su geyci = 249.08891 Pa = 0.03613 psig= 2.490 89 milibar
BASINÇ: Birim alana etki eden kuvvettir. Yaygın olarak kullanılan birimler: MPa (Mega Pascal), Bar, At (teknik atmosfer)’dir. (1 Mpa = 10 bar, 1 bar = 1,02at, 1 at = 735,5 mm Hg)
Basınç: Birim alana uygulanan kuvvettir: kilo paskal (kPa) veya pound/inç2 (psi) birimleriyle verilir. Deniz seviyesinde standart atmosferik basınç 101.3 kPa (14.7 psi) veya 1 atmosferdir.
Basınçlı Kalıplama: Açılan kalıp içine malzemenin yerleştirildiği, kalıp kapatıldıktan sonra uygulanan basınç ve sıcaklık etkisiyle malzemenin şekillendirildiği bir kalıplama yöntemidir.
Basınçlı Karbon Emdirme: Karbon-karbon kompozitler için, yüksek ısı ve izostatik basınç koşulları altında karbonizasyon ve zift emdirme işlemlerini kapsayan bir yoğunlaştırma prosesidir.
Basınçlı Torba Kalıplama: Basınç torba kalıplama yöntemi, atmosferik basınçtan daha yüksek basınçların gerektiği uygulamalarda kullanılır. Esnek bir film, takviye malzemesi ve reçine üzerine yerleştirilirek, kalıp kenarına yapıştırılır. Esnek film üzerine uygulanan 3,5 bar değerinde basınç, sertleşme tamamlanana kadar uygulanır.
BASKI ALANI: Makinanın baskı yapabileceği net alana denir.Her zaman basılabilir kağıdın boyutlarından küçüktür.
BASKI PROVASI: Bir işin, basıldığı zaman nasıl görüneceğini kestirme yöntemidir. Prova, son çoğaltmada kullanılacak olan gerçek kağıt, mürekkep setleri ve görüntüler ile çalışan baskıdan alınan bir örnektir. Günümüzde digital prova sistemleriyle baskı öncesi renkli prova alınabilmektedir.
BASKI YÜZEY KORUMA: Cilt işi bittikten sonra kitap, dergi, broşür, dosya vb. gibi materyallerin üzerine güzel bir görüntü vermek ve dış etkenlerden korumak için yapılan bir işlemdir. Bunlar selefon, laklama ve verniktir.
BASKI: Film,kalıp,klişe vs.kullanılarak kağıt ya da başka malzemelerin üzerine yapılan her çeşit imaj transferine denir. Ofset baskı, Tipo Baskı, Tifdurk Baskı, Flekso Baskı, Serigrafi Baskı, Dijital Baskı
BASKIN VANA: Baskın vanasının üstündeki algılama hattı basınçlı hava veya su ile doludur ve bu vananın kapalı konumda kalmasını sağlar. Algılama hattı pnömatik ise bu hatta basınçlı hava hazırlama sistemi bağlıdır. Hidrolik ise, bu hatta baskın vanası altından su beslenir. Hatta algılama elemanlari termostatik algılama ve boşaltma elemanı veya kapalı tip sprinkler olabilir. Bir yangın riski durumunda ortam sıcaklığının sprinkler algılama elemanının (cam tüp veya ergiyen metal) patlama (veya ergime) sıcaklığına ulaşması ile sprinkler açılır veya termostatik algılama elemanı ısı artış hızının belli bir değerden (15 °F/dak) yüksek olduğunu hisseder ise açılır, algılama hattı basıncı düşer ve baskın vanası açılır.
BAŞABAŞ DEĞER: Kıymetli evrakın yahut diğer kıymetlerin üzerinde yazılı yani nominal değeri ile aynı olan fiyattır.
BAŞABAŞ NOKTASI: Kâr ve zararın bulunmadığı nokta.
Başkalaşım (Metamorfik) Kayaç: Genellikle çökelti ve volkanik kayaçların yüksek sıcaklıklara (>200 0C) ve basınçlara (300 Mpa (~3000 atm.) maruz kalacak kadar derinlere gömülmeleri (şistler) ve/veya depremler sonucu büyük kütleler tarafından sıkıştırılmaları halinde oluşurlar. Üç sınıfta toplanan kayaç türlerinden biridir. (volkanik, metaformik ve çökel). Bak. Kayaç Çevrimi.
Başlangıç Modülü: Yük–uzama veya yük-gerilme eğrisinin başlangıç gerilme kısmında görülen eğimidir.
Başlatıcı: Serbest radikallerin kaynağı olarak peroksitler kullanılmaktadır. Serbest radikal polimerizasyonunda termoset reçinelerin sertleşmesinde, elastomerler ve polietilen için cross link oluşturucu kimyasal olarak ve keza polimer modifikasyonunda kullanılmaktadır.
BAŞVURU SAHİBİ: Depolama Şirketinden hizmet alımı konusunda başvuruda bulunan İthalat Lisansı ve/veya Toptan Satış Lisansı sahibi tüzel kişilerdir.
BAT [ Best available tecnology ] En iyi kullanilabilir teknoloji.
BATAKLIGIMSI ALAN [ Bog ] Yogun ötrofikasyon sonucu su kaynakla rinin zengin organik birikintilerle kaplanarak olusturdugu alan.
BATAKLIK GAZI [ Marsh gas ] Batakliklarda ve turbaliklarda olusan gaz ( esas olarak metan ).
BATAKLIKLAR [ Marshes ] En azindan bellli bir süre haliç ve kiyi sulariyla kaplanan kara-su alanlari.
BATIRMA [ Sinking] Petrol döküntülerini denetleme islemi; bu islem, kum, tebesir, islenmis uçucu kül, çimento tozu vb. kullanilarak petrolün fiziksel olarak batirilmasi ile gerçeklestirilir.
BATYAL [ Bathyal ] Göllerin ve okyanuslarin en derin tabakasiyla ilgili. BDL [ Below detection limit ] Saptama sinirinin altinda.
Baz Oil (Baz Yağ, Baz Stok): Distilat veya kalıntıdan üretilen hidrokarbonlar karışımıdır; en ince (viskozitesi en düşük) spindle oilden başlayarak en kalın baz olan silindir stoklara kadar değişik viskozite aralıklarında üretilir. Yapısal olarak uzun zincirli (20-50 karbon atomlu) alkanlar, sikloalkanlar ve aromatik hidrokarbonlar içerir, kaynama aralığı 300 0C’den başlayarak artar.
Baz Sayısı: Nötralizasyon Sayısı.
BBLS (VARİL): Ham petrolün dünyada ticaretini kolayca sağlamak için, uluslararası antlaşmaya göre, hacim ölçüsü olarak American Standard Oil Company blue barrel (mavi varil) birimi kullanılır. Blue barrel (1 bbl) hacim olarak 159 litreye (42 gallona) eşittir.
Bcf (milyar feet3): Gaz ölçü birimidir; 1 trilyon (1 000 000 000 000) Btu’ya eşittir.
BDÖ (RMS) İSTASYONU: Basınç düşürme ve ölçüm işlemlerinin yapıldığı istasyondur.
BEDEL-İ FERA: Devir bedeli anlamında bir hukuki terimdir.
BEKLETME HAVZASI [ Detention basin ] Taskini önlemek için sel suyunu denetimli biçimde tutup birakmaya yönelik havuz yada depo.
BEKLETME SÜRESI [ Detention period ] Birim hacimdeki bir sivi yada gazin akis sürecinde bir tank yada odada tutulma ortalama süresi.
BELEDI KATI ATIK [ Municipal solid waste ] Kentsel alanlardaki konut ve isyerlerinin, lagim çamurunun da dahil oldugu, kati atiklari.
BELIRTEÇ ( INDIKATÖR ) TÜRLER [ Indicator species ] Bir ekosistemde, küçük çevresel degisimlere özellikle duyarli olmasi itibariyle, çevre kosullari konusunda bilgi saglayan ve çevresel tehlikelerle ilgili erken uyarilarda bulunan türler. Bunun bir örnegi denizmaruludur; deniz marulunun su içinde yogun olarak büyümesi bir ötrofikasyon süreci belirtisidir.
BENTOS [ Benhtos ] Deniz dibi bölgesinde yasayan yada burada olusmus hayvan ve bitki yasami. BENZEN [ Benzene ] Kanser yapan endüstriyel çözücü.
BENZESIM; SIMULASYON [ Simulation ] Dogal bir sürecin laboratuvar kosullarinda yada bilgisayar modeli kullanilarak sinanmasi.
Benzeşen (Analogous) Rezervuar: Anolog rezervuarlar aynı coğrafik alanda veya çok benzer jeolojik koşullar altında oluşurlar; benzer jeolojik yaşa, rezervuar kayacına ve akışkan özelliklerine sahiptirler.
BENZIPIREN Kömür ve sigara dumaninda bulunan kanser yapici bir hidrokarbon.
Benzin, Piroliz: Nafta veya gaz oil gibi hidrokarbon fraksiyonlarının buhar krakingi ile etilen elde edilirken oluşan yan üründür.
Benzin, Srtaight Run (Doğrudan-Çekilen Benzin): Hampetrolün birinci distilasyonuyla üretilen benzindir; kraking, reforming, polimerleşme, alkillenme veya visbreaking prosesleriyle elde edilebilen benzin bileşenleri içermez.
Benzin, Uçak: Avgaz da denilen uçak motorlarına göre özel olarak hazırlanmış benzinlerdir; oktan sayıları çok yüksektir, kararlılıkları ve uçuculukları yüksektir, donma noktaları düşüktür.
Benzin: Naftalar ve yeteri kadar yüksek oktanlı ve diğer özel karakteristikleri olan bazı rafineri ürünlerinin bir karışımıdır; iç yanmalı motorlarda yakıt olarak kullanılır. Çeşitli benzin türleri bulunur; konvensiyonal benzin, kurşunsuz benzin (1973), oksijenli benzin (1990), reformüle benzin (1992) gibi. Reformüle benzin de oktan sayısına göre değişik derecelerde üretilir; normal (regular) benzin, yüksek oktanlı (midgrade) benzin, süper (premium) benzin
BERILYUM [ Beryllium ) Insanlar üzerinde zararli etkilere sahip metalik bir eleman.
Berraklaştırma: Atık su arıtmada uygulanan bir işlemdir; berraklaştırma tankına giren atık sudaki çözünmemiş maddelerden yoğunluğu yüksek olanlar çökelirken düşük yoğunluklular yüzeye çıkarlar.Berraklaştırıcının tabanında dönen bir sıyırıcı (tırmık) kenarlarda çökelen çamurun orta kısma yönlenmesini sağlar. Yüzer haldeki maddeler hareketli bir kevgirle (skimmer) toplanır.
BERTH: Gemilerin demirleme-yaslanma yeridir.
BESIN AGI [ Food web ] Karsilikli baglanti içindeki besin zincirleri dizisi.
BESIN BÜTÇESI [ Nutrient budget ] Belli bir yasayan sistem açisindan, alinan yada kaybedilen gerekli mineral besinlerin miktarlarini belirlemeye yönelik tahmin.
BESIN GIDERME [ Nutrient stripping ] Alici sularda ötrofikasyonu yavaslatmak amaciyla yada atik suyun yeniden kullanilabilmesi için uygulanan üçüncü derece aritma
BESIN ZINCIRI [ Food chain ] Her halkanin bir öncekinden beslendigi ve enerji sagladigi, buna karsilik bir sonrakine besin be enerji aktardigi organizmalar zinciri.
BESIN ZINCIRI BASAMAGI [ Trophic level ] Bir hayvanin besin zincirindeki yeri.
BESINLER [ Nutrients ] Bitkilerin ve hayvanlarin büyümesi için gerekli maddeler.
Besleme (Hammadde): Bir proses ünitesine şarj yapılmak için stoklanan ham madde veya maddelerdir. Örneğin, bir rafineriye veya petrokimya fabrikalarına verilen hampetrol, doğal gaz veya doğal gaz sıvıları; veya diğer proseslere verilen rafine edilmiş ara kimyasal maddeler veya petrokimyasal maddeler gibi.
BETA RADYASYONU [ Beta radiation ] Yüksek hizda negatif elektron radyasyonu.
BEYAZ CİRO: Bir kambiyo senedinin arkasına ve alonjuna atılan imzada lehine ciro yapılan kişi veya kuruluş belirtilmemişse yapılan ciro beyaz cirodur.
Beygir Gücü (Horsepower): Bir güç birimidir; 1 beygir gücü = 745.7 watt
BEZ FILTRE [ Fabric filter ] Endüstrüyel emisyonlardan kaynaklanan tozu ve parçaçiklari tutan, evlerdeki elektrikli süpürge torbasina benzer, kumastan yapilma aygit.
BIÇAK: Kağıdı ölçülendirerek kesmek için kullanılan makine (Giyotin). Özel kesimli malzemeler için kullanılan genelde lazer ile oyularak şekillendirilmiş ahşap tabana çakılan keskin çelik parçalardan oluşan kesim şablonu.
BIDON [ Skip ] Büyük atik haznesi, konteyner.
BIIR Bromo-izobüten-izopren kauçuğu
BIL: (BOTAŞ International Ltd. Şti.) Türkiye’nin petrol, doğal gaz ve LNG ihtiyacının karşılanmasını sağlamak, bu konular ile ilgili hususlarda uluslararası faaliyetlerde bulunmak, yurtdışı, petrol ve doğal gaz ticareti ve ameliyeleri yürütmek, gerektiğinde bu konu ile ilgili şirket kurmak, kurulmuş olan şirketlere iştirak etmek ve benzeri faaliyetleri yürütmek üzere 1996 tarihinde kurulmuş olan şirkettir.
BINA BAGLANTISI [ House connection ] Atik suyu bir binadan sokaga yerlestirilmis hatta ileten pis su borulari için kullanilan terim.
BIRIM MÜLKIYETI [ Condominium ] Çok birimli yapida bireysel mülkiyet.
BIRINCIL HAVA KIRLETICILER [ Primary air pollutants ] Atmosfere dogrudan verilen hava kirleticileri.
BIRINCIL ISLEM [ Primary treatment ] Islenmemis lagim suyunun aritmanin en yaygin biçimi: kaba ve kati maddelerin ayrildigi ön islem.
BIRLESIK ISI VE GÜÇ [ CHP= Combined heat and power ] Elektrik ve isinin birlikte üretimi. Terim, atik isi yada hava kullanan santraller içinde kullanilir.
BIRLESIK KANALIZASYON [ Combined sewer ] Atik suyun ve sel suyunun toplanmasina yarayan tek bir kanalizasyon sistemi.
BIRLESIK TASFIYE [ Codisposal ] Genellikle yanma gerektiren entegre bir islem yoluyla lagim çukurunun ve kati atiklarin birlikte tasfiyesi yöntemi.
BIRLESIK ÜRETIM [ Cogeneration ] Elektrik üretiminde olusan atik isinin isitmada, sogutmada ve atik su aritiminda kullanilmasi.
BIRLESIK ZARARLI ORGANIZMA DENETIMI [ Integrated pest management ] Zararli organizmalarin yayilmasini biyolojik, kültürel ve kimyasal yaklasimlari birlestirerek denetleme yöntemi. Özellikle, en azindan bir kimyasal ilaca karsi direnç kazanmis organizmalarla mücadelede kullanilir.
BITKI ÖLDÜRÜCÜ [ Herbicide ] Zararli ot öldürücü ve yaprak dökücü olarak kullanilan kimyasal madde.
BIYOAKÜMÜLASYON [ Bioaccumulation ] Biyoyogunlasma.
BIYOBOZULMAYA UGRAMAZ [ Nonbiodegradable ] Bakterilerin ayristiramadigi organik madde.
BIYODENEME [ Bioassay ] Potansiyel olarak zehirli bilesiklerin niteliginin ve gücünün, standart test organizmalariyla etkilesimlerini gözleme yoluyla laboratuvar kosullarinda denenmesi.
BIYOENERJETIK [ Bioenergetics ] Bitkilerle hayvanlar, bitkilerle bitkiler hayvanlarla hayvanlar arasindaki enerji aktariminin incelenmesi.
BIYOIZLEM [ Biomonitoring ] Potansiyel olarak zararli bir durumda bitki ve hayvan yasamindaki farklilasmalari degerlendirmek amaciyla dogal bir ortamin biyolojik konumundaki degisikliklerin izlenmesi.
BIYOJEOKIMYASAL DÖNGÜ [ Biogeochemical cycling ] Kimyasal elemanlarin fiziksel çevre ile organizmalar arasindaki döngüsü.
BIYOKIMYASAL OKSIJEN IHTIYACI [ BOD = Biochemical oxygen demand ] Organik kirliligin bir ölçüsü olarak kullanilan ifade. Bir su veya atik sudaki organik maddelerin biyokimyasal süreçlerle tam ayrismalari için bu islemi yapan mikroorganizmalarin, suyun birim hacimi basina gereksinim duyduklari oksijen miktari. Evsel atik su isleme süreçlerinin etkinligini ölçmede de kullanilir.
BIYOKÜTLE [ Biomass ] Belli bir alan yada hacimdeki canli organizmalarin toplam kütlesi yada miktari.
BIYOKÜTLE ENERJISI [ Biomass energy ] Bir biyokütledeki organik atiklar, bitkiler yada agaç gibi organik maddelerden üretilen enerji.
BIYOLOJIK ARITMA [ Biological treatment ] Atik suyun mikroorganizmalar kullanilarak aritilmasi.
BIYOLOJIK BÜYÜME (YÜKSELME ) [ Biological magnification ] Besin zincirinin ardisik düzeylerinde, maddelerin artan miktarlarda birikmesi.
BIYOLOJIK ÇESITLILIK [ Biological diversity ] Organizmalarin çesitlerinin alan yada hacim birimi basina sayisi; belli bir zamanda belli bir yerdeki türlerin bilesimi.
BIYOLOJIK DENGE [ Biological balance ] Hayvanlarla bitkiler, bitkilerle bitkiler ve hayvanlarla hayvanlar arasindaki denge.
BIYOLOJIK KALKAN [ Biological shield ] Bir nükleer reaktörün personelini ve çevresini korumak amaciyla, nötronlari ve gamma radyasyonu absorbe etmek (sogurmak) için nükleer reaktörün merkezi etrafinda insa edilen koruyucu kalkan yada kalin beton duvar.
BIYOLOJIK POTANSIYEL [ Biotic potential ] Bir organizmanin varligini sürdürme ve üreme yetenegi.
BIYOLOJIK YAG DÖKÜNTÜ DENETIMI [ Biological oil spill control ] Sudaki yag tabakalarini ayristirmak için bakteri kültürlerinin kullanilmasi islemi.
BIYOM [ Biome ] Belli bir dogal ortam ve iklimdeki bütün canli organizmalardan olusan karmasik topluluk.
BIYOMETRI [ Biometry ] Biyolojik sorunlarin incelenmesinde istatistik yöntemlerin uygulanmasi.
BIYOSFER [ Biosphere ] Gezegenimizin ve atmosferinin yasam kaynagi bütün bölümlerini içeren alan.
BIYOSIDLER [ Biocides ] Organizmalari öldürme yetenegine sahip kimyasal maddeler; sterilize ediciler.
BIYOTA [ Biota ] Belirli bir bölgede yada çevrede bulunan bitki ve hayvan yasaminin bütünü.
BIYOTIK [ Biotic ] Bir çevredeki bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar ile ilgili.
BIYOYOGUNLASMA FAKTÖRÜ [ Bioconcentration factor ] Organizmalarda bazi kimyasal maddelerin birikme mertebesini ifade eden bir ölçü. Genellikle bu kimyasal maddeler besin zinciri içinde artarak bulunurlar. Örnek: DDT.
BİLA ÜCRET: Ücretsiz, bedava anlamına gelmektedir.
Bileşim: Bir polimere dolgu, yumuşatıcı, plastifiyan, takviye, katalizör, pigment veya boya gibi girdilerin eklenmesiyle ve homojen bir şekilde karıştırılmasıyla elde edilen üründür. Termoplastik bir bileşim; pigmentler, köpürtücüler v.b bazı maddelerin sonradan eklenmesini gerektirirken, termoset bir bileşim; son ürün için gerekli tüm girdileri içerir.
Bilinen (Known) Akümülasyon: Akümülasyon terimi hareket edebilen (taşınabilir) bir petrol miktarını (body) tanımlar; bilinen akümülasyon, bir kuyuyla içine girilebilecek rezervler demektir.
Bilinen (Known) Petrol Miktarı: Toplam üretim + Kalan Rezerv (veri tabanında belirtilen); bilinen petrol miktarına , aynı zamanda tahmin edilen toplam üretilebilir (veya en son) miktar da denir.
Bilya baskı testi: Isı ve basınç altında malzemenin özellikleirin sürdürüp sürdürmediğinin kontrolüdür ve oluşan deformasyonun ölçümüdür. Parçanın minimum 125 dereceyi sağlaması gerkir.
Bilya sertlik: Boyutları tanımlı bilyanın kullanımıyla, belli yük altında plastiğin sertliğini tayin etme yöntemidir. 358 Newtonluk kuvvetin 30 saniye süresince uygulansı sonucu oluşan batma miktarıdır ve N/mm2 cinsinden ifade edilir.
BİNA BAĞLANTI HATTI: Servis regülatörü veya servis hattı sonundaki metal plastik bağlantı elemanı (alçak basınç şebekesi) ile bina girişindeki Ana Kapama Vanası arasında kalan hattır.
BİNA GAZ TESİSATI: Yapı girişindeki servis kutusundan, abonenin gaz cihazlarına kadar olan tüm gaz boruları ile atık (yanmış) gaz çıkışı borusu, havalandırma sistemleri, gaz emniyet cihazları ve bacaların tümüdür.
Bindirmeli ek yeri : Birbirinin peşi sıra (boyuna) ve yan yana (enine) konmuş su yalıtım örtülerinin su geçirimsiz bir katman oluşturması için birbirlerini üstüne bindirilerek yapıştırıldıkları kısım. Boyuna bindirmeler 15 cm, enine bindirmeler 10 cm olmalıdır.
Binükleer Aromatik hidrokarbonlar: Molekülünde iki benzen halkası içeren bileşiklerdir.
BİRİKİM (SUMP): Kavernalarda yürütülen çözeltme işlemi sırasında, çözünen kayanın içinde bulunan çözünemeyen materyallerin kavernanın alt kısmında oluşturduğu birikintidir.
BİRİM ÇUKUR: Genellikle üretimde pilot olarak kullanılan tek çukurlu bir kalıp
BİRİNCİ SINIF MAHAL (A): Boru hattı güzergâhı üzerinde 1 km uzunlukta ve boru hattı ekseninden sağlı sollu 200’er metre genişlikteki saha içerisinde en çok altı adet bina bulunan, çoğunlukla çöl, dağ, otlak, deniz bölgesi gibi yerleşimin çok seyrek olduğu yerlerdir. (İlgi: Mahal Sınıfı)
BİRİNCİ SINIF SIZINTI: Şahıslara ve çevreye zarar veren veya zarar vermesi muhtemel olan sızıntıdır. Bu sızıntılar acilen giderilmeli veya zarar vermeyecek duruma getirilmelidir. (İlgi: Gaz Sızıntı Sınıfı)
Birinci Üretim (Primary Recovery): Bir kuyudan petrolün çıkarıldığı ilk aşamadır; petrol kuyudan, kısmen yapay pompalama da uygulanarak, kendi doğal basıncıyla çıkar.
BİRİNCİL RADYASYON: Doğrudan radyasyon kaynağından (source) yayılan radyasyona verilen isimdir.
BİRLEŞİK GAZ: Petrol rezervuarlarında ham petrolün yanı sıra erimiş halde ve / veya katmanlar halinde bulunan gazdır.
Bisikloparafinler: iki komşu karbonla birleştirilmiş, ikiden daha fazla doymuş halkalı bileşiklerdir.
Bismaleimide: Kondensasyon reaksiyonu yerine, ekleme reaksiyonu ile sertleştirilen bir polimid reçine türüdür. Böylece, sertleşme sırasında uçucu organiklerin oluşması engellenmektedir.
Bit (Matkap): Petrol ve gaz kuyuları gibi kuyu açmada kullanılan kesme veya delme elementidir.
BİTİŞ (PLASTIK) : Bir şişenin açılışını oluşturan,ve özel kapağını barındıran plastik.Boyunun, kapağın oturduğu dişlileri,tırnakları veya taşıyan ve mühürleme yüzeyini barındıran kısmıdır.
BİTMİŞ ÖLÇÜ: Bir baskılı malzemenin kullanılacak halinin boyutu
Bitum (Asfalt): Distilasyon veya ekstraksiyondan elde edilen, siyah renkli, kristal olmayan, ısıtılınca yumuşayan viskoz, yarı katı bir maddedir. Hidrokarbonlardan oluşur, karbon disülfürde çözünür. Asfalt, petrolün rafinasyonunda kalıntı olarak elde edilirse de doğal olarak da bulunur, genellikle koyu kahve veya siyah renktedir.
Bitüm (bitumen) : Ham petrolun doğal çökmesiyle veya rafinerilerde damıtılması yolu ile elde edilen hidrokarbon bileşimli rengi koyu kahverengi ile siyah arası değişen katı, yarı katı veya sıvı hallerde bulunabilen bir maddedir. Genelde penetrasyon değerine göre sınıflandırılır.
Biyodegradable: Bakteriler veya diğer doğal bileşiklerle parçalanabile maddelerdir.
Biyodizel: Petrol bazlı dizel yakıtına alternatif olarak üretilmeye başlanmış olan bir dizel motor yakıtıdır; en önemli avantajı yenilenebilir bir enerji kaynağı olmasıdır. Genel olarak ‘biyodizel’ terimi bitkisel veya hayvansal yağlardan elde edilen çok sayıda ürünü kapsar.
BİYOGAZ: Organik atıklardan üretilen kullanılabilir gazdır.
Biyogaz: Karasal alanda organik maddelerin anaerobik parçalanmasıyla meydana gelen gazdır; bileşiminde, organik maddelerin bileşimine bağlı olarak yaklaşık; % 40-70 metan, % 30-60 karbondioksit, % 0-3 hidrojen sülfür ile çok az azot ve hidrojen bulunur.
Biyojenik Metan: Organik maddelerin metanojen denilen mikroorganizmalar tarafından kimyasal olarak parçalanmasıyla oluşan metandır; örneğin, asetik asit gibi basit organik asitler metanojenik bakteriler tarafından fermantasyonla metana dönüşürler.
Biyokütle: Yerüstü ve yeraltında yaşayan ve ölen organik maddelerin de içinde bulunduğu biyolojik orijinli maddelerdir; örneğin, ağaçlar ve ağaç döküntüleri, ekin, otlar, saman, ve kuru otlar, kökler, hayvan kalıntıları ve hayvan atıkları gibi..
Biyosfer: Yeryüzünün (ve yaşamı sağlayan atmosferinin) bir bölümüdür; biyojenik organik maddeler ve yaşayan organizmaları içeren global karbon çevriminin parçasıdır.
Biyoyakıt: Enerji üretiminde kullanılan bazı yakıtlardır; odun, atıklar ve alkoller gibi.
Black Oiller: Ağır dizel oil, fuel oil ve bazı silindir stoklar gibi ağır ve koyu renkli petrol ürünlerine verilen genel bir terimdir.
BLANKET: Basılacak görüntünün baskı materyaline aktarılmasını sağlamak için blanket kazanına takılan materyaldir.
Blok Kopolimer: Yapısal olarak birbirlerinden farklı grupların bloklar halinde peşpeşe dizilmeleriyle oluşan kopolimerlerdir; bloklardan bir türü M1,diğeri M2 monomerlerinden türetilmiş olabilir.
BLUE STREAM: Mavi Akım anlamına gelmekte olup, Rus gazının Karadeniz üzerinden Samsun giriş noktasından Türkiye’ye gelen boru hattının projesinin adıdır.
BMC (Hazır Kalıplama Bileşimi): Termoset reçineler; kırpılmış elyaf takviyesi, dolgu malzemesi v.b. gibi malzemelerin karışımı ile elde edilen, pres ve enjeksiyon kalıplama teknikleriyle kalıplanan, hazır hamur haldeki vizkoz bileşimlerdir.
BMC: Bulk Moulding Compound (moist polyester)
BMCI: U. S. Bureau of Mines Correlation Index; hampetrolün parafinik, naftenik, karışık veya aromatik olarak sınıflandırılmasında kullanılan bir değerdir; parafinler için 0, benzen için 100’dür.
BOD (Biological Oxygen Demand): Biyolojik oksijen istemidir; atık sulardaki organik maddeleri biyolojik olarak parçalayan bakterilerin harcadığı oksijen miktarını tanımlar, mg O2/L
BOD [ Biochemical oxygen demand ] Biyokimyasal oksijen ihtiyaci. BOP [ Blow -out preventer ] Kaçak önleyici.
BON : Çift yönlü oriyente naylon(PA) film. Oksijen ve koku önleme(bariyer) özellikleri mükemmeldir ama su buharını önlemesi zayıftır. BON film cast naylon (CAN) filmden daha fazla dayanıklıdır ama ısıyla şekillendirilemez.
BONCUK: Boyun bölgesinin aşağısındaki kapağın oturduğu plastiğin yakası
Bor Elyafı: Mukavemet ve rijitlik veren, genellikle tungsten filament üzerinde, saf bor elementinin yoğuşturulması şeklinde üretilen bir elyaftır.
BORU - ZEMİN POTANSİYEL FARKI: Yer altına gömülmüş borunun, doymuş bakır-bakır sülfat referans elektrotuna karşı ölçülen potansiyelidir. Boruya dış akım uygulanmadan ölçülen değere açık devre boru-zemin potansiyeli, dış akım uygulanarak ölçülen değere açık devre boru – zemin potansiyeli, dış akım uygulanarak ölçülen değere kapalı devre boru – zemin potansiyeli denir. (İlgi: Katodik Koruma)
BORU AKIMI: Katodik koruma yapılmış bir boru metalinden geçen doğru akımdır. (İlgi:Katodik Koruma)
Boru Bağlantı Elemanı: Manşon, nipel, dirsek, flanş, gibi boruların birbirine veya sisteme bağlanmalarını sağlayan parçaları ifade eder.
BORU ÇIKISI ARITMA [ End-of-pipe treatment ] Emisyon boru hattinin bitiminde kullanilan aritma tesisi.
BORU GAZI: İletim ve dağıtım şebekesi içinde belli bir basınçta bulunan gazdır.
BORU HATTI [ Pipeline ] Degisik maddeleri uzak mesafeler ileten, pompalama donanimi, vanalari ve diger makinalari ile birlikte boru sebekesi.
BORU HATTI KAPASİTESİ: Bir boru hattının tam dolu olarak içerisinde bulundurabildiği petrol veya gaz miktarıdır. Diğer bir deyişle, bir boru hattından belirli bir zaman içerisinde geçebilen petrol veya gaz miktarıdır.
BORU HATTI: İçerisinden ham petrol veya doğal gazın taşındığı denizaltına veya yer altına döşenmiş çelik borudur.
BORU KAPLAMASI: Boru iç ve dış yüzeylerinin, çevrenin kimyasal ve elektro- kimyasal etkilerine karşı yalıtılmasını sağlayan bir örtüdür. (İlgi: Katodik Koruma)
BORU KILIFI: Gaz boru hatlarının döşeme ve duvar geçişlerinde korozyona karşı kullanılan boru veya malzemelerdir.
BORU POTANSİYELİ: Aynı zemin içerisine gömülü olan iki boru arasında ölçülen potansiyel farktır. (İlgi: Katodik Koruma)
BORU TEMİZLİĞİ: Kaplama yapılmadan önce boru dış yüzeylerinin yabancı malzemelerden temizlenmesi işlemidir. Bu temizlik için; tel fırça ve taşlama taşı, metal veya silis kumu ile kumlama, asitlerle kimyasal olarak temizlik metotlarından biri uygulanır. (İlgi: Kum Püskürtme, Asit ile Temizleme)
BORU: Doğal gaz ve petrolün taşınmasında kullanılan çelik veya polietilen malzemeden imal edilen içi boş silindir biçimli elemanlardır.
BOSALTIM [ Discharge ] Çevreye birakilan bütün kirleticiler için kullanilan terim. Gaz bosaltimlar emisyon, sivi bosaltimlar ise sivi atik (effluent ) diye de adlandirilir.
BOŞALTMA: Akışkanla dolu boru ve ekipmanların bakım, onarım, ilave bağlantı veya diğer nedenlerle boşaltılması işlemidir.
Boşluk: Bir laminat içinde hapis olan hava veya gaz habbesidir. Gözeneklilik, bu küçük boşlukların bir bütünüdür.
BOTAŞ İLETİM VE SEVKİYAT KONTROL TARİFESİ: “Doğal Gaz Piyasası Tarifeler Yönetmeliği”ne göre belirlenen ve BOTAŞ’ın doğal gazın iletimi ile buna dair hizmetlere ilişkin fiyat, hüküm ve şartları içeren düzenlemelerdir.
BOTAŞ: Boru Hatları İle Petrol Taşıma A.Ş.’dir.
BOYA ÜNİTESİ: Boya ünitesi; boya haznesi, taşıyıcı, verici, ezici ve dağıtıcı merdanelerden oluşur. Merdanelerin görevi, hazneden boyayı alıp incelterek, kalıba eşit incelikte ve düzgün olarak aktarmaktır. Kalıba boya veren merdaneler kauçuk kaplıdır.Diğer merdaneler ise çelik veya bakır kaplamadır.
BOYUN BİTİŞİ : Bir şişe ve kavanozun kapak veya tıpayı tutan yerinin şekli ve boyutu.Alpha çevir-aç kapaklar için devamlı dişli boyunlar ve Hinge-Guard boyunlar yapar.Özelliklerdeki ilk rakamlar boyun çapı,ikinci rakamlar ise dişli(vida) boyutudur.
BOYUN EKİ: Boyunu ve bitişi oluşturan kalım montajının bir parçası.boyun halkası olarak da anılır.
BOYUN HALKASI : Kalıp ekipmanının şişenin bitişini oluşturan kısmı.
BOYUN: Şişenin kesitlerinin bitişi oluşturmak için azaldığı kısım.
BOYUNA DİKİŞLİ BORU: Boru imalatında levhaların eksenel yönde düz çizgi şeklinde kaynak dikişi ile birleştirilmesi ile elde edilen borudur. (İlgi: Dikişli boru)
Boyut kararlılığı (dimensional stability) : Ürün boyutlarının sıcak soğuk farklılıklarına karşı ilk boyutuna göre uzama veya kısalma oranını belirler. Üründe kullanılan taşıyıcı tipi ve kalitesi ile alakalıdır.
BOYUTSAL İSTİKRAR: Bir maddenin verilen işlemler veya kullanma şartları altında kendi şeklini muhafaza etme yeteneği.
Boyutsal kararlılık: Sıcaklık ve nem gibi şartlarda malzemenin boyutlarını ve şeklini muhafaza etme özelliğidir.
Boyutsal Stabilite: Kalıplandıktan sonra plastik bir ürünün son şeklini koruyabilmesidir.
Bozuk veya doğrusal olmayan yük: Akım / gerilim ilişkisi doğrusal olmadığında yük doğrusal değildir. Örneğin: Kapasitif giriş filtresi ile kesintili güç kaynağı kullanan BT donanımı. Bu yükler, harmonik akım üretir.
BOZULMA [ Impairment ] Bir dogal kaynagin kirlenmesi süreci.
BOZULMA: Polietilen borularda (PE), borunun iç kısmına uygu - lanan basınçlı akışkan sonucu, boruda meydana gelen parlama, çatlama, yırtılma, delinme, sızıntı veya terleme gibi durumlardır.
BOZULMAMIS ALAN Insan etkinlikleriyle degistirilmemis dogal alanlar.
Bozunma sıcaklığı: Moleküler yapıların kırıldığı ve bozunmanın başladığı sıcaklıktır.
BÖLGE ISITMASI [ DH = district heating ] Belirli bir sayidaki konut yada isyerine isitma saglamak üzere, merkezi olarak kurulan sistem.
BÖLGE REGÜLATÖRÜ: Bir bölgenin veya bir mahallenin gaz ihtiyacını karşılamak amacıyla tesis edilmiş ve emniyet tertibat - ları ile donatılmış, kabin veya oda içerisinde şasi üzerine kurulu basınç düşürme istasyonudur.
BÖLGELEME [ Zoning ] Belli amaçlarla bölgelere ayirarak toprak imarinin denetlenmesi.
BPEO [ Best practicable environmental option ] En kullanisli çevresel seçenek.
BR Butadien kauçuğu
BRANŞ HATTI: Bknz… Ayrım Hattı
BRANŞMAN: Bağlantı koludur.
Breathing: Kalıplama sürecinin başlangıcında, kalıbın açılıp kapanırken gaz çıkışına izin vermesidir. Zehirli gazların atılması, (degassing) olarak da tanımlanabilir.
Bright Stock: Yüksek viskoziteli, tam olarak rafine edilmiş katkısız baz yağ.
Brine: (1) Üretim Suyu. (2) Deniz kıyılarında bulunan bir çökelme kayaç türüdür. Pek çok deniz yaratığının kabuklarının biraraya gelerek oluşturduğu tortu tabakaları daha sonra kayaç tabakalarına dönüşmüştür.
BRÜLÖR: Üzerinde veya bazı durumlarda içerisinde tutuşturma alevinin devam ettirildiği cihazdır.
BRÜT BETON: Çıplak, düzgün yüzeyli betondur.
BRÜT TABAN ALANI [ Gross floor area ] Bir binanin taban alani toplami.
BSO [ Benzene soluble organics ] Benzende çözülebilen organik maddeler.
BT düzenlemesi: Bir BT düzeninde bütün parçalar toprak yalıtımlıdır veya bir empedans ve toprağa bağlı elektrik tesisatı ile tek bir noktada toprağa bağlıdır.
Bubble Kep: Fraksiyonlama kolon tepsilerinde bulunan habbe çanaklarıdır; üstü kapatılmış bir delikten çıkan buhar kabarcıkları tepsideki sıvı içinden yukarı doğru yükseltilerek bir üstteki deliğe girerler ve burada aynı kabarcıklaşma olayı tekrarlanır. Hafifler buhar halinde yükselmeye devam ederken ağır bileşikler sıvı halde bir alttaki tepsiye akarlar.
BUCURGAT: Gemi halatlarının dubalara alınması esnasında kullanılan çıkrık benzeri elektrik motorlarıdır.
BUHAR [ Vapor ] Atmosfer isi ve basincinda sivi yada kati durumda bulunan maddelerin gaz hali.
Buhar Basıncı: Sabit bir sıcaklıkta sıvısı ile dengede olan buharının basıncı olarak tanımlanır. Bu basınç, sıvı faz bitmediği sürece, buhar miktarına ve buhar-sıvı oranına bağlı değildir. Sıcaklık arttıkça buhar basıncı da yükselir ve dış basınca eşit olduğunda sıvı kaynamaya başlar.
Buhar dengeleyici : Isı yalıtım katmanı içindeki su buharının yoğunlaşması ile ortaya çıkan suyun, kururken buharlaşması sürecinde oluşacak basıncı çatı geneline yaymak için şeritsel veya noktasal yapıştırma metodu ile ısı yalıtımı üzerine yapıştırılan ilk kat su yalıtım örtüsü.
Buhar İnjeksiyonu: Petrol kuyusuna buhar injeksiyonuyla hampetrolün viskozitesini düşürerek daha fazla üretim yapılmasını sağlayan geliştirilmiş bir termal kazanım tekniğidir.
Buhar kesici : Su buharının TS 825 standardı uyarınca hesaplanan ve izin verilen miktarda geçmesine olanak sağlayan tabaka.
Buhar Kraking: buharla ısıl parçalama işlemidir; esas olarak, etan, propan, nafta, gaz oil ve hatta hampetrolden olefinlerin elde edilmesinde uygulanır, çoğu serbest radikal mekanizması üzerinden yürüyen yüzlerce kimyasal reaksiyon meydana gelir. Temel reaksiyonlar başlama reaksiyonu, hidrojen çıkması, radikal bozunması, radikal eklenmesi ve sonlanma reaksiyonlarıdır.
Buhar Reforming: Buharla hidrokarbonların bir katalizör varlığında (örneğin, nikel-bazlı) 750-1000 0C reaksiyona sokularak hidrojen ve karbon oksitlerin elde edilmesidir. Reaksiyon endotermik olduğundan dışarıdan ısı verilmesi gerekir.
BUHARLASMA HAVUZU [ Evaporation pond ] Lagim suyu tasfiyesinde kullanilan sig ve yapay havuz; bu sistemde atik genis araziler dagitilir ve buharlastirilir.
Buharlaşma: Bir sıvının, kaynama noktasına kadar ısıtılmasına gerek olmadan buharı haline dönüşmesi.
BULANIKLIK [ Turbidity ] Suda ve havada asili bulunan maddelerin neden oldugu, günes isinlarinin ortama girme ve bitkilerin büyüme düzeylerini denetleyen, içme suyu kalitesi açisindan çok zararli ortam kosullari.
Bulanıklık Noktası: Belirli koşullar altında soğutulan hidrokarbonlar karışımından (oil)waks kristallerinin ayrılmasıyla bulanıklık veya sislenmenin oluşmaya başladığı sıcaklıktır.
Bulk özellik: Karışımların bazı özellikleri içerdiği bileşiklerin bu özelliklerinin ortalamasıdır; bu kurala uyan özelliklere “bulk” özellik denir. Bir karışımın, örneğin yoğunluğu bir bulk özelliktir, yani karışımdaki herbir bileşenin yoğunluklarının hacimsel ortalamasıdır.
Bulk yoğunluk: Bulk densite, malzemenin kalıplanma öncesi taşıma formundaki yoğunluğudur, bulk faktörü ise, kalıplanmış malzeme yoğunluğunun, bulk yoğunluğa bölünmesidir
Bulunan Tüm Petrol (Total Petroleum Initially-in-place): Yer altında bir kaynakta bulunduğu tahmin edilen tüm petrol miktarını tanımlar; üretilmiş olan miktar da buna dahildir.
Bundle: Bobin çözülmesi esnasında, birden fazla lifin aynı anda
Bunker C Yakıtı: Bunker C, bazan ASTM Grade No. 6 yakıtı için, ve bazı bunker üreticileri tarafından Shell MFO 380 yağı ve eşdeğerleri için kullanılan bir tanımlamadır.
BURÇ: İçine ve dışına boru dişi açılmış boru bağlantı elemanıdır.
Burkulma Gerilimi: Burkulma işlemi sırasında kesit alanında oluşan kesme gerilimidir.
Burkulma: Bükülme gerilimidir
Buruşma / Fil derisi: Jelkotlu dış yüzeyde, buruşma veya katlanma şeklinde görülen bir kalıplama hatasıdır. Bu sorun, vakum torba kalıplamada, plastik filmin düzgün yerleştirilmemesinden de kaynaklanabilir.
BUŞON: Bir orifisin çapını daraltmak üzere tasarlanmış giriş parçasıdır.
BUV [ Backscattered ultraviolet ] Geri saçilmis morötesi.
BÜKME DENEYİ: Bknz… Eğme Deneyi
Bükülme: Yapısal element üzerinde, basınç etkisi sonucunda istikrarsız yanal defleksiyon olarak nitelendirilen hasar durumudur.
Büküm: Bir iplik veya diğer tekstil elyafında, birim uzunluk başına eksenel yönde yapılan dönüş sayısıdır.
BÜTAN (C4H10): Molekülünde dört karbon atomu bulunan alkan grubundan bir hidrokarbondur. Bütan renksizdir, normal basınç ve sıcaklıkta yanabilen nemli bir gazdır. Ayrıca basınç altında kolay - lıkla sıvılaştırılabilir ve taşınabilir. Normal bütan; -1 °C’de ve ISO - Bütan ise -2 °C ’ de (atmosferik basınçta) sıvılaştırılabilir.
BÜTÜNSELCI [ Holistic ] Parçalarla bütünler arasindaki organik yada islevsel iliskiyi vurgulayan ve bir konuyu karsilikli bagimlilik iliskisi içindeki parçalarin bütünledigi tek bir sistem olarak gören yaklasim.
BÜYÜME TEORISI [ Growth theory ] Kentlerde ve bölgelerde yerlesim, büyüme ve toprak kullanimi modelleri konusunda kent bilimcilerinin olusturduklari teoriler.
By Pass: Atlatma hattı. Yan geçiş.
By Product: Bak. Yan Ürün
BY-PASS (ATLATMA HATTI - YAN GEÇİŞ): Kumandanın fonksi - yonundan bağımsız olabilmek için, gaz akışını kumandanın üst akış bölgesinden alt akış bölgesine sevk eden geçit.
BYPASS: Cihazın sensörü ve ana akış yolu boyunca gaz akımının sabit bir oranını muhafaza eden, gaz akışını tam olarak kalibre edilmiş akış aralığının her birine bölen bir kütle akış kontrol cihazı bileşeni. Toplam akışın, sensörden geçen gaz bölümünü ölçerek belirlenmesini sağlar. Akış bölücü olarak da bilinir.
C / Ç
C Safhası: Bazı termoset reçinelerin reaksiyonunda çözülemez ve erimez bir hal aldığı son düzeydir.
C(CYAN-MAVİ): Proses baskıda mavi mürekkep için kullanılan kısaltmadır.
C.F.R. Motor (Co-operative Fuel Research Engine): Oktan sayısı (petrol C.R.F.) ve setan sayısı (dizel C.R.F.) tayininde kullanılan özel test motorlarıdır.
C.Q. [ Commercial quality ] Ticari kalite.
CA [ Carbon absorption or adsorption ] Karbon sogurmasi.
CA TİPİ İSTASYON: 40 bar’lık dağıtım hattı gaz basıncını 15 bar ile 20 bar arasında bağlantı hattı basıncına, ana şebeke hattı basıncına veya yüksek basınçlı gaz kullanan büyük tesisleri besleyen hatların basıncına düşüren regülatör, filtre, ısıtıcı, sayaç, harmanlama ünitesi ve diğer aksesuarlarla donatılmış, müstakil bir sahada konuşlandırılmış doğal gaz ünitesidir.
CA Selüloz asetat
CAB: Selüloz asetat bütirat
CAD : Bilgisayar destekli Tasarım
Calculated Carbon Aromaticity Index (CCAI): Bak. Hesaplanmış Karbon Aromatiklik İndeksi.
Cam Elyafı Takviyeli Plastikler: Keçe, demet ve diğer şekillerdeki elyaf çeşitleri ile takviye edilmiş kompozitler için kullanılan genel bir terimdir
Cam Elyafı takviyesi: Plastiklerin takviyesinde en çok kullanılan malzemedir. Keçe, fitil, kumaş v.b. halinde satılır. Gerek termoset, gerekse termoplastiklerin takviyesinde kullanılmaktadır.
Cam Elyafı: Erimiş camın çekilmesiyle elde edilen bağımsız filamentlerdir. Kontinü filamentler belirsiz uzunlukta veya büyüklükteki tek uçlu cam elyafıdır. Kısa elyaf ise, boyu 430 mm’den daha kısa olan cam elyafı türüdür. Elyaf uzunluğu kullanılan üretim prosesiyle ilişkilidir.
Cam tülü (fibrocam) (fiberglass felt) : Rastgele yönlendirilmiş ve eşit dağıtılmış cam liflerinin kimyasal bağlayıcı ile birleştirilmesinden oluşan düz örtü. Takviyeli veya takviyesiz olabilir.
CAM: Bilgisayar destekli kalıplama
Camsı geçiş sıcaklığı (Tg): Amorf polimerlede ve yarı kristral polimerlerin amorf bölgelerindeki faz geçişidir. Bu geçiş, akışkan yada elastiki yapıdan nisbeten daha sert ve kırılgan bir yapıya geçiş aralığıdır.
Camsılaşma Sıcaklığı: Camsılaşma geçişinin meydana geldiği, uygun ortam sıcaklığıdır.
Camsılaşma: Amorf haldeki bir polimerin viskoz ve elastik halden, katı ve kırılgan hale geçiş değişimidir.
CAN : Cast naylon film. Daha çok ısıyla şekillenebilen ambalaj uygulamalarında kullanılır.
CANLI BAĞLANTI: İçerisinde gaz bulunan boru hattından kaynak yapmak suretiyle branşman almak veya bu hatta başka bir donanım bağlantısı yapma işlemidir.
CANSIZ ÇEVRE [ Abiotic environment ] Dogadaki fiziksel ve cansiz kimyasal unsurlar. Örnek: Toprak, su, atmosfer.
CAP Selüloz asetat propiyonat
CARİ HESAP: İki kimsenin para, mal, hizmet ve diğer hususlardan dolayı birbirlerindeki alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip, bunları kalem kalem zimmet ve matlup şekline çevirerek hesabın kesilmesinden çıkacak bakiyeyi isteyebileceklerine dair yapılan sözleşmedir.
CBD [ Central business district ] Merkezi is bölgesi.
CBSR [ Carcinogen bioassay in small rodents ] Küçük kemirgenlerde kanser yapici biyo-denemesi.
CCC [ Countercurrent chromatography ] Ters akim kromatografisi.
CF Kresol-formaldehit
CFC [ Chlorofluorocarbon ] Kloroflüorokarbon.
CIIR Kloro-izobüten-izopren kauçuğu
CIM: Ceramic injection moulding
CIVA [ Mercury ] Besin zincirlerinde, özellikle tatli su ve deniz organizmalarinda yogun olarak bulunabilen ve zararli etkilere yol açan zehirli metalik eleman.
CİHAZ BAĞLANTI HATTI: Ayrım hatlarını cihazlara bağlayan esnek veya rijit hatlardır.
CİHAZ TİPİ: Cihazların, yanma ürünlerini atma metotlarına göre sınıflandırılmalarıdır.
CİHAZLARIN TÜRÜ: Cihazların, yakıt olarak kullanılan gaz veya gazlara göre gruplandırılmalarıdır.
CİLT: Sayfa ve formaları , iplik,tutkal veya tel ile birleştirme işidir.
CK: Ceyhan Kırıkkale Ham Petrol Boru Hattıdır.
CMC Karboksimetil selüloz
CMH (CUBIC METERS PER HOUR): Metreküp / Saat
CN Selüloz nitrat EP
CNG (COMPRESS NATURAL GAS): Sıkıştırılmış doğal gazdır.
CNR [ Composite noise rating ] Bilesik gürültü ölçümü.
CNS [ Central nervous system ] Merkezi sinir sistemi.
CO Poliepiklorohidrin
COD [ Chemical oxygen demand] Kimyasal oksijen ihtiyaci.
COD (Chemical Oxygen Demand): Kimyasal oksijen istemidir; atık suda bulunan ve kuvvetli oksitleyici maddelerle oksitlenebilen organik maddelerin oksijen eşdeğerini tanımlar; biyolojik olarak parçalanabilen ve parçalanamayan maddelerin tamamını kapsar. Endüstriyel atık sularda genellikle COD (mg O2/L) ~ 1,5 BOD (biyolojik oksijen istemi)
COH [ Coefficient of haze ] Sis katsayisi.
COHb [ Carboxhaemoglobin ] Karboksihemoglobin.
COM [ Complek organic mixture ] Karmasik organik karisim.
Contingent Resources: Bak. Bağlı Kaynaklar
Core: Karot
CP Selüloz propiyanat
CPE Klorlanmış polietilen
CPET Kristal PET EVA
CPOM [Coarse particulate organic matter ] Büyük parçacikli organik madde.
CPVC Klorlanmış polivinilklorür
CR : (Çocuk koruma) der ki bir ambalaj U.S. Tüketici-ürün güvenliği Komisyonu testinden geçmelidir.
CR Kloropren kauçuğu
Creep / Akma: Yük altındaki malzemenin zamana bağlı olarak gösterdiği deformasyondur.
CS Kazein
CSM Klorosülfonlanmış polietilen
CTE/CLTE: Isıtılan yada soğutulan malzemede, birim sıcaklıktaki boyutsal genleşme mikarıdır.
CTP : CTP sistemi; bilgisayarda yapılan çalışmayı doğrudan kalıba pozlandırır.Bu teknolojiden önce bilgisayarda yapılan çalışmalar önce filme pozlanır sonra da bu filmler kullanılarak filmden kalıba pozlama yapılırdı.Bu sisteme klasik pozlama sistemi denmektedir.CTP sisteminin en önemli avantajı: filmin ortadan kalkmasıyla birlikte iş akışının hızlanmasıdır. Filme bağlı olarak oluşabilecek hataların önüne geçilmesi ve film maliyetlerinin bulunmayışının yanında, kalıba pozlandırmadaki tutarlılık ve kalite, ürün kalitesinin artmasını sağlamaktadır. Sistemin diğer avantajı ise keskin nokta (tram) yapıları ve klasik sistemde kalıba çekilemeyen noktaların bu sistemde kullanılabilmesidir.
CÜRUF [ Clinker ] Firinlardaki ergimis kalinti.
ÇALISMA ORTAMI [ Work environment ] Isyerinin kosullari.
ÇALIŞMA BASINCI: Regülatörün düzenli çalışabildiği basınç aralığıdır.
ÇALIŞMA GAZI: Yastık Gazından ayrı olarak, yılın belirli dönemler - inde yer altı gaz deposuna enjekte edilerek ihtiyaç olduğu dönemde tekrar üretilerek kullanıma sunula - bilen doğal gazdır.
ÇALKANTI [ Turbulence ] Gelisigüzel hava veya su sirkülasyonuna neden olan inisli çikisli devinim. Nedeni genellikle akis alandaki pürüzlülük ve engebeliktir.
ÇAMUR [ Sludge ] Atik suyun aritilmasi sirasinda süzme, çökeltme ya da biyolojik aritma sonucu olusan yogunlasmis kati.
ÇAMUR SINDIRIMI [ Sludge digestion ] Atik su çamurunun biyolojik oksijen ihtiyacini çevresel yönden kabul edilebilir bir düzeye indirmek amaciyla uygulanan anaerobik islem.
ÇAMUR SIVISI [ Slurry ] Atik su isleme tesislerinde çamuru tasiyan sivi.
ÇAMUR TASFIYESI [ Sludge disposal ] Atik su çamurunun nihai tasfiye islemi.
Çamur: Çamura, sondaj sıvısı da denir. Sondaj işleminde döner delme donanımındaki matkabın yağlanması için kullanılan karışımlardır. Akışkan haldeki bu karışım matkabı soğutur, delme nedeniyle oluşan parçaları ve döküntüleri uzaklaştırır, kuyu boşluğunu bir kek tabakasıyla kaplar. Bu tabaka kuyu boşluğuna, kuyunun çökmemesi için çelik bir kasa konuluncaya kadar kuyuyu korur. Çamurların çoğu kil esaslıdır.
ÇAMURUN YAKILMASI [ Sludge incineration ] Atik su çamurunun hacim yönünden küçültülüp, islenerek tutusabilirlik kazandirildiktan sonra yakilmasi.
Çapak: Bir parça işlenirken kenarında kalan kırıntıları ifade eder.
ÇAPAK: Baskı esnasında oluşan,ortam tozu,kağıt tozu ya da kurumuş boya parçacıklarının neden olduğu ve baskılı imajı bozan küçük nokta
Çapraz Bağlanma: Bir polimerizasyon yöntemidir; ana polimer moleküllerinden çıkan dallanmalar kimyasal reaksiyonlarla diğer dallar ve moleküllerle bağlanarak ağa benzer şebeke yapılar meydana getirirler.
Çapraz Kumaş: Atkı ve çözgüde yer alan liflerin, kumaşın uzunluğuyla belli bir açıda dokunmuş olmasıdır.
ÇAPRAZ-MEDYA YAKLASIMI [ Cross-media approach ] Çevre sorunlarina, sözgelimi sadece hava kirliligini degil etkilesim içindeki bütün faktörleri göz önünde bulundurarak yaklasmak.
Çarpılma/sehim: Enjeksiyon prosesinde veya diğer işleme şeklillerinde, oluşan içi gerilmelere bağlı olarak parça yapısında meydana gelen bozulmadır.
ÇATLAK: Çelik boru yüzeyinde meydana gelen et kalınlığının tamamını veya bir kısmını kapsayan kılcal açıklıktır.
Çatlak: Plastik malzeme veya reçine yüzeyinin altında ya da üstünde, bir ağ yapısında beliren ve geniş bir yüzey bölgesine yayılabilen bölgesel çatlaklardır. Genellikle, elyaf sarma yöntemi ile üretilmiş basınçlı kapların yüzeyinde görülür.
ÇEKİŞ MİKTARI: Son Kullanıcı’nın çektiği ve Ölçüm Hattı’nda kayded - ilen doğal gaz miktarıdır.
Çekme Dayanımı: Numunede birim kesit alanı üzerine etkiyen yük veya kuvvettir. Numuneyi kırmaya yetecek çekme gerilimini ifade eder.
Çekme kuveti: Plastiği belli bir miktarda uzatmak için uygulanması gereken kuvvet miktarıdır. Ne kadar yüksek olursa malzeme kadar sağlam demektir.
Çekme: Her plastik malzeme pişirildiği veya katılaştığı zaman çeker (büzülür).
Çekme: Kalıplanan ürünün soğuk kalıpta ölçülen boyutu ile kalıptan alındıktan 24 saat sonra ölçülen boyutu arasındaki boyutların, nispi değişimidir
Çekmede Uzama: Numunenin yük altında kopması sırasında gösterdiği uzamadır. İlk uzunluğun yüzde oranı olarak ifade edilir.
ÇEKVALF VANA: Gaz akışına sadece bir yönde izin veren vanalardır.
ÇELİK BORU KODLAMASI: Çelik borulara ait imalat metodunun ve mekanik özelliklerin kısa sem - bollerle gösterilmesidir. Kodlama işleminde kullanılan semboller ve kapsadığı ifadeler şu şekildedir: İmalat yöntemi; Çelik Tipi; Isıl İşlem; Akma Sınırı; Dikişsiz boru Çevre gerilmesi (Mpa) Elektrik ark ocağı Normalize 25.000 psi Sertleştirilmiş 35.000 psi 60.000 psi Dikişli boru Gaz basıncı (Mpa) Durgun çelik Gerilme giderilmiş 30.000 psi 52.000 psi Tavlanmış 42.000 psi 70.000 psi 80.000 psi Alın kaynaklı boru Boru çapı (mm) Spiral kaynaklı boru Boru et kalınlığı (mm) S SE HN A25 HAB X60 E PR HSA X52 HQ X42 X70 X80 F D SW t
Çember Gerilimi: İç veya dış basınçla karşılaşan silindirik şekilli malzemedeki çevresel gerilimdir.
Çentik Hassasiyeti: Bir malzeme yüzeyinde bulunan çentik gibi yüzey homojenliğini bozan bir etmen, parçayı kırılmaya karşı daha hassas hale getirmektedir.
ÇENTME (YONTMA) [ Spalling ] Yongalar ya da parçalar haline getirme.
ÇERÇEVE YAKLASIM [ Bubble concept ] Kirletici emisyonlarinin denetimi baglaminda amaçlanan sinirlamalarin uygulanmasinda, belirli kirleticilerin çikis kaynaklarindan ziyade bunlarin etkiledikleri alanlarin ele alinmasi gerektigini savunan yaklasim.
ÇEVRE [ Environment ] Bir organizmanin var oldugu ortam ya da kosullar. Bu çevre dogal fiziksel ögeleri, ayrica organizmanin etkilestigi insan ürünü kosullari içerir.
ÇEVRE ANALIZI [ Environmental analysis ] Belirli bir arazinin topografik, hidrolojik, jeolojik ve kültürel özellikleri gibi çevresel özelliklerinin incelenmesi.
ÇEVRE DEGERLENDIRMESI [ Environmental assessment ] Bir eylemin ya da projenin çevre bakimindan yararli olup olmadigini ve çevresel etki raporunun hazirlanmasi gerekip gerekmedigini belirlemek amaciyla yapilan inceleme.
ÇEVRE DOSTU [ Environment-friendly ] Ürünlerde normal olarak bulunan zararli ögelerden bazilarini tasfiye etmek amaciyla tasarlanmis ya da degistirilmis ürünleri ifade etmek için kullanilan terim.
ÇEVRE GERİLMESİ: Boru içerisinde bulunan akışkan basıncının boru gövdesinde eksene dik düzlem üze - rinde ve boru çevresi doğrultusun - da meydana getirdiği gerilmedir. Bu gerilme Bar-low formülü ile ifade edilir. S = (P * D) / (2 t)
ÇEVRE KALITE HEDEFI [ EQO = Environmental quality objective ] Çevrenin belirli bir boyutu için amaçlanan kalite düzeyinin ortaya konmasi. Bu düzey ulasilir olmayabilir ve nicelik olarak ifade edilebilir.
ÇEVRE KALITE STANDARDI [ EQS = Environmental quality standard ] Bir çevrede bir kirletici için izin verilebilir en yüksek düzey ya da çevrenin bazi vasiflari için kabul edilebilir en düsük düzey.
ÇEVRE KORUMA [ Environment protection ] Potansiyel olarak tehlikeli atik maddelerin çevreye bosaltilmasinin asgariye indirilmesi ya da önlenmesi amaciyla kaynaklarin yönetimi.
ÇEVRE KORUMA AJANSI [ EPA= Environmental Protection Agency ] Kirleticiler ile ilgili tüm kanun ve yönetmelikleri uygulamak ile görevli Amerikan federal kurulusu.
ÇEVRE MÜHENDISLIGI [ Environmental engineering ] Çevre mühendisligi, çevrenin korunmasina, kirliligin azaltilmasina vb. elverisli teknoloji sistemlerinin tasarlanmasini ve çevre süreçlerinin incelenmesini, ayrica belirli binalarin bu açidan iç tasarimlarinin gerçeklestirilmesini içerir.
ÇEVRE SICAKLIĞI: Kapalı bir sistemin ortalama dâhili ışıma ve ortalama dâhili hava sıcaklığı ile aşağıdaki formül vasıtasıyla açıklanan kuramsal sıcaklığıdır.
ÇEVRE SORUNLARI BILIMSEL KOMITESI [ SCOPE= Scientific Committee on Problems of the Environment ] Baslica ilgi alani çevreyi iyilestirmek ve kirlilikle ilgili çesitli sorunlari incelemek olan uluslararasi kurulus.
ÇEVRE YOLU [ Beltway ] Kentsel bir alani çevreleyen, ana ulasim arterlerine bagli yol.
ÇEVRE YÖNETIMI [ Environmental management ] Toprak , su ve hava gibi dogal kaynaklarin çevresel açidan kabul edilebilir uygulamalar yoluyla kullanilmasi.
ÇEVRE YÖNÜNDEN DUYARLI ALAN [ ESA= Environmentally senstive area ] Bir ülkenin dogal yerlesimleri ve süregelmekte olan tarimsal etkinlikleri korumak ya da modern, yogun tarimdan geleneksel olana geçmek için özel önlemler almak geregini duydugu alanlar için kullanilan terim.
Çevre: Bir maddenin performansını etkileyen vibrasyon, şok, manyetik ve elektrik alanları, radyasyon, nem, ısı ve kirlilik gibi dış faktörlerin tümüdür.
ÇEVRESEL BASKI EŞİĞİ : Bir plastik parçanın bazı kimyasalların etkisi veya baskısı altındaki duyarlılığı
ÇEVRESEL ETKI DEGERLENDIRMESI [ ELA = Environmental impact assessment ] Yeni gelisme ve projelerin çevreye olabilecek sürekli ya da geçici potansiyel etkilerinin, sosyal sonuçlari ve alternatif çözümleri de içine alacak biçimde analizi ve degerlendirilmesi.
ÇEVRESEL ETKI RAPORU [ Environmental impact statement ] Çevresel etki degerlendirmesi çalismalarinin sonuçlarini içeren detayli rapor.
ÇEVRILME (INVERSIYON) [ Inversion ] Atmosferin asagi tabakalarinda gerçeklesen ve soguk hava katmaninin daha yukaridaki sicak hava katmani tarafindan tutulmasiyla olusan atmosfer olayi, Rüzgar olmadigi zaman, kirleticilerin dagilmasi olanagi bulunamaz ve büyük hava kirliligi olaylari gerçeklesebilir.
ÇIKIS KANALI [ Outlet channel ] Sivi atigi toplayip götürmeye yarayan su yolu ya da drenaj kanali.
ÇIKIS-YERIVARIS YERI ARASTIRMASI [O-D Survey = Origin destination survey ] Bir ulasim planlama teknigi.
ÇIKIŞ REFERANS BASINCI: Çıkış basıncının önceden tespit edilen değeridir.
ÇIKIŞ TOLERANSI: Belirli bir değere ayarlanmış regülatör çıkış basıncının, bu değerden müsaade edilen sapma oranlarıdır. (Çıkış Toleransı ÇT 10 ise ayarlanan çıkış basıncında ± %10 sapmaya müsaade ediliyor demektir.) (İlgi: Regülatör)
ÇINKOLU SU KIRLILIGI [Zinc water pollution ] Galvanizleme, polimer isleme ve diger uygulamalarin sonucu olarak endüstriyel atik suda ortaya çikan kirlilik.
Çift Eksenli Yük: Laminat yüzeyine uygulanan yükün iki farklı yönde uygulanmasıdır.
ÇİFT KAYNAK DİKİŞLİ BORU: Toz altı ark kaynak veya gaz metal ark kaynak metodu ile aralarında yaklaşık 180o açıklık bulunan iki sıra kaynak dikişi yapılarak imal edilen borulardır ve 36” den büyük borulara uygulanır.
ÇİFT KULAK: Bir tabakanın iki tarafından eşit olarak içeriye katlanması
Çift Tamamlama: İki ayrı oluşumdan aynı zamanda üretim yapılabilen tek bir kuyudur.
ÇİFTLEME (AYARSIZLIK): Flulaşma ya da gölgelenme olarak görünen baskı hatası.Kauçuk basınçları,kötü ayar,kauçuk üzerindeki mürekkep yoğunluğu,kazanların paralelliklerinde oluşan bozulma ya da kağıt transfer sorunlarından kaynaklanabilir.
ÇİĞLENME: Doğal gaz veya hava içerisinde bulunan su buharının basınç ve sıcaklığa bağlı olarak yoğuşmasıdır.
ÇİMDİK: Kalıptaki ovuğun etrafında ,ekstruzyon şişirme kalıplama işleminde kalıp parisonun çevresini kapayınca parçayı tıkayan ve fazla materyali ayıran kalkık bir uç.
Çimento: Toz halinde alumina, silika, kireç ve diğer bazı maddeler karışımıdır; suyla karıştırıldığında sertleşir. Petrol endüstrisinde petrol kuyularının duvarlarına kasaların yerleştirilmesinde çok kullanılan bir maddedir.
Çimentolama: Bir petrol kuyusuna ve kasasının çeşitli yerlerine çimento ve su karışımından hazırlanan çamurun uygulanması işlemidir.
Çinko klişe: Çinko klişenin hazırlanması fotomekanik yedirme yöntemi ile yapılmaktadır. Bu yöntem 2 şekilde yapılmaktadır.
ÇOCUKLARA DOKUNMAZ [ Childproof ] Çocuklar için tehlikeli olmayan.
ÇOK AILELI KONUT [ Multifamily dwelling ] Iki ya da daha fazla aile birimini barindiran konut.
ÇOK ÇIKISLI KIRLETICI KAYNAK [ Nonpoint source ] Su kirliligine katkida bulunan, yüzeysel su ya da yagmur akintisi gibi, yayilmis ve iç içe geçismis akintilar.
Çok Dereceli (Multigrade) Oil: Bazı düşük-sıcaklık ve yüksek-sıcaklık özelliklerini birarada içeren yağlara çok dereceli yağlar denir; örneğin, SAE l0W-40 yağı gibi.
Çok Uçlu Fitil: Cam elyafı demetlerinin birbirine paralel olarak bükülmeden sarılması ile elde edilen fitillerdir.
ÇOKLU ÇIKIŞ NOKTASI: Birden fazla Taşıtan için kapasite tahsisi yapılan Çıkış Noktasıdır.
ÇOKLU GİRİŞ NOKTASI: Birden fazla Taşıtan için kapasite tahsisi yapılan Giriş Noktasıdır.
Çoklu Tamamlama: Bazan, bir rezervuardaki tüm yağ ve gazın alınması için bir kuyudan birkaç değişik derinliklerde sondajlar yapılarak üretim hızı veya elde edilen petrolün miktarının artırılmasıdır.
Çökel (Sedimenter) Kayaç: Çeşitli maddelerin çökmesi, gömülmesi ve zaman içinde parçacıkların birbirine yapışmalarıyla oluşurlar. Bu kayaçlar genellikle dört temel elemandan oluşur; porozite, çimento, tanecikler, matriks. Bak. Kayaç Çevrimi
ÇÖKELME [ Precipitation ] Elektrik alan etkimesi ya da isisal degisme sonucunda, parçaciklarin içinde asili bulunduklari gaz akintisindan ayrilmasi islemi.
ÇÖKELTME [ Sedimentation ] Katilarin yer çekimi nedeniyle çökelmesi dogal süreci; atik suyun isleme tabi tutulmasinda, erozyon güçleri araciligiyla parçaciklarin ayrilmasi ve tasinmasi süreci.
ÇÖKELTME TANKI [ Sedimentation tank ] Çökeltilebilir katilarin atik sudan ayrildigi atik su isleme tesisinin bir bölümü.
Çöktürme (Precipitation): Atık su akımında bulunan bazı metal iyonları suda çözünmeyen hidroksitlerine dönüştürülerek çöktürülür ve süzülerek uzaklaştırılır. Bu amaçla en fazla kullanılan maddeler kostik ve kireçtir.
ÇÖLLESME [ Desertification ] Genellikle asiri otlatma, yaygin ormansizlastirma ya da aykiri tarim ve sulama uygulamalari sonucunda topragin çöl haline gelmesi sürece.
ÇÖP [ Garbage ] Evlerden ya da ticari amaçla gida hazirlanmasi ve kullanilmasindan kaynaklanan hayvan, sebze ve meyve atigi; genelde tüm atik ürünler için kullanilir.
ÇÖP BOSALTMA [ Tipping ] Çöpün açik alanlara dökülmesi.
ÇÖP ISLAHI [Refuse reclamation ] kati atigin yararli ürün haline getirilmesi.
ÇÖPLÜK [ Dump site ] Çöp gibi kati atiklarin bosaltilip üstü açik birakildigi atik tasfiye alani.
Çözgü: Dokuma uzunluğu boyunca, birbirine paralel olarak dizilmiş ipliklerdir.
ÇÖZME / ÇÖZELTME (LEACHING): Kaverna oluşturmak veya mineral çıkartmak amacıyla suda çözüne - bilen kayaçların eritilmesi işlemidir.
Çözünebilirlik: İki veya daha fazla maddenin herhangi bir konsantrasyonda faz ayrılması olmaksızın karışabilmeleridir; örneğin, su ve etil alkol birbirinde çözünebilir maddelerdir.
Çözünememe: Belirtilen bir sıcaklıkta veya daha üstünde bir katı maddenin bir sıvı içinde çözünmemesidir.
ÇÖZÜNMEYEN MADDELER (INSOLUBLE): Suda çözünebilen kayaların içerisinde az miktarda bulunan materyallerdir.
ÇÖZÜNMÜS OKSIJEN [CD = Dissolved oxygen ] Su veya atik su içinde çözünmüs halde bulunan oksijen miktari.
Çözünmüş Gaz İticiliği (Dissolved-Gas Drive): Çözünmüş gazlar doğal rezervuar enerji kaynağıdır; genleşerek yağdan ayrılırken oluşan güç petrolün kuyuya akmasını sağlar.
ÇÖZÜNÜRLÜK: Bir imajın net ve keskin olması durumudur.
Çözünürlük: Bir solvent içinde çözünebilen maddenin en fazla miktarı o maddenin o solvent içindeki çözünürlüğünü tanımlar.
Çukur Bölge: Kompozit malzemedeki iç gerilmeler sonucu, belirli bölgelerde oluşan çukur ve yüzeyde çökme görüntüsüdür.
ÇÜRÜME [ Putrefaction ] Anaerobik haldeki maddenin organik ayrismasi; bu süreç sonunda kötü kokulu gazlar ve oksitlenmesi tamamlanamamis ürünler olusur.
ÇÜRÜME VE ÇÜRÜTME [ Digestion ] Enzimlerin etkisiyle organik dönüsmesini ifade etmekte kullanilan, atik su aritimiyla ilgili terim. Örnek: Lagim çamurunun anaerobik çürütülmesi.
D
D.C.Q (DAILY CONTRACT QUANTITY): Günlük Kontrat Miktarıdır.
DAGILMA [ Dispersion ] sözgelimi, bir dogal kaynaktaki yogunlasmis kirleticinin yayilma süreci.
DAGINIK YAYILMA [ Sprawl ] Kentsel gelismenin civardaki kirsal kesime dogru denetimsiz yayilmasi.
DAĞITIM HATTI: Doğal gazı, şehirlerin, çevrim santrallerinin ve sanayi bölgelerinin girişinde bulu - nan A tipi istasyonların çıkışından alıp, tüketim bölgelerinde bulunan CA tipi istasyonların girişine kadar taşıyan ve işletme basıncı en fazla 40 bar olan çelik hatlardır.
DAĞITIM ŞEBEKESİ: Doğal gazı, Bölge Regülatörü çıkışından alıp tüketicilerin bulunduğu cadde ve sokaklara kadar taşıyan ve işletme basıncı en fazla 4 bar veya 100 mbar olan çeşitli çaplardaki çelik ve polietilen boru ağıdır.
DAĞITIM ŞİRKETİ: Belirlenen bir şehirde doğal gazın dağıtımı ve mahalli gaz boru hattı şebekesi ile nakli faaliyetlerini yapmaya yetkili kılınan tüzel kişiyi ifade eder.
DAĞITIM VANASI: İşletme basıncı en fazla 4 bar olan dağıtım şebeke - si üzerinde ve yer altında bulunan çelik veya PE vanalardır.
DÂHİLİ HAT: Doğal gazı, sanayi tesislerinde bulunan B tipi ista - syonun çıkışından tüketim noktası - na kadar taşıyan ve basıncı en fazla 4 bar olan çelik hatlardır.
DÂHİLİ KULLANIM GAZI MALİYETİ: Taşıyıcının, Dâhili Kullanım Gazı’nın satın alınmasıyla ilgili, taşıma mas - rafları da dâhil, tüm masraflarıdır.
DÂHİLİ KULLANIM GAZI SÖZLEŞMELERİ: Taşıyıcının Dâhili Kullanım Gazı temin etmek amacıy - la imzaladığı sözleşmedir.
DÂHİLİ KULLANIM GAZI: Taşıyıcı Kullanım Gazı, İletim Şebekesi Stoğu ve Hesaba Katılamayan Gazı kapsamaktadır.
DÂHİLİ TÜKETİM: Kompresörlerde ve ekipmanlarda yakılan gaz, büro ve misafirhanelerin ısınmasında kullanılan gaz miktarının toplamını ifade eder.
DALGA GÜCÜ [ Wave power ] deniz suyu devinimlerinin olusturdugu gücün enerji üretiminde kullanilabilecegi, potansiyel yenilenebilir enerji kaynagi.
DALGAKIRAN [ Jetty ] Bir limani akintilarindan ve gelgitlerden korumak amaciyla gelgite açik koylarda, göllerde ya da irmaklarda gerçeklestirilen yapi.
Dalton Kanunu: Bir karışımın toplam basıncı, karışımdaki herbir bileşenin kısmi basınçları toplamına eşittir.
DAMGA VERGİSİ: Damga Vergisi Kanunundan önce, kanunda yazılı bulunan ve ihtiyaç için ibraz olunabilecek olan evrak ve senedat ile ilanata mahsus olarak alınan vergidir.
DAMITMA TESISLERI [ Distillation plants ] Tuzlu suyu içme suyuna dönüstüren büyük ölçekli tesisler.
DAMLA LAK: Su damlası gibi küçük yüzeylerde kabartma efekti oluşturmak için ideal üründür. Parlak ve kabarık bir yüzey oluşturur. Efekti çok güçlüdür, hem elle hem de gözle çok rahat algılandığı için tercih edilir.
DAMLATMALI FILTRE [ Trickling filter ] Atik suyun aritilmasi sürecinde ikincil aritma tesislerinde kullanilan biyolojik filtre. Filtre, atik suyun püskürtüp serpildigi 5-10 cm boyutunda taslardan olusan 1-2 m derinliginde ve 10-30 m çapinda bir yataktir. Taslar arasinda büyüme olanagi bulan mikroorganizmalar, akis süresi içinde organik maddeleri ayristirirlar.
DAR BOYUN: Alpha’nın dar boyunlu şişeleri 20mm özel bitişden başlar, 28mm devamlı vidalı kapamaya kadar çeşitlernir.Dar boyunlu şişeler en iyi sıvılar ve losyonlar ,yani dökülebilen ve pompalanabilen ürünler için uygundur.
DARBE AYARI: Darbe, kısa süreli elektrik ya da akustik dalga dizisidir. Darbe Ayarı; gönderilen darbenin frekans tayfını ayarlamak suretiyle, prob ve irtibat kablosu ile vericiye iletilen sinyalin en uygun hale getirilmesi için kullanılan bir kontroldür. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
Darbe Dayanımı: Ani bir darbeye karşı malzemenin dayanabilme yeteneğidir.
Darbe Kökenli Çatlaklar: Yüzeyde görünen malzemede meydana gelen ayrılmalardır. Darbe çatlakları belirli bir bölgede, elyaf takviyesinin yetersiz kaldığı veya reçinenin yüksek konsantrasyonlu olduğu bir bölgede oluşmaktadır.
Darbe kuvveti :Numuneyi kırmak için gerekli olan enerji miktarıdır ve toplam enerjinin parça kesit alanına bölünmesiyle hesaplanır. Numune çentiksiz yada çentikliolabilir. Çentikli numunede kesit alan, çentik alt kısmında hasaplanır.
DARBE ÖLÇER [ Impactor; Impinger ] Maddeleri çarpma (darbe) noktasinda toplayan ve ölçen alet.
Darbe Testi: Ani bir darbe ile malzemenin kırılabilmesi için gerekli enerjinin ölçülmesi şeklinde yapılan testtir.
DARBE YANKI TEKNİĞİ: Bir malze - medeki süreksizlik (hata) mevcudi - yetinin darbelerin süreksizlikten yansıması yoluyla tespit edildiği bir tekniktir.
Darbe/izod/charpi: Malzemenin çarpan yük direncine olan dayanımıdır. İzod ve charpy, çentik yapısı ve test yapma şekliyle birbirinden ayrılırlar. Çentikli test çok daha kritiktir çünkü kırılmanın başlangıcını oluşturur.
DARBEYE KARŞI DAYANIKLILIK: Çelik borulardaki polietilen kaplama malzemesinin dayanımını kontrol etmek için belirli bir yükseklikten çelik bilyeler düşürülerek yapılan dayanım testidir. (TS 5139)
DATA CENTER: Büyük bilgilerin tutulduğu ve müşterilere data center çözümlerin sağlandığı veri alanlarıdır.
DAYANIKLI KIMYASALLAR [ Persistent chemicals ] Zararsiz hale getirilmelerini ya da giderilmelerini saglayacak biyolojik ve kimyasal süreçlere karsi dirençli toprak ve su kirleticileri. Bunlara örnek olarak kursun, bakir, arsenik, ya da tarim ilaçlari, sert deterjanlar (biyolojik olarak bozunmayan) ve radyonüklidler (radyoaktif çekirdekler) gösterilebilir.
Dayanıklılık: Malzemenin, işi absorblama özelliğidir. Bir diğer tanımla, malzemenin birim hacmi veya kütlesi başına, malzemeyi kırabilecek iş olarak ifade edilebilir. Dayanıklılık, yük-uzama eğrisinin, orijin ile kırılma noktası arasındaki bölgenin altında kalan alanla orantılıdır.
DBA [ Decibel A ] Desibel A. DDT [ DDT ] Diklorodifeniltrikloretan'in kisa yazilisi; son derece kuvvetli bir böcek öldürücü. Kalintilari yaklasik 15 yil varligini sürdürür.
DBP Dibutil ftalat
DCP Di-kapril ftalat
Deasfalting: İşlenmiş ve bazı fraksiyonları alınmış hampetrolden asfaltik maddelerin ayrılması prosesidir; asfaltik olamayan (nonasfalting) bileşikleri çözmek için sıvı propan kullanılır.
DEBİ ARTTIRMA İSTASYONU: Bir doğal gaz boru hattının (özellikle denizaltı doğal gaz hattı gibi) bir bölümü üzerine kurulan ve gazın akış hızını arttırmak amacıyla dizayn edilen bir platformdur.
DEBİ KATSAYISI: Bknz… Regülatör
DEBİ: Belli bir kesitten (noktadan) birim zamanda geçen sıvı hacmidir. (Q ile gösterilir, birimi genellikle m³/h ile belirtilir.)
Debütanizör: Sıvı akımlardan bütan ve daha hafif bileşikleri uzaklaştırmak için kullanılan bir fraksiyonlama kolonudur.
Deetenizör: Daha ağır hidrokarbonlardan etan ve gazları uzaklaştırmak için dizayn edilmiş bir fraksiyonlama kolonudur.
Deformasyon (Akma) Oranı: Belirli bir zamanda, deformasyon-zaman eğrisi üzerindeki eğimin değeridir. Verilmiş bir statik yük altında zaman içinde oluşan defleksiyonu belirler.
Deformasyon (Akma): Başlangıçta, aniden oluşan elastik deformasyonu kapsamayan, geniş bir zaman dilimi içinde, aşırı yük altında kalan malzemede görülen boyutsal değişimdir.
Degazör: Bir sıvıdan istenmeyen gazların uzaklaştırılmasında kullanılan ekipmanlardır; örneğin, sondaj sıvısı gibi.
DEGISIM DERECESI [ Gradient ] Isi, basinç, yogunluk, nem gibi çevreyi etkileyen bir niceligin degerindeki degisme.
Degradable Organik Karbon: Kolaylıkla biyokimyasal olarak parçalanabilen kağıt, yiyecek ve bahçe atıkları gibi maddelerdeki karbondur.
Degradasyon: Yaşlanma, yağlama yağlarının atmosferik oksijen, ısı, ışık ve radyasyon etkisiyle değişikliğe uğramasıdır. Yaşlanmayı kontrol eden temel eleman yağ bileşenlerinin oksijenle reaksiyona girmeleri, yani oksidasyondur. Herhangi bir yağ kullanım sırasında veya depolama süresince degradasyon olarak özelliklerinden kaybeder.
DEGRADE: Tramın geçişleri belli etmeyecek şekilde belirli iki noka arasında artması ya da azalması.Vinyet de denir.
DEĞER OKUMA: Gaz detektöründen okunan ve alt patlama sınırı biriminden ifade edilen ve mükerrer olarak alınan gaz kontrol ve/veya gaz konsantrasyon değerleridir.
Dehidrojenasyon: Bir molekülden hidrojen atomlarının ayrılması reaksiyonudur. Dehidrojenasyon etan, propan ve bütanı, olefinlere (etilen, propilen ve bütilenler)dönüştürmede kullanılır.
Dehidrosiklizasyon: Parafin hidrokarbonların aromatikleştirilmesi işlemi.
Dekantör: Rafineri ve diğer bazı endüstri dallarında kullanılan bir ayırma ekipmandır; örneğin, furfural ekstraksiyon ünitesi solvent geri kazanma bölümünde karışım akım bir dekantörde furfuralce-zengin ve suyla-zengin iki faza ayrılır.
Delayed Koking: Geciktirilmiş koklaştırma prosesi:
Demet: Belli sayıdaki devamlı lifin, bükümlendirilmeden bir araya getirilmesi ile oluşturulan bir bütündür.
DEMOGRAFI [ Demography ] Genellikle istatistik teknikler kullanilarak nüfusun incelenmesi.
DEMOGRAFIK GEÇIS [ Demographic transition ] Genellikle ekonomik ve toplumsal gelismeye bagli olarak, belli bir nüfusun dogum oraninda gözlenen düsme egilimi.
DEMURAJ: Deniz taşımacılığında malları getirten firma veya şahsın gemi sahibiyle anlaştığı süre içerisinde (geminin denizde geçirdiği günler ve tatiller dâhil olmamak üzere) yükleme boşaltma işlemlerini bitirememesi durumunda söz konusu firma veya şahıs tarafından geminin ekstradan harcadığı süre kadar yapılan ödemedir.
Demülsifiyer: Suyla veya su buharıyla temas etmiş yağlardaki suyun ayrılmasın kolaylaştıran katkı maddeleridir.
Demülsübilite: ASTM D 1401 veya D 2711.test metotlarıyla tanımlanan, bir yağın sudan ayrılma özelliğidir. Pek çok yağ sirkülasyon sistemlerinde yağın gerekli işlevleri uzun süre yapabilmesi için demülsübilitesi önemli bir özelliğidir.
DENEME ÇUKURU: Doğal gaz hatları yapılırken güzergâh seçimi amacıyla ve diğer alt yapıların da tespiti maksadıyla doğal gaz hattı üzerinde ve kanal kazılmadan önce belirli mesafelerde ve genellikle yolun enine doğru açılan çukurlardır. İşletmeye alınan doğal gaz hatlarında ise gaz kaçağı (sızıntı) ölçüm ve kontrolü için doğal gaz hattı üzerinde açılan çukurlar da deneme çukuru olarak adlandırılırlar.
DENETİM GÖREVLİSİ: Denetim birimlerinde, başkan ve başkan yardımcısı kadrolarında bulunanlar da dâhil olmak üzere denetim, teftiş, soruşturma, kontrol, ön inceleme, inceleme ve araştırma görevini yapmak üzere değişik ad ve unvanlar altında istihdam edilen veya görevlendirilenleri ifade eder.
Denge: Termal, mekanik ve kimyasal denge olarak sınıflandırılabilir. Termal Denge: Sistem ve çevrenin aynı sıcaklıkta olduğu haldir. Mekanik Denge: Sistem ve çevrenin aynı basınçta olduğu haldir. Kimyasal Denge: Sistem ve çevrenin aynı kimyasal konsantrasyonlarda olduğu haldir.
DENGELEME GAZI ANLAŞMASI: Taşıyıcı ile herhangi bir Tedarikçi arasında, Dengeleme Gazı satın alınması amacıyla yapılan anlaşmadır.
DENGELEME GAZI FİYATI: Günlük Dengesizlik Ücretlerinin hesaplanmasında kullanılan fiyattır.
DENGELEME GAZI: İletim Şebekesinin emniyetli ve verimli bir şekilde işletilebilmesi amacıyla, sistem dengesinin sağlanabilmesine yönelik olarak, Taşıyıcı tarafından Taşıtan Tedarikçilere verilecek talimatlarla veya Dengeleme Gazı Anlaşması hükümlerine göre, İletim Şebekesine verilen doğal gazdır.
DENGELI NÜFÜS [ Equilibrium population ] Degismeyen nüfus; belli bir sürede dogum sayisi ölüm sayisina esit olan nüfus.
Dengeli Konstrüksiyon: Kumaşta atkı ve çözgülerin eşit yoğunlukta kullanılması halidir. Çekme ve sıkıştırma yükleri, konstrüksiyonda uzama ve basınç deformasyonu ile sonuçlanırken, eğilme yükleri eksenel ve lateral yönlerde eşit büyüklükte dağılmaktadır.
DENIZ DIBI BÖLGESI [ Benthic region ] Hem kiyi hem de derin deniz tabani olmak üzere, bütün okyanus dibini kapsayan deniz bölgesi.
DENIZ DIBI SONDAJI [ Offshore drilling ] Pahali donanim ve yüzer platformlar kullanarak deniz altindan petrol ve gaz çikarilmasi.
DENIZ EKOSISTEMI [ Marine ecosystem ] Okyanuslarin ve denizlerin ekosistemleri; pellajik ve bentik bölümler olarak ikiye ayrilir.
DENIZ ISI ENERJISI ÇEVRILMESI [ Ocean thermal energy conversion ] Deniz yüzeyinde günesle isinan su ile yüzeyin altindaki soguk su arasindaki isi farklarindan yararlanmak suretiyle enerji üretilmesi yöntemi.
DENIZ KIRLILIGI SÖZLESMESI [ MARPOL = Marine Pollution Convention ] uluslar arasi Deniz Kurulusunun (IMO) önderliginde kabul edilen ve yakit tasiyan tankerlerin deniz kirliligine yol açmalarini önlemek amaciyla olusturulan sözlesme.
DENIZ KIRLILIGINI ÖZLEME PROGRAMI (MARPOLMON) [Marine Pollution Monitoring Programme ] Deniz Kirliligi Sözlesmesinin bir uygulamasi.
DENIZ SEDDI [ Seawall ] Sahili koruyan ve iç kisimlara yönelik taskinlari önleyen, sahil seridindeki saglam duvar.
DENIZE ÇÖP DÖKME [ Ocean dumping ] Lagim çamuru, taranmis materyal, sanayi atiklari ya da diger maddelerin de içinde bulundugu atiklarin denize dökülmesi.
DENİZ BORU HATTI PLATFORMU: Doğal gaz boru hatlarının deniz geçişlerinde, hattı taşımak veya askıya almak gayesiyle, deniz üzerine sabit veya geçici olarak tesis edilen veya demirlenen yapıdır.
DENİZ GEÇİŞİ: Gaz boru hattının, kıyı şeridinden belli bir mesafede ve derinlikte deniz altında kalan kısmıdır.
DENİZ PLATFORMU: Deniz üzerinde sabit veya hareketli olarak inşa edilen veya demirlenen, petrol veya gaz araştırma / işletme amacıyla kullanılan bir tesistir.
Densite: Filmin yoğunluk değeri. Ya da kağıt üzerindeki renk yoğunluğu.
DENSİTİMETRE: Ham petrolün yoğunluğunu ölçmeye yarayan alettir.
DENSİTOMETRE: Kağıt üzerinde boya yoğunluğunu ölçmeye yarayan makine.
Denye: 9000 m uzunluğundaki iplik veya filamentin, gram cinsinden ağırlığını belirten bir kodlama sistemidir.
Depentanizör: Hidrokarbon akımlarından pentan ve daha hafif fraksiyonları uzaklaştırmak için kullanılan bir fraksiyonlama kolonudur.
DEPLASE: Ham petrol boru hattının ve doğal gaz boru hattının yerinin değiştirilmesidir.
DEPO AMAÇLI HAT: Doğal gaz boru hattı içerisindeki gazın basıncını emniyetli sınır içerisinde kalmak şartıyla normal sistem basıncının üzerinde basınç uygulayarak aynı hacimde daha fazla miktarda gazın tutulmasıdır. Bu hat, gazın pik durumlarda veya günün yoğun saatlerinde kullanılmak üzere hazır tutulan bir depo konumundadır.
DEPOLAMA FAALİYETİ: Doğal gazın gaz olarak rezervuara enjekte edilmesi, rezervuarlarda bulundurulması ve rezervuarlardan geri üretilmesidir.
DEPOLAMA HİZMET SÖZLEŞMESİ (Kısaca DHS): Standart Hizmet verilmesi konusunda Depolama Şirketi ile Hizmet Alan arasında yapılan sözleşmedir.
DEPOLAMA KAPASİTESİ: Depolama Şirketi’nin bir Depolama Yılı öncesinde, ilgili Depolama Yılı’na ait Depolama Tesisi’nin kullanımı için ilan ettiği kapasitedir.
Depolama Ömrü: Spesifik ısı koşulları altında, sıvı reçinenin depolanabilme ve kullanılabilir durumda kalma süresidir.
DEPOLAMA ŞİRKETİ: Doğal gazın depolama faaliyetini gerçekleştirmek üzere yetkilendirilen tüzel kişidir.
DEPOLAMA TARİFESİ: Depolama Faaliyeti ile buna dair hizmetlere ilişkin fiyat, hüküm ve şartları içeren düzenlemelerdir.
DEPOLAMA TESİSİ: Üretimde yararlanılan tesisler hariç olmak üzere, bir tüzel kişinin mülkiyet veya işletmesinde bulunan ve doğal gazı, LNG veya gaz olarak depolamaya mahsus tesisi veya ham petrolün tanklarda depolanmasına dair tesistir.
DEPOLAMA YILI: Her Enjeksiyon Dönemi’nin ilk Gün’ü başlayan ve bir sonraki Enjeksiyon Hazırlık Dönemi sonunda sona eren birbirini takip eden her 12 aylık süre anlamına gelir. Şüpheye mahal bırakmamak için, Depolama Yılı, 1 Nisan - 31 Mart tarihleri arasındaki dönemdir.
DEPOLAMA: Günlük ve mevsimlik değişiklikleri karşılamak ve doğal gaz temininin azalması veya durması ile meydana gelen doğal gaz açığını gidermek amacıyla doğal gazın depolanmasıdır.
DEPREM VANASI: Deprem anında harekete geçen ve boru tesisatındaki gaz akışını kesen mekanik, elektronik veya elektro-mekanik cihazlardır.
DEPREM ZARARLARININ AZALTILMASI [ Earthquake hazard mitigation ] tahmin, uyari sistemleri ve özellikle depreme dayanikli yapi insaasi gibi yöntemlerle, depremlerin insan yasamina ve mallara verebilecegi zararlarin asgariye indirilmesi.
Depropanizer: Sıvı akımlardan pentan ve daha hafif fraksiyonları uzaklaştırmak için kullanılan bir fraksiyonlama kolonudur.
DERE GEÇİŞİ: Ham petrol boru hattının, belli bir mesafede ve derinlikte dere altında kalan kısmıdır. DESİBEL (dB): Bir ultrasonik sinyalin genliğindeki bir değişmenin büyüklüğünü ifade etmek için kullanılan birimdir. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
DERIN DENIZ DIBI BÖLGESI [ Abyssall-benthic zone ] Okyanusun en derin yerleri.
DERME ÇATMA KONUT [ Jerry built housing ] Genellikle hemen kâr etmek için yetersiz malzeme ve isçilikle insa edilen konut.
Derrik: Bir kuyunun üstüne kurulmuş olan ve gerekli tüpler ve malzemeleri indirip kaldırmada kullanılan ekipmanların bulunduğu uzun bir kuledir.
DESANDAN HAVALANDIRMA, 1) Üretim yerlerinin yukardan aşağıya havalandırılması. 2) Ters havalandırma.
DESANDRİ, 1) Maden ocaklarında aşağıdan yukarıya cevher veya kömür nakli yapmak amacı ile aşağıya doğru meyilli olarak yantaş, cevher veya kömür içinde sürülen galeri. 2) Maden yatağına ulaşmak için yeryüzünden başlayarak sürülen meyilli galeri.
DESANSÖR, İçinde çelik zırh veya zor aşınan herhangi bir malzeme (sinter bazalt) kaplı taşıma helezonu bulunan, taşıma kolaylığı bakımından üniteler halinde parçalardan oluşan, graviteden yararlanmak suretiyle madenin yeraltında dik kuyularda kırılmadan ve zayi olmadan yukarıdan aşağı taşınmasını sağlayan çelik boru sistei. Genel olarak çap 1,5 m ve ünite boyu 1 m olarak imal edilir.
DESIBEL [ Decibel ] Sesin siddetinin ölçülmesinde kullanilan uluslar arasi birim. Kisaca dB olarak yazilir.
DESİBEL, Değişik ses şiddetlerini karşılaştır-mak için “bar” biriminin on tabanına göre logaritmasının onda biri olarak belirlenen ses şiddetini (düzeyini) değerlendirme (ölçme) birimi. Desibel (dB) simgesi ile gösterilir. 0, 0002 mikrobar basınç yapan ses, “duyma eşiği” olarak nitelendirilmekte ve sıfır dB olarak kabul edilmektedir. dB olarak ölçülmüş iki gürültü varsa bunlar logaritmik olarak toplanır. Değişik gürültü kaynakları ve bu kaynaklardan yayılmasına izin verilen maksimum gürültü seviyeleri
DESTEKLEME: Acil veya pik durumlarda ihtiyaç duyulan gaz miktarının temini amacıyla diğer kaynaklardan (stoklardan) gaz çekerek işletmenin sürdürülmesi işlemidir.
Desülfürizasyon: Hidrokarbonlardan sülfür veya sülfür bileşiklerinin uzaklaştırılmasında kullanılan bir kimyasal işlemdir.
Deterjan Alkoller: Deterjan alkoller kullanılan hammaddeye bağlı olarak sentetik veya doğal olabilir. Sentetik alkollerin üretiminde kullanılan çeşitli prosesler vardır; örneğin, C2-C20 aralığındaki olefinler (düz zincirli ve dallanmış) ve sentez gazından uzun zincirli aldehit izomerleri, bundan da uzun zincirli alkoller elde edilir. Reaksiyonlar katalizörlü ortamda yapılı.
DETERJANLAR [ Detergents ] Yaygin olarak kullanilan, yüzey aktif temizleme maddesi. Bakterileri ve organizmalari da yok eden deterjanlar su kirliliginin baslica nedenlerinden biridir.
DETRITUS [ Detritus ] Göllerin dibini ya da ormanlarin tabanini zenginlestiren ayrismis madde.
Devamlı Demetli Keçe: Kovandan akan liflerin, düzgün dağılımlı tabakalar oluşturacak şekilde, bir düzlem üzerine yayılmasından oluşan cam elyafı takviye malzemesidir. Bu şekilde yayılan lifler, ikinci bir bağlayıcı kullanılarak birarada tutulur.
Devamlı Levha Üretimi: Genellikle 3 metreye kadar genişliği olan ve yüksek kapasite üretim yapabilen makinelerde iki film arasında elyaf ve polyesterin rulolardan geçirilerek emdirilmesi ve fırın içinde sertleşmesinin sağlanması, bu şekilde iki tarafı düzgün ve parlak levhaların istenilen uzunluklarda kesildiği üretim prosesini ifade eder.
DEVRE GERİLİMİ: Açık devre boru / zemin potansiyeli ile açık devre anot / zemin potansiyeli arasındaki farktır. (İlgi: Katodik Koruma)
DEVRI SÜREÇ [ Circular process ] Atiklarin yeniden islenip kullanilir hale getirilmesi; atiklarin yeniden kullanimi.
DEVRIDAIM [ Flow through ] Kesintisiz dolasim.
Dew Point: Çiğlenme Noktası
Dewaksing: Petrol ürünlerinden (genellikle yağlama yağları ve distile yakıtlar), solvent absorbsiyonu, soğutma (chilling) ve süzme işlemleriyle vaksların (mumlar) ayrılmasıdır.
DEZENFEKSIYON (MIKROPSUZLASTIRMA) [ Disinfection ] Hastalik yapici organizmalarin, sözgelimi, klorlama yoluyla yok edilmesi.
DIC [ Dissolved inorganic carbon ] Çözünmüs inorganik karbon.
DIDA Di-izodesil adipat
DIDP Di-izodesil ftalat
DIELDRIN [ Dieldrin ] Oktaloks diye de bilinen, klorlu hidrakarbonlar sinifindan beyaz kristalimsi tarim ilaci. Birçok hasarat açisindan zehirli etkiye sahip ve bazi kuslar için de öldürücüdür.
DIFFÜZÖR [ Diffuser ] Gaz veya siviyi karistirildigi ortama daha iyi dagitmak amaci ile kullanilan ve besleme borusunun ucunda bulunan ince delikli aygit.
DIMETIL SÜLFIT [ DMS ] Oksitlendiginde asit tortulanmasina katkida bulunan, kirlilik kosullarinda artan, planktonlarin ürettigi kimyasal madde.
DIN: Deutches Institut für Normung
DINLENME SISTEMI [ Recreation system ] Topluluga dinlenme eglenme olanakla ri saglayan tesislerin ve programlarin bütününü ifade etmek için kullanilan terim.
DIOA Di-izooktil adipat
DIOKSIN [ Dioxin ] Bitki öldürücülerde bulunan, son derece zehirli maddeler kümesi.
DIOP Di-izooktil ftalat
DIP [ Dissolved inorganic phosphorus ] Çözünmüs inorganik fosfor.
DIS KAYNAKLI KIRLILIK [ Imission ] Uzaktaki bir hava kirlilik kaynagi nedeniyle olusan yerel hava kirliligi.
DIS KITA SAHANLIGI [ OCS = outer continental shelf ] Bir ülkenin kiyilarinda, birkaç kilometreden 400 kilometre uzakliklara kadar uzanabilen; ve genellikle ait oldugu ülkenin, petrol, gaz ve mineral kaynaklari bakimindan yararlanma hakkina sahip oldugu kabul edilen deniz bölgesi.
DISKI ORGANIZMALARI [ Fecal coliform organisms ] Insanlarin ve hayvanlarin bagirsaklarinda bulunan bakteri grubu; bu organizmalarin çevre sularindaki varligi, hastalik yapan organizmalarin da bu sularda varliginin isareti olarak kabul edilmektedir.
DISPATCHER: Gaz akışını kontrol ve kumanda eden personeldir.
DISPLACEMENT: Boru hattında bulunan akışkanın hacminin, yine aynı hacimde ve başka özellikte bir akışkanla yer değiştirmesi işlemidir.
DISSALLIKLAR [ Externalities ] Baskalarinin etkinliklerinin bir sonucu olarak bir toplumsal grubun ödemek zorunda kaldigi sosyal maliyet ya da elde ettigi sosyal fayda.
DISTROFIK GÖLLER [ Dystrophic lakes ] Çok düsük kireç içerigine ve yogun humusa sahip bundan dolayi da suyun kahverengi renk aldigi göller.
DIŞ AKIM KAYNAĞI İLE KATODİK KORUMA: Bir dış doğru akım kaynağının negatif ucu boruya, pozitif ucu yardımcı anot veya anotlara bağlanarak borunun katot haline getirilmesidir.
DIŞ AKIM: Katodik koruma devresine bir dış akım kaynağından verilen doğru akımdır.
DIŞ SIZDIRMAZLIK: Regülatör veya vana gibi içinden gaz geçen veya içinde gaz bulunan cihazların, normalde gaz taşıyan hacimlerinden, dış ortama gaz sızdırmazlığının sağlanmasına dış sızdırmazlık denir.
DIYALIZ [ Dialysis ] Atik su aritiminda kullanilan, büyük organik parçaciklari küçüklerden ayirma yöntemi.
Diatom: Diatomlar bir alg türüdür; bazıları zincirler ve koloniler halinde bulunmasına rağmen çoğu tek hücrelidir. Diatom hücrelerin karakteristik özelliği silika bir yapı ile kaplanmış olmalarıdır.
Dielektrik Dayanımı: Elektrik yüküne dayanım sağlayan, izolasyon özelliğidir. Birim kalınlık başına, dielektrik özelliğin bozulma potansiyelinin ortalama değeri olarak ifade edilir.
Dielektrik Isınma: Yüksek frekanslı elektrostatik alanda, dielektrik kaybı ile malzemelerin ısınmasıdır.
Dielektrik Kuvvet: Bir izolasyon akışkanının elektrik voltajına dayanıklılığının ölçüsüdür; örneğin, transformer yağlar gibi. Yağı dielektik kuvveti üretildikleri baz yağın özelliklerine bağlıdır.
Dielektrik Sabiti: Bir elektrod çiftinin, yalıtkan malzeme içindeki sığa değerinin, aynı elektrod çiftinin hava içindeki sığa değerine oranıdır.
Dielektrik: Elektrik yalıtkanlığıdır. Bir malzemenin, elektrik akımının akışına dayanabilmesidir.
Diesterler (Dibazik Asit Esterleri): Bir asit ve bir alkolün reaksiyonuyla elde edilirler; sentetik yağ olarak kullanılırlar. Akma noktaları –50 ile –65 0C aralığındadır.
DİJİTAL BASKI: Bilgisayar ortamında hazırlanmış dosyaların ink-jet ya da lazer teknolojisi kullanılarak doğrudan kağıda geçirilmesiyle dijital baskı makinaları kullanılarak yapılan baskı çeşididir.CMYK değerler ile baskı yapılır.Ekstra renkler basılamaz. Kağıt,Vinil, Folyo, One Way Vision, Mesh, Canvas, Cast folyo …vs. üzerine basılması işidir.
Dik Presleme: Isıtılmış metal kalıplarda kompozit malzemenin istenilen şekilde, reçine sistemi sertleşene kadar hidrolik basınç altında dik yönde sıkıştırılması işlemini ifade eder.
DİKİŞLİ BORU: Çelik levhaların boru formunda kıvrılarak özel kaynak metotları ile birleştirilmesi sonucunda elde edilen borulardır. (İlgi: Boyuna dikişli boru Spiral dikişli boru)
DİKİŞSİZ BORU: Yumuşak (dövme) çelikten kaynak işlemi yapılmadan, sıcak veya soğuk çekme metoduyla veya sıcak presleme metoduyla imal edilen borudur.
DİLME HATTI: Şişenin üzerine kalıbın iki yarısının bitişte birleştiği çizgi
Dimerizasyon: Aluminyum alkil katalizörleriyle (örneğin, tri-izobütil aluminyum) uçta bir çift bağı olan ve çift bağın ikinci karbonuna bağlanmış bir alkil grubu bulunan dimerler elde edilir.
DİNAMİK BASINÇ: Boru içerisinde hareket eden akışkanın hareketi yönünde yaptığı basınçtır.
DİNAMİK BİLANÇO: Muhasebedeki hesapların karşılaştırılması ve işletmeye girmiş ve kullanılmış gerçek değerlerin hesaplanması ile meydana getirilen bilançodur.
DİNAMİK GAZ BASINCI: Gazın hareket halindeki (gaz akışının devam ettiği) basınçtır. DİRSEK: Boru hattının yön değiştirmesi için kullanılan “bükme borudan” daha küçük çaplı boru bağlantı elemanıdır.
Dinamometre: Bir döner makinenin mekanik güç çıkışı veya döndürme torkunu ölçen bir cihazdır.
Dipler (Bottoms): Kule dipleri, en yüksek kaynama noktalı maddenin distilasyonu tamamlandığında, bir distilasyon ünitesinde artakalan kalıntıdır (residu). Tank dipleri, depolama tanklarının dibinde toplanan, genellikle oil, su ve yabancı maddelerden oluşan ağır maddelerdir.
Direnç: İletkenliğin tersidir; akım geçişine karşı elektriksel dirençtir.
Disiklopentadien ile modifiye edilmiş polyesterler: Polyester reçinenin, hammaddelerinden biri olarak DCPD’nin kullanıldığı bir polyester reçine sınıfıdır. Diels-Alder eklemesi tekniği ile üretilebilirler. Fakat daha tipik olarak, maleik asitin, disiklopentadien çift bağlarına eklenmesi ile elde edilirler.
DİSPERSİYON LAK: Dispersiyon lak ofset baskı ile basılmış baskıların sürtünme esnasında baskının bozulmaması ve renklerin daha uzun ömürlü olabilmesi için uygulanır. Dispersiyon lakları aynı zamanda hava sirkülasyonu yani oksidatif yolla kuruyan baskı üstü koruyucu filmi olarak nitelendirilebilinir.
Distilasyon Aralığı: Tek bir saf maddenin belirli bir basınç altında tek bir kaynama noktası vardır. Bu karışımın kaynaması ise tek bir sıcaklıkta değil bir sıcaklık aralığında gerçekleşir. Sıcaklık aralığı genellikle atmosferik basınçta standart cihazlarla saptanır.
Distilasyon, Atmosferik Fraksiyonlu: Atmosfer basıncında yapılan fraksiyonlu distilasyon işlemidir. Sıvı bir hidrokarbon karışımı, dar kaynama aralıklarında, fraksiyonlara ayrılır; yan akım ürünleri benzin, nafta, gaz oil ve dizel oildür (motorin), dipten residu çıkar.
Distilasyon, basit: Bir karışımdaki bileşiklerin kaynama noktaları farklılıklarına dayanan bir fiziksel ayırma prosesidir.
Distilasyon, Su Buharı: Su buharı eşliğinde yapılan distilasyon işlemidir. Doğal aromatik bileşikler gibi sıcaklığa karşı hassas olan bazı kompleks organik bileşikler basit veya fraksiyonlu distilasyonla saflaştırılamaz, bozunurlar. Bu gibi hallerde buhar distilasyonu uygulanarak bileşiğin düşük sıcaklıkta saflaştırılması sağlanır. (Ptoplam = P0su + P0org.)
Distilasyon, Vakum: Hammaddenin (Feedstok) parçalanmasını veya kraking olmasını önleyecek yeterli kaynama sıcaklıklarının elde edilebildiği vakum altında yapılan petrol distilasyonudur.
Distilat Fuel Oiller: Ağır gaz oillerdir; uzun zincirli (20-70 karbon atomlu) alkanlar, sikloalkanlar ve aromatik hidrokarbonlar içerir, kaynama aralığı 380-540 0C’dir.
Distilat: Distilasyon (fraksiyonlu) prosesi sırasında yoğunlaştırılarak toplanan ürünlerdir; örneğin, gaz yakıtlar, naftalar, gazyağı ve gaz oil gibi.
Distile Yakıt: Konvensiyonal distilasyon operasyonlarında elde edilen petrol fraksiyonları için genel bir sınıflandırmadır. No. 1, No. 2 ve No. 4 fuel oiller ile No. 1, No. 2 ve No. 4 dizel yakıtları distile yakıtlardır.
Dişi Kalıp: Ürünün dış kısmına biçim veren kalıp elemanıdır.
DİŞLİLER: Devamlı vidalı tiplerde ,C/T kapağın geldiği plastik spiraller çevirmelidir.Değişik C/T kapama tiplerinde değişik sayılarda dişli özellikleri bulunur.
Diyajenez (Yaratılış): Yeryüzüne yakın derinliklerde, yaklaşık olarak normal sıcaklıklar ve basınçlarda organik maddelerin biyojenik ve biyojenik olmayan reaksiyonlarla metan, karbon dioksit ve su çıkışıyla “kerojen” denilen karmaşık bir hidrokarbon yapıya dönüşmesidir.
Dizel İndeks: Dizel yakıtının yanma kalitesi hakkında bilgi veren bir sayıdır; yakıtın relatif yoğunluğu ve anilin noktasından hesaplanır. Sadece distilat grade dizel yakıtlar için geçerlidir, kalıntı yakıtlar için kullanılmaz.
Dizel Yakıtı: Dizel Yakıtları: Gaz oil veya dizel distilatlardır; (dizel motorları yakıtı ve ısıtma yağı olarak kullanılır) 12 ve daha fazla karbon atomlu alkanlar içerir, kaynama aralığı 180-380 0C’dir.
Dizel Yakıtı; Marine Dizel Yakıtı (MDF): Marine endüstrisinde kullanılan ve ağır distilat yakıt tanımlayan bir terimdir; az miktarda kalıntı yakıt içerebilir.
DM [ Dry matter ] Kuru madde.
DMS (DAĞITIM YÖNETİM SİSTEMİ): Elektrik ve elektronik şebekelerini matematiksel olarak modelleyen bir yazılımdır. Sistemlerin meydana getirebileceği sorunları öngörüp çözümler üretebilir. DMS sahip olduğu birçok özellikle enerji verimliliğine katkıda bulunur. Şebekeler DMS üzerinden gerçek zamanlı olarak izlenebilir, analiz, kontrol ve optimizasyon işlemleri yapılabilir.
DMS [ Dimethyl sulfide ] Dimetil sülfit.
DMS ALARM PANOSU: Sistemde oluşan arızaların kullanıcı tarafından takip edildiği panolardır.
DNODP Di-n-oktil,Vn-desil ftalat
DNP Di-nonil ftalat
DNT [ Dinitrotoluene ] Dinitrotoluen.
DO [ Dissolved oxygen ] Çözünmüs oksijen.
DOA Di-oktil adipat
DOBSON BIRIMI [ Dobson unit ] Ozon ölçümünde kullanilir; bir dobson birimi, milimetrenin yüzde birine esittir.
DOGA KORUMA ALANI [ Nature preserve ] Dogal çevrenin koruma ve inceleme amaçlariyla korundugu alan.
DOGAL AYIKLANMA [ Natural selection ] Bazi organizmalarin belirli bir çevrenin kosullarina daha iyi uymalarindan ötürü çogalarak yasamlarini sürdürmesi.
DOGAL GAZ [ Natural gas ] Yerkabugunun altinda, belli jeolojik olusumlarla gerçeklesen, metan ve hidrokarbonlar içeren yakit.
DOGAL KAYNAK [ Natural resource ] Çevrede dogal olarak gerçeklesen su, hava ve gaz gibi kaynaklar.
DOGAL RADYASYON [Natural radiation ] Esas olarak toprakta ve kayalarda ayrisan uranyumun yol açtigi, radon gibi gazlar çikaran radyasyon.
DOGRUSAL KIRLETICI KAYNAK [ Line source ] Bir dogru boyunca kirlilik emisyonu ya da desarji. Tikanik bir çevre yolunda yol boyunca hareket halindeki trafigin olusturdugu hava kirliligi dogrusal bir kaynak olusturur.
DOGUM HIZI [ Birth rate ] Belirli bir grubun birim zamanda olarak ifade edilen dogum orani. Belli bir alanda her 1.000 kisilik nüfus basina yillik dogum sayisi ise "kaba dogum hizi" olarak adlandirilir.
DOGURGANLIK [ Fecundity ] Bir canlinin dogurabilme yetisi.
DOGURGANLIK HIZI [ Fertility rate ] 15-44 yas arasinda, dogurma çagindaki her 1.000 kadin basina düsen canli dogum sayisi.
DOĞAL (TABİİ) GAZ, Petrol ve kömür yatakları gibi büyük sedimantasyon havzalarında organik maddelerin, yüksek tazyik altında oksijensiz (anaerob) ortamda bakterilerin etkisi ile değişmesi sonucu teşekkül etmiş gaz şeklinde karbonlu hidrojen bileşikleri. —> Şema ve Şekil. Bunlar daha ziyade metan (CH4), değişen oranlarda azot (N2), karbondioksit (CO2), kükürtlü hidrojen (H2S) vb. gazların karışımı şeklindedir. İçerdiği gazların oranlarına göre kalorifik değeri değişir. Doğal gaz, hammadde olarak enerji üretiminde ve girdi olarak petrokimya sanayiinde kullanılır.
DOĞAL GAZ BORU HATTI: Doğal gazı kaynağından alıp tüketim noktasına kadar taşıyan çeşitli çap ve basınçlardaki çelik.
DOĞAL GAZ PİYASASI KANUNU:18/04/2001 tarihli ve 4646 sayılı kanundur.
Doğal Gaz Sıvıları (NGL): Doğal gazdan elde edilen hidrokarbonlardır; temel bileşenler LPG (propan, bütanlar) ve doğal benzindir. Doğal benzin, şartname değerlerine (özellikle uçuculuk değeri yönünden) uyacak şekilde hampetrolden elde edilen benzinle karıştırılarak satılır.
Doğal Gaz, Acı (Sour): Hidrojen sülfür ve merkaptanlar gibi korozif sülfürlü bileşikler içeren doğal gazdır.
Doğal Gaz, Ham: Rezervuardan çıkarıldığı haldeki doğal gaza ham doğal gaz denir; çeşitli miktarlarda ağır hidrokarbonlar (bunlar atmosferik basınçta sıvılaşırlar), su buharı, bazan sülfür bileşikleri (hidrojen sülfür gibi) ve hidrokarbon olmayan gazlar (karbon dioksit, nitrojen veya helyum gibi) içerir. Ham doğal gaz, çoğunlukla olduğu halde kullanılmaz.
Doğal Gaz, Islak: Islak doğal gaz, içerdiği hidrokarbon sıvılar ≥2 galon/1000 ft.3 gaz (≥ 26 ppm) olan doğal gazdır; .Islak doğal gazdaki metandan daha ağır sıvılaşabilen hidrokarbonlar ekonomik olarak ayrılarak yakıt olarak kullanılır.
Doğal Gaz, Sıvılaştırılmış (Liquefled Natural Gas, LNG: Aşırı soğutulmuş doğal gazdır (metan), –160 0C’da sıvı haldedir; orijinal gaz hacminin 1/640’ı kadar yer kapladığından boru hattı olmayan taşımalarda (örneğin tankerlerle) çok uygundur.
Doğal Gaz, Tatlı (Sweet): Sülfür veya sülfür bileşikleri içermeyen, veya bu tür korozif bileşikleri doğrudan kullanılması için herhangi bir prosesten geçirilmesine gerek olmayacak kadar az içeren doğal gazdır;
DOĞAL GAZ: Doğal gaz, metan (CH4), etan (C2H6), propan (C3H8) gibi hafif moleküler ağırlıklı hidrokarbonlardan oluşan bir karışımdır. Yeraltında yalnız başına veya petrol ile birlikte bulunabilir. Petrol gibi doğal gaz da kayaçların mikroskopik gözeneklerinde bulunur ve kayaç içerisinde akarak üretim kuyularına ulaşır. Doğal gaz, yüzeyde ayrıştırılarak içerisinde bulunan ağır hidrokarbonlar (bütan, pentan vb) uzaklaşıtırılır.
DOĞAL HAVALANDIRMA, 1) Ocakta, hava yoğunluğu farkından oluşan, doğal hava ile yapılan havalandırma. 2) Tabii havalandırma. 3) Tabii vantilasyon.
DOĞRULUK: Doğrusal olmayanlık, tekrarlanabilirlik ve histerezisin birleştirilmiş hatası, tam ölçekli çıkışın yüzdesi olarak ifade edilir.
Dokuma: Fitil veya ipliklerin, birbirleri arasından geçerek, birbirlerini sıkıştırması sonucunda, ağ şeklinde oluşturulan kumaşa verilen genel addır.
Dokunmamış Fitil: Belirli yönlerde mukavemet sağlamak amacı ile tek katlı veya çok katlı olarak, dokunmadan bir arada tutturulmuş takviye malzemeleridir. Özellikle yüksek mekanik dayanım ve hassasiyet aranan havacılık ve uzay sektöründe kullanılmaktadır.
Dokunmamış Kumaş: Çeşitli elyaf türlerinin gevşek bir şekilde preslenme ile bir arada tutulduğu, düzlemsel bir tekstil yapısını ifade etmektedir.
Dokunmuş Fitil: Fitilin dokunması ile elde edilen cam kumaştır.
Dokunmuş Kumaş: Cam elyafı ipliklerinden basit, twill, saten, tek yönlü modellerde dokunmuş kumaşlardır. Genellikle epoksi reçine takviyesinde kullanılır. Başlıca uygulamaları baskılı devre üretimi, devre kesici tüpleri üretimi gibi elektrikli araç gereç üretimidir.
DOLDURMA NOKTASI: Bir kabın belirlenmiş bir içeriği içermesi için doldurulması gereken seviye.
Dolgu (Filler): Eklendiği malzemenin fiziksel, mekanik, temel, elektriksel ve diğer özelliklerini değiştiren veya maliyeti düşüren bünyeye katılan inert bir malzemedir. Bazen dolgu terimi, partikül boyutundaki katkıları ifade etmek için de kullanılmaktadır.
DOLGU [ Riprap ] Set erozyonunu önlemek için düzensiz biçimde biraraya konmus kirik kaya, tas ya da betondan yapilma duvar.
DOLGU KALINLIĞI: Gömülü durumdaki doğal gaz boru hatlarında, boru üst kotu ile tabii zemin arasındaki düşey mesafedir.
DOLGU KULE [ Packed tower ] Kirli havanin dolgu maddesi (seramik parçalari, agaç yongasi vb.) doldurulmus bir kuleden geçirilmesi ve bu arada dolgu materyalinin üzerine sivi püskürtülerek kirleticilerin sogurulmasi esasina dayali kirlilik denetim aygiti.
Dolgu Malzemeleri: Yüksek maliyetli reçinelerin özgün özellikleri azaltılmaksızın, dolgu katmak amacı ile kullanılan, düşük maliyetli malzemelerdir.
DOLGU TELİ: Özellikle erimeyen elektrotla yapılan kaynak metotlarında, gerektiğinde el ile veya mekanize olarak ark bölgesine gönderilen çubuk veya kangal halindeki tellerdir. Dolgu teli, ana malzeme ile aynı ya da benzer kimyasal özelliklere sahip olmalıdırlar.
DOLGU YAPILANMA [ Infill development ] Kent dokusunda yayilmis haldeki, genellikle küçük boyutta olduklari için bos kalmis arsalarin konut ya da konut-disi amaçlarla yapilanmasi.
DOLGU: Kalıbın kapağın içindeki vida dişleri gibi iç şekillendirmeye yarayan kısmı.
Dolomit: Kalsiyum karbonatça zengin sedimenter kayaçlardır; gaz veya petrol rezervleri için uygun oluşumlardır.
DOM [ Dissolved organic matter ] Çözünmüs organik madde.
DOMESTİK REGÜLATÖR: Gaz teslim noktası ile gaz yakan cihazlar arasında bulunan boru hattındaki mevcut basıncın, gaz yakma basıncından yüksek olduğu durumlarda tesis edilen regülatörlerdir.
Donma Noktası: Bir hidrokarbonlar karışımının donma noktası, hidrokarbon kristallerinin oluşmaya başladığı sıcaklıktır.
DOP Di-oktil ftalat
DOS Di-oktil sebasat
DOTP Di-oktil tereftalat
DOUBLE JOINT: Bknz… Ön Birleştirme
DOWNSTREAM (GAZIN ANA ULAŞIM NOKTASI): Gazın, menbağından alınıp boru hattı ile taşınarak kullanıcı durumundaki ülke / şehir ‘ girişindeki istasyona ulaştırıldığı noktaya verilen isimdir.
Doymamış Poliesterler: Diasitler (maleik asit, fumarik asit, izoftalik asit gibi) ve dialkollerden (etilen glikol, propilen glikol, bisfenol A gibi) elde edilen kompozitler için en çok kullanılan reçine tipidir; pahalı değildir, kolaylıkla kürlenir.
DOZ Di-oktil azelat
Dozaj: Bir bileşiğe veya karışıma girecek madde miktarını ifade eder.
DOZİMETRE: Gamma veya X radyasyonunun miktarını ölçen cihazdır. (İlgi: Radyografik Muayene)
DÖKME BİTİŞİ: Muntazam bir alttan kesme dudak yüzeyine sahip damlamadan dökmeye olanak sağlayan bir şişe bitişi.
DÖNER PİSTONLU SAYAÇ: İçinden geçen gaz tarafından döndürülen döner pistonun taşıdığı gaz hacminin kaydedilmesi prensibine göre çalışan hacimsel gaz ölçme cihazıdır. (İlgi: Sayaç)
DÖNGÜ (CYCLE): Bir depolama döngüsü, deponun tam doldurulup boşaltılmasını ifade eden teorik bir zamandır. Genellikle yıllık bazda ifade edilir.
DÖNGÜ: Bir süreçteki tekrar eden operasyonların bütünüdür.Kalıplamada döngü zamanı,bir döngüdeki belirli bir noktadan diğerindekine geçen zamandır.
DÖRDÜNCÜ SINIF MAHAL(D): Boru hattı güzergâhı üzerinde 1 km uzunlukta ve boru hattı ekseninden sağlı sollu 200’er metre genişlikteki saha içerisinde çok katlı binaların bulunduğu trafik yoğunluğu ve nüfus dağılımının yüksek olduğu yerleşim sahaları kastedilir. (İlgi: Mahal Sınıfı)
DÖRT RENK BASKI (CMYK): Dört ana renk kullanılarak (Mavi-Kırmızı-Sarı-Siyah) yapılan baskı tipi.Proses baskı veya çok renkli baskı da denir.
DPCP Difenil kresil fosfat
DPI (DOT PER INCH): Kalıp-film pozlama makinalarının,monitörlerin ve yazıcıların çözünürlük ölçüm birimidir.Ofset Baskı tekniğinde 300 Dpi kullanılmaktadır.Dijital baskıda 72-100 dpi kullanılmaktadır.
DPOP Difenil oktil fosfat
DREYN TANKI: Yükleme bittikten sonra, yükleme kollarında bulunan petrolün, bir sonraki gemiye vermek için tutulduğu tanklardır.
DREYN: Ham petrolün tanklarda dinlendirildikten sonra sudan ayrıştırılması işlemidir.
DRIFT: Ortam sıcaklığı, zaman ve şebeke voltajındaki değişiklikler de dahil olmak üzere birçok faktöre bağlı olarak uzun bir süre boyunca bir okuma veya ayar noktası değerinde bir değişiklik.
DSC,DTA: Yarı kristal plastiklerin termak özelliklerli için kulanılan analitik yöntemlerdir. Her iki yöntem de de bilinmeyen polimer bilinen bir referansa karşı değerlendirilir.
DUBA (DORFİN): Gemilerin halatlarının bağlandığı bloklardır.
DUMAN [ Fumes ] Buharlarin yogunlasmasindan ya da kimyasal tepkimeden olusan, genellikle 5 mikrondan küçük, solunabilir ve bulut görünümündeki uçucu kati parçaciklar.
DUMAN [ Smoke ] Sözgelimi kömür gibi bir yakitin eksik yanmasi sonucunda olusan, minik parçaciklardan ibaret, gözle görülebilir gaz halindeki süspansiyon.
DUMAN DEDEKTÖRÜ: Yangının bir göstergesi olan dumanı algılayan cihazdır.
DUMAN ÖLÇER [ Smokemeter ] Baca ve egzos gazlarinin yogunlugunu ölçmeye yarayan aygit.
DUP: (Dengesizliklerin Uzlaştırılması Protokolü) Taşıtan, Taşıyıcı ve Piyasa İşletmecisi arasında üçlü olarak imza altına alınan, dengesizliklerin uzlaştırılması, dengesizliklere ilişkin teminatların yönetimi, dengesizliklerin uzlaştırılmasına ilişkin ödemelerin yapılması ve takibiyle ilgili hususlar ile diğer mali hususları kapsayan protokolüdür.
DURULTMA [ Clarification ] Çökebilir nitelikteki yüzen kati maddelerin çökeltme, havalandirma ve süzme yoluyla atik sudan ayrilmasi.
DURULTMA ODASI [ Settling chamber ] Yakma bacalarinda ya da sinai islemlerden çikan gazlardaki partikül maddelerin ön aritiminda kullanilan ve dogal bir çekme bacasiyla çalisan oda. Bu oda da iri partikül maddeler yerçekimi etkisi ile çöktürülür ve toplanir.
DURULTMA TANKI [ Settling tank ] Damlatmali filtre veya aktif çamur süreci sonunda kismen aritilmis atik suyun, sivi ve kati bilesenlerin ayrilabilecegi biçimde çökeltildigi tank.
DUV [ Dangerous ultraviolet ] Tehlikeli ultraviyole (morötesi)
DUVAR: Şişenin kalınlığı,genelde iç yan duvarlardan ölçülür.Alpha geliştirilmiş güç ve baskıı için bazı ağır-duvar modellerde şişeler üretir.
DÜNYA ÇEVRE VE GELISME KOMUSYONU [ WCED = World Commision on Environment and Development ] Ekonomik gelismeyi yadsimayan, ancak dünya çevresini tehdit etmeyen çevre ve enerji politikalarinin benimsenmesi gerektigini savunan Brundtland Raporunu hazirlayan, Birlesmis Milletler'in olusturdugu bir komisyon.
DÜSEY KALKIS VE INIS [ VTOL = Vertical takeoff and landing ] Havalanlarinda alan ekonomisi saglayan ve ayrica geleneksel kalkis ve inislerdeki belli tehlikeleri gideren düsey kalkis ve inise elverisli uçak.
DÜŞÜK BASINÇ DAĞITIM ŞEBEKESİ: İşletme basıncı en fazla 100 mbar olan doğal gaz dağıtım şebekesine düşük basınç dağıtım şebekesi denir.
Düşük sıcaklıkta esneklik (flexibility at low temperature) : (Bkz. Soğukta bükülme değeri)
DÜŞÜK YOĞUNLUKLU PE: Yoğunluğu 0,910 - 0,925 gr/cm³ arasında olan polietilen boru malzemesidir. (İlgi: Orta Yoğunluklu PE, Yüksek Yoğunluklu PE)
Düz dokuma: Atkı ve çözgü elyafının birbiri ardına geldiği, basit bir dokuma tekniğidir.
DÜZ VANA: Giriş ve çıkış delik merkezleri aynı eksen üzerinde olan vanadır. DÜZELTİLMEMİŞ DEĞER (m³): Çalışma şartlarındaki gazın, yalnızca sayaç üzerindeki numaratörden, belli zaman aralıklarında okunan miktarıdır.
DÜZELTİLMİŞ DEĞER (Stdm³): Sayaçtan gelen düzeltilmemiş değer veya orifismetreden gelen dP değeri ile sahada ölçülen basınç, sıcaklık değeri ve varsa gaz kromatograftan gelen değerler, akış bilgisayarının hafızasındaki değerlerle referans şartlarda (15 OC, 1.01325 bar) hesaplanan Stdm3 cinsinden gaz miktarıdır.
DÜZENLEME ÜCRETLERİ: Taşıtanın ödeyeceği ücrettir.
DÜZEY [ Grade ] Yer seviyesi.
E
E Camı Elyafı : Maksimum alkali içeriği %2.0 olan ve kalsiyum alüminyum borosilikat içeren bir cam türüdür. Genel amaçlı elyaf, yüksek dayanım özelliği nedeniyle, elektrik uygulamalarında kullanılacak laminatlar için uygundur. Plastiklerin takviyesinde çok sık olarak kullanılmaktadır.
EAA [ Electrical aerosol analyser ] Elektrikli aerosol analizci.
EAM Etilen-vinil asetat kauçuğu
EC [ Effect concentration; environmental concentration ] Etki yogunlasmasi; çevresel yogunlasma.
EC Etil selüloz
Ecd [ Electron capture detector ] elektron tutma detektörü.
ECO Epiklorhidrin etilen oksit kopolimeri
ECTFE: Etilen klorotrifluoro etilen kopolimeri. Amfoterik maddeler arasında fosfolipidler (örneğin, lesitin), amfolit sabunlar (örneğin, betain) ve proteinler (jelatin, kazein gibi) satılabilir.
EDAFIK [ Edaphic ] Toprakla ve onun bitki ve hayvan yasami üzerindeki etkisiyle ilgili.
EF [ Emission factor; enrichment factor ] Emisyon etkeni.
EFEKT LAK: Genelde baskı sonrası uygulama olarakda kullanılmaktadır, kağıt ve pvc üzerine uygulanarak vurgulanmak istenen resim ve grafiklere kumlu bir görünüm kazandırır.
EFEO [ Environmentally favorable energy options ] Çevre yönünden elverisli enerji seçenekleri.
Efluent: Proseslerden çıkan atık sıvı, gaz veya buharlardır.
Eğiklik: Dişi kalıp ve dalıcı kenarlarına verilen ve parçanın kolay çıkmasını sağlayan konikliktir. Eğiklik miktarı parçanın tasarımına göre değişir.
Eğilme Dayanımı: Bir kirişteki elyaf yüzeyinde oluşabilecek en yüksek eğilme gerilimidir. Eğilme dayanımı en büyük yüke karşı, kırılmadan önce numune parçanın gösterdiği birim direnç olarak da tanımlanabilir. Birim alana etkiyen kuvvet olarak ifade edilir.
Eğilme Modülü: Bir malzemede meydana gelen, gerilme veya deformasyon ile buna neden olan yük veya baskı arasındaki orandır.
Eğilme Modülü: Elastik limitler içinde bir test parçasına uygulanan eğilme geriliminin, en uzak noktadaki lif üzerine etkiyen gerilme değerine oranı olarak tarif edilir.
Eğim Açısı: Kalıplanmış ürünün çıkarılmasını kolaylaştıran, bir kalıp veya mandrel üzerinde verilmiş eğimin açısıdır.
Eğim: Kalıplanmış parçaların kalıptan çıkarılmasını kolaylaştırmak üzere tasarlanan kalıbın, dikey yüzeylerinin eğimli olması veya gittikçe inceltilmesidir.
Eğimli çatı : Eğimi % 5'ten büyük olan çatı.
Eğme kuvveti: Eğme testinde uygulaman maksimum kuvvettir.
Eğme modülü /çekme modülü: Eğme modülü, uygulanan kuvvetin bükülmeye olan oranıdır. Malzemenin stifliği hakında bilgi verir. Çekme modülüde aynı amaçla kullanılır, uygulanan kuvvetin uzamaya olan oranıdır ve genelde eğme modülünden daha doğru sonuçlar verir.
EIA [ Environmental impact assessment ] Çevresel etki degerlendirmesi.
EIL [ Environmental impairment liability ] Çevresel bozulmanin sorumlulugu.
EKISTIK [ Ekistics ] Insan yerlesimlerini inceleyen bilin dali.
EKMAN TABAKASI [ Ekman layer ] Yakin atmosferde rüzgarin veya okyanuslarda üst akintilarin yükseklik veya derinlikle yön degistirdigi tabaka.
EKOLOJI [ Ecology ] Organizmalarin birbirleriyle ve çevreleriyle olan iliskileri inceleyen bilim dali.
EKOLOJIK KONUM [ Niche ] Bir türün yasamini sürdürmesi için gerekli tüm kosullari saglayan ekolojik yasama ortamindaki yeri,
EKOSFER [ Ecosphere ] Yeryüzünün canlilari içeren bölümü; biyosfer ve karsilikli etkilesimin söz konusu oldugu atmosfer, hidrosfer ve litosfer kesitli.
EKOSISTEM [ Ecosystem ] Birbirleri ile ve cansiz ortamla iliski içinde olan kendi içinde yeterli bitki ve hayvan toplulugu.
EKOTON [ Ecotone ] Yagmur ormani ile ona bitisik agaçlik ya da otlak gibi iki ekolojik topluluk arasindaki geçis alani.
EKSENEL ESNEK BAĞLANTI PARÇASI: Gaz boru hattı ve tesisatlarında, eksenel yöndeki hareketleri karşılamaya yarayan esnek bağlantı elemanıdır.
Ekstrakt: Bir solvent rafinasyon prosesinde seçici bir solventte çözünerek uzaklaştırılan yağ/distilat-içeren solventtir; veya diğer bir tanımlamayla, solvent ekstraksiyon ünitesinin bir yan ürünüdür.
Ekstruder: Plastik malzemeleri ergitip basınçlandırarak bir sonsuz vida ile homojenleştiren ve bir elek veya süzgeçten geçirdikten sonra uygun bir adaptör yoluyla malzemeyi su içine veya kalıba gönderen bir ekipmandır; uygun koşullarda ve uygun kalıplara basılan malzeme istenilen şekillerde çekilebilir.
EKŞİ GAZ: Bileşiminde önemli mik - tarda hidrojen sülfür (H2S) bulunan doğal gazdır. (İlgi: Doğal gaz)
Ekzoterm: Bir plastik ürünün sertleşme reaksiyonu sırasında, açığa çıkan ısının serbest kalması ve yayılmasıdır.
Ekzotermik: Bir yakıtın yanmasında olduğu gibi, ısı çıkışıyla sonuçlanan reaksiyonlardır.
El Yatırması: Takviye malzemesinin kalıba el ile yatırıldığı, reçine ile ıslatılabilen takviye malzemesinin rulolama işlemine tabi tutulduğu emek yoğun bir kalıplama yöntemidir.
Elastik modül: Çekme grafiğinde, çekme kuvetinin uzamaya olan oranıdır. Elastik modül, bazende Young Modül olarak ifade edilir.
Elastik Modül: Bir madde veya objeye uygulanan gerilmenin (stress) o gerilmedeki gevşemeye (strain) oranıdır, veya gerilme ve gevşeme arasındaki orantı sabitidir.
Elastikiyet Katsayısı: Gerilme testi sırasındaki Young modülünün karşılığıdır.
Elastikiyet: Deformasyona neden olan faktörlerin kaldırılmasından sonra, malzemenin orijinal boyutunu ve şeklini yeniden kazanması, koruması özelliğidir.
ELASTİKLİK SINIRI: Malzemenin elastik özelliğinin sona erdiği sınırdır. Malzemeye elastik sınırının üzerinde ilave yük uygulanırsa kalıcı deformasyon görülür.
Elastisite (Esneklik): Deformasyondan sonra malzemenin orijinal boyutları ve şekline dönebilme özelliğidir.
Elasto Hidrodinamik Yağlama: Yağlayıcı üzerindeki yük veya basıncın yağa, üzerinde bulunduğu yüzeydekinden daha fazla kayma gerilimi uygulaması durumunda yüzeyler arasındaki yağ filmi kopar ve yüzeyler birbiriyle temas ederek deforme olurlar. Bu gibi koşullarda yüksek basınç katkı maddeleri içeren yağlayıcılar kullanılmalıdır; bunlar, yağın yüzeyler üzerindeki temas alanını artırarak yağ filminin kopmasını engeller.
ELASTOMER MALZEME: Kauçuğa benzer özellikler gösteren ve genellikle sentetik olarak imal edilen malzemedir. (İlgi: Esnek Conta)
Elastomer Tipleri Temel olarak üç grupta toplanırlar; genel amaçlı elastomerler, özel elastomerler ve termoplastik elastomerler.
Elastomer: Deformasyona neden olan faktörün kaldırılmasından sonra oda sıcaklığında orijinal boyutunu ve şeklini yeniden kazanan malzemedir.
Elastomerik bitüm : Termo-plastik kauçuklar ile modifiye edilen bitüm.
Elastomerik: Doğal kauçuğun elastik özelliklerine sahip olan polimerlerdir; poliüretan, bütil kauçuğu, silikonlar ve özel işlemlerden geçirilen etilen-propilen kopolimerleri.
Elastomerler: Çok iyi kürlenebilen, oda sıcaklığında gerdirildiğinde (düşük gerilim) uzunluğunun en az iki katı kadar uzayan gerilimin kaldırılmasıyla hemen eski boyotuna dönen polimerik maddelerdir; 0 0C’nin altında camsı bir görünümde katılaşırlar ve yüksek sıcaklıklarda bile viskoz bir akışkan haline dönüşmezler. Camsı hale geçtiği sıcaklık ile bozunma sıcaklıkları aralığında elastik davranışlar gösterirler. deformasyon ve elastik özellikleri doğal kauçuğa benzer. Termoset elastomerlerin özellikleri vulkanize kauçuğa benzer, termoplastik elastomerler tekrar kalıplanabilir özellik taşırlar.
ELEK(TUZLUK) TEPE: Bir kabın üstünün delikli hale getirilmesi
ELEKTRİK ARK KAYNAĞI: Elektrik enerjisi ve bir elektrot yardımı ile elde edilen arkın oluşturduğu ısı enerjisiyle yapılan kaynak işlem - lerine verilen isimdir. Bu metotta, basınç veya dolgu teli (erimeyen elektrotla yapılan uygulamalarda) gerektiğinde kullanılmaktadır.
ELEKTRİK YALITIM ÖZELLİĞİ: Çelik boru yüzeyine yapılan yalıtkan kaplamanın, yüksek gerilimli elek - trik akımı deneyinde olumlu sonuç vermesidir. (İlgi: Kaplama Kalınlığı)
ELEKTRODIYALIZ [ Electrodialysis ] Suyun tuzunun giderilmesinde kullanilan elektro kimyasal işlem.
ELEKTROLİT: Elektrik akımım ileten iyonları ihtiva eden çözelti, toprak, su veya rutubetli malzeme - lere verilen isimdir. (İlgi: Katodik Koruma)
Elektroliz: Elektrik akımıyla bir bileşikteki bağlı elementler ayırma metodudur; örneğin, sanayide klor gazı üretiminde kullanılan tipik bir salamura (sodyum klorür) elektrolizinde anotta klor gazı ve katotta hidrojen gazı çıkar. Veya, suyun elektroliziyle hidrojen ve oksijen gazları üretilir.
ELEKTRONİK BÜLTEN TABLOSU (EBT) : Doğal gaz piyasasında faaliyet gösteren tarafların piyasa hareketlerini takip edebilmeleri için kurulmuş olan ve Taşıyıcı tarafından işletilen elektronik duyuru panosudur.
ELEKTROSTATIK ÇÖKTÜRÜCÜ [ Electrostatic precipitator ] Yüklenmis parçaciklarin çöktürülmesi süreci ile bu parçalari tasiyan gazin atmosfere birakmadan önce tabi tutuldugu etkili temizleme yöntemi,
ELEKTROT ÇUBUĞU: Elektrik ark kaynağı metodunda; Kaynak işlemi için kaynak arkını, kaynak metalini ve koruyucu cürufu oluşturan çeşitli çap ve boylarda çubuk veya kangal halinde imal edilen sarf malzemesidir. Eriyen ve erimeyen olmak üzere başlıca iki tip elektrot vardır. Eriyen elektrotlar ya çıplak tel (kangal halinde) ya da üzeri özel kimyasal bir terkiple (örtü ile) kaplanmış çubuk şeklinde imal edilirler. Erimeyen elektrotlar ise, sadece arkı oluşturmak için kullanılan karbon veya tungsten türü elektrotlar olup kaynak işlemi sırasında gerektiğinde dolgu teli (ilave metal) kullanılır.
ELEKTROT ÖRTÜSÜ: Elektrot çubuğu (çekirdek) üzerine kaplanan arkın başlatılmasını kolaylaştıran ve kararlılığını sağlayan ayrıca kaynak metali (dikiş) üzerinde cüruf tabakası ve duman meydana getirerek kaynak metalini atmosfer tesirinden koruyan ve gerektiğinde çeşitli alaşım elementlerini de kaynak metaline katan özel kimyasal maddelerden (silikatlar, flüorürler, oksitler vb.) oluşan bir terkiptir. (İlgi: Örtülü Elektrot)
ELEKTROT POTANSİYELİ: Bir referans elektroda karşı ölçülen potansiyeldir. (İlgi: Katodik Koruma)
ELEME [ Screening ] Yüzen ve asili duran iri kati maddeleri lagim suyundan bir tür elek kullanarak gerçeklestirilen ayirma islemi; bir komposttan yabanci maddelerin ayrilmasi.
Elyaf Çapı: Her bir filamentin çapının ölçülmesidir.
Elyaf İzi Görünümü: Son ürün yüzeyinde görünen elyaflardır.
Elyaf Malzemesi: Matriks malzemenin mekanik özelliklerinin arttırılması için matrikse bağlanan dayanıklı her türlü elyafı ve elyaf içeren takviye malzemelerini ifade eder.
Elyaf Oranı: Kompozit üründeki elyaf miktarıdır. Elyaf oranı, kompozit ürünün bütününe oranla, ağırlıkça ve hacimce yüzde olarak ifade edilmektedir.
Elyaf Sarma: Önceden veya sarım sırasında, reçine emdirildikten sonra cam liflerinin dönen bir mandrele sarılması şeklinde uygulanan, kompozit yapıdaki ürünlerin üretimi için kullanılan bir kalıplama yöntemidir. Farklı açılarda sarım yapılabilen mandrel üzerindeki takviye tabakaları, istenen kalınlığa ulaştığında, kalıp üzerine sarılmış olan ürün, kalıp üzerinde sertleştirildikten sonra kalıptan çıkartılır.
Elyaf Yönü: Belirtilen eksene göre, elyafın boylamsal olarak belirlenmiş bir açıda yönlendirilmesi veya dizilmesidir.
Elyaf: Filament yapıdaki malzemeler için kullanılan genel bir terimdir. Genellikle, elyaf kelimesi filament kelimesiyle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
EMA: Engine Manufacturers Association.
EMISYON [ Emission ] Gaz ya da gaz ve partikül karisimlarinin atmosfere verilmesi.
EMISYON ENVANTERI [ Emission inventory ] Belirli bir cografi alanda havaya bosaltilan baslica hava kirleticilerinin listesi. Listeleme miktar (gün/ton) ve kirlilik kaynagi göz önüne alinarak yapilir.
EMISYON STANDARDI [ Emmission standard ] Belli kosullarda belli bir kaynaktan yasal olarak bosaltilabilen azami kirletici miktari. Bosaltim standardi olarak da adlandirilir.
EMİSYON: Film,kağıt,kalıp gibi malzemelerin üzerine ışık hassasiyeti olan kimyasalların uygulanması
Emisyonlar: Yakıtların yanmasıyla oluşan ve çevreyi kirleten ürünleridir. Örneğin, benzin motorlarından çıkan üç önemli kirletici emisyon yanmamış hidrokarbonlar (HC), karbon monoksit (CO) ve nitrojen oksitlerdir (NOx). Dizel motorlu araçlar daha çok partikül (tanecik) maddeler (PM) ve nitrojen oksit (NOx) emisyonlar verir.
EMNİYET BASINCI: Doğal gaz şebeke ve tesisatlarında müsaade edilen en yüksek basınç olup aynı zamanda bu basıncın aşılması durumunda emniyet ventillerinin devreye girip gaz hattının kapandığı veya gazın kısıldığı veya gaz tahliyesinin yapıldığı basınçtır.
EMNİYET KAPAMA SİSTEMİ: Vanalarla ilgili kontrol devrelerinin bir kombinasyonudur.
EMNİYET TEPKİ SÜRESİ: Doğal gaz şebeke ve tesisatlarında, emniyet basıncına ulaşıldığı andan itibaren, emniyet ventillerinin devreye girmesine kadar geçen süreye emniyet tepki süresi denir.
EMNİYET TOLERANSI: Emniyet basıncı teorik değeri üzerinden yüzde olarak verilen sapma miktarıdır.
EMNİYET VANASI: Regülatörde meydana gelen ani basınç dalgalanmalarını dış atmosfere veya tahliye hattına boşaltarak ana membranın yırtılmasını veya regülatörün devre dışı kalmasını önleyen tertibattır.
EMNİYET VENTİLİ: Basınç düşürme istasyonu çıkışındaki doğal gaz şebeke veya tesisatlarında meydana gelen ve müsaade edilen emniyet basınçlarının dışına çıkan basınç değişimlerine karşı sistemi korumak için kullanılan cihazlardır. (İlgi: Basınç Düşürme İstasyonu, Tahliye Emniyet Ventili, Kapama Emniyet Ventili)
Emülsifiyer (Sörfaktan): Emülsifiyerler, genellikle moleküler yapısında hidrofilik (polar, ‘su-seven’) ve litofilik (nonpolar, ‘yağ-seven’) gruplar içeren sörfaktanlardır (sörfaktan, bir sıvının yüzey gerilimini düşüren yüzey aktif maddedir).
Emülsiyon: Kalıba dökülen hassas madde. (Işığa karşı duyarlı madde)
Emülsiyon: Birbiri içinde çözünmeyen iki sıvının oluşturduğu kararlı karışımdır; sıvılardan biri (dispers faz veya iç faz) diğeri içinde (sürekli faz veya dış faz) çok ince damlacıklar şeklinde muntazam olarak dağılmıştır. Örneğin, suda yağ, yağda su veya çoklu emülsiyonlar (yağ-su-yağ veya su-yağ-su).
EMÜLSİYON: Kalıba dökülen hassas madde. (Işığa karşı duyarlı madde)
EN BÜYÜK GAZ DEBİSİ: Regülatörün kontrol edebileceği en büyük anma çıkış debisidir. (İlgi: Regülatör Debisi)
EN IYI KULLANILABILIR TEKNOLOJI [ BAT = best available technology ] Maliyeti göz önüne almaksizin ya da uygulanmasinin gerekliligi kanitlanmis, kirliligi maksimum azaltabilen teknoloji. Optimum teknolojik süreç.
EN KULLANISLI ÇEVRESEL SEÇENEK [ BPEO = Best practicable environmental option ] Belirli bir ortamda (deniz, hava, toprak ) bir kirleticiye karsi getirilen çözümün bir diger ortamda kirlilige yol açabilecegi olasiligin göz önünde bulundurulmasi gerektigini vurgulayan kavram.
EN KÜÇÜK GAZ DEBİSİ: Regülatörün kontrol edebileceği en küçük anma çıkış debisidir. (İlgi: Regülatör Debisi)
EN OLASI SAYI [ MPN = Most probable number ] Kirlenmis sudaki bakterilerin sayisinin olasilik formüllerine dayali olarak istatistiksel tahmini.
EN YÜKSEK GERÇEK İŞLETME BASINCI: Doğal gaz boru hatlarının bir yıllık normal işletme döneminde karşılaşılan azami gaz basıncıdır.
EN YÜKSEK VE EN IYI KULLANIM [ Highest and best use ] Bir yerin (yörenin) optimal kullanimi. ENDEMIK [ Endemic ] Belirli bir bölgenin yerli türü.
Endotermik: Isı verilmek koşuluyla oluşan reaksiyonlardır.
ENDRIN [ Endrin ] Klorlu hidrokarbonlar sinifindan çok zehirli, genis spektrumlu böcek öldürücü.
ENDÜSTRIYEL ATIK SU [ Industrial sewage ] Endüstriyel islemlerden olusan atik su. Ham maddelerden, ürünlerden ya da imalatta kullanilan maddelerden kaynaklanir.
ENERJI DÖNÜSÜMÜ [ Energy conversion ] Bir enerji biçiminin digerine dönüsmesi.
ENERJI KORUNMASI [ Energy conservation ] Insaat yasalari, toprak kullanim yönetmelikleri, ulasim politikasi ve alternatif enerji kaynaklariyla ilgili olarak enerji kaynaklarinin denetimli kullanimi.
Enerji içeriği (veya yanma ısısı), belirli bir miktar yakıtın özel koşullar altında yanmasıyla açığa çıkan ısıdır; gravimetrik (enerji/yakıtın ağırlığı) veya volumetrik (enerji/yakıtın hacmi) birimlerle tanımlanır. Uluslararası metrik birimler (SI), sırasıyla, megajul/kilogram (MJ/kg) ve megajul/litre (MJ/L) dir; ayrıca Btu/lb ve Btu/gal birimleri de kullanılır.
Enerji: İş yapabilme kapasitesidir.
ENGELLEYICILER [ Inhibitors ] Bir sistemin isleyisini durduran ya da yavaslatan kimyasal maddeler; bozulmayi önlemek için petrol ürünlerine eklenen maddeler.
ENJEKSİYON BEDELİ: Doğal gaz enjeksiyon miktarı üzerinden alınacak bedeldir.
ENJEKSİYON DÖNEMİ: 1 Nisan – 16 Ekim Günleri arasındaki dönemdir.
ENJEKSİYON HAZIRLIK DÖNEMİ: 25 Mart – 31 Mart Günleri arasındaki dönemdir. ENJEKTÖR: İçerisinde brülörün jet kısmından gelen gazın yanması için gereken havanın bir kısmı veya tamamıyla karıştığı brülör elemanıdır.
ENJEKSİYON KALIPLAMA: Basınç altında erimiş veya sıvılaştırılmış plastiğin bir silindirden istenilen şekildeki soğutulmuş kalıba zorlandığı bir kalıplama işlemidir.
Enjeksiyon Kalıplama: Isı ile yumuşatılan termoplastik polimerin basınç altında soğuk bir boşluğa doğru aktarılması veya bir termoset polimerin ısıtılmış kalıba aktarılması ile plastiğin istenen şekilde elde edilmesi yöntemidir.
ENJEKSİYON ŞİŞİRME KALIP: Şişirilecek parisonun enjeksiyon kalıbından çıkarıldığı bir şişirme kalıplama işlemidir.
ENJEKSİYON: Tüketim miktarının azaldığı dönemde doğal gaz depolarına gaz basma olayına enjeksiyon denir.
ENJEKTÖR JETİ: Enjektörün bir parçasını teşkil eden sökülebilir, ayarlanabilir bir elemanıdır.
ENTROPI [ Entropy ] Yararlanilamayan enerjinin ölçümü; bir sistemdeki düzensizligin düzeyinin ölçümü. ENZIM [ Enzyme ] Canli maddeye özgü katalizör.
ENVANTER: Depolama Şirketi tarafından Hizmet Alan’ın hesabına depolama tesisinde tutulan çalışma gazı miktarıdır.
EOR (Enhanced Oil Recovery): Artırılmış Petrol Üretimi.
EP Epoksi
EPA [ Environmental Protection Agency ] Çevre koruma ajansi.
EPDK: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’dur.
EPDM Etilen-propilen-dien kauçuğu
EPDM: Etilen propilen dien monomer kauçuğu.
EPIDEMIOLOJI [ Epidemiology ] Bir nüfus toplulugundaki hastaliklarin sikliklarininve yayginliklarinin incelenmesiyle ilgili tip bilimi.
EPM Etilen-propilen kauçuğu
Epoksi Reçinesi: Plastikler ve yapıştırıcılar üretiminde kullanılan termoset polimerlerdir ve kürleme bileşikleriyle karıştırıldığında çapraz bağlı yapılara dönüşürler; örneğin, bisfenol A ve epiklorohidrin epoksi reçinesi:
Epoksi: Meraptanlar, asit anhidrit, karbolik asitler, fenoller, alkoller ve aminlerle reaksiyona sokularak sertleştirilebilen, bir veya birden fazla epoksi grubu içeren, polimerize edilebilen termoset polimerlerdir. Kompozitler ve yapısal yapıştırıcılar için önemli bir matriks reçinedir.
EPP: Expanded polypropylene (foamed)
EPR: Etilen propilen kauçuğu.
EPS (ENCAPSULATED POSTSCRİPT): Hem imajı hemde Postscript emirleri içeren dosyadır.
EPS: Expanded polystyrene (foamed)
EPS: Gerdirilmiş (ekspanded) polistiren.
EQO [ Environmental quality objective ] Çevre kalite hedefi.
EQS [ Environmental quality standard ] Çevre kalite standardi.
ER [ Endogenous respiration ] Iç solunum.
ERISIM DISI ALAN [ Nonattainment area ] Herhangi bir hava kirletici madde açisindan ulusal hava kalitesi standartlarini asan alan.
Erime sıcaklığı: Yarı kristal polimerlerde kristal fazın kaybolduğu sıcaklıktır. Yarı kristal polimerler, belirğin erime sıcaklığına sahipken, amorf polimerlerde beli bir sıcaklık yerine geniş bir geçiş aralığı mevcuttur.
ERKEK KLİŞE: Çökertme ya da kabartma işlemleri sırasında basınç tarafında yer alan klişedir.
EROZYON [ Erosion ] Havanin ya da insanlarin müdahalesi sonucunda kaya parçaciklarinin ve topragin asil yerlerinden kopmalari, tasinmalari ve baska bir yerde kalmalari süreci.
Erozyon: Yüksek hızlı akışkan veya rüzgar etkisiyle malzemenin (kaya gibi) mekanik olarak aşınmasıdır.
ERVİS KUTUSU: Servis hattının bitiminde 300 mbar (milibar) yada 21 mbar’lık bina regülatörü ve regülatör bataryası ihtiva eden kutudur.
ESA [ Environmentally sensitive area ] Çevre yönünden duyarli alan.
ESBASINÇ EGRILERI [ Isobars ] Hava haritalarinda esit barometrik basinç noktalarini birlestiren çizgiler; bu çizgiler, kirlilik dagilmasi için önem tasiyan hava akimi detaylarini olusturur.
ESD (ENERGY SHUT DOWN): Sistemin enerjisini keserek kendini korumaya almasıdır.
ESER ELEMENTLER [ Trace elements ] Havada, suda ve yiyeceklerde çok düsük yogunluklarda bulunan kursun, bakir, çinko, arsenik, civa ve vanadyum vb. gibi elementler.
ESIK DOZU [ Threshold dose ] Bir maddenin ölçülebilir bir etki yaratmak için uygulanmasi gereken asgari dozu. Ölçülebilir asgari doz.
ESIK SINIRI DEGERI [ TLV = Threshold limit value ] Bir isçinin maruz kalabilecegi ve kendisi için tehlikeli olmayan azami kirletici dozu.
ESMER KÖMÜR [ Brown coal ] Düsük kaliteli kömür; linyit.
ESNEK BAĞLANTI PARÇASI: Boru hattı ve tesisatında meydana gelen genleşme, büzülme, titreşim, eğilme ve benzeri hareketleri karşılayarak esas sistemi bu hareketlerin etkisinden koruyan bağlantı elemanıdır. (İlgi: Açısal Esnek Bağlantı Parçası, Eksenel Esnek Bağlantı Parçası, Körük, Üniversal Esnek Bağlantı Parçası, Yanal Esnek Bağlantı Parçası)
ESNEK CONTA: Sızdırmazlık sağlamak amacı ile kullanılan ve elastomer malzemeden yapılan sızdırmazlık elemanıdır. (İlgi: Conta)
Esnek Kalıplar: Plastiklerin dökümü için kullanılan kauçuk veya elastomer plastiklerden yapılan kalıplardır. Ters açılı parçaların kalıplanmasına olanak tanırlar.
ESNEK MENTEŞE: Esnek plastik yapılmış tekparça menteşe.
ESNEK ZAMAN [ Flexible time ] Degisken çalisma saatleri.
Esneklik Sınırı: Bir malzemenin, kalıcı bir deformasyona uğramadan dayanabileceği en büyük yük değeridir.
ESNEKLİK: Bir maddenin kırılmadan bükülmeye verdiği izin.
ESTETİK DOLUM: Şeffaf ambalajda seviyenin görülebilir olduğu özel bir seviyeye kadar dolum
Eş Gerilme: Bir fitil bobininde, fitili oluşturan demet uçlarının herbirinin aynı gerilim altında tutulması işlemidir.
EŞANJÖR: İçerisinden ısıtıcı akışkanın geçtiği bobin şeklinde sarılmış borular vasıtasıyla ısıtma yapan bir su ısıtma ünitesidir. Isı bobin şeklindeki ısıtıcı boruları çevreleyen soğuk suya transfer olur. Sıcak su ile ısıtılacak su birbirlerine karışmazlar. Bu ünite sıcak su deposu olarak kullanılmaz. 50 51
Et Kalınlığı: Boruların dış çapı ile iç çapı arasındaki farkın yarısını ifade eder.
ETAN (C2H6): Etan metanın yanı sıra doğal gazı meydana getiren belli başlı elementlerden biridir. Kaynama noktası -84.4 °C’dir. Normal ortam sıcaklığında kuru, renksiz ve kokusuz bir gazdır. Etilenin üretiminde hammadde (girdi) olarak kullanılır.
ETEK [ Boom ] Sudaki yag serpintilerinin yayilmasini önlemek için kullanilan aygit.
ETEK MAKAS REVOLTA (EMR): Kağıdı baskıda çevirme şeklidir. Kağıdın 1. yüzü basıldıktan sonra makas tarafı eteğe, etek tarafı makasa getirilerek yapılan baskı türüdür. Ön ve arka baskıda poza aynıdır. Etek-makas revolta kıvırılarak öne doğru çevirmek suretiyle yapılır.
ETİKET PANOSU: Şişenin vücudunun etiket yapıştırılabileceği düz kısmı.
ETİLEN: Renksiz bir gaz olup ayrıştırma metodu ile elde edilir. -103.7 °C’de kaynar. Birçok petrokimyasal ürünün (plastik ve elyaf türü maddeler gibi) elde edilmesinde hammadde (feedstock) olarak kullanılır.
ETKİLENEN TARAF: Mücbir sebep sonucu yükümlülüklerini yerine getiremeyen taraftır.
ETKİLİ BACA YÜKSEKLİĞİ: Atık gazın bacaya girdiği nokta ile baca ağzı (atık gazın bacayı terk ettiği ağız) arasındaki yükseklik farkıdır (TS 11386, TS 11388, TS 11389).
ETOBUR ; ETÇIL [ Carnivore ] Et yiyerek enerji saglayan canli.
Etoksilatlar: Deterjan alkol etoksilatlar lineer alkollerin etilen oksitle potasyum hidroksit gibi bazik bir katalizörle reaksiyona girmesiyle elde edilir; son üründeki etilen oksit/alkol oranı (molar) 2-40 arasında değişir.Katyonik sörfaktanlar invert sabunlardır; kuvaterner amonyum tuzları (örneğin, laurildimetil-benzilamonyum klorür) ve piridin tuzları (örneğin, setilpridinyumbromür) gibi. Noniyonik sörfaktanlar genellikle makromoleküller veya polimerik bileşiklerdir; fatty alkoller (lauril, setil, stearil), kısmen fatty asit esterler içeren polialkoller (gliserin monostearat), fatty asitlerin sorbitan esterleri (sorbitan monopalmitat), polietilenglikol eterler (PEG 200 lauril eter), kolesterol, polietilenglikol fatty asit esterler (PEG 400 stearat), polisorbatlar veya PEG sorbitan fatty asit esterler (PEG 200 sorbitan monostearat, polisorbat 60). Temel sörfaktanlar dört grup altında toplanır; anyonik (sabunlar), katyonik (invert-tersine çevrilmiş-sabunlar), amfoterik ve noniyonik. Anyonik sörfaktanlar sabunlardır; sodyum palmitat, sodyumlaurilsülfat, trietanolaminoleat gibi.
EU Polieter üretan kauçuğu
EUROMAP: European union of Machinery Manufacturers for the Plastics and Rubber Industries
EV IÇI ALERJI YAPICILAR [ Indoors allergens ] Hayvan ve bitki artiklari, polen, spor ve alg (su yosunu) içeren ev içi tozlari.
EVA Etilen vinil asetat kopolimeri
EVOH Etilen vinil alkol
EVSEL ATIK SU [ Domestic sewage ] Evlerin ve islerlerinin olusturdugu ve fabrikalarin endüstriyel nitelik tasimayan pis sularinin da dahil oldugu atik su.
EVSEL ATIK SU ARITIMI [ Sewage treatment ] Sagliga ve çevreye yönelik tehlikenin azaltilmasi amaciyla atik suyun aritilmasi islemi; ilkin mekanik islemlerin kullanildigi, daha sonra bunu biyolojik ve kimyasal islemlerin izledigi bütünsel bir süreç.
EVSEL ATIK SU ARITMA TESISI [ Sewage treatment plant ] Içinde atik suyun isleme tabi tutuldugu ve nihai tasfiye asamasina hazirlandigi yan tesis.
EX QUAY: Uluslararası ticarette kullanılan sevk ve teslim şeklidir. Rıhtımda teslim anlamında kullanılır.
EX SHIP: Uluslararası ticarette kullanılan sevk ve teslim şeklidir. Gemide teslim anlamında kullanılır.
EX WORKS: Uluslararası ticarette kullanılan sevk ve teslim şeklidir. Ticari işletmede teslim anlamında kullanılır.
Exjection :Injection moulding process for the production of long structured components
EZME: Kitap,Katalog vb. dikiş aşamasında formaların arasındaki havanın alınması için yapılan işlem.Ayrıca dikilmiş kitap,katalaog vb.ürünlerde kapak takılmadan önce uygulanır.Sırt kalınlığının sabitlenebilmesi için gereklidir.
F
F HATTI: Boru hattıyla gelen ham petrolün tanklara girmeden önce hangi tanka gideceğine göre seçilen dolum hattıdır.
Fasiyes (Facies): Bir kaya oluşumunun tüm özelliklerini ve bileşimini tanımlayan bir kayaç parçasıdır; mineralojik yapı ve sedimenter kaynak, fosil içeriği, sedimenter yapı ve fasiyesleri birbirinden ayır deden doku özellikler gibi. Örneğin, A. Amfibolit fasiyes pelitik şist, B. Amfibolit fasiyes kalsiyum silikat kayacı
Fatty Asit: Genel formülleri CnH2n+1COOH olan monobazik (her molekülde yer değiştirebilen bir hidrojen atomu vardır) organik asitlerdir. Fatty asitler doğal fatlerden veya oillerde elde edilir; genellikle gres üretiminde sabunların yapılmasında kullanılır.
FAUNA [ Fauna ] Jeolojik bir dönemle ya da yöreyle ilgili, insanlar disindaki hayvanlarin tümünün yasami.
Fay (Kırık): Yer kabuğu tabakalarının hareketi sonucu oluşan kuvvetlerin etkisiyle kabuğun bir kısmı kırılır, parçalanır ve bir fay meydana gelir. Faylar, çoğu kez tabakaların karşılıklı olarak (birbirine doğru) hızla hareketlerinin neden olduğu depremlerde teşekkül eder. Yatay veya dikey hareketliliklerine göre faylar “normal” veya “ters” faylar olarak sınıflandırılır.
FCC (Fluid Katalitik Kraking): Katalitik parçalama; daha fazla benzin elde etmek için uygulanan bir dönüşüm prosesidir. Yüksek sıcaklıklar (10000F dolayında) ve düşük basınçlarda, bir toz katalizör kullanılarak ağır fraksiyonlar, benzine harmanlanabilecek değerli hafif moleküllere dönüştürülür.
FCV (FLOW CONTROL VALVE): Akış Kontrol Vanası’dır.
FDA: Food and Drug Administration
FE-25 YANGIN SİSTEMİ: Kontrol binalarında bulunan, oksijeni boğucu özellikte HFC 125 Pen - tafluoroetan kimyasalını içeren, ozon tabakasına zarar vermeyen, yangın durumunda algılayıcı dedektörler vasıtasıyla otomatik olarak çok kısa sürelerde müda - hale edebilen sistemlerdir.
Feedstock: Powder/binder mixture (for PIM injection moulding process)
Feedstock: Hammadde
Fenolik Reçine: Fenolün bir aldehitle (tercihen formaldehitle) kondensasyonuyla elde edilen termoset bir reçinedir; çeşitli dolgu maddeleri ve kuvvetlendiricilerle (reinforcement) karıştırılarak yüksek sıcaklık uygulamalarda kullanılır.
Fenolik: Bir aldehit ile aromatik alkol, özellikle formaldehit ile fenol’ün kondensasyonu ile üretilen bir termoset reçinedir.
FENOLLER [ Phenols ] Tarim ilaçlarinin, eczaciliktaki ürünlerin, sepilemedeki etki maddelerinin, reçinelerin ve boyalarin üretiminde kullanilan, insan ve su yasami bakimindan zehirli etki tasiyan endüstriyel atik suda bulunan aromatik bilesikler.
FENS: A ve CA tipi istasyonlar ile diğer bazı doğal gaz tesislerinin çevresine güvenlik amacıyla inşa edilen tel örgüdür.
FEP Floro etilen-propilen kopolimeri
FEP: Fluorlandırılmış etilen propilen
FERAL [ Feral ] Yabani kosullarda yasayan hayvanlar ya da bitkiler.
Fermentasyon: Karbonlu bileşiklerin mikroorganizmalar tarafından parçalanarak alkoller, asitler veya yüksek enerjili gazlar gibi ürünlere dönüştürülmesidir.
FERSUDE: Baskı ve baskı sonrası işlemlerde, genelde hazırlık aşamasında oluşan ve başka bir şekilde kullanılması mümkün olmayan bozuk kağıtlar.
FFKM Florlu kauçuk
FIPFG: Formed in place foam gasket
FIT: Fluid injection technology (injection moulding technology)
FITOPLANKTON [ Phytoplankton ] Bitkisel plankton.
FITTING (BAĞLANTI ELEMANLARI): Boru hatlarında birleştirme veya ayırma görevi yapan ilave parçalardır. Bknz… Bağlantı Elemanları
FIZIKO-KIMYASAL ARITIM [ Physico-chemical tretment ] Atik su aritiminda pihtilastirma, yumaklastirma ve çöktürme gibi fiziksel ve kimyasal süreçleri içeren aritim basamaklarinin tümü.
Fiber, Karbon: Bak. Karbon Fiber
Fiber, Polimerik: Kristallik dereceleri yüksek, elastikliği düşük polimerlerdir; polimerlerin gerdirilerek içerdikleri polimerik zincirlerin aynı yönde ve birbirlerine çok yakın olacak şekilde düzenlenip yönlendirilmesiyle elde edilen ürünlerdir.
Fiber: Uzun veya kısa kıymıklar halinde kuvvetli ve dayanıklı maddelerdir; polimerik veya inorganik (cam yünü gibi) esaslı olabilir. Kompozitlerde kuvvetlendirici olarak uzun veya kısa fiberler kullanılabilir; karışımdaki termoset reçine bağlayıcı görevi yapar. Termoplastiklerde çok kısa ve yüzey kesiti çok küçük fiberler daha uygundur. En çok kullanılan cam fiberlerdir.
Filament: Kovan deliklerinden akan her bir cam lifine filament denir. Ürün tipine göre değişik kalınlıklarda olabilir. Filament çapı birimi mikron dur.
FİLM BANYOSU: Gizli görüntünün kalıcı görünür görüntü haline dönüşümü için gereken işlemdir. Film banyo işlemi karanlık odada gerçekleştirilir. Daha sonra film kurutma işlemine tabi tutulur. (İlgi: Radyografik Muayene)
FİLM DOZİMETRE: Soğurulmuş radyasyondan ışınlama miktarını ölçmek amacıyla radyolojik işlerde çalışan personel tarafından kullanılan uygun fotoğrafık film ve filtrelerden oluşan bir pakettir. (İlgi: Radyografik Muayene)
FİLM HIZI: Pozlama, banyolama ve görüntülemenin belirli şartları için ışıyan enerjiye fotoğrafik malze - menin tepkisinin ölçülmesidir. (İlgi: Radyografik Muayene)
FİLM YOĞUNLUĞU: Yoğunluk, film kararmasının miktar olarak ölçüsüdür ve aşağıda verilen formüle göre hesap edilir. Yoğunluk:D, Filme gelen ışık şiddeti:p, Filmden geçen ışık şiddeti:I D = log ( p/I )
Film: Ambalaj dalında film lifsiz organik bir maddenin ince ve elastik bir tabakasıdır.
FİLTRE: Akış metreleri üzerinde bulunan ve geçen petrolün süzülm - esini sağlayan malzemedir.
Fischer-Tropsch Dizeli: Doğal gaz, kömür, rafineri dip ürünleri, ağır yağlar ve biyokütleden elde edilebilen sentetik bir üründür; GTL (gazdan-sıvıya; gas to liquid) dizeli olarak da tanımlanır. FTD hampetrolden üretilen dizel yakıtına kıyasla bazı avantajlara sahiptir; bunlardan en önemlileri setan sayısının çok yüksek olması ve sülfür içermemesidir.
Fischer-Tropsch Sentezi (FT): Karbon monoksit ve hidrojenden, katalizörlü ortamda özellikle uzun zincirli alifatik sıvı hidrokarbonlar elde etmek için geliştirilmiş sentezlerdir; 1923 yılında Alman F. Fischer ve H. Tropsch tarafından geliştirilmiştir. Reaksiyon basit olarak aşağıdaki eşitlikle gösterilebilir.
FİSKE TEPELİ/ÇITÇITLI KAPAMALAR : Her iki parçanında esnek menteşe ile bağlandığı iki parçalı kapama sistemi.Bir parçası şişenin,tüpün veya kavanozun dişlilerle bağlanmasını sağlarken,diğeri kapatma mekanizmasını sağlar.
Fitil Bobini: Belirli bir dış çağ ölçüsünü oluşturacak şekilde, fitilin bir bobin halinde sarılması ile elde edilen birim ambalajdır.
Fitil: Çok sayıda delik içeren kovanlardan akan cam liflerinin doğrudan sarılması veya cam elyafı demetlerinin birbirine paralel olarak bükülmeden sarılması ile elde edilen bobinleri ifade eder.
FİZİBİLİTE: Bir yatırım projesinin işletmenin politikasına uygun - luğunu sağlamak amacıyla ekono - mik ve teknik yönlerden yapılan, kuruluş yeri, hukuki sorunlar ve fi - nansman araştırmalarını bünyesine alan, projenin etkinliğini tartışma imkânını veren bilimsel gerçeklere dayalı çalışmadır.
FKM Florlu kauçuk
Flanş / Bölme Barajı: Çok parçalı kalıplar oluştururken fişe takılan geçici bir fikstür. Bu genellikle, simetrinin ayrılma düzlemine dik olarak, kalıplanacak malzemeler için bir yüzey oluşturur. Flanş, kalıp bölümlerinin birbirine kenetlenmesine veya cıvatalanmasına yardımcı olur ve ayrıca vakumlu torbalama işlemleri sırasında bir montaj noktası görevi görür.
Flanş: Civatalı bağlantı elemanını ifade eder.
FLANŞ: İki boruyu veya boru donanım elemanlarını karşılıklı olarak birbirine civata yardımıy - la bağlamada kullanılan çeşitli malzemelerden, değişik çap ve kalınlıklarda imal edilen bağlama elemanlarıdır.
Flare: Baca
FLAŞ : Kalıba dilme hattında eklenen plastik,bu bölüm bitmeden önce geri alınır.
Flaşing (Püskürtme): Basınç altında bulunan ısıtılmış yağın, bir kulede, basıncının düşürülerek aniden buharlaştırılmasıdır.
Fleksikoklaştırma: Akışkan koklaştırmayı, kok gazlaştırma işleminin izlediği bir işlemdir.
Flekso Baskı : Doğrudan yüksek baskı sisteminin bir dalıdır. Baskı kalıbının yüzeyinde yüksekte kalan işli alanlardaki mürekkep almış görüntülerin basınç etkisiyle baskı malzemesinin üzerine geçirilmesi esasına dayanan bir baskı yöntemidir. Kalıbı lastik olan baskı tekniğidir.Flekso baskı yönteminde kullanılan baskı kalıplarının baskı kalıplarının baskı yapan kısımları yüksektedir. Baskı kalıplarının basmayan kısımları ise derindir. Flekso baskı makineleri rotatif oluf bobin kağıt veya plastik folyeler üzerine baskı yapar. Flekso baskı sistemi çoğunlukla ambalaj, etiket ve gazete baskısında kullanılmaktadır.
Flekso baskı kalıpları: Flekso baskıda hazırlanma yöntemine göre ayrılan iki ana kalıp türü vardır. Bunları lastik ve kauçuk kalıplarıdır.
FLEKSO BASKI: Rotatif baskı makinalarında yükseltilmiş plastik ya da kauçuk kalıplarla yapılan baskı tipidir. Bobin kağıt veya plastik folyeler üzerine baskı yapar. Flekso baskı sistemi çoğunlukla ambalaj, etiket ve gazete baskısında kullanılmaktadır. Anilin boya: Taş kömürü eterinden elde edilen organik boyadır. Flekso baskıda kullanılır.
FLEXIBEL HORTUM: Üniversal Esnek Bağlantı Parçası, Drain tank giriş çıkışları ve yangın ayak soğutmalarda bölge dağılımında kullanılan malzemedir.
FLİGRAN: Kağıt içerisinde yer alan ve genelde kağıt yapımında su yoğun iken oluşturulan damga
Flok Noktası: Bir yağ ve freon R-12 karışımından waks yapılı maddelerin ayrılmaya başladığı sıcaklıktır; Freon flok noktası da denir.
FLOR [ Fluorine ] Klora benzer, tepkime yapan gaz.
FLORA [ Flora ] Bir jeolojik dönem ya da yöre ile ilgili bitki yasami.
FLORIDLER [ Fluorides ] Flor içeren bilesikler.
FLORLAMA: Polietilen için solventlere ve nonpolar(kutupsuz) materyallere karşı bariyer özelliklerini geliştiren bir yüzey muamelesidir.
FLOW COMPUTER: (Akış Bilgisa - yarı) Teslim edilen Doğal Gaz akış Miktarını belirlemek üzere Ölçüm Hatlarında techiz edilen ve bu hatlarda tespit edilen basınç, fark basınç, debi, sıcaklık ve Gaz analiz verilerini kullanarak, akış Miktarını belirleyen ekipmanlardır.
FLOW KONTROL VANASI: Akış mik - tarının istenilen debide geçmesini sağlayan vanalardır.
FLOWMETRE: Akış hızını ölçmek için kullanılan araçlara verilen isimdir.
Fludized Bed: Akışkan yatak.
FON PAYI: Gerçek kişi ve kurum - ların, gelir veya kurumlar vergil - erinin %10’u oranında ödedikleri paydır.
Fonksiyonal Polimer: İskelet zincirinde reaktif gruplar içeren polimerlerdir; örneğin, maleik anhidrid graftlanmış poliolefinler gibi.
FORE KAZIK: Bir boru çakarak, içini boşalttıktan sonra, demirlerini koyup beton döküldükçe kılıf borunun çıkartılması yöntemiyle yapılan kazıktır.
FORMA: 4-8-16 vb.sayfalardan oluşan bir kitabın,kataloğun,broşün vb.parçası olacak şekilde en küçük katlanmış baskılı kağıt şeklidir. Matbaacılıkta kullanılan temel hesaplama birimlerinden birisi olup, sekiz ön, sekiz arka olmak üzere 16 sayfadan oluşan bölümüdür. Tabaka kağıdın saat yönünde üç kez katlanması ile elde edilir. Baskı hesabı, 4, 8, 16 ve 32 ...sayfa şeklinde 4'ün katları olarak planlanır. 4 sayfalık planlama çeyrek forma, 8 sayfalık planlama yarım forma ve 16 sayfalık planlama tam forma olarak ifade edilir.
Formasyon Stimulasyonu (Tahrik): Asitlendirme, kırma veya basit kumlama gibi işlemlerle bir rezervuardan daha fazla üretim yapılmasını sağlayan bir tekniklerdir.
FORMAT: Bir sayfanın ya da baskılı malzemenin tipi,boyutu,şekli ve düzeni
Formation: Oluşum, rezervuar.
Forsa: İki kazan arası basınç ayarı.
FORSA: Pedal,kazanlı vb.kesim makinalarında iki kazan arası basınç ayarına denir.
Fosfat Esterleri: Fosfor oksiklorür ve alkoller veya fenollerden sentezle elde edilen bu tip akışkanlar, hem baz stok olarak ve hem de (madeni ve sentetik yağlama yağlarında) aşınma önleyici katkı maddesi olarak kullanılırlar. Isıl kararlılıkları iyidir, akma noktaları –25 ile –5 0C arasındadır. Ancak, viskozite indekslerinin oldukça düşük olması yüksek sıcaklık uygulamalarını sınırlar.
FOSFATLAR [ Phosphates ] Bitkiler için gerekli besin niteligi tasiyan ve insan ve hayvan gidasinin normal bileseni olan fosfor bilesikleri; ayni zamanda lagim suyu ve tarimsal yüzey akislarinda da olusur ve su olusumlarinda ötrofikasyona neden olur.
FOSIL YAKITLAR [ Fosil fuels ] Kömür, petrol, dogal gaz vb. gibi dogal organik yakitlarin tümü. Fosil yakitlar bitki ve hayvan maddesinin milyonlarca yil boyunca toprak altinda ayrismasindan olusur.
FOSİL YAKIT, Jeolojik devirlerde bitki ve hayvan artıklarının sedimantasyon (yataklanma) ve fosilleşmesi (taşlaşma) suretiyle meydana gelen kömür, petrol, yergazı ve turba. Nükleer yakıt ve odun, fosil olmayan yakıttır.
Fosil Yakıtı: Petrol, kömür veya doğal gaz gibi, yer altında doğal yollardan oluşmuş olay organik yakıtlardır.
FOSİL YAKITLAR, Turba, linyit, kömür, ham petrol veya doğal gaz gibi; bitki ve hayvan kalıntılarından oluşan yakıt türü.
FOSİL, Tortul kayaç tabakaları arasında zamanla taş halini almış hayvan ve bitkilerin kavkı, kemik, diş, gövde, yaprak vb. kısımlarıyla bunların her türlü kalıp ve izleri. Jeolojik devirlerde yaşamış olan canlıların öldükten sonra bazı fiziksel ve kimyasal olayların yardımıyla fosil haline geçmelerine de fosilleşme denir. Fosiller genellikle gömülü bulundukları kayaçlarla yaşıttırlar.
FOSİLBİLİM, Paleontoloji. —> Jeoloji.
FOSJEN [ Phosgene] Renksiz, tahris edici gaz.
FOTOJEOLOJİ, Hava fotoğrafları (stereos-kopik) yardımıyla yeryüzünün jeolojik karakterlerinin tespitine ve yeraltı zenginliklerinin belirlenmesi için yapısal, litolojik, jeolojik haritaların ve maden prospeksiyonlarının yapılmasına yarayan jeloji dalı. —> Sekil.
FOTOKIMYASAL DUMAN [ Photochemical smog ] Endüstriyel islemlerden ve otomobil egzis gazlarindan kaynaklanan hidrokarbon ve azit oksitleri emisyonlarinin kirlettigi havada kuvvetli günes isiginin etkisiyle gerçeklesen fotokimyasal tepkimenin olusturdugu duman ya da pus.
Fotopolimer kalıpları: Polimer (plastik) malzemeden fotomekanik usullerle üretilen kalıplara fotopolimer kalıp denir. Bu kalıplar genellikle bükülebilir şekilde yapılmaktadır.
Fotopolimer: Plastik klişe ana maddesi.
FOTOSENTEZ [ Photosynthesis ] Klorofil içeren bitkilerin atmosferdeki karbondioksitten ve sudan, günes isigini enerji kaynagi olarak kullanarak karbonhidrat olusturmasi, serbest kalan oksijenin ise atmosfere birakilmasi süreci.
Fotosentez: Bitkilerin klorofilleri yoluyla karbonhidrat üretim mekanizmasıdır; karbon bitki besini olarak tutulurken O2 ve su buharı havaya verilir.
FOTOVOLTAIK YÖNTEM [ Photovoltaics ] Günüs enerjisi örneginde oldugu gibi, fotosel kullanarak isiktan elektrik üretme yöntemi.
FOYA, Daha parlak bir görünüm kazandırmak için süs taşlarının, özellikle elmasın, altına konan metal varak.
FPC [ Fish protein concentrate ] Konsantre balik proteini.
FPOM [ Fine particulate organic matter ] Ince parçacikli organik madde.
FR Poliizopropen kauçuğu
Fraksiyon: Fraksiyonlu distilasyonda elde edilen porsiyonlardan biridir; sınırlandırılmış bir kaynama aralığı vardır.
FREATIK [ Phreatic ] Yer alti suyuyla ilgili.
FREON [ Freon ] Yaygin biçimde kullanilan klorofluorokarbon.
FSRU: Yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma terminalidir.
Fuel Gaz: Yakıt gazı, Isıtmada kullanılan rafineri gazıdır.
Fuel Oil, Ağır: Kalıntı yakıtlardır; yoğunlukları > 900 kg/l, alevlenme noktaları >50 0C ve 80 0C’deki kinematik viskoziteleri 10 cSt’dan büyüktür.
Fuel Oil, Hafif: Orta distilat yakıtlardır, kolay buharlaşırlar.
Fuel Oil, Orta: Ağır distilat yakıtlar veya distilat/kalıntı yakıt harmanlarıdır.
G
G HATTI: Tank sahasından iskeleye giden gemi yükleme hattıdır.
GABARİ: Yapılacak bir binanın imar planında belirtilmiş azami yüksekliktir.
GAC [ Granular activated carbon ] Taneli aktif karbonu.
Gage (or gauge): Mastar, ölçü, birim, gösterge, ölçü aleti
Gage block: Johnson mastarı
GALVANİK ANOT ÖMRÜ: Anodun belli bir akım şiddetinde akım verebildiği maksimum süredir. Ömür hesabı Faraday Kanununa göre yapılır.
GALVANİK ANOT VERİMİ: 1 Kg anot kütlesinden çekilen akım miktarının teorik olarak verebi - leceği akım miktarına oranıdır. (İlgi: Katodik Koruma)
GALVANİK ANOT: Magnezyum (Mg) ve Çinko (Zn) gibi Demir (Fe)’den daha aktif (elektronegatif) potansi - yel gösteren metal anotlardır. Gal - vanik anot bez torba veya özel kabı içerisinde toprağa gömülür ve pil devresi gibi çalışarak bünyesinde akım üreterek kendisini tüketirken ana çelik yapıyı korur. (İlgi: Katodik Koruma)
Galvanizing: Galvanizleme
GAMMA IŞINI KAYNAĞI: Radyografi için uygun gamma ışını demetini yayan, soy metalden yapılmış ve ince kapsül içine alınmış radyoaktif malzemedir. (İlgi: Radyografik Muayene)
GAMMA RADYASYON [ Gamma radiation ] Çok kisa dalga boyundaki elektromanyetik radyasyon.
GARANTİ MEKTUBU: Bankalar tarafından taahhüt altına giren işletmelerin, bu taahhütlerine ga - ranti olmak üzere vermiş oldukları bir belgedir.
GARP [ Global Atmospheric Research Programme ]
GAS TREATMENT: Rezervuardaki ham doğal gazın bünyesinde bulun - abilecek istenmeyen maddelerden, kondensattan, hidrojen sülfitten ve diğer sıvılardan arındırılması işlemidir.
Gasket ring: Conta bileziği, salmastra bileziği
Gasket: Conta
Gasoline: Benzin
GATE VANA: (Sürgülü vanalar); akışkan geçişini, iki sızdırmazlık halkası arasında, geçiş yönüne dik olarak kayan bir diskle (sürgü ile) kapatıp, açarak görevlerini yerine getirirler. Gate vanaların genellikle tam açık veya tam kapalı olarak çalışmaları tercih edilir. Gate Vanalarda gövde içine monte edilen vidalı mil sayesinde sürgü lineer hareket ettirilerek, vananın açma ve kapama işlemi gerçekleştirilmektedir. Gate Valfler kısma ve debi ayar amaçlı kullanılamazlar. Bu amaçla kullanılmaları halinde açık konumdaki yüksek akış hızı nedeniyle vibrasyona, sürgünün gövde sızdırmazlık yüzeylerine çarpması sonucu kalıcı deformasyonlara neden olur.
Gate: Aralık, kapı
GAYLORD: Bir palete sığabilen çok geniş kolilere verilen isim.( 45Óx 33Óx 51Ó) .Palet boylarına ve müşteri ihtiyaçlarına göre çeşitleri bulunmaktadır.
GAZ AİLESİ: Aynı meme çapı ile brülörde aynı ısıl yükü verecek şekilde gazların sınıflandırılmasıdır. Bu sınıflandırma Wobbe İndeksine göre yapılır ve gazlar dört aileye ayrılmıştır. (İlgi: Wobbe İndeksi)
GAZ AKIŞI: Kullandığımız gaz akışı şu şekilde ifade edilebilir: Hacim (f.i. l / dak); Standardize edilmiş veya Normalleştirilmiş akış (f.i nlpm veya slpm); Veya Gerçek Kütle akışı (gr / dak veya Kg / saat).
GAZ BOŞLUĞU: Bknz… Gözenek
GAZ CİHAZI: Doğal gazı yakmak suretiyle elde edilen enerjiyi insanların faydalanabileceği muhtelif sahalarda muhtelif şekillere dönüştüren fırın, ocak, şofben, soba, kat kaloriferi, buzdolabı, çamaşır makinası gibi aygıtlara gaz cihazı denir.
GAZ DEDEKTÖRÜ: Zehirli veya tutuşma tehlikesi olan gazların şüphe edilen ortamlarda olup olmadığını anlamak konsantrasyonunu ölçmek ve korunma tedbirleri almak amacıyla kullanılan ve farklı birkaç gazı algılayabilen, taşınabilir bir cihazdır.
GAZ DEZENFEKTAN [ Fumigant ] Gazlastirilmis böcek öldürücü. Genellikle yapilarda yada seralarda kullanilir. GCM [ General circulation model ] Genel dolasim modeli.
GAZ GEÇİRGENLİĞİ: Bir gazın bir maddeye nüfuz etme yeteneğidir.Gaz geçişine izin veren maddelere geçirgen denirken,gaz geçişine direnen veya izin vermeyen maddelere gaz bariyer özelliğine sahip denir.
GAZ GÜNÜ: Herhangi bir günde saat 08.00’de başlayıp bir sonraki gün saat 08.00’de sona eren zaman dilimidir.
GAZ HUB: En geniş tanımıyla doğal gaz ‘hub’ı, birden fazla noktadan (tedarikçiden) gelen arzın bir noktada toplanıp yine birden fazla alıcıya dağıtılması yoluyla yapılan ticari faaliyetin merkezidir. Spot piyasa işlemleri için uygun bir ortam oluşturan hublar, daha fazla alıcının görece ucuz arz kaynaklarına ulaşımını sağlarken, satıcılara da doğalgaz için anlık en uygun fiyatı sunan alıcılara ulaşma imkânı tanıyan temel piyasa birimidir.
Gaz İnjeksiyon Kuyusu: Basıncı artırmak veya mevcut basıncı devam ettirmek amacıyla içine gaz injeksiyonu yapılmış petrol kuyusudur.
Gaz İnjeksiyonu: Bir rezervuara, içerdiği gazla sürdürülen orijinal basıncını koruması için ilave gaz injeksiyonunu tanımlar. Rezervuara, diğer bir kuyudan doğal gaz veya CO2 injekte edilir. İki tip gaz injeksiyonu vardır: (1) petrolle karışmayan gazların injeksiyonu; bunlar, doğal gaz, azot, ve flue gazdır, (2) petrolle doğrudan veya basınç altında karışan gazlar; bunlar, propan, diğer hafif hidrokarbonlarla zenginleştirilmiş metan, yüksek basınç altında metan ve yüksek basınçlı karbon dioksittir. Çoğu zaman her gaz injeksiyonundan sonra su injeksiyonu da yapılır.
Gaz İticiliği (Gas Drive): Bir rezervuarda sıkışmış gazın genleşmesiyle oluşan enerji hampetrolün kuyuya akmasını sağlar.
GAZ KOLLEKTÖRÜ: Birden fazla ve birbirinden ayrı brülörlere ait gaz hatlarının bağlandığı daha büyük çaplı borudan imal edilmiş elemandır. Kollektörün hacmi; brülör kapasitesine ve kollektör öncesindeki servis regülatörünün 1. Gaz ailesi: 6,6- 8,7 kWh/m³ (Havagazı) 2. Gaz ailesi: 11,4-16,1 kWh/m³ (Doğal Gaz) 3. Gaz ailesi: 21,5-25,7 kWh/m³ (LPG) 4. Gaz ailesi: 8,7-11,0 kWh/m³ (Biyogaz) cevap verme süresine ( respons time) bağlıdır.
GAZ KOMPRESÖRÜ: Gaz hacminin düşürülmesi ile gazın basıncını artıran ve gazı çıkış tarafından başka bir yere aktarılmasını sağlayan sistemdir.
GAZ KROMATOGRAF [ GC = Gas chromatograph ] Bir gaz veya sivi karisimin içindeki maddelerin ( gazlarin veya uçucu sivilarin ) oranlarini belirleyebilen analiz cihazi.
GAZ KULLANIM EŞİĞİ: Ana çıkış noktası ve tali çıkış noktasında çekilmesi öngörülen günlük minimum doğal gaz miktarıdır.
GAZ KUYUSU: Doğal gazı yeryüzüne çıkarmak amacıyla açılan sondaj kuyusudur.
GAZ METAL ARK KAYNAĞI: Eriyen tipte kangal (makara) halindeki tel elektrot ile ana metal arasında oluşturulan arkın ısısıyla kaynak işlemi yapılan otomatik / yarı otomatik bir metottur. Ark bölgesine kaynak işlemi süresince arkı havanın tesirinden korumak amacıyla koruyucu gaz gönderilir. Gazın cinsine göre MIG veya MAG ismi verilir. Gaz altı ark kaynağı, erimeyen tip elektrotla yapıldığında TIG veya Plazma ismi verilir. Çeliklerin ve demir dışı metallerin kaynağında yaygın olarak kullanılır.
GAZ MODÜLÜ: Bir cihazın wobbe sayısı farklı başka bir gaz ile çalışabilir hale dönüştürülmesinde, ısı girdi paritesi ve primer hava sürüklenmesinin doğru değerini elde etmek için, cihazın daha önce çalıştığı gazla aynı olması gereken orandır.
Gaz Oil: Kaynama aralığı 350-750 0F olan, genellikle dizel yakıtı, gaz yağı, ısıtma yağı ve hafif fuel oil içeren orta-distilat petrol ürünüdür.
GAZ SIVILAŞTIRMA: Doğal gazın -162 °C ‘ye kadar soğutulup 600 faktör kadar hacimsel küçültme sağlayan basınç altında sıvılaştırılmasıdır ki kısaltılmış gösterilişi SDG’dir. Elde edilen SDG özel olarak dizayn edilen tanker gemilerle istenilen bölgeye taşınabilir ve/ veya tanklarda depolanabilir.
GAZ SIZINTI SINIFI: Doğal gaz boru hatları ve ekipmanlarındaki sızıntıların çevrede sebep olabileceği tehlike sınırlarına göre yapılan itibari ayrımdır. (İlgi: Birinci Sınıf Sızıntı, İkinci Sınıf Sızıntı, Üçüncü Sınıf Sızıntı)
GAZ SOĞUTUCU: Kompresör çıkışındaki sıcaklığı yükselen doğal gazın sıcaklığının istenen dereceye indiren sistemdir.
Gaz Şapkası (Gas Cap): Gaz ve petrolün birarada bulunduğu bir rezervuarda petrol alanının üstündeki serbest-gaz fazıdır.
Gaz Şapkası İticiliği: Bir rezervuardan ürün alınırken gaz şapkasının genleşmesiyle oluşan doğal enerji iticiliğidir; hacmi artan gaz şapkası petrolü kuyuya basar.
GAZ ŞİRKETİ: Gaz boru hattını ve donanımını işleten ve arızasını gidermekten sorumlu olan şahıs, firma, halka açık şirket veya başka bir kuruluştur.
GAZ TASFİYE İŞLEMİ: Doğal gazın son kullanıcıya gönderilmeden önce, petrolden ayrıştırılması istenmeyen maddelerden ve diğer likit 2 63 gazlardan arındırılması işlemidir.
GAZ TESLİM NOKTASI REGÜLATÖRÜ: Gaz teslim noktasında tesis edilen ve ana dağıtım hattındaki basıncın gerek duyulan basınca düşürülmesi amacı ile tesis edilen regülatörlerdir.
GAZ TESLİM NOKTASI: Müşteriye gaz arzının sağlanacağı, Servis Kutusu veya Basınç Düşürme ve Ölçüm İstasyonudur.
GAZ TÜRBİNİ: Kompresör paketinin bir parçası olup, gaz kompresörünü tahrik eden ekipmandır. Yanma ile açığa çıkan ısı enerjisini mekanik enerjiye çevirir.
GAZ YAKIT: Doğal gaz, sıvılaştırılmış petrol gazı, kok gazı veya rafineri gaz gibi boru hatları ile dağıtımı yapılabilen gaz halindeki yakıtlardır.
GAZ YAKITIN ÖZGÜL HACMİ: Bir kilogram kütledeki gazın sahip olduğu hacimdir.
GAZ YILI: 1 Ocak günü saat 08.00’de başlayıp bir sonraki 1 Ocak günü saat 08.00’de sona eren dönemdir.
Gazlaştırma: Katı veya sıvı bir yakıttan gaz yakıt elde edilmesidir; örneğin, Biyokütle termokimyasal bir dönüşümle gaz yakıta dönüştürülür.
Gazyağı: Uçuculuğu benzin ve gaz oil arasında olan rafine edilmiş bir petrol distilatı ara ürünüdür. Distilasyon aralığı genellikle 150 0C ve 260 0C arasındadır; aydınlatmada, ısıtmada, bazı iç-yanmalı motorlarda yakıt olarak ve uçak yakıtı elde edilmesinde kullanılır.
Gear train: Dişli düzeni; birbirine geçmiş müteaddit dişli tertibatı
Gear: Dişli
Gear-cutting machine: çarklara diş açma makinesi
GECEYARISI ÇÖP DÖKME [ Midnight dumping ] Gizli, yasa disi çöp dökme.
GECİKME AÇMA KAPAMA ZAMANLAYICISI: Önceden ayarlanmış zaman aralıkları sonunda devreyi kapaması ve daha sonra açması için tasarımlanmış kontrol cihazıdır.
GECİKME FAİZİ: İkmalen, resen veya idarece tarhiyatlarda verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle gecikme karşılığında hesaplanan faizdir.
GEÇİCİ İHRACAT: İşlenmesi için işçilik görmesi, ambalajlanması gibi nedenlerle bir malın yurt dışına geçici olarak gönderilmesi işlemidir.
GEÇİCİ İTHALAT REJİMİ: Türkiye gümrük bölgesi içinde kullanılması ve bu kullanımı sırasındaki olağan yıpranma dışında, herhangi bir değişikliğe uğramaksızın yeniden ihracına olanak sağlayan hükümlerin uygulandığı rejimdir.
GEÇİCİ TEMİNAT MEKTUBU: 1 (bir) yıl süreli STS (Standart Taşıma Sözleşmesi) imzalamak üzere Gaz Yılı öncesinde kapasite rezervasyon talebinde bulunacak veya Gaz Yılı içinde atıl kapasiteler için ilk defa rezervasyon talebinde bulunacak Taşıtanların, başvuru ile birlikte Taşıyıcıya sunmakla yükümlü oldukları ve bir örneği EBT (Elektronik Bülten Tablosu) ve Taşıyıcının web sitesinde yayımlanan teminat mektubudur.
GEÇİCİ VERGİ: Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, cari vergilendirme döneminin gelir ve kurumlar vergilerinden mahsup edilmek üzere ödedikleri vergidir.
Geçirgenlik (Permeabilite): Geçirgenlik, bir akışkanın (sıvı veya gaz) kaya dokusu içinden akabilme özelliğini tanımlar. Akışkan, bir kaya tabakasından kolaylıkla geçiyorsa bu tabakanın geçirgenliği yüksektir. Eğer tabaka, akışkanın geçmesine izin vermiyor ve bloke ediyorsa, “sızdırmaz” denir; bu tip tabakalar “tuzak” olarak tanımlanır. Geçirgenlik Darcy formülüne göre aşağıdaki eşitlikle verilir.
Geçirgenlik: Fiziksel veya kimyasal olarak etkilenmeyen bir tutucu ortam içinden, katı, sıvı, gaz veya buhar geçişi veya yayılmasıdır.
Geçirimsiz (Impermeable) Kayaç: Gözenek yapısı akışkanların rahatça geçişine izin vermeyen kayaçlardır.
GEÇİŞ HAKKI: Gaz boru hatlarının geçtiği güzergâhta bulunan özel veya tüzel kişilere ait arazilerin bedeli karşılığı veya bedelsiz olarak kullanım hakkıdır.
Geçiş Sıcaklığı: Bir malzemenin özelliklerinin değiştiği sıcaklıktır. Malzeme cinsine bağlı olarak, geçiş değişimi tersine olabilir.
GEÇMELİ TİP PE BAĞLANTI: Geçmeli tip bağlantı elemanının yuvasına erkek ısıtma soketi, birleştirilecek boru ucuna da dişi yuvalı ısıtma elemanı takılarak, PE malzemenin ergime oluşumuna kadar ısıtılıp ısıtma elemanlarının çıkarılıp derhal boru ucunun geçmeli elemana itilerek sokulması sonucu meydana gelen birleştirme şeklidir. Bu birleştirme metodunda en önemli husus; birleştirmenin çabuk yapılması ve birleştirme esnasında sadece eksenel yönde hareket edilmesidir. (döndürerek sokulma işlemi yapılmaz)
Geliştirilmemiş Rezervler (Undeveloped Reserves): Geliştirilmemiş rezervler üretim yapılabilmesi için önemli miktarda harcama yapmayı gerektiren rezervlerdir. Yeni kuyular açılmasını veya mevcut kuyuların derinleştirilerek farklı rezervuarlara ulaşılması veya benzeri çalışmaları gerektirir.
Geliştirilmiş Rezervler ( Developed Reserves): Geliştirilmiş rezervler mevcut kuyulardan ve tesislerden üretim yapılacağı ümit edilen rezervlerdir; geliştirilmiş üretim rezervleri ve geliştirilmiş üretim-yapılmayan rezervler olarak iki sınıfa ayrılır.
Geliştirilmiş Üretim Rezervleri: Halen üretim yapılan rezervlerdir.
Geliştirilmiş Üretim Yapılmayan rezervler: Ya henüz üretim yapılmayan veya önceden üretim yapılmış fakat halen üretimde kullanılmayan rezervlerdir.
Geliştirme (Development) Kuyusu: 1. İki veya daha fazla üretim kuyusu arasında açılan özel bir kuyudur. 2. Petrol ürününü optimize etmek amacıyla bir üretim havuzunda veya yakınında açılan bir kuyudur, 3. Rezervuardaki hidrokarbonları çıkarmak için açılan bir kuyudur.
GEMS [ Global Environmental Monitoring System ] Global Çevre Izleme Sistemi.
GENİŞ AĞIZ: Geniş bitiş açıklığı bulunan veya kapasitesine göre geniş bitiş boyutları olan kaplar.
GENLEŞME KABI: Kapalı bir su sisteminde, sistem ısıtıldığında meydana gelecek genleşmeyi karşılayan ve su ile teması bir diyaframla ayrılmış, içerisinde bir miktar hava veya soy gaz bulunan kaptır.
GERÇEK AZAMİ İŞLETME BASINCI: Normal yıllık işletme süresince mevcut gaz boru hattındaki azami işletme basıncıdır.
GERÇEK VERGİ YÜKÜ: Kişi açısından; verginin, kişisel gelir ve refahı üzerindeki etkisi, ekonomi açısından; vergi artışının, milli gelir ve toplum refahına getirdiği katkıdır.
Gerdirilmiş (Expanded) Polimer: Hücreli (cellular) polimerler için kullanılan alternatif bir tanımdır; sıcak polimer eriyiği bir gazla karıştırılır, gaz genleşir, sonra karışım soğutularak gazın katı polimer içinde kabarcıklar halinde hapsolması sağlanır. Gaz, sıcak eriyiğe ya basınç altında injekte edilir, veya kimyasal dekompozisyonla sağlanır.
Geri Akış (Reflux): Distilatın, fraksiyonlama kolonuna geri dönen kısmıdır; istenilen fraksiyonların daha saf olarak elde edilmesine olanak verir.
GERİ KAZANILMIŞ PLASTİK: İşlemcinin kendi imalatında kalıplama,ekstruzyon gibi işlemlerden geçerek oluşan ve daha sonra tekrar kullanım veya geri dönüşüm için depolanan bir termoplastik
GERİ ÜRETİM BEDELİ: Depodaki doğal gazın geri üretim yoluyla sunulan miktarı üzerinden alınacak bedeldir.
GERİ ÜRETİM DÖNEMİ: 1 Kasım – 24 Mart Günleri arasındaki dönemdir.
GERİ ÜRETİM HAZIRLIK DÖNEMİ: 17 Ekim – 31 Ekim Günleri arasındaki dönemdir.
Gerilim Korozyonu: Korozif bir ortamda, gerilim altındaki bölgelerin, gerilim altında olmaması halinde korozyona uğramayacağı halde, korozyona uğraması halidir.
Gerilim Yoğunlaşması: Makromekanik bir düzeyde, uygulanan gerilimin, çentik, boşluk, delik v.s bölgelerinde yoğunlaşmasıdır.
Gerilim: Bir gövdenin şekilsel veya hacimsel değişimlere direnç göstermesini sağlayan iç kuvvettir. Birim alan başına kuvvet olarak ifade edilmektedir.
Gerilim-Gerilme Eğrisi: Yük ve deformasyonu, gerilim ve gerilmeye çevirerek yapılan simultene okumalar, bir koordinat sistemine kaydedildiğinde, gerilim-gerilme diagramı elde edilir.
Gerilme Ölçme Aygıtı: Elektriksel dayanımdaki değişim esas alınarak yük altındaki bir malzeme üzerindeki gerilmeyi ölçen aygıttır.
Gerilme: Gerilimin neden olduğu elastik deformasyondur. Verilen bir yönde, birim uzunluk başına, uzunluktaki değişim, yüzde veya mm/mm olarak ifade edilmektedir.
GEZEREV [ Mobile home ] Su ve elektrigi bulunan, iç imde yasamaya mahsus karavan.
GF (35): Glass-fibre reinforced (35 %)
GIDA KATKI MADDELERI [ Food additives ] Gida maddelerine dayaniklilik, çekicilik, kivami tat yada hazirlama kolayligi saglamak için, hazirlanmalari yada islenmeleri sirasinda özellikle katilan maddeler.
GIRDAP [ Eddy ] Havanin ve su akimlarinda türbülansin neden oldugu her türlü boyutta anafor hareketi.
GIRDAP YAYILMASI [ Eddy diffusion ] Çalkantili ( turbulant ) bir akis rejiminde bulunan yabanci maddelerin moleküler difüzyona kiyasla çok daha büyük bulutlarda yayilimi.
GIRDI [ Input ] Girdi, kirlilik baglaminda, bir ortamda bulunan ve çevre için zararli kirleticiler içeren her tür gaz yada sivi atiklari ifade eder.
GIT: Gas assisted injection technology (injection moulding technology)
GIZLI YAGIS [ Occult precipitation ] Potansiyel bir kirlilik nedeni olusturan ve agaçlarla bitkileri etkileyen, yagmur disindaki nem durumu.
Gips (Gipsum): Çok kullanılan bir sülfat mineralidir; bileşimi az çok değişebilir; CaSO4 2H2O (96-98%), CaSO4 (1.4-2.0%), H2O (20.3-20.5%)
Girder: Kiriş, payanda, putrel, kuşak
GİRİŞ NOKTASI: Doğal gazın bağlanan sistemden İletim Şebekesine girdiği ve Taşıyıcıya teslim edildiği noktadır.
GİYOTİN (BIÇAK): Kağıt tabakalarının küçük ebatlara bölünmesinde ya da ciltlenmiş formaların ağızlarından traş alınmasında kullanılan; günümüzde çoğu elektronik kumanda sistemli kesim makinaları.
GLOB VANA (BASKILI VANA): Boru hatlarında açma kapama görevini, daire şeklindeki gaz akış ağzını tapa şeklindeki klapenin eksenel hareketi (baskı kuvveti) vasıtası ile sağlayan vanadır. Bu tür vanalar ayar vanası olarak kullanılabilir.
Global Atmosfer Arastirmasi Programi.
GOFRE: Bir görüntüyü kağıt üzerinde kabartma işlemine denir. Gofre uygulanacak yazı,imaj v.s. klişe denilen metal levha üzerine aktarılması ve bunun pedal,kazanlı,maşalı gibi (tipo baskı makinaları) makinalarda belli bir basınç uygulanarak yapılır.
Goggles: Kaynakçı gözlüğü
GOR [ Gas/oil ratio ] Gaz/yag orani. GÖLET [ Pond ] Genellikle gölden küçük ve havuzdan büyük, dogal yada yapay olarak yapilmis su olusumu.
Göç (Migrasyon): Hidrokarbonlar (petrol ve gaz), organik kaynaklarının çökeldiği konumlarda değil başka değişik yerlerde bulunurlar; yani hareketlidirler. Hidrokarbonların bu hareketine göç denilmektedir; izledikleri yol da göç yolu olarak tanımlanır.
GÖLGE: Radyasyon kaynağı boyutlarının sonlu olmasından dolayı radyografik görüntünün kenarlarında oluşan bulanıklıktır. (İlgi: Radyografik Muayene)
GÖLGELENME: Bir tabakanın önündeki görüntülrtin arkasında da oluşması.Mekanik ya da kimyasal olabilir.Yarattığı sarılaşma nedeniyle kimyasal olanına kontak sarılaşma (Contact Yellowing) da denir.
GÖLGELİ TRAM: Nokta etrafında bazen oluşan hafif ve dağınık gölge.İstenen bir durum değildir.Genelde keskinliği az olan yumuşak tramlarda oluşur.
Gömme: Plastik kalıplama sırasında, plastik malzemenin içinde muntazam biçimde gömülü durumda yer alan metal parçadır.
GÖMÜLÜ VANA: Çelik veya PE hatlarda gaz akışını yönlendirmek amacı ile kullanılan ve münferid - en toprak altında gömülü olarak bulunan uzatma kolu vasıtası ile yerüstünden kumanda edilebilen vanadır.
GÖRÜNTÜ KALİTESİ: Film üzerinde elde edilebilen detay derecesini belirten radyografik görüntü özelliğidir. (İlgi: Radyografik Muayene)
GÖSTERİM: Ultrasonik bilginin yorumlanması için genellikle katot ışınları tüpü (CRT) üzerinde verilen görüntü şeklidir. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
GÖVDE: Kabın ana kısmı,genellikle iki tarafı da barındıran en geniş parçası.Şişelerde boyun dışında kalan şişenin ana kısmıdır.
Gözenek (Pore): Gözenekler, sedimenter kayaçlardaki tanecikler arasındaki boşluklardır.
GÖZENEK: Kaynak işlemi esnasın - da kaynak metali içinde oluşan boşluklardır. Bu tür kaynak hatası genellikle rutubetli bazik elektrot kullanımı, uzun ark boyu ile çalışıl - ması gibi nedenlerle oluşur.
Gözeneklilik: Katı bir madde içinde vakum, gaz, hava boşluklarının oluşması durumudur. Genellikle boşluk hacminin, toplam hacime oranı olarak ifade edilir.
GÖZLE MUAYENE: Tahribatsız muayene metotlarından biridir. Herhangi bir malzeme veya kaynak dikişinin cüruf, yağ, boya, kir gibi unsurlardan temizlenip sadece gözle kontrol edilmesidir. Bu kon - trollerde gerek görülmesi halinde büyüteç, mikroskop gibi aletler kullanılabilir.
Grafit Elyafı: Bir taşıyıcı üzerinde oksidasyon, karbonizasyon ve grafitleşme ile üretilen bir elyaftır.
Grain size: Tane büyüklüğü
Grain: Tane
Graphite: Grafit; saf ve yumuşak karbon
GRAS [ Generally recognized as safe ] Genellikle emniyetli kabul edilen.
Gravimetre: Yeryüzünün gravitasyonal alanlarındaki çok zayıf ve anlaşılması güç değişiklikler de yeraltındaki yapılarla ilgili bilgiler verir; bu değişikler gravitemetre denilen hassas enstrümanlarla ölçülür.
Gravite Yoğunlu / Spesipik : Yoğunluk, 23 derecede birim malzemenin kütlesidir, specific gravity ise, 23 deredece belli kütledeki malzeme hacminin aynı sıcaklıkta ve aynı hacimdeki su yoğunluğuna olan oranıdır. Yoğunluk=specific gravity x 0.99756 , kullanılan relative
GRAVİTE: Petrolün yoğunluk değeri “gravite” ile ölçülür.
Gravite: Herhangi bir maddenin ağırlığı nedeniyle yeryüzünün merkezine doğru çekilmesidir. Yer yüzeyinin gravitesi hemen hemen sabit olasına rağmen yüzeye yakın yüksek yoğunluklu kayaçların bulunduğu alanlarda biraz artar.
Gravity sintering: Ağdırmalı külçeleme
Gray cast iron: Kır dökme demir
Grease gun: Gres pompası
Grease: Gres yağı
Greenhouse: Sera
Gres: Bir akışkan yağla (genellikle petrol esaslı) yağda dağıtılmış bir kalınlaştırıcının (genellikle bir sabun) karışımıdır.
GRI ALAN [ Gery area ] Afet alani; ortalam alan-ekonomik açidan gelismesi bazi yörelerden daha hizli, bazilarinda daha düsük seyreden ara alan.
GRİ BALANS: Cyan(Mavi), Sarı(Yellow) ve Magenta(Kırmızı) tramlarının doru bir şekilde basılarak oluşturdukları nötr gri.
GRİ BİLEŞEN DEĞİŞİMİ (GCR): Renk ayrımı esnasında Cyan,Yellow ve magenta içerisindeki gri tonların siyahın tramı ile değiştirilmesi.
GRİ SKALA: Film ve kontak kameralarda kalibrasyon için kullanılan siyahtan beyaza giden basamaklı gri tram skalası.
Grimmer Analiz: Bir örnekteki spesifik polinükleer aromatik bileşiklerin konsantrasyonunu tayin eden standart analiz metodudur.
Grinding machine: Taşlama tezgahı
Grinding wheel dresser: Zımpara taşı düzelticisi
Grinding wheel: Zımpara taşı, taşlama taşı
Grinding: Taşlama
Grindstone: Bileyi taşı
Grit: Maden talaşı, maden kırıntısı; iri taneli kum
Group technology: Grup teknolojisi
GROYN [ Groyne ] Kum hareketlerini önlemek, kum kaybini asgariye indirmek ve belli bir kumsal kesimini korumak için kiyiya dik olarak insa edilen mendirek.
GRP (GLASS REINFORCED PIPE) : Güçlendirilmiş camdan elde edilmiş bir boru çeşididir.
Grub screw: Yarık başlı makine vidası, saplama vidası
GRUP [ Cohort ] Ortak bir istatistik nitelige sahip bireylerden olusan bir grubu belirtmek için kullanilan demografik terim.
GRUP DAVASI [ Class action ] Vatandas davasi diye de adlandirilir. Ortak çikarlara sahip bir grubun temsilcisi olarak birden fazla kisinin dav açmalari yada haklarinda dava açilmasi durumu. Genellikle çevre ile ilgili davalarda kullanilir.
GRUP YASAMLILIK YÖNTEMI [ Cohort survival method ] Yas ve cinsiyete göre ayrilmis nüfus gruplarinin,ölümlülük, dogurganlik ve göç olasiliklari gözönüne alinarak gelecekteki bir tarih itibariyle yaslanmasini inceleyen nüfus projeksiyonu yöntemi.
Guerin process: Gürin yöntemi, Lastikle şekillendirme
Gum: Yakıt sistemi veya motor aksamında toplanan oksitlenmiş yakıt birikintileridir.
Gun drill: Namlu matkabı
GÜBRELER [ Fertilizers ] Ekinlerin büyümesini saglamak için topraga eklenen maddeler. Dogal inorganik gübreler hayvan gübresi, kompost ve talas içerir; inorganik gübreler ise ezilmis kireçtasi,alçitasi,kükürt ve kaya fosfati içerir. Bunun yani sira sentetik olarak üretilen büyük miktarlarda azot, potasyum, fosfor ve sülfür bilesikleri kullanilir.
Güç: Yapılan işin veya kullanılan enerjinin hızıdır. Güç birimleri çeşitlidir; watt (1 Jul/ saniye), beygir gücü (33000 foot pound/dakika, veya 745.7 watt), v.s.
GÜN (SİSTEM GÜNÜ): Kısaca G tabiri, herhangi bir günde saat 08.00’de başlayıp bir sonraki gün saat 08.00’de sona eren zaman dilimidir.
Güneş Enerjisi: Güneşin yayınladığı elektromagnetik radyasyon termal yollarla veya yüksek sıcaklık kollektörlerle (güneş ışınlarını yakalayan ve ısıya dönüştüren solar paneller, kutular veya odalar) kullanılabilir enerji şekillerine dönüştürülür. Termal proseslerde güneş enerjisi konsantre edilerek sudan buhar elde edilmesinde, buhar da elektrik üretiminde kullanılır. Fotovoltaik proseste solar radyasyon doğrudan elektrik enerjisine dönüştürülür. Solar enerji genellikle ısı olarak yakalanır, dolayısıyla ısıtma amaçlı kullanımı çok yaygındır.
GÜNLÜK ÇEKİŞ: Bir çıkış noktasın - da taşıtan tarafından bir gün içinde çekilen ve ŞİD’e göre tespit edilen doğal gaz miktarıdır.
GÜNLÜK DEPOLAMA: Boru hat - larında veya depolama tanklarında kısa dönem için veya pik durumlar için depolanan gaz anlamına gelir ki mevsimlik ihtiyacı karşılamada da kullanılır.
GÜNLÜK GİRİŞ: Bir giriş noktasın - da taşıtan tarafından bir gün içinde girişi yapılan ve ŞİD’e göre tespit edilen doğal gaz miktarıdır.
GÜNLÜK GÖNDERİLEN AVERAJ: Belirlenmiş bir zaman sürecinde verilen gazın toplam hacminin bu zaman sürecindeki toplam gün sayısına bölümüdür.
GÜNLÜK MUKAVELE MİKTARI: İm - zalanan bir mukavele çerçevesinde verilmesi gereken günlük averaj gaz miktarıdır.
GÜNLÜK ÖRTÜ [ Daily cover ] Dökülen kati atigi örtmek üzere bir günde serpilmesi gereken toprak.
GÜNLÜK PİK: İmzalanan mukavele ile belirlenen bir süreç (genellikle bir yıl) içerisindeki herhangi bir günde verilen maksimum gaz miktarıdır.
GÜRÜLTÜ KIRLILIGI [ Noise pollution ] Insanlar üzerinde olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler. Gürültü kirliliginin baslica kaynaklari arsinda uçaklarin çalismasi, yol trafigi, insaat ve agir donanim bulunmaktadir.
GÜRÜLTÜ VE SAYI INDEKSI [ Noise and number index ] Ingiltere'de Heathrow hava limani yöresinde yapilan bir arastirmaya dayanilarak gelistirilen, uçak gürültüsünden kaynaklanan rahatsizligin ölçülmesine yönelik indeks.
GÜZERGÂH: Boru hattı yapım işleminden önce; hattın geçeceği ülke, şehir, bölge, semt, cadde veya sokağın belirlenmesidir. Güzergâhın, en ekonomik ve en güvenli bir hattan geçmesine özen göstermek gerekir. Şehir içi dağıtım şebekelerinde güzergâh belirlendikten sonra ve kanal açıl - madan önce gerektiğinde altyapının durumunu tespit etmek amacıyla yol boyunca belirli mesafelerde deneme (inceleme) çukurları açılmalıdır.
GW [ Gross weight ] Brüt agirlik.
H
Hacim Faktörü: Plastik malzeme hacminin, bitirilmiş parçanın hacmine olan oranına denir.
Hacim Oranı: Bileşen hacminin, tüm karışım hacmine oranıdır.
Hacimsel direnç: Malzeme hacmine bağlı olarak uygulanan potansiyel enerji farkıdır
Hacksaw blade: El testere bıçağı
Hacksaw machine: Kollu testere makinesi
Hafif Fraksiyonlar: Petrol rafinasyonu sırasında bir fraksiyon kolonunun üst kısımlarından çıkan düşük molekül ağırlıklı ve düşük kaynama noktalı fraksiyondur.
HALIÇ [ Estuary ] Gel-git olayindan etkilenen genis irmak agzi.
HAM DOĞAL GAZ: Bünyesinde; su, azot, karbondioksit, hidrojen sülfit gazı ve helyum gibi çeşitli kirlilikler ve istenmeyen maddeler bulunan doğal gazdır. Gaz, kullanıcıya gönderilmeden önce bütün bu kirliliklerden arındırılmalıdır.
HAM PETROL: Yer altından sıvı hal - de çıkartılabilen hidrokarbonlardır.
HAM YAPI: Şişirme kalıplama işleminde kullanılır. kalın test tüpüne benzer şekle sokulmuş, boyun dişlilerine sahip ısıyla yumuşatılmış polimer (PET gibi) .Tüp, istenilen şişe veya kavanoz şeklini yaratmak için Şişirme kalıbının içindeyken, daha sonra ısıtılmış ve şişirilmiştir.
Hammadde (Feedstok): Bir proses ünitesine besleme (şarj) yapılmak için stoklanan madde.
Hammadde: Jelkot, reçine ve elyaf gibi kompozit ürünlerin esasını oluşturan ana malzemeleri ifade eder.
Hammer: Çekiç
Hampetrol Eşdeğeri: Gaz hacimlerinin petrol eşdeğeri olarak tanımlanmasıdır; yakıtın ısı içeriği veya kalorifik değerine dayanan bir hesaplamadır.
Hampetrol Koku: % 5-30 uçucu madde içerir.
Hampetrol, Acı (Sour): ~%1’den fazla serbest sülfür veya sülfür bileşikleri içeren hampetrol.
Hampetrol, Ağır: Fazla miktarlarda ağır hidrokarbonlar içeren spesifik gravitesi yüksek, API gravitesi düşük hampetroldür.
Hampetrol, Aromatik: Yüksek aromatik hidrokarbonlar içeren hampetroldür.
Hampetrol, Hafif Parafinik: Nispeten düşük miktarda mum içeren hampetroldür.
Hampetrol, Hafif: API gravitesi >33 olan hampetroldür; oda sıcaklığında akışkandır.
Hampetrol, Karışık: Özellikleri, parafinik ve naftenik hampetrollerin arasında olan hampetroldür.
Hampetrol, Kısmen İşlenmiş: Hampetrolün uçucu bileşenlerinin büyük bir kısmının uzaklaştırılmasından sonra kalan kalıntı bir üründür.
Hampetrol, Naftenik ve Asfaltik: Kalıntısında yüksek miktarda asfalt, eser miktarda mum içeren hampetroldür.
Hampetrol, Orta: Yoğunluğu hafif ve ağır hampetrol arasında olan hampetroldür.
Hampetrol, Parafinik: Kalıntısında yüksek miktarda mum, düşük miktarda asfalt içeren hampetroldür.
Hampetrol, Sentetik: Kumlardan elde edilen bitümün işlenmesiyle elde edilen, hampetrole benzer hidrokarbonlar karışımıdır.
Hampetrol, Tatlı (Sweet): Sülfür içermeyen veya çok az sülfürlü hampetrollerdir.
Hampetrol: Rafine edilmemiş sıvı yağ veya petroldür ve doğal olarak oluşan hidrokarbonlar karışımıdır; genellikle az miktarlarda hidrokarbonların sülfür, nitrojen ve oksijenli türevleri ile eser miktarlarda metaller içerir.
HAMUR KAĞIT: Kil ile kaplanmamış kağıt. Fotokopi kağıdı, defter, bloknot v.s. yapımında kullanır.Çoğunlukla matbaacılıkta 1.Hamur ile adlandırılır.
Hand milling machine: El freze tezgahı
Hardenability: Sertleşebilme
Hardness: Sertlik
Hareket Verici: Katalizör ile reaksiyona girerek polimerizasyon reaksiyonunu başlatan, katalizöre ilave edilmesinden itibaren sertleşmeyi çabuklaştıran malzemeyi ifade eder.
HAREKETLI KAYNAK [ Mobile source ] Otomobil, motosiklet, uçak, gemi gibi hareket halindeki hava kirliligi olusturucular.
Hareketli Yatak (Moving Bed): Hidrokarbon karışımı, ağırlığıyla yukarıdan aşağıya doğru inen yataklar şeklindeki katalizörle karşılaşır.
HARITA ÇAKISTIRMA TEKNIGI [ Map overlay rechnique ] Potansiyel deprem tehlikesi ve toprak geçirgenligi gibi etkenlerin saptanmasi da dahil, toprak kullanimi planlamasinda kullanilan mekansal verilerin sentezi yöntemi.
HARMAN: Formaların sırasıyla bir araya getirimesine denir.Formaların cilt öncesi kitap birimi haline getirilmek üzere sırayla yan yana veya iç içe dizilmesi. Bazı durumlarda tabaka harmanı yapılması da gerekebilir. Tabaka harmanı için yatay ve kule tipi harman makineleri üretilmiştir.
Harmanlama (Blending, Karıştırma): Harmanlama; farklı özelliklerdeki iki veya daha fazla petrol ürününün karıştırılarak istenilen karakteristiklerde yeni bir ürün elde etme prosesidir.
HARMANLAMA ÜNİTESİ: Basınç düşürme ve ölçme istasyonlarında, basınç düşürme işleminden önce ısıtılan gazın sıcaklık değerinin ayarlanması amacıyla gerektiği durumlarda soğuk gazla orantılı şekilde karıştırıldığı cihazdır.
Hasarsız İnceleme (NDI): Bir malzemenin özelliklerini ve yapısını değiştirmeksizin, ultrasonik veya radyografik yoklamalarla malzemenin niteliklerinin veya kalitesinin belirlenmesi için bir prosedür ya da prosestir.
Hasarsız Test (NDT): NDI ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.
HASTALIK HIZI [ Morbidity rate ] Belli bir dönemde, belli bir alandaki belli bir nüfus açisindan, belirli bir hastaligin beher 1.000 yada 100.000 kisi basina gerçeklesme orani.
HASTALIK YAPICI [ Pathogen ] Hastalik olusturan herhangi bir etki maddesi; genellikle bu terim, hastaliga yol açan canli bir organizmayi anlatmakla sinirli tutulmaktadir.
Haşıl (Size): Elyafın niteliklerini kontrol altında tutmak, üretim ve işleme proseslerine yardımcı olmak, ürünün şekillenmesi sırasında yüzeyi korumak için, elyaf veya ipliğe uygulanan jelatin, yağ, vaks, nişasta ve diğer bileşenleri kapsayan girdilerdir.
HAT İŞARETİ: Doğal gaz boru hatlarının geçtiği yerleri belirlemek amacıyla, hat güzergâhı üzerine yerleştirilen plaka veya direk şeklindeki işaret levhalarıdır. (İlgi: Röperleme)
HAT VANASI: Boru hatları üzerine belirli aralıklarla yerleştirilmiş, gaz ve petrol akışını kontrol etmek için kullanılan, özellikle dere, nehir geçişi gibi riskli bölgelere konum - landırılmış uzaktan ve üzerinden kontrol edilebilen çelik vanalardır.
HATA KONUMU SKALASI: Muay - ene edilen malzemedeki süreksi - zliğin yerini katot ekran üzerindeki hata yankısının konumuyla ilişkili olarak doğrudan okuma imkânı veren, enine dalga probuna iliştir - ilebilen özel olarak işaretlenmiş bir skaladır. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
HATA TESBİT HASSASİYETİ: Yapılan bir uygulamada hataların mevcudiyetini tespit edebilmek için, ultrasonik hata dedektörünün özel hassasiyet ayar seviyesidir. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
HATA: Boru ve donanımında tespit edilen ve standartlarda belirtilen toleranslar dışında kalan dolayısıy - la reddedilmesini gerektiren büyüklükteki her türlü kusurdur.
Hava Çıkış Deliği / Hava Memesi: Kalıp üzerine yerleştirilen ve kalıplama sırasında kalıp içinde oluşan gazların çıkışını sağlayan küçük delik ya da yoldur. Hava çıkışından sonra kapatılabilmelidir.
Hava Kabarcığı Miktarı: Kompozit bünyesinde hava kabarcıklarının kalması sonucu oluşan boşlukların, kompozitin tüm hacmine oranıdır. Özellikle sertleşmiş kompozitlerde %1’den daha azdır.
Hava Kabarcığı: CTP kalıplaması sırasında takviye tabakaları arasında veya birleştirme bölgelerinde sıkışarak kalan hava boşluklarıdır.
HAVA KALITE STANDARTLARI [ Air quality standarts ] Bir bölgede belirli bir zaman sürecinde asilmamasi gereken hava kirletici konsantrasyonlari.
HAVA KALITESI YÖNETMELIGI [ Hava kalitesi standartlari ve diger tedbirleri içeren yönetmelik.
HAVA KALITESININ IZLENMESI [ Air quality act. ] Hava kaynagindan sürekli örnek alinmasi ve analiz edilmesi.
Hava Kanalı: Kalıplama malzemesi girdiği sürece, gaz veya hava çıkışını sağlayan, kalıp içine yerleştirilmiş küçük bir delik veya ince bir kanaldır.
HAVA KIRLILIGI [ Air pollution ] Toz, gaz, sis, koku, duman yada buhar gibi kirleticilerin insan, bitki ve hayvan yasamina yada maddi nesnelere zara verecek , yada yasamdan, maddi nesnelerden rahatça yaralanmasina engel olacak miktar, yogunluk ve zamanda atmosferde bulunmasi.
HAVA KIRLILIGI DENETIMI [ Air pollution control ] Temiz hav kriterlerinin ve standartlarinin saptanmasi ve uygulanmasi.
HAVA KIRLILIGI OLAYI [ Air pollution epidose ] Hava Kirliligi Salgini diyede adlandirilan ve günlerce devam eden akut hava kirliligi olayi.
HAVA KIRLILIGI SÜZGECI [ Air pollution filter ] Baca yada havalandirma çikislarinda belirligi büyüklüge kadar olan parçaciklari süzen aygit.
Hava Koşullarına Dayanım: Plastiklerin dış ortamda hava koşullarına dayanıklılığı veya hava koşulları sonucunda malzemede oluşan değişim anlamında kullanılır.
HAVA KUSAGI [ Airshed ] Belli bir yörenin atmosfer kusagi ( bölgesi )
HAVADAKI VE SUDAKI AZOT BILESIKLERI [ Nitrogen compounds in air and water ] Bunlar havayla suyun kalitesini önemli ölçüde etkiler ve kirliligin baslica nedenlerini olustururlar.
HAVALANDIRMA [ Aeration ] özellikle atik su aritma sürecinin bir bölümü olarak, havali kosullarin yaratilmasi amaciyla suya hava verilmesi.
HAVALANDIRMA TANKI [ Aeration tank ] Havalandirma islemini yapildigi tank.
HAVALANDIRMA VENTİLİ: Ham petrol tankında bulunan hacmi, belirli bir basınç altında tutan ve bu basınç değerinin aşılması durumunda da tankın içerisinde gazın dışarı çıkmasını sağlayan enstrümandır.
Havalı Sondaj (Air Drilling): Sondaj sırasında çıkan parçaları veya malzemeleri uzaklaştırmak için sondaj sıvısı (çamur) yerine basınçlı hava kullanılan sondajlardır; penetrasyon hızı sondaj çamurunda olduğundan daha yüksektir, ancak yer altı olumundaki su ve sondaj boşluğundaki gaz basıncı kontrol edilemez.
HAVA-YER ARA YÜZEYI [ Air-ground interface ] atmosferin alt tabakalarinin yerle tepkime iliskisi içinde oldugu sinir.
HAVAYLA TASINAN KALINTILAR [ Airborne residuals ] Havadaki duman ve toz.
Havayla yüzdürme: Atık sudaki yağların ayrılması amacıyla uygulanır. Atık su,3-5 atmosfer hava basılarak havayla-doygun hale getirilir; yüzdürme ünitesinde normal basınca düşen su-hava karışımından ince hava kabarcıkları çıkarken üzerlerine yapışmış yağ damlacıkları ve asılı katı maddeleri de beraberinde taşır. Yüzeye çıkan bu maddeler kevgirle toplanarak uzaklaştırılır.
HAYVANLARA YASAK BÖLGE [ Livestock exclusion zone ] Büyük ve küçükbas çiftlik hayvanlarina yasaklanmis bölge.
Hazne merdane: Mürekkep püskürtme merdanesi
HAZNE SUYU: Baskıda mürekkebin dengeli bir şekilde baskı materyaline aktarılması için kullanılan suya denir.
HC (HYDRAULICALLY COUPLED) POMPA: Motordan aldığı mekanik güçle sıvıyı ileri iten hızı ayarlana - bilen pompadır.
HDPE Yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE)
HDPE: Yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE)
HDT: Plastik malzemelerin termal özelliklerini tespit etmek içim kullanılır. Belli test şartlarında ve belli bir yük altında malzemenin esneme mikatarı tespit edilir.
HEADER: Boru hattı üzerinde, birden fazla bağlantı noktası yapıla - bilen bağlantı elemanıdır.
Headstock: Tornada başlık tarafı, torna aynası, torna feneri, tahrik tertibatı
Heat treatment: Isıl işlem
HEKSAKLORBENZEN [ Heptachlor ] Klorlu hidrokarbon grubundan bir böcek öldürücü.
Helical gear: Helis dişli
Helical spring: Helezoni yay
Helisel Sarım: Sarma kafası, kalıp döndükçe ileri geri hareket etmektedir. Cam elyafı bantları, dairesel sarımdan farklı olarak yan yana yerleşmekte ve bir hatve görünümü oluşturmaktadır. Silindirik sarımların dışında, sarım açıları farklı olabilmektedir.
Helix angle: Helis açısı
HER BESINI YIYEN [ Omnivore ] Hem bitki hemde hayvan tüketerek enerji saglayan organizma.
Herringbone gear: Çavuş dişli
HESABA KATILAMAYAN GAZ: İletim Şebekesinin herhangi bir kısmından kaybedilen veya ölçüm ekipmanlarının tolerans sınırları nedeniyle herhangi bir başka şekilde hesaba katılamayan doğal gazdır.
HESAP PLANI: Bir işletmenin bütün hesaplarının sistematik bir şekilde sınıflandırılmasını kapsayan listedir.
Hesaplanmış Karbon Aromatiklik İndeksi: (Calculated Carbon Aromaticity Index, CCAI). Bir yakıtın viskozitesi ve yoğunluğundan hesaplanan ve yakıtın tutuşma kalitesi hakkında fikir veren bir değerdir; Vk = kinematik viskozite (mm²/s), T 0C, D= yoğunluk, kg/m³ at 15 0C
HETEROTROF [ Heterotroph ] Enerjiyi karmasik organik maddelerin kimyasal ayrismasindan saglayan organizmalar yada hayvanlar.
HGV [ Heavy goods vehicle ] Agir yük tasiti.
HIDROGRAFIK ARASTIRMA [ Hydrographic survey ] Denizcilik, mühendislik projeleri yad a diger amaçlarla kullanilmak üzere, bir su olusumunun fiziksel özellikleri ile ilgili veri elde etmek için yapilan arastirma.
HIDROJEN SÜLFÜR [ Hydrogen sulfide ] Organik materyalin anaorebik kosullarda ayrismasi ile olusan, çürük yumurta kokusunda, renksiz ve son derce zehirli gaz. Hidrojen sülfür ayrica petrol rafinerilerinde, sülfür aritma tesislerinde, bazi metalurjik süreçlerde ve sülfür içeren bilesikler kullanan çesitli kimya sanayilerinde de olusur.
HIDROKARBONLAR [ Hydrocarbons ] Genellikle fosil yakitlarda ve bu maddelerin kismen yanmasindan olusan ürünlerde, sözgelimi petrolle isleyen tasitlarin egzos gazlarinda bulunan ve yalnizca karbon ve hidrojenden olusan organik bilesikler.
HIDROLOJIK DÖNGÜ [ Hydraulogic cycle ] Suyun yeryüzüyle atmosfer arasindaki sürekli dönüsümü.
HIDROLOJIK INCELEME [ Hydraulogic study ] Bir alanin su varliginin nicel,iksel degerlendirilmesi, topragin korunmasi, taskin denetimi, barajlar ve su depolari tasarimi yapilmasi ve bir imar çalismasinin olasi etkinliklerinin belirlenmesi amaciyla cografi bir alandaki sularin degisik yönlerinin sistematik degerlendirmesi nin yapilmasi.
HIDROSFER [ Hydrospher ] Yeryüzünün okyanuslar, göller ve irmaklar gibi sudan olusan bölümü.
HIGH-DENSITY POLYETHYLENE (HDPE): Katı,sert ve güçlü doğal rengi süt beyazı olan bir reçinedir.HDPE çatlamaya,darbeye ve erimeye karşı iyi bir direnci vardır.HDPE renk vermesi kolaydır.
HIPS: Yüksek darbe polistiren
HIZ KESICI YÜKSELTICI ( KASIS ) [ Steeping policeman = speed bump ] Trafigi yavaslatmaya zorlayan yol yüzeyindeki yapay degisme.
Hızlandırıcı (Accelerator): Katalizör veya bir reçine ile karıştırıldığında, katalizör ile reçine arasındaki kimyasal reaksiyonu hızlandıracak olan bir malzemedir. Hareket verici (Promoter) olarak da tanımlanır.
Hızlandırıcı (Promoter): Bu katkı maddeleri, katalizör ile reaksiyona girerek polimerizasyon reaksiyonunu hızlandırırlar. Hızlandırıcılar (promoterler), katalizöre ilave edilmesinden itibaren sertleşmeyi çabuklaştırır.
Hızlandırılmış Test: Hizmet ömrü boyunca, bir ürünün karşılaşabileceği tahrip etkilerini, kısa sürede eşdeğer bir sonuç elde edecek şekilde, test etme yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır.
HIZMET ALANI [ Catchment area ] Belirli bir programin, etkinligin, hizmetin kullanicilarinin çogunlugunun bulundugu cografik bölge.
Hibrid: İki veya daha fazla bileşen içeren, kompozitlerde kullanılmak üzere üretilmiş takviye malzemesi çeşididir. “Karbon ve cam” veya “karbon ve aramid” gibi farklı elyaf türlerinin kombinasyonudur.
HİDRANT: Ana yangın besleme hat - tından hortum ve diğer yangından korunma cihazlarına su almak amacıyla ana yangın besleme hattına yapılan bağlantıdır.
Hidrodenitrojenasyon: Vakslı distilatlarda bulunan nitrojenli bileşiklerin uzaklaştırılması prosesidir; baz yağlar üretiminde hidrokatalitik rotadaki çok kritik bir kademedir.
Hidrodesülfürizasyon: Asıl amacı, hidrojenli ortamda petrol fraksiyonlarından sülfürü uzaklaştırmak olan katalitik bir hidrotreating prosesidir.
Hidrodinamik Kapan: Göçmekte olan petrolün hidrodinamik olarak engellenmesi ile oluşan kapanlardır. Bir rezervuar içerisinde akan su yukarı doğru çıkmakta olan hidrokarbonlarla karşılaştığında, eğer su kuvveti hidrokarbonu yüzdürmeye sebep olan kuvvetten fazla ise petrolün yukarıya doğru olan hareketi durur ve burada petrol birikir.
Hidrodinamik Yağlama: Akışkan film dolgulu yağlamadır. Birbiri üzerinde hareket eden iki yüzey, sürekli bir yağlayıcı film tabakasıyla birbirlerinden ayrılmış haldedirler. Bu rejimde yağlayıcı film herbir yüzeyle tam temas halindedir ve yüzeylerin hareketiyle aynı yönde ve aynı hızla hareket eder. Yağlayıcının viskozitesi ve ikmal basıncı ile malzemenin dönme hızı ve ağırlığı hidrodinamik yağlamayı etkileyen faktörlerdir. Hızın veya viskozitenin artması yağ filmi kalınlığının artmasına, yükün artması da yağ filminin incelmesine neden olur.
Hidrofilik (Hidroskopik): Suya karşı ilgili veya su seven, suda çözünür anlamında bir terimdir. Bazı polar bileşikler hem hidrofilik (suda çözünür) ve hem de hidrofobik (yağda çözünür) özellik gösterirler.
Hidrofining: Gazlardan wakslara kadar uzanan çeşitli akımlardaki sülfürlü bileşikleri gidermede ve hidrojenlemede kullanılan sabit yataklı bir katalitik prosestir. Rafinerilerde genellikle orta distilatların desülfürizasyonunda uygulanır.
Hidrofinishing: Düşük ve orta-viskozite indeksli naftenik yağların özelliklerini iyileştirmek için hidrojenli ortamda yapılan bir katalitik treating prosesidir. Proses, istenmeyen bileşiklerin uzaklaştırılması için parafin waksları ve mikrokristalin wakslara da uygulanır. Proseste hidrojen harcanır ve asit treating yerine kullanılır.
Hidrofobik: Hidrofiliğin tersi olan bir tanımlamadır; hidrokarbon gruplara veya polar olmayan gruplara olan ilgiyi veya çözme özelliğini belirtir.
Hidrofon: Denizde yapılan sismik keşiflerde yansıyan dalgaları toplamak için kullanılan akustik bir algılayıcıdır (sensör).
Hidroforming: Naftanın, yükseltilen sıcaklıklarda ve orta basınçlarda, hidrojenli ortamda yüksek-oktanlı BTX aromatiklere dönüştürülmesini sağlayan katalitik reforming prosesidir; proses sonunda hidrojen elde edilir. Hidroforming, çok sayıdaki eşanlı reaksiyonun (kraking, polimerizasyon, dehidrojenasyon ve izomerizasyon) toplam etkisini tanımlar.
Hidrogüç: Nehirler, dereler ve şelalelerden akan sudan elde edilen enerjidir. Hidrogüç sistemler akan suyun potansiyel enerjisini elektrik enerjisine dönüştürür. Su akımı mekanik olarak bazı makineleri döndürmekte de kullanılır.
HİDROJENASYON, Kömürün termik olarak reaktif parçalara ayrılması. Son denemelerde % 86,5 karbon içeren 100 gr kömür üzerinde 325½C sıcaklıkta 400 atmosfer basınç altında tetralin ve kalay klorür tipi katalizörlerin varlığında 40 gr hekzan, 18 gr etan, 45 gr kalıntı; kalıntının tekrar hidrojenasyonunda 14 gr hekzan, 5,5 gr eter, 11 gr benzen ve 18 gr kalıntı elde edilmiştir. Hidrojenasyon petrole karşı bir alternatiftir
Hidrojenasyon/Dehidrojenasyon: Hidrojenasyon bir kimyasal bileşiğe hidrojen katma prosesidir; reaksiyon genellikler yüksek sıcaklıklarda ve basınçlarda, katalizör eşliğinde yapılır. Dehidrojenasyon, hidrojenasyonun tersi olan bir prosestir; organik bir molekülden hidrojen ayrılır.
Hidrojenasyon: Bir katalizör varlığında hidrojenin bir maddeye kimyasal katılma reaksiyonudur.
HİDROKARBON DEW POİNT: Doğal gazın component değerlerindeki çiğlenme noktasına denir. Nemlilik de denebilir.
Hidrokarbon, Alifatik: Açık zincirli yapılarla karakterize edilen hidrokarbonlardır; etan, bütan, büten, asetilen, v.s., gibi.
Hidrokarbon, Alisiklik: Siklik (halkalı) hidrokarbonlardır; halkalarda sadece karbon atomları bulunur.
Hidrokarbon, Aromatik: Molekülünde en az bir benzen halkası içeren bileşiklerdir; spesifik graviteleri genellikle yüksektir ve solvent özellikleri iyidir. Tipik aromatik bileşikler arasında benzen, toluen, ksilenler sayılabilir.
Hidrokarbon, Doymamış: Karbon atomları arasında bir veya daha fazla çift bağ veya üçlü bağ içeren hidrokarbonlardır; genel formülleri moleküldeki çift bağ türüne ve sayısına göre değişir.
Hidrokarbon, Doymuş: Karbon atomları birbirleriyle tek bağlarla bağlanmış ve diğer bağlar hidrojen atomlarıyla doyurulmuş hidrokarbonlardır; genel formülleri CnH2n+2 dir.
HİDROKARBON: Bünyesinde sadece Hidrojen ve Karbon elementleri bulunan organik bir bileşimdir. Hidrokarbonlar; katı, sıvı veya gaz halinde bulunabilirler.
Hidrokarbon: Özellikle karbon ve hidrojenden meydana gelmiş organik moleküllerdir; Doğal gaz, petrol ve kömürden elde edilen bileşiklere genelde hidrokarbonlar denilmektedir.
Hidrokraking: Hidrojenli ve katalizörlü ortamda parçalama reaksiyonlarıdır; örneğin, heteroatom uzaklaştırma, aromatiklerin hidrojenlendirilmesi, hidrodesiklizasyon, alkan hidrokraking ve hidro-izomerizasyon gibi. Heteroatom uzaklaştırma:
Hidrolik Akışkan: Bir hidrolik sistemde güç iletim ortamı olarak kullanılan akışkandır (veya sıvı). En fazla kullanılan akışkanlar petrol oiller, sentetik yağlar, yağ-su emülsiyonları ve su-glikol karışımıdır.
Hidrolik Kuvvet: Su veya diğer hidrolik akışkanlara uygulanan basınçla oluşan kuvvettir.
Hidrolik Oil: Hidrolik olarak çalışan ekipmanlarda güç iletim ortamı olarak kullanılan özel hazırlanmış bir yağdır; baz yağ ve katkı maddesi karışımıdır.
HİDROLİK POMPA: Hidrolik sistemlerde gerekli basıncı oluşturmak için kullanılan elektrikli pompalardır.
Hidrolik Pres: Kalıplama işlemi için gerekli basıncın, bir akışkan kullanılarak sağlandığı pres çeşididir.
HİDROLİK SİMÜLASYON/PRO - GRAM: Arz-Talep dengesinin sağl - anmasına yönelik olarak Tüm Boru Hattı Segmentleri Kullanılarak yatrımların belirlenmesine yönelik çalışma ve program aracını belirtir .
Hidrolik: Basınçlı sıvılar vasıtasıyla gücün iletimi, kontrolü ve kullanımı ile ilgili teknolojiyi ifade eder.
Hidroliz: Sentetik ve doğal esterlerin sulu ortamda degradasyonudur (parçalanma); reaksiyonda korozif zayıf asitler meydana gelir.
Hidrometre: Asit ölçer.
HİDROMETRE: Bir sıvının yoğunluğunu ölçen alet. Bir tarafı ağırlaştırılmış ve diğer tarafında ölçeklenmiş bir boru bulunan bir cam küreden ibarettir.
Hidrometre: Bir sıvının yoğunluğu veya spesifik gravitesini ölçmekte kollanılan bir gereçtir.
Hidropiroliz: Hidrojen varlığında, basınç altında yapılan kraking prosesi; hidrokraking prosesinden farkı katalizör olmayışı, daha yüksek çalışma sıcaklıkları ve işlem süresinin daha kısa olmasıdır.
Hidroskopik: Hidrofilik
Hidrostatik Basınç: Durdun haldeki bir akışkanın uyguladığı basınçtır; akışkanın yoğunluğuyla ve yüksekliğiyle doğrusal olarak artar.
HİDROSTATİK TEST: Yapımı tamamlanan; doğal gaz boru hattı, bağlantı hatları ve benzeri hatların sızdırmazlığının ve mukavemetinin kontrolü amacıyla, hattın azami işletme basıncının üzerinde (şart - namede belirtilen) bir basınçta su ve/veya sıvı ile tecrübe edilmesidir. .
Hidrostatik Yağlama: Akışkan film Yağlama
Hidrotreating (Hidrodesülfürizasyon, Hidrofi-ning): Hidrojenasyon reaksiyonlarının oluştuğu dönüşüm prosesleridir; hetero-atomlar (S, N, O) uzaklaştırılır, bazı çift bağ ve aromatik halkalar hidrojenlendirilerek son ürünlerdeki asidik bileşikleri azaltır, koku, renk, kararlılık, korozyon özellikleri ıslah edilir. Proseslerde karışık metal sülfür katalizörler kullanılır (Al2O3 üzerinde CoS ve MoS, veya NiS ve WS2 lü). Aşağıda bazı hidrotreating reaksiyonları verilmiştir.
High speed steel: Hava çeliği, yüksek hız çeliği
High-energy-rate forming: Yüksek enerjili şekillendirme
HİZMET ALAN: Depolama hiz - metine yönelik olarak Depolama Şirketi ile bir hizmet anlaşması imzalamış olan İthalat Lisansı ve/ veya Toptan Satış Lisansı sahibi tüzel kişidir.
HİZMET KESİNTİSİ BEDELİ: Taşıyıcının madde 3.4 gereği ödeye - ceği bedeldir.
HKB (Hazır Kalıplama Bileşimi): SMC, BMC ve benzeri çaşitli hazır kalıplama bileşimlerinin ortak kısaltmasını ifade eder.
Hobbing: Azdırma
Hold-down force: Baskı plakası yükü
Homojenlik: Bir malzemenin, ürünün her tarafında aynı kompozisyonda olduğunu tanımlayan bir terimdir.
Homopolimer: Tek tip monomerden üretilmiş olan plastiklerdir
Homopolimer: Tek bir tip monomerin polimerizasyonu ile elde edilen polimerdir; tekrar birimi tek tiptir.
Honing: Honlama, ince taşlama, parlatma, bileme
Hoper: Büyük bir huni veya koni şeklinde de olabilen, maddelerin (katı toz veya pellet polimerler, toz klay veya çimento gibi) daha sonraki işlemlere veya paketlenmeye gönderilmek üzere toplandığı kaptır.
Horizontal Sondaj: Bak. Sondaj, Yatay
Horn press: Mahmuzlu pres
Hose: Hortum
Hot spinning: Sıcak sıvama
HOT TAP: İçerisinde gaz bulunan boru hatlarından branş hattı almak maksadıyla, üzerinde vana, vent delme aparatı vb. bulunan “ T” dirsek şeklinde bir aparatın, özel bir kaynak prosedürü ile ana boruya kaynak edilmesi ve daha sonra delme aparatı ile borunun delinerek gaz alınması işlemidir.
Hot working: Sıcak işleme (şekillendirme)
HOV: (Hydrolic Oil Valve) Hidrolik sistemlerle çalışan vanaların kısaltmasıdır.
HTV: Solid silicone
Hub: Göbek (kasnak, dişli vb. Göbeği)
Hubbing: Istampa ile basma
Hydraulic press: Hidrolik pres
Hydraulic shaper: Hidrolik vargel
Hydroform process: Hidroform yöntemi
Hydrostatic extrusion: Hidrostatik ekstrüzyon
Hypoid gear: Hipoid dişli
I / İ / J
I-beam: I profilli demir, ı-kirişi
IÇ SULAR [ Inland waterd ] Denizler ve okyanuslar disinda yeryüzündeki tüm su kaynaklari.
IÇSELLESMIS ATIK [ Internalized waste ] Ayni tesis içinde yeniden islenip kullanilan atik.
IÇTEN YANMALI MOTOR [ ICE = Internal combustion engine ] Içinde yakitin belirli bir alana hapsedilerek, mekanik enerji elde etmek amaciyla yakildigi aygit.
Idler gear: Avara dişli
IIR İzobüten-izopren kauçuğu
IKINCIL HAVA KIRLIETICILERI [ Secondary air pollutants ] Atmosfer birakilan birincil hava kirleticileriyle atmosferde dogal olarak bulunan kimyasal maddelerin tepkimeyegirmeleri sonucu olusan hava kirleticileri. Bk. Birincil Hava Kirleticileri.
IKINCIL ISLEM [ Secondary treatment ] Çökelmeden sonra, aktif çamur veya çürütme gibi biyokimyasal islemlerle endüstriyel veya evsel atik suyunun aritilmasi.
ILAVE ( ÖNLEMLER, DONANIM ) [ Add-on (measures, equipment ) ] Kirliligi denetlemek ve sinirlamak için kullanilan ek önlemlere yada donanim.
ILAVE SU [ Make-up water ] Sistemde sizinti, buharlasma,bosa akma, patlak gibi nedenlerden kaynaklanan kaybin giderilmesi için saglana su.
ILERI ARITMA [ Advanced treatment ] Biyolojik aritma sonrasi atik suyun kalitesini arttirmak için kullanilan fiziko-kimyasal süreçlerin tümü.
IMARLI ALAN [ Improved land ] Su saglanarak, kanalizasyon sistemi, yollari ve diger temel donanimi olusturarak daha yararli hale getirilmis toprak.
IMD: In-Mould-Decoration
IMHOF TNKI [ Imhoff tank ] Kompakt yapida oldugu ve mekanik donanim gerektirmedigi için küçük aritma tesislerinde kullanilan, içinde hem çökelme hem de anaerobik çamur karistirma isleminin gerçeklestigi, iki asamali kagim suyu aritma tanki.
IML: In-mould labelling (injection moulding technology)
Impact extrusion: Darbeli Ekstrüzyon
Impact: Çarpma, darbe, şok
Impression-die forging: (Kapalı kalıpla) Hassas dövme
Impurity: Pislik, kir, yabancı madde
Inclined press: Eğik pres
Indentation: Çukuriz
Independent chuck: Çeneleri ayrı sıkılır ayna, mengeneli ayna
Independent variable: Bağımsız değişken
Index head: Bölümlü başlık
Indicator: Gösterge, sayaç
Indirect extrusion: Endirek (Dolaylı) ekstrüzyon
Induction hardening: Endüksiyonla sertleştirme
Ingot: İngot, külçe
Injection molding: Enjeksiyon kalıplama, enjeksiyonlu kalıplama,
InkBOT: Inline digital printing process
INSAATA ELVERISLI ALAN [ Buildable area ] Potansiyel insaatlara uygun toprak.
INSAN EKOLOJISI [ Human ecology ] Bireylerin ve insan topluluklarinin kendi çevreleriyle olan iliskisini inceleyen ekoloji dali.
INSAN GÜBRESI [ Night soil ] Insan diskisi.
INSAN VE BIYOSFER PROGRAMI [ MAB= Man and the Biosphere Programme ] Birlesmis Milletler Çevre Programi'nin yürüttügü bir çalisma.
INSAN YERLESIMI [ Human settlement ] Bir insan toplulugunun mesken tuttugu yer. Geçici nitelikteki, kamp yeri gibi yerler bu tanimin disindadir.
INSANDAN KAYNAKLANAN [ Anthropogenically-emitted ] Insan faaliyetleri sonucu olusan
Inserted tooth cutter: Değişebilir ağızlı çakı, çanak freze
Inspection: Kontrol, muayene
Instability: Dengesizlik
Installation: Yerine takma, kurma, montaj, tesis
Instrument: Alet, cihaz, ölçü aleti
Insulation: İzole, yalıtma, tecrit etme
Interference fit: Sıkı geçme, temaslı alıştırma
Intermediate anneal: Ara tavlama
Internal grinding: İç silindirik taşlama
Investment casting: Hassas döküm
IOM [ Inert organic matter ] Sabit organik madde.
IP: Institute of Petroleum.
IR İzopren kauçuğu (sentetik)
IRMAK HAVZASI [ River basin ] drenaj havzalarindan bir dagotom bendi ile ayrilan irmagin drenaj havzasi.
Ironing: Ütüleme, incelterek çekme
IS [ Smut ] Bacadan çikarak civardaki alana düsen küçük kurum parçasi; sülfürük asit içeren isler asitli is olarak da adlandirilir.
ISCO: Uluslararası Standart Meslek Sınıflanmasını ifade eder.
ISI ADASI [ Heat island ] Birbirine yakin çok sayida isi kaynaginin kentsel alanlarda isinin artmasina neden olarak bu alanlarla etraflari arasinda gece isis yönünden farklilik yaratan ve dolayisiyla sicak havayi ve kirleticileri tutan bir sis kubbesi olusumuna yol açan olumsuz durum.
Isı Dayanımı: Plastiklerin veya elastomerlerin artan ısının, olumsuz etkilerine karşı dayanabilme kabiliyeti veya özelliğidir.
Isı Değiştirici: Enerjinin bir akışkandan katı bir yüzey aracılığıyla diğer bir akışkana transfer edildiği bir ekipmandır; örneğin, ön ısıtıcılar, buhar kazanları ve kondenserler gibi.
Isı iletimi (Isı transferi): Termal enerjinin (ısının) hareket hızlarıyla ilgili bir kavramdır. Üç tür ısı iletimi vardır; Kondüksiyon, konveksiyon ve radyasyonla iletim. Kondüksiyon, ısının katı objeler yoluyla transferidir; mikroskobik seviyelerde oluşan bir difüzyon prosesidir. Konveksiyonla iletimde ısı hareketli bir akışkan (sıvı veya gazlar) vasıtasıyla taşınır; burada iki fiziksel olay etkendir, difüzyon ve akışkan hareketi. Termal enerjinin radyasyonla transferi ise elektromagnetik dalgalarla (veya fotonlar) tarafından gerçekleştirilir.
Isı İletkenliği: Bir malzemenin ısıyı iletebilme kabiliyetidir. İki cidarın ısı farkı 1 derece olduğunda, bir maddenin birim küp hacminden birim zamanda geçen ısı miktarı için fiziksel sabittir.
Isı iletkenliği: Malzemenin belli bir kalınlık yada mesafede ilettiği ısının ölçülmesidir. Ne kadar yüksek olursa ısı iletkenliği o derece yüksek demektir.
ISI TRANSFERİ: Yüksek enerjili bir cisimden düşük enerjili bir cisme akan termal enerji süreci. Aktarım yolları: İletim – iki ceset teması; Konveksiyon – temas halindeki iki cesedin farklı fazlardaki, yani katı ve gazdaki bir iletim şekli; Ve Radyasyon – tüm bedenler kızılötesi radyasyon yayar.
ISIK ALAN SU TABAKASI [ Euphotic zone ] Okyanusta fotosentezi ve bitkisel planktonlarin yasamasini saglayacak kadar isik alan açik deniz bölgesi.
Isıl Genleşme Katsayısı (CTE): 1 derecelik ısı artışı ile birim uzunluk veya hacimdeki değişimin matematiksel ifadesidir.
ISIL İŞLEM, Çeliğin dayanıklılık ve sağlamlığını etkileyen yapısal özelliğini iyileştirmek için onun yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılıp çeşitli ortamlarda ani olarak soğutulması işlemi (suverme). Bu ani soğutmadan doğan gerilimin, çeliğin tekrardan 700½C’ye kadar ısıtılması suretiyle normalize tavına tabi tutularak giderilme işlemi (tavlama). Metalin kristal yapısının değişim noktasına yakın fakat daha alçak bir temperatürde uygun bir süre ısıtılması ve birden soğutularak istenilen kıvam (iç yapı) elde edilmesi işlemi (menevişleme).
Isısal genleşme: Sıcaklık değişimiye birlikte boyut veya hacimdeki değişmedir
Isısal kararlılık: Isı ile etkileşimde, malzemenin bozunmaya karşı gösterdiği direçtir
ISITMAYLA (KIRMA) PARÇALAMA, Bu yöntemle; cevherde bulunan mineral ve gang maddesinin değişik genleşme özelliğinden dolayı parçalanarak serbest hale getirilmeleri ve sonra bunların eleme veya tane boyutuna göre sınıflandırılması suretiyle cevherde mevcut mineral ve gangın ayrılmaları yani cevherin zenginleştirilmesi mümkün olmaktadır. Bu özellikleri gösteren minerallerin başlıcaları boraks, kolemanit, spodumen ve fluorit’tir. Bu işleme dekrepidasyon da denir.
ISKARTA [ Spoil ] Madencilik çalismalarinin sonucunda ortaya çikan artik materyal; su olusumlarinda taranarak çikarilmis materyaller içinde kullanilir.
Islak Yatırma: Takviye malzemesinin kalıp üzerine yerleştirilmesinden sonra, reçine sisteminin sıvı halde uygulanması tekniği ile takviyeli bir ürünün elde edildiği üretim yöntemidir.
Islaklık Direnci: Matriks reçine, absorbe ettiği nem ile doygun hale geldiğinde veya absoblanan nemin yüzdesi doygunluk düzeyinden daha az olduğunda organik matriksin mukavemetidir.
ISLANABİLEN KÜKÜRT, Toz kükürde çeşitli kimyevi maddeler katarak; ıslanabilme ve sıvı içinde suspansiyon halinde kalma özellikleri verilen bir cins zirai kükürt. —> Püskürtme-. Mikronize kükürt.
Islanma: Demet ve cam lifleri arasındaki boşlukların reçine ile doldurulduğu fitil ve ipliklerin ıslatılması durumudur.
Islatma: Takviyeli plastiklerde, takviye malzemesinin reçine ile doyurulmasıdır.
ISLETIM KAYIPLARI [ Operational losses ] Buharlasma ve sizintidan kaynaklanan su kayiplari.
ISO 9000: Enternasyonal bir kalite sistemi standardıdır.
ISO ve ASTM: ISO testlerinin yapılması tekrar edebilen sonuçlar alınmasında ve numune hazırlanması konusudan kolaylıklar sağlar. Testlerdeki tekrar edilebilirlik, polimerik malzemeler arasında karşılaştırma yapılmasında daha çok yardımcı olur.
ISO Viskozite Sınıflaması: Endüstriyel yağların viskozitelerine göre sınıflandırıldığı ISO tarafından kabul edilmiş olan uluslar arası bir sistemdir; herbir ISO viskozite grade numarası, ürünün 40 0C’deki viskozite aralığının ortasındaki değerin sentistok (cSt) olarak viskozitesini tanımlar. Örneğin, ISO 32 olarak numaralan bir yağın viskozite aralığı 28.8 – 35.2 cSt, orta değer ise 32 dir.
ISO: International Standards Organisation
Isothermal forming: İzotermal (eş-sıcaklıklı) şekillendirme
ISYERI HAVASI [ Occupational air ] Fabrikalardaki yada diger is yerlerindeki kapali mekanlardaki hava.
Işık haslığı: Malzmede direkt atmosferik şartlara maruz kalmadan ışığa karşı gösterdiği renk direncidir. Bu özelliğiyle, ışık haslığı atmosfer direnci ile aynı şey değildir.
IX REÇINE [ IX resin ] Iyon degistirici reçine.
IYON DEGISMESI [ Ion exchange ] Sivi atik aritiminda kullanilan, sert suyu yeniden kullanmak için uygulanan yumusatma islemi. Bu islemde sividaki istenmeyen iyonlar sivinin içinden geçirildigi reçinedeki zararsiz iyonlarla yer degistirir.
IYONLASMA [ Ionization ] Nötr bir atomun yada atom grubunun elektron kaybi yada kazanilmasi yoluyla elektrik yüklü hale gelmesi süreci.
IYONOSFER [ Ionosphere ] Atmosferin yer yüzeyinden 80 kilometre ve daha yukaridaki tabakalari.
IYOT 131 [ Iodine 131 ] Bir gamma isini yayicisi ve genellikle inek sütüyle insanlara geçebilen bir kirlilik kaynagi.
IZ BÖLGESI [ Footprint ] Uçak gürültüsünden akustik açidan etkilenen alan.
IZGARA MODELI [ Gridiron pattern ] Sokaklarin birbiriyle dik açisiyla kesistigi sokak plani.
IZIN VERILEBILIR AZAMI YOGUNLUK [Maximum permissible concentration ] Normal ölçüde teneffüs edildiginde yada tüketildiginde, kritik bir organ için azami makul dozu geçmeyen, havada , suda, sütte vb. bulunan radyoizotop yogunlugu.
IZLEME PROGRAMI [ Monitoring program ] Herhangi bir kirletici maddenin varliginin, etkisinin yada düzeyinin nicelik yada nitelik yönünden saptanmasi yada ölçülmesi amaciyla ölçüm donaniminin karmasik bir sistemle devreye sokulmasi.
IZOTOPLAR [ Isotopes ] Ayni elemanin degisik atom agirligindaki atomlari.
İç Enerji: Gizli ısı olarak tanımlanabilir. Bir maddenin fiziksel değişimi nedeniyle kazandığı ısıdır; fiziksel değişiklik tersine döndüğünde ısı çıkar. Buharın iç ısısı, 100 0C sıcaklıktaki suyu 100 0C sıcaklıkta ve 760 mm Hg basıncındaki buhara dönüştürmek için gerekli olan ısıdır.
İÇ ETİKET PANOSU : Bir şişenin etiketleme panosunun çapı şişenin çapından küçük olduğunda,etiket panosu alanının hemen aşağısı veya yukarısı.
İç stres: Tasarım yada proses özelliklerinden kaynaklanan iç yapıdaki gerilme kuvvetlerdir.
İdeal Gaz: pV = nRT eşitliği ile tanımlanan gazlardır; p = basınç, V = hacim, n = mol, T = sıcaklık, R = üniversal gaz sabiti = 0.08206 L-atm/mol-K
İğne alevi: Elektrikli aletlerde, küçük bir alev kaynağının etkisini simule eden test yöntemidir
İğne Deliği: Sertleştirilmiş parça yüzeyinde görülen küçük boşluklardır. Kalıp yüzeyine, kalıplamadan önce toz birikmesi sonucu oluşmaktadır.
İğnelenmiş Keçe: Kısa boyda kırpılan demetler, bir düzleme yayılmakta daha sonra iğneleme işlemi ile bir keçe haline getirilmektedir. Bu tür takviye malzemesine iğnelenmiş keçe adı verilmektedir.
İki Açılı Sarma: Elyaf sarma prosesinde bir sarma çeşididir.
İKİ YOLLU HİDROLİK VANA: Yükleme kolu manifoldlarının sağa ve sola dönmesini sağlayan hidrolik ekipmanlardır.
İki Yönlü Laminat: Takviyeli bir plastik laminat’ın kendi düzleminde, takviye liflerinin iki farklı yönde yerleştirilme halidir.
İKİNCİ GAZ AİLESİ: Standart şartlar altında wobbe sayıları 11,46-16,1 kWh/m³ arasında olan gazlar olup, doğal gaz bu gaz ailesindendir.
İKİNCİ SINIF MAHAL (B): Boru hattı güzergâh üzerinde 1 km uzunlukta ve boru hattı ekseninden sağlı, sollu 200’er metre genişlik - teki saha içerisinde 6 ’dan fazla, 28 ’den az bina bulunan yerleşimin seyrek olduğu yerler kastedilir.(İlgi: Mahal Sınıfı)
İKİNCİ SINIF SIZINTI: Tespit edildiği anda şahıs ve çevreye zararı olmayan, fakat gelecekte muhtemel zararlara sebep olabi - lecek sızıntılardır. Bu sızıntıların onarım programına alınarak bir yıl içerisinde giderilmesi gerekir. (İlgi: Gaz Sızıntı Sınıfı)
İkinci Üretim (Secondary Recovery): Kuyunun, birinci üretim sırasındaki orijinal basıncını korumak amacıyla kuyuya su basması veya gaz injeksiyonu uygulanarak yapılan üretimdir.
İLAÇ DOSYASI (DRUG MASTER FILE ) : (DMF)Yiyecek ve İlaç İdaresine sunulan ,insan ilaçlarını içerki olarak kabul edebilecek ambalajların üretim süreçleri,safhaları,operasyonları ile ilgili detaylı ve güvenilir bilgileri içeren dosyadır.
İLETİM HATTI: Doğal gazı kay - nağından alıp şehirlerin, çevrim santrallerinin, sanayi bölgelerinin veya sanayi tesislerinin girişinde bulunan A tipi istasyon veya Basınç Düşürme ve Ölçüm (BDÖ) istasyonu girişine kadar taşıyan ve işletme basıncı en fazla 75 bar olan çelik hatlardır.
İLETİM ŞEBEKESİ ASGARİ STOĞU: İletim Şebekesinin fiziksel dengesinin sağlanması ve emniyetli bir şekilde işletilebilmesi için, boru hatları içinde tutulması gereken asgari doğal gaz miktarıdır.
İLETİM ŞEBEKESİ İŞLEYİŞ DÜZENLEMELERİNE İLİŞKİN ESASLAR (ŞİD): “Doğal Gaz Piyasası İletim Şebekesi İşleyiş Yönetmeliği” gereğince, BOTAŞ tarafından hazırlanan ve iletim hizmetine ilişkin olarak BOTAŞ ile Taşıtanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, bu uygulama esaslardır (olabilecek değişiklik, ilaveler de dâhil).
İLETİM ŞEBEKESİ STOĞU: Her Günün başında İletim Şebekesi içinde bulunan doğal gaz miktarıdır.
İLETİM ŞEBEKESİ: Doğal gazın taşınması için kullanılan, BOTAŞ’ın mülkiyet ve işletimindeki doğal gaz boru hattı şebekesi ile bununla ilgili tesislerdir.
İLETİM ŞİRKETİ: İletim faaliyetlerini gerçekleştiren tüzel kişidir.
İletkenlik: Herhangi bir malzemenin birim hacimdeki elektriksel ve ısı iletkenliğidir.
İletkenlik: Isı veya elektriği taşıma veya geçirme yeteneğidir.
İLGİLİ MEVZUAT: Doğal gaz piyasasına ilişkin kanun, yönetmelik, tebliğ, genelge, kurul kararları ile ilgili tüzel kişinin sahip olduğu lisans veya lisanslardır.
İndüksiyon: Üreteç kullanılmadan mıknatıs veya manyetik alan kullanılarak elde edilen akım ile çalıştırılan cihazları ifade eder.
İnert Gaz: Kimyasal reaksiyonlara dirençli gaz; örneğin N2 gibi.
İnert: Reaktif olmayan; örneğin, bir maddenin diğer bileşiklerle kimyasal reaksiyona karşı dirençli olması gibi.
İNGİLİZ ISI BİRİMİ (BTU): (British Termal Unit) ifadesinin kısaltılmış şeklidir. 39.1 °F deki 1 lb suyun sıcaklığını 1 °F yükseltmek için gerekli ısı miktarını tanımlar. (1 lb = 0,4546 kg, 1 btu = 1055 J, 1 btu = 0:252 kcal )
İnhibitör: Kimyasal reaksiyonu geciktiren bir maddedir. Ayrıca, reçinelerin ve monomerlerin raf ömürlerini uzatmak amacı ile kullanılır.
İnhibitör: Ürün kalitesinde veya ürünün bulunduğu ekipmanın koşullarında istenmeyen değişikliklerin olmaması için kullanılan katkı maddesidir.
İnjeksiyon Gazı: Rezervuar basıncının sürekliliğini koruması amacıyla bir oluşuma injekte edilen yüksek-basınçlı gazdır.
İnjeksiyon Suyu: Hidrokarbonların üretim kuyusuna akmasına yardımcı olmak için rezervuara basılan sudur.
İNKLİNASYON, 1) Arzın manyetik alanının yatay düzleme göre eğimi. 2) Serbest asılmış bir mıknatıs iğnesinin arzın manyetik alanında yatay düzlemle yaptığı açı. 3) Bir planet yörünge düzleminin arzın yörünge düzlemiyle meydana getirdiği eğim açısı. 4) Düzgün bir maden yatağının genel eğimi.
İNNOVATİON CENTER, —> Teknopark.
İnorganik Pigmentler: Plastiklere ısı ve ışık stabilitesi , hava koşullarına dayanım ve renk veren, doğal veya sentetik metalik oksitler, sülfitler ve diğer tuzlardır.
İnsinerasyon: Genellikle atık akımların herhangi bir zararlı etki oluşturmayan koşullarda yakılmasıdır; Avrupa standartlarına göre 1300 0C’da ve 2 alıkonma saniye süresinde.
İNTERPOLASYON: Bilinen en az iki değer arasındaki bilinmeyen üçüncü değerin aritmetik işlemle bulunması metodudur.
İNTİFA HAKKI: Başkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkıdır.
İPLİK DİKİŞ: Düğümlü - Atlamalı – Normal olarak çeşitleri olan ve harmanlanan formaların iplik ile birbirlerine sırt kısımlarından tutturulma işlemidir. Bu yöntemle formalar sırtlarından delindikten sonra; ipek, pamuk ya da naylondan yapılmış ipliklerle dikilirler. İpliklerle dikiş yöntemi günümüzde artık makineleşmiştir. Bu makineler basılan bütün formaları ardarda ve birbirine bağlı olarak diker. Dikilen formalar daha sonra, kitap,katalog vb.ürünlerin içeriğini oluşturan gruplar halinde kesilerek birbirinden ayrılır. İplikle dikiş pahalı ama en uzun ömürlü ciltleme yöntemidir.
İRTİFA LAMBASI: Gemi, uçak ve yüksek yapıları gece veya gündüz görünür hale getirmek için kullanılan uyarı lambalarıdır.
İRTİFAK HAKKI: Kamulaştırılmasına karar verilen güzergâh alanından yararlanma veya bu alanı kullanma yetkisidir. Bknz… Geçiş Hakkı
İSG: İş sağlığı ve güvenliğini ifade eder.
İSKOZİTE: Bir akışkanın viskozitesi, kesme kuvvetine karşı (akmaya karşı) mukavemetinin şiddetini gösteren bir özelliktir. Sıcaklıkla doğru orantılı olarak değişir. Akışkanın akmaya karşı gösterdiği direnç olarak algılanır.
İSPATLANMIŞ REZERV: Jeolojik ve mühendislik verilerine göre gelecek yıllarda kullanılmaya hazır, çıkarılması ve işletilmesi ekonomik olan potansiyel rezervlerdir.
İspatlanmış Rezervler (Proved Reserves): İspatlanmış rezervler, kazanılabilir gaz ve petrol miktarının yüksek kesinlik derecesiyle saptanabildiği rezervlerdir. Gerçek üretim miktarı, tahmin edilen ispatlanmış rezervlere eşit veya daha fazladır.
İSTİFÇİ: İstifçiler,genellikle haplar,kapsüller ve tabletler için kullanılan geniş ağızlı şişelerdir.Alpha, PET ve HDPE bir çok değişik tipte istifçiler üretir.
İSTİNAT DUVARI: Dayanma duvarıdır.
İŞ GÜNÜ: Resmi tatil günleri dışında, Pazartesi’den Cuma’ya saat 8:00 ile 17:00 arasındaki zaman dilimi anlamındadır.
İşlemleme (Treatment): Kimyasal reaksiyon ve/veya fiziksel ayırmadır. Tipik örnekler, kimyasal sweetening (yumuşatma), asit treating, klay temaslandırma, kostik yıkama, hidrotreating, kurutma, solvent ekstraksiyonu ve solvent devaksingdir (mum giderme). Sweetening bileşikleri ve asitler, hampetrole prosesten önce uygulanarak kükürtten arınmasını sağlar; ürünlere ise proses sırasında veya prosesten sonra uygulanır.
İŞLETME BASINCI: İşletim halindeki boru hatlarının ve donanımlarının fiziksel deformasyona uğramadan emniyetli şekilde uzun süre hizmet verebileceği akışkanın basıncıdır.
İŞLETME PROTOKOLÜ: Mülkiyeti ve işletme sorumluluğu Dağıtım Şirketlerine ait olan istasyonların işletilmesi ve bu istasyonlarda yapılacak doğal gaz ölçüm ve özellik tespitlerine ilişkin hususların belirlendiği, Taşıyıcı ve Dağıtım Şirketi arasındaki anlaşmadır.
İŞLETME RAPORU: Arz–Talep miktarları, Kompresör İstasyonları’nın çalışma rejimleri ve diğer boru hattı segmentlerinin günlük gerçekleşmelerini gösteren belgedir.
İŞLETME ŞİRKETİ: Doğal gaz şebeke ve tesislerini işleten, hidrokarbon kökenli her nevi gaz ticaretini yapan ayrıca sorumlu olduğu saha içerisinde yatırım da yapabilen özel veya tüzel kurum veya kuruluşlardır.
İTFA: Bir borcu azar azar ödeyerek kapatma, sönüm. Ticari hayatımızda, bir borcun azar azar ödenerek bitirilmesi ile muhasebede özellikle demirbaşlar, aktifleştirilen son kıymetlerin değerlerinin yıllara bölünerek yok edilmesi anlamında kullanılmaktadır.
İTHALATÇI ŞİRKET: Doğal gazın toptan satış şirketlerine, serbest tüketicilere veya ihracatçı şirketlere satışı veya yurt dışına doğrudan satışı amacıyla yurt dışından LNG veya gaz formunda doğal gaz temin edilmesi faaliyetlerini gerçekleştiren tüzel kişidir.
İTİBAR EMRİ: Bir şahıstan diğer bir şahsa yazılan ve üçüncü bir kişinin yararına kredi ve itibar temin eden bir emri gösteren mektubudur.
İTİBARİ DEĞER: Her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı değerdir.
İyonik Polimerizasyon: Bir zincir büyüme polimerizasyon türüdür; kinetik-zincir taşıyıcılar ve genellikle büyüyen zincir uçları iyonlardır.
İZ: Yüzey çatlakları (hatalar) içerisine girmiş bulunan girinim maddesinin sıvının akıtılması sonucunda muayene yüzeyinde beliren görüntülerdir.(İlgi: Sıvı Girinim Muayenesi)
İzod Darbe Testi: Çentik açılmış bir test numunesi üzerine darbe indirerek test numunesinin kırıldığı ve absorblanan enerjinin ölçüldüğü bir test metodudur.
İzodevaksing: Vakslı rafinatların akma noktasını düşürmek amacıyla uygulanan bir prosestir.
İZOLATÖR: Çelik boru hattının yine çelik boru ile kesonlanması halinde, çelik hat ile keson borunun birbirine temasını önlemek ve hat borusunun keson içerisinde merkezlenmesini sağlamak amacıyla hat borusunun dışına bilezik gibi geçirilen, genellikle teflondan imal edilen plastik esaslı elemandır.
İZOLE DEDEKTÖRÜ: Boru hattı yapımı sırasında; boru yüzeyindeki fabrikasyon izoleyi ve kaynak ek yerlerine yapılan sıcak veya soğuk sargı izolelerdeki mikro delinmeleri kontrol etmek amacıyla imal edilmiş yüksek voltajlı akım üreterek boru yüzeyine uygulayan akü ile çalışan ve hasarlı kısımda sinyal ses.
İzomer: Kimyasal bileşimi ve molekül ağırlığı aynı, fakat moleküler yapıları farklı olan bileşiklerdir; örneğin bütan molekülünün iki izomeri vardır.
İzomerizasyon: Düz-zincirli hidrokarbon moleküllerinin katalitik olarak, dallanmış-zincirli (yüksek oktan sayılı) moleküllere dönüştürülmesidir; reaksiyonda, bir molekülün karbon iskeleti, orijinal halinden herhangi bir atom veya grup çıkarmadan veya ilave etmeden, yeniden düzenlenir. Örneğin, n-bütan, n-pentan ve n-heksan, çeşitli reaksiyonlarla oktan sayıları yüksek kendi izoparafinlerine dönüştürülür. n-Heksanın izoheksana (2-metilpentan) izomerizasyonu beş aşamada gerçekleşir; dehidrojenasyon, protonlama, metil hidrür kayması (şift), proton ayrılması (eliminasyon) ve hidrojenleme.
İzooktan: Fevkalade vuruntu önleme (antiknock) özelliğinde olan ve oktan sayısı 100 kabul edilen bir hidrokarbon molekülüdür (2,2,4-trimetilpentan).
İzopolyester: İzoftalik asit kullanılan , bir dizi doymamış polyester reçinelerdir. Hava koşullarına, darbe ve kimyasal etkilere daha yüksek dayanım özellikleri ile nitelendirilen reçinelerdir.
İzosiyanat Esaslı Plastikler: Diğer bileşenler ile organik izosiyanatların reaksiyonu ile elde edilen reçine esasına dayanan plastiklerdir.
İzotaktik Polimer: Bir makromolekül veya polimer molekülündeki asimetrik atomların tamamı birbirlerine benzer konfigürasyonlarda yer alır; tipik örnek polipropilendir.
İzotermal: Sabit sıcaklık altında yapılan çalışmaları tanımlar.
İzotropik: Bir malzemenin bütün yönlerde homojen özelliklere sahip olması niteliğidir.
Jack: Kriko
JAKBİT ÇUBUĞU, Jakbit takılacak veya vidalanacak şekilde ucu konik veya dişli olarak hazırlanmış burgu.
JAKBİT, Başsız matkap çubuğunun vida açılmış veya konik şekilde hazırlanmış ucuna vidalanarak veya geçirilerek takılabilen, şişik keski veya yıldız uçlu, sert çelikten yapılmış veya kesici ağızlara gümüş lehimle hazırlanmış sert metal parçalar kaynatılmış uç parçası.
JALON, Gözlem noktalarını işaretlemek ve hedef olarak kullanılmak üzere, genellikle, dairesel kesitli ahşap, metal vb. maddeden yapılmış ve üzeri 50 cm’lik kısımlar halinde kırmızı-beyaz veya siyah-beyaz renklere boyanmış 2,0m boyunda ve 3 cm çapında gereç. Nokta üzerine merkezlenebilmesi için bir ucunda sivri demir bulunur. Jalonlar gözlem noktasına düşey olarak dikilebilmesi için özel sehpa ve küresel düzeç ile birlikte kullanılır. —> Şekil, Flama.
Jam: Nut kontra somun, sıkıştırma somunu
JAMESON FLOTASYON HÜCRESİ, —> Selül(sel). JASP, 1) Kırmızı, kahverengi, yeşil, kirli (saf olmayan), hafif, şeffaf, kriptokristalli, hafif kırıklı kuars. 2) Bulanık, saydam olmayan çeşitli renkli silisleşmiş (silisifiye) kilden ibaret kayaç. Bunlar tamamiyle tortul kayaç karakterini gösterdikleri gibi bazen hidrotermal orijinli filonlar da teşkil ederler. Siyah renkli jaspa, lidit veya mihenktaşı denir. 3) Jaspis. Jasp bir kalsedon türü olup, ince ve değişken katmanlısına bandjasp, rengarenk ince katmanlı, kalsedon ve billursal kuars damarlı olanına jasp akikleri veya akik jaspları denir. Jasptan Eski ve Orta Çağlarda vazolar, tabakalar (kutular) yapılmıştır. —> Boynuz taşı.
JASP AKİKLERİ, —> Jasp.
JASPİS, —> Jasp, Boynuztaşı. JELATİN, Nitroselüloz katılmasıyla jelatin kıvamına getirilmiş, ana maddesi nitrogliserin olan patlayıcı madde.
Jaw: Çene, mengene veya ayna çenesi
Jel Kaplama :(veya Yüzey Kaplama) Jel kaplama terimi genellikle herhangi bir reçine bazlı yüzey kaplamasını tanımlamak için genel olarak kullanılır, ancak terim teknik olarak polyester bazlı malzemeler için geçerlidir. Yüzey kaplaması terimi, epoksi veya polyester malzemeleri tanımlamak için kullanılabilir. Yüzey kaplamaları, bir kalıbın veya parçanın yüzeyine kozmetik ve koruyucu bir kaplama görevi görecek şekilde uygulanabilen, özel olarak formüle edilmiş, kalınlaştırılmış reçine versiyonlarıdır.
Jel: Sıvı reçinenin değişimi sırasında, katı faza geçmeden önceki (katılaşmanın başlangıç aşaması); yarı sıvı halde bulunan şebeke yapısı sistemidir.
Jel: Yarı katı, jelimsi bir yapıdır; örneğin, durgun haldeki bazı kolloidal dispersiyonlar gibi.
Jelkot: Kalıp yüzeyine uygulanan ve keçenin kalıp üzerine yatırılmasından önce jelleşen bir reçinedir. Kalıplanan ürünle bir bütün oluşturan bu reçine, özellikle düzgün bir ürün yüzeyi istendiğinde uygulanır.
Jelleşme Noktası: Sıvı haldeki reçinenin psödoelastik özellikler göstermeye başladığı düzeydir. Bu düzey, vizkosite-zaman grafiği üzerindeki bükülme noktasından açıkça gözlemlenebilir.
Jelleşme: Reçine vizkositesinin, sertleşme reaksiyonu sırasında belirli bir noktaya kadar yükselmesi halidir. Bir çubuk sokularak test edildiğinde, reçinenin pelte kıvamına ulaştığı gözlenebilir.
JENERATÖR GAZI, Kömür, odun, odun kömürü gibi katı yakacakların jeneratör denilen fırında akkor hâle getirilen en alt tabakadan hava üflenmesiyle veya hava emilmesi suretiyle elde edilen bir ısıtma ve tahrik gazı. Isı değeri 1700 kcal/m3. Üflenen veya emilen havaya su buharı da ilâve edilirse elde edilen karbonmonoksit ve hidrojenden ibaret gazada “Karışık Gaz” denir. Fırından sadece su buharı üflenir veya emilirse elde edilen ve yüksek oranda hidrojen içeren gaza ise “Su Gazı” denir.
JEODEZİ, Yer ölçme (topoğrafya) bilimi.
Jeofizik: Yeryüzünün fiziksel özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.
JEOFİZİKSEL LOGLAR (GEOPHYS - ICAL LOGS): Kuyu boyunca jeolojik formasyonlardan bilgi toplamak amacıyla sondaj sırasında uygula - nan işlemlerdir.
Jeofon: Jeofizikçiler ve sismolojistler tarafından kullanılan, yeryüzü hareketlerini veya sarsıntıları ölçen çok hassas aletlerdir.
Jeokimya: Kayalar ve minerallerin kimyasıyla ilgilenen bilim dalıdır.
JEOLOJIK HARITA [ Geologic map ] Kaya olusumlari ile fay hatlari gibi diger fiziksel özelliklerin dagilimlarini ve aralarindaki iliskileri gösteren harita.
JEOLOJIK TEHLIKELER [ Geologic hazards ] Faylar, yanardaglar, heyelanlar, depremler ve toprak çökelmeleri gibi, dogal kökenli yada insan faaliyetinin yol açtigi tehlikeli jeolojik kosullar.
Jeoloji: Yer kabuğunun evrimi ve yapısını inceleyen bilim dalıdır.
JEOSFER [ Geosphere ] Yeryüzünün, atmosfer, hidrosfer ve biyosfer disindaki kati, cansiz bölümü.
JEOTERMAL ENERJI [ Geothermal energy ] Belli elemanlarin radyoaktif ayrismasindan olusan, yeryüzünün iç isisi; bu isi, potansiyel olarak büyük ve aslinda ulasilmamis bir enerji kaynagidir.
Jeotermal Enerji: Yer altındaki ısıdan elde edilen enerjidir. Ergimiş kayalardan (magma) çıkan ısı yer altındaki su havuzlarını ısıtır; bu sıcak havuzlara jeotermal rezervuarlar denir. Jeotermal havuzdaki su çoğu zaman kaynar haldedir ve yer yüzeyine herhangi bir delik veya açıklık bulduğunda sıcak buharlar halinde püskürür veya sıcak kaynaç (gayzer) şeklinde kaynar.
JET (KÖR): Boru hattında bağlantı flanşları arasına konularak hattı kapatan elemandır.
Jet Yakıtı: Türbinli uçak motorlarında kullanılan gazyağı ve/veya ‘wide-cut’ fraksiyonlarının şartnamelerdeki gerekleri karşılayacak şekilde harmanlanmasıyla üretilen yakıtlardır.
Jig borer: Hassas oyma tezgahı
Jig: Delme kalıbı
JİPS, 1) CaSO4 . 2 H2O kimyasal bileşiminde, monoklin kristalli, renksiz, şeffaf, kil veya demir oksit karışmış hali ile gri, sarı veya kırmızı renkli olabilen kayaç. Jips 120½C’a kadar ısıtılarak kristal suyunun bir kısmı buharlaştırılır. Pudra haline getirilen bu jips (alçı) biraz suyla karıştırılarak hekimlikte, model yapmada, duvar sıvılarında, çabuk donma özelliği sebebiyle kullanılır. Tabii jips, 500½C veya 1000½C’a kadar ısıtılarak özel inşaat harçları, sun’i taş yapımı ve jips-beton yapı işlerinde kullanılan özel jips elde edilir. —> Alçıtaşı.
JİZMAN, —> Maden yatağı. J
J-KAPAK BİTİŞ (menteşe-siperi) : Esnek menteşe ana gövde ile fiske tepeli kapak kısmını birleştirmek için kullanılır.Tüketiciler J-kapak ile kapamayı,kapağın üst kısmıyla alt kısmını bağlayan plastik ipi çıkararak açar.Bu tipte kapama aynı zamanda şişenin daha önceden açılmamış olduğunun da kanıtıdır.
Job lot production: Parti imalatı, karışık mal imalatı
Job shop operation: Sipariş atelyesi
Job: İş, sipariş
Joining: Birleştirme, montaj
Joint: Eklem, mafsal, oynak yeri, ek yeri, bağlantı, tesbit yeri
JOULE (J): Enerji ve iş ölçü birimidir. Herhangi bir cisme 1 Newton’luk bir kuvvet uygu - landığında o cismi kuvvet yönünde 1 metre uzaklığa götürmesi durumunda yapılan işin değeri 1 Joule ‘dür.
Journal bearing: Kaymalı yatak.
K
K (BLACK-SİYAH): Proses baskıda siyah mürekkep için kullanılan kısaltma
K DEĞERİ: Koku ikaz basamağına ulaşmak için gerekli mg/m3 cinsin - den koku verici madde konsantra - syonudur. (İlgi: Kokulandırma)
KABA KIRLILIK [ Coarse pollution ] Agirlik yada yogun kirlilik; bir inçin 1/8 'inden daha büyük boyutlu, istenmeyen herhangi bir madde.
Kabarcıklar: Bölgesel olarak veya tüm yüzeyde beliren uygulama hatalarıdır. Hızlı sertleşme sonucunda, reçine, dolgu veya cam elyafının içinde rutubet bulunması gibi etkenlerden kaynaklanabilir.
KABARTMALI (EMBOS) LAK: Genelde baskı sonrası uygulama olarak kullanılmaktadır, vurgulanmak istenen logo, obje ve marka gibi grafiklere parlaklık ve embos (gofre) efekti vererek daha belirgin ve göz alıcı hale getirmektedir.
KABOT DENETIMI [ Cabot control ] Yüzeye bir fitil sokup döküntüyü tutma.
Kabuklanma: Kabuğu soyulmuş portakal görüntüsünde bir yüzey hatasıdır.
KABUL KREDİSİ: Bir üçüncü kişinin ticari bir senede garanti verdiği ve muhatap yerine kaim olduğu durumları belirten iktisadi bir terimdir.
KAÇAK [ Blow out ] Basinç kontrolü kayboldugunda ortaya çikan yag yada gaz sizintisi.
KAÇAK AKIMLAR: Bir doğru akım elektrik kaynağından veya başka bir yapıdan zemin içerisine dağılan elektrik akımlarıdır. Bu akımlar kaplamanın zayıf olduğu bölgeden boruya girerek boru üzerindeki zayıf bölgelere doğru akar. Çevre zemin direncinin en düşük olduğu bölgeden boruyu terk ederken o bölgeler anot olarak korozyona uğrar. (İlgi: Katodik Koruma)
KAFA BOŞLUĞU: Şişenin boynunda içeriğin ulaştığı seviye ile kapak arasında kalan boşluk.Bu boşluk ürünün ambalajlandıktan sonra ısınma veya başka bir aksiyona bağlı olarak genişlemesine karşı bırakılır.Kafa boşluğu,aynı zamanda nakliye için plastik şişe ve kavanozlarla doldurulan oluklu mukavva için de kullanılır.
KAĞIT MAKAS PAYI: Ofset baskı makinasının kağıdı tutma payıdır. Tabladan gelen kağıdı salıngaç makasları, baskı silindiri üzerindeki makasa verir. Baskı silindiri ile kauçuk silindiri arasından preslenerek geçen kağıda baskı yapılmış olur. Bırakılan bu paya baskı yapılmaz. Silme işlerde bu pay mutlaka bırakılmalıdır.
KAHVERENGI DUMAN [ Brown smoke ] Fosil yakitlarin nispeteb düsük isida yanmasindan olusan ve siyah dumandan daha az yogun duman.
Kalan Petrol Rezervleri (Remaining Petroleum Reserves): Keşfedilmiş alanlarda henüz çıkarılmamış olan petrol miktarıdır (hacim); Kalan petrol rezervleri = Bilinen petrol rezervleri – Üretilen toplam petrol.
Kalenderleme (Calendering): Kalender: Genellikle kauçuk malzemelerden film veya levha üretiminde kullanılan bir işleme yöntemidir. Kauçuk, ısıtmalı ve soğutmalı çok sayıdaki silindirler arasında sıkıştırılarak istenilen kalınlıkta levhaya dönüştürülür.
Kalıcı Gerilim: Dış yüklere maruz kalmayan ve üniform bir ısıda, dengede, hareketsiz bir vaziyette, gövdede varolan gerilimdir.
KALINTI [ Residue ] Kati atigin islenmesi sonucunda ortaya çikan nihai ürün; yakma isleminden sonra firinda olusan kati maddelerden ibaret kalinti.
KALINTI KLOR [ Residual chlorine ] Klorlama islemi sonrasi suda kalan klor miktari.
Kalıntı: Hampetrolün fraksiyonlu distilasyonunda kolon dibinden çıkan uçucu olmayan bileşenlerden oluşan akımdır.
Kalıp ayırıcı: Kalıp yüzeyine uygulanan yada malzeme içine katılan, kalıplanmış ürünün kalıptan ayrılmasını kolaylaştıran katkılardır.
Kalıp Ayırıcılar: Kalıplanan parçanın, kalıba yapışmasını engellemek için kullanılan bir kaydırıcı sıvı, silikon yağlar ve vaks türü malzemelerdir.
Kalıp Basıncı: Kalıp boşluğunun tamamının reçine ile doldurulabilmesi, yumuşatılmış plastiğin itilebilmesi için ekipman tarafından uygulanan basınçtır.
Kalıp Boşluğu: Reçine veya kalıplama bileşiğinin döküldüğü veya enjekte edildiği bir kalıbın iki parçası arasında kalan boşluktur.
Kalıp çekme: Kalıp ile kalıplanmış parçanın birbirine olan boyutsal farkıdır.
Kalıp Çekmesi: Kalıplanan bir parçanın kalıptan çıkarılıp, oda sıcaklığında soğutulduğu sırada oluşan, ani gelen çekmedir.
KALIP MAKAS PAYI: Kalıp plakasının kalıp kazanına bağlanması için ayrılan paydır.Baskı yapmayan kısımdır.
Kalıp Seti: Levha prosesinde levhalara şekil verme amacıyla kullanılan ve çok parçadan oluşan şekillendirme takımını ifade eder.
Kalıp Yüzeyi: Otoklav veya hidroklav içindeki sertleşme sırasında, kalıpla temas eden laminatın yüzeyidir.
Kalıp Yüzü: Kompozit parçanın, sertleşirken kalıp veya mandrel yüzeyine temas ettiği yüzeydir.
Kalıp: Plastik bileşimin yerleştirildiği ve şekillendirildiği boşluktur.
KALIP: Montajı tamamlanmış filmlerin görüntülerinin, ışık yoluyla aktarıldığı ve bazı kimyasal işlemlerle baskıya hazır hale getirilen yüzeyi ışığa duyarlı metal plakalardır.
Kalıp: Parçanın yapılacağı ürün. Erkek ve dişi olmak üzere iki ana kalıp türü vardır. Bir erkek kalıp, kopyalanan ürünle aynıdır ve parça, kalıp üzerinde yapılır. Dişi veya boşluk kalıbı, kopyalanacak öğenin tersidir ve parça kalıbın içinde yapılır. Kelime aynı zamanda kompozit üretim sürecini tanımlamak için de kullanılabilir: Bir parçanın kalıplanması.
Kalıplama Devresi: İş parçasının tamamlanması için geçen zamanların toplamına denir. Kalıplama devresine, malzeme yükleme, kalıbı kapatma, pişirme, kalıbı açma ve sonraki yükleme için gerekli temizleme zamana dâhildir. Sıkıştırma kalıpları genellikle taşmalı, yarı taşmalı ve taşmasız olarak yapılmaktadır.
Kalıplama: Bir polimer veya kompozitin, istenilen hacim ve şekilde katı bir cisim halinde şekillendirilmesidir.
Kalıplama: Termoplastikler ve termosetler çeşitli yöntemlerle şekillendirilir. Uygulamaları en yaygın olan prosesler arasında, injeksiyon kalıplama, basınçla kalıplama, transfer kalıplama, ekstruzyon kalıplama, şişirme kalıplama, rotasyonal kalıplama sayılabilir.
KALİBRASYON BLOĞU: Belirli bir kompozisyona, ısıl işleme, geometrik şekle ve yüzeye sahip metal bir blok olup aynı (benzer) kompozisyona sahip malzemelerin muayenesi için; ultrasonik hata tespit cihazının kalibre edildiği ve performansının değerlendirildiği bir bloktur. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
KALİBRASYON: Belirlenmiş koşul - lar altında ölçme cihazı veya ölçme sisteminin gösterdiği değerler veya maddi ölçüt ile gösterilen değerler ile ölçülen büyüklüğün, bunlara karşılık geldiği bilinen değerleri ar - asındaki ilişkiyi belirleyen işlemler dizisidir.
Kalibrasyon: Belirli koşullar altında doğruluğu bilinen bir referans ölçüm standardı veya ölçüm sistemini kullanarak doğruluğu aranan diğer birstandart veya test/ölçü aleti yada sistemin doğruluğunun ölçülmesi, sapmalarının belirlenmesi ve rapor edilmesi işlemini ifade eder.
KALİBRASYON: Dönüştürücü voltaj çıkışlarının bir referans standardının çıktılarıyla karşılaştırılması.
KALİTE BELGESİ: Depolama Şirketi tarafından Ölçüm İstasyonunda teslim alınan veya teslim edilen doğal gazın özelliklerini gösteren belgeyi ifade eder.
KALİTE KUSURU: Ülkemiz giren gazın kimyasal özelliklerinden sap - ma durumunu gösteren terimdir. Kalite Kusuru’ na ilişkin referans aralıları ŞİD de belirtilmiştir.
KALMA SÜRESI [ Residence time ] Incelenen bir maddenin bir havuzda yada rezervuarda kaldigi ortalama süre.
KALORİ: Normal atmosfer basıncı (1.01325 Bar) altında 1 gram saf suyun sıcaklığının 14.5°C’den 15.5°C’ye çıkarılması için gereken enerji miktarına eşit bir enerji birimidir. KALORİMETRE: Yanma işlemi sonucunda açığa çıkan ısıyı ölçen cihazdır.
Kalori: Gram kalori, 1 atmosfer basınçta ve 15 0C’deki1 gram suyun sıcaklığını 1 0C yükseltmek için gereken ısı miktarı olarak tanımlanır. Bak. Spesifik enerji
KALSIYUM HIDROKSIT [ Calcium hydroxide ] Sönmüs kireç diye de bilinen, aritma süreçlerinde pH ayarlamasi ve pihtilastirma islemlerinde kullanilan kalsiyum bilesigi.
Kalsinasyon: Bir malzemeni ergitilmeksizin yüksek bir sıcaklığa kadar ısıtılarak içerdiği uçucu bileşenlerden arındırılması prosesidir; Örneğin hidratlar, karbonatlar ve benzeri maddeler parçalanarak su, karbondioksit, v.s. verirler.
KAMBURA: Sert kapaklı işlerde sırtı yuvarlatma işlemidir.Ciltte kitap sırtlarının yuvarlatılması işlemi. Çok sayfalı ve sert kapaklı kitap ajanda vb. materyallerin dayanıklılığını arttırmak ve estetik görünmesini sağlamak amacıyla iplik dikiş ve tutkallamanın ardından el ile (çekiç ile sırta vurarak) veya makine ile yapılan bir işlemdir.
KANAL [ Channel ] Suyun belirli bir dogrultuda akmasini saglayan dogal yada yapay olusum.
KANALIZASYON ANA BORULARI [ Sewer mains ] Atik suyu kanallardan toplayan ve ana kanallara ileten, çapi genis lagim kanallari.
KANALIZASYON ANA HAT KANALI [ Trunk sewer ] Atik suyu lagim ana borularindan toplayan ve aritma tesisine yada bir bosaltma menfezine ileten, genis çapli ana borusu.
KANALIZASYON KAPASITESI [ Sewer capacity ] Bir kanalizasyon borusunun tutabilecegi azami atik su miktari; beher gün için kisi basina belli syida galon olarak ifade edilir.
KANALIZASYON SISTEMI [ Sewerage system ] Atik suyun toplanmasinda, islenmesinde ve tasfiyesinde kullanilan donanim.
KANALLAMA [ Channelization ] Büyük miktardaki suyun, su düzeyini tehlikeli biçimde yükseltmeksizin iletilmesini saglamak üzere akinti kanallarinin degistirilmesi.
KANAT (FLANK): Tuz domunun yer altında bulunan sınırlarıdır.
Kangal Tüp (Sarmal Tüp): Çapı küçük uzun ve esnek bir borudur, Bir araba üzerine monte edilmiş büyük bir makaraya sarılarak toplanır, gerektiğinde makaradan açılıp (sondaj, tamamlama ve diğer operasyonlarda) kullanılır.
KANSER YAPICILAR [ Carcinogenes ] Kansere yol açan etki maddeleri.
KAPALI AKIFER [ Confined aquifer ] Kaya katmanlari arasinda sikisip kalmis yer alti suyu.
KAPALI ATIK GAZ BACA SİSTEMİ: Yanma sonucu oluşan gazların cihazın bulunduğu ortamdan sızdırmaz şekilde atmosfere atıldığı sistemdir.
KAPALI SISTEM [ Closed system ] Disindaki nesnelerle madde alisverisi olmayan sistem.
KAPAMA EMNİYET VENTİLİ: Basınç düşürme istasyonu çıkışındaki doğal gaz şebeke veya tesisatlarında, gaz basıncının müsaade edilen emniyet basıncı alt ve üst sınırını aşması durumunda, otomatik olarak gaz akışını kesen cihazdır. Manuel olarak müdahale edilmezse kendisi açılmaz. (İlgi: Emniyet Ventili)
KAPAMA TOLERANSI: Regülatörün kapanması esnasında, regülatörden geçen gaz debisinin maksimum ve sıfır aralığında, müsaade edilen en fazla çıkış basıncı artış oranıdır. (Kapama Toleransı KT 30 ise, kapama esnasında müsaade edilen maksimum çıkış basıncı, ayarlanan çıkış basıncının %30 fazlasıdır.) (İlgi: Regülatör)
KAPAMA: Mühür kaba düzgün şekilde uygulandığında onu ilk etkileyen metal veya kalıp kapağı tanımlamak için kullanılan terim.
Kapan Çeşitleri: Birleşik Kapan, Fay (Fault) Kapan, Kemer (Anticline) Kapan, Kıstırma (Pinchout) Kapan, Benzeyişsizlik (unconformities) Kapan, v.s.
Kapanlanma: Geçirgen rezervuar kayaçları (karbonatlar, kumtaşları), hidrokarbonların göçmesine engel olan geçirgenlikleri az kayaçlarla (örtü kayaçları) sarıldığı zaman kapanlar meydana gelir. Tipik örtü (seal, cap) kayaçlar sıkı dokulu şeyller, evaporitler, betonlanmış sert kumtaşları ve karbonat kayaçlarıdır.
KAPASİTE BEDELİ: Sözleşme Depolama Kapasitesi üzerinden alınacak bedeldir.
KAPASİTE EĞRİSİ: Regülatör çıkış basıncına bağlı olarak debideki değişimi gösteren eğriye kapasite eğrisi denir. (İlgi: Regülatör)
KAPASİTE: Belirlenen bir ürün miktarı için kabın içindeki boşluk miktarı.Bir şişenin normal hacmi (genelde cc,ml,ons veya gramla ölçülür).Bir şişe standart kapasitesine kadar doldurulduğunda genelde içerik omuz hizasına gelir.
KAPATMA BASINCI: Regülatörün subap yuvasını subap başı ile kapatarak gaz akışının durdurulacağı çıkış basınç değeridir.
Kapiler Etkisi: Sıvıların çapı çok küçük türlerde film, damlacıklar, kabarcıklar, v.s. oluşturarak yükselmesi veya alçalmasıdır.
KAPLAMA KALINLIĞI: Çelik boruları korozyondan korumak ve elektrik yalıtımı sağlamak amacıyla bitüm, polietilen vb. malzeme ile yapılan kaplamanın ortalama kalınlığını tanımlar. Kaplama kalınlığı milimetre veya mills cinsinden ifade edilir. (İlgi: Mills)
KAPLAMA UZAMASI: Boru yüzeyinin kaplanmasında kullanılan polietilen malzemeden alınan numunenin çekilerek koparılması sırasında meydana gelen uzamanın, numunenin çekme öncesi boyuna oranıdır.
Kaplama: Bir malzemenin plastik madde ile kaplanmasıdır. Baskılı devrelerin ve kondansatörlerin üretiminde kullanılır.
Kaplin: Uç kısımlarında yivler bulunan iki boruyu birbirine bağlamak için kullanılan her iki tarafı da yivlenmiş metal bir halkadır.
KARADAN ESEN RÜZGAR [ Land Breeze ] Izellikle karanin denizlerden daha hizli sogudugu bulutsuz gecelerde, karalardan denize dogru olan kara hareketi.
KARBOKSIHEMEGLOBIN [ COHb = Carboxyhaemoglobin ] Kanda oksijen tasiyan hemoglobin pigmentinin karbon monoksit ile birlestiginde olusturdugu bilesik. Bu madde, oksijen tasinimini engelleyip, ölüme yol açar.
Karbon Çeliği: En fazla %2 karbon, %1.65 manganez ve diğer bazı elementler içeren karbon ve demir alaşımıdır.
KARBON DIOKSIT [ Carbon dioxide ] Yeterli oksiyen kosullarinda fosil yakitlarin yanmasiyla olusan, atmosferde mevcut bir bilesik. Soludugumuz oksijeni yayan klorofili bitkiler için gerekli olup kendi basina zehirli degildir, ancak yogun haldeyken bogucu olabilir.
KARBON DÖNGÜSÜ [ (Carbon cycle ] Karbon atomalrinin fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diger süreçler sonucunda atmosfet, okyanuslar, yeryüzü vb. arasindaki dolasimi.
Karbon Elyafı: Rayon, poliakrilonitril (PAN), zift (pitch), gibi organik liflerin inert bir ortamda pirolize edilmesi ile elde edilen takviye lifleridir.
Karbon Fiber: Kuvvetlendirici fiber, öncü bir organik maddenin (PAN, poliakrilonitril gibi) piroliziyle elde edilir; yüksek performanslı kompozitler ve alçak yoğunluklu, mekanik performansları fevkalade malzemelerin yapımında kullanılır. Termoplastiklere, küçük kıymıklar halinde katılarak malzemenin hem dayanıklı ve hem de hafif olması sağlanır.
KARBON MONOKSIT [ Carbon monoxide ] Fosil yakitlarin yeterince hava ile yanmamasindan olusan, gözle görülmeyen, tatsiz, kokusuzz ve son derece zehirli bir gaz.
Karbon Nanotüp: Bak. Nanotüp
KARBON SİYAHI: Polietilen malzemelerin güneş ışığındaki ultraviyole ışınlarına karşı korunması amacıyla katılan katkı maddesidir.
Karbon Siyahı: Tanecik büyüklüğü, taneciklerin aglomerizasyon derecesi ve yüzey aktivitesi kontrollü olarak üretilen elementel karbondur; tanecik büyüklüğü ve üretim yöntemine göre birkaç tipi vardır.
KARBON SOGURMASI ( ABSORBSIYONU YADA ADSORPSIYONU ) [ CA= Carbon absorption or adsorption ] Aktif karbon kullanilarak yapilan sogurma veya adsorpsiyon.
Karbon, Endüstriyel: Karbon siyahı, seçilmiş petrol koku, needle kok (elektrotların grafitlenmesinde kullanılan kristal kok), elektrot zifti.
Karbon: Bütün organik polimerlerin belkemiğini oluşturan elementtir. Grafit, karbonun daha düzenli şeklidir. Elmas; karbon’un yoğun kristal halidir.
Karbon: Çeşitli yapılarda bulunabilen bir termal elementtir; elmas (beyaz, kristalin), grafit (yumuşak, tabaka yapılı, yağlı görünümlü), kok, mangal kömürü (siyah, set, katı) değişik karbon türleridir. Karbon tüm hidrokarbonların temelidir, hidrojenle birleşerek sayısız hidrokarbon bileşiğini oluşturur.
Karbonat Kayacı: Kireç taşı ve mermerin temel mineralleri olan kalsit veya dolomit gibi bir karbonat mineralinden oluşan kayadır.
Karbonat: Magrine organizmaların sert kısımlarından oluşmuş kayaçlardır; kalsit, aragonit ve dolomit değişik yapılarda karbonat kayaçlardır.
KARBONDİOKSİT (CO2): Yanma sonucu oluşan boğucu bir gazdır. Doğal gazın tam yanması sonucunda oluşan CO2 miktarı 11,7 % olmalıdır.
Karbon-Karbon: Karbon veya grafit matriks içinde karbon veya grafit elyafı içeren kompozit bir malzemedir.
KARBONMONOKSİT (CO): Yanma sonucu oluşan zehirleyici bir gazdır. Doğal gazın tam yanması sonucunda oluşan CO miktarı sıfıra yakın olmalıdır.
KARINCALANMA: Oksidasyon ve korozyon yoluyla malzeme moleküllerinin ana kütleden koparak ayrılması sonucu malzeme yüzeyinde görülen pürüzlü yapıdır.
KARISIK IMARLI BÖLGE [ Mixed developing zone ] Farkli imar (gelisme) tiplerinin gerçeklestigi alan.
KARIŞTIRMA HÜCRESİ: Enjektör ve brülör üfleme ağzını birbirine bağlayan, gaz ve havanın içinde karıştığı hücredir.
KARKAS (İSKELET): Bir yapının betonarme, çelik, ahşap gibi taşıyıcı sistemidir.
Karot (Core) Analizi: Bir karot örneğinin laboratuvar analizidir; bir oluşumun (petrol ve gaz yatağı) porozite, geçirgenlik, litoloji, akışkan içeriği, dalma (batma) açısı, jeolojik yaşı ve üretkenlik (productivite) özelliklerinin saptanmasını sağlar.
Karot (Core): Jeolojik analizler için kayaçlardan alınan silindirik örneklerdir.
KAROT: Zemin, beton, asfalt gibi yapımlardan, özel aygıt (karotiyer) ile alınan silindirik örnektir.
KARŞI BASINÇ: Alev borulu kazanlarda yanma ürünlerinin kazan çıkışına kadar ulaşmasına karşı kazan içerisinde gösterileri dirençtir. Brülör seçiminde kazan karşı basıncı mutlaka dikkate alınmalıdır.
Karton (Kağıt) : Selülozun (kağıt hamuru) sıkıştırılması ile elde edilen bir çeşit kalın kağıt.
Kasa: Bir gaz kuyusunun duvarlarını kaplamada kullanılır; amaç kuyunun çökmesini önlemek, çevrenin ve kayaç tabakalarının petrolle ve sondaj sıvılarıyla kirlenmesini önlemektir. Kasa, kuyu boşluğuna daldırılan ve yere çimento ile bağlanan metal borudur; yer altı oluşumlarını (örneğin kaynak suyu gibi) ve kuyu deliğini korur. İlk olarak yer altı sularını güvenceye almak için yüzey kasalaması, sonra üretim kasalaması yapılır. Hidrokarbonların kuyudan yüzeye aktığı tüp üretim kasasının içine yerleştirilir. İki-yollu konverterlerde son iki reaksiyonla CO ve yanmamış hidrokarbonlar giderilir; nitrojen oksitlerin indirgenme reaksiyonu yoktur. Bu tip katalitik konverterler dizel motorları ve 1981 öncesi benzin motorlarında kullanılır.
KASET: Pozlama sırasında, ekranlı veya ekransız radyografik film, plaka veya kâğıdı tutmak için yapılmış ve ön yüzeyi Gamma veya X ışınlarını geçirebilecek nitelikte olan ışık geçirmeyen bükülebilir veya sert bir muhafazadır. (İlgi: Radyografik Muayene)
Kat Planı: Kaç kat elyaf ve takviye malzemesinin kullanılacağını belirten planı ifade eder.
Kat: Bir veya daha fazla tabakayı (laminat v.s) kapsayan kumaşlar veya dokumalardır. Tabakalar bir yığını oluşturmaktadırlar.
Katajenez: Kerojenin daha derinlere (1000-6000 m) gömülmesiyle artan sıcaklık (60-177 0C) ve basınç ortamında hidrokarbonlara dönüştüğü parçalanma prosesleridir.
KATALITIK DÖNÜSTÜRÜCÜ [ Catalytic converter ] Bk. Katalitik susturucu ( catalytic mufflers )
KATALITIK SUSTURUCU [ Catalytic mufflers ] Katalitik dönüstürücü diye bilinir. Içten yanmali motoru bulunan tasitlarin egzos borularina takilan hava kirliligini denetleme aygiti.
Katalitik Dewaksing: Hidrokarbon fraksiyonlarda bulunan waksları seçici olarak parçalayan (hidrokrak) moleküler elekli bir katalitik hidrokraking prosesidir; distile yakıtlara, soğukta akışkanlıklarını koruyabilmesi için düşük akma noktası özellikleri kazandırır.
Katalitik Konverter: Otomobil eksoz sistemlerinde bulunan bir emisyon kontrol ekipmanıdır; içinde platin, paladyum veya rodyum gibi bir katalizör vardır. Eksoz gazlarındaki yanmamış hidrokarbonlar (HC), karbon monoksit (CO) ve nitrojen oksitlerin (NOx) giderilmesini veya en az düzeye düşürülmesini sağlar. Katalitik konverterler üç veya iki yollu olabilirler. Üç-yollu bir konverterde nitrojen oksitler nitrojen, karbon dioksit, oksijene indirgenir; karbon monoksit karbon dioksite yükseltgenir; ve yanmamış hidrokarbonlar karbon dioksit ve suya oksitlenir. Bu tip konverterler 1981 yılından sonra geliştirilmiştir; benzinli, oksijenli benzinli ve LPG’li motorlar için uygundur.
Katalitik Kraking: Isı ve katalizörler kullanılarak ağır hidrokarbon molekülleri daha küçük hidrokarbon fraksiyonlara parçalama (kırma) prosesidir.
Katalitik Reforming: Benzin bileşenlerini halkalı yapılara dönüştüren ve dehidrojenasyon reaksiyonlarının oluştuğu katalitik bir prosestir. Bak. Reforming
Katalizör: Bu endüstride başlatıcı ile anlamdaş olarak kullanılmaktadır. “Başlatıcı”, “hızlandırıcı”, “sertleştirici” (Hardener) ve “destekleyici” (Promoter) a bakınız.
Katalizör: Bir kimyasal reaksiyonda, reaksiyona giren maddelerle kimyasal reaksiyon arasında yürütücü veya yardımcı olarak görev yapan, fakat kendisi reaksiyona girmeyen bir maddedir. Katalizör, reaksiyon hızını artırır ve istenilen reaksiyonları artırıp istenmeyenleri azaltarak kontrol altında tutar.
Katalizör; Metallosene: Organometalik komplekslerdir; zirkonyum veya titanyum bazlı, genellikle polipropilen ve polietilen üretiminde kullanılan tek uçlu (single-site) katalizörlerdir; sistemde silisyum ve nitrojen gibi bazı hetero atomlar bulunur. Metallosene sözcüğü bir metalin iki siklopentadienil arasında sandviç şeklinde yer alması dolayısıyladır.
Katalizör; Ziegler: Lineer alçak yoğunluklu polietilen, yüksek yoğunluklu polietilen ve polipropilen gibi doğrusal ve stereospesifik polimerlerin elde edilmesinde kullanılan titanyum bazlı ve çok-uçlu (multi-site) katalizörlerdir.
KATI ATIK [ Solid waste ] Kati özellikleri tasiyan her türlü atik madde.
KATI ATIK YÖNETIMI [ Solid waste management ] Kati atiklarin toplanmasini, islenmesini ve tasfiyesini, ayrica yeniden islenerek kullanilmasini planli biçimde denetleme sistemi.
KATISIK GIDA [ Adulterated food ] Safligi giderilmis gida maddesi.
KATKI MADDELERI [ Additives ] Istenen özellikleri islah etmek veya istenmeyen nitelikleri gidermek için eklenen maddeler.
Katkı Maddesi (Additive): Petrol ürünlerine kalitelerini yükseltmek veya özel karakteristikler kazandırmak için az miktarlarda ilave edilen kimyasal maddelerdir; örneğin, aşınma, köpük, oksidasyon, aşırı yük, korozyon, pas önleyiciler gibi.
Katkı: Herhangi bir madde içine, özelliklerini modifiye etmek amacı ile katılan plastifiyen, ışık absorblayıcılar ve alev geçiktiriciler gibi maddelerdir.
KATODIK KORUMA [ Cathodic protection ] Metal bazli yer alti veya sualti borularini paslanmaya ( oksitlenmeye ) karsi koruyan elektrokimyasal yöntem.
KATODİK KORUMA AKIM İHTİYACI: Bir boru hattını katodik olarak koruyabilmek için gerekli olan minimum elektrik akım şiddetidir. (İlgi: Katodik Koruma)
KATODİK KORUMA ÖLÇÜ KUTUSU: Katodik koruması yapılmış çelik boru hattına uygulanan koruma akımlarının etkili olup olmadığının işletme süresince kontrol edilmesi için boru hattı boyunca yeterli sayıda yerleştirilmiş ölçüm noktalarıdır. (İlgi: Katodik Koruma)
KATODİK KORUMA REDRESÖR ÜNİTESİ: Katodik koruma amacıyla çelik boru hattına uygulanan koruma akımlarını (doğru akım) sağlamak için bir veya birkaç noktaya tesis edilen ve alternatif akımı doğru akıma çeviren ve koruma için gerekli çıkış potansiyeline ayar edilebilen ünitedir. (İlgi: Katodik Koruma)
KATODİK KORUMA: Gömülü çelik yapıların korozyona karşı korunması amacıyla metal potansiyelini yeteri kadar negatif yaparak katot haline getirilmesi işlemidir. Bu işlem ya metale bir dış akım uygulayarak ya da bir galvanik anot (kurban anot) bağlanarak yapılır.
Katodik Koruma: Elektrik voltajı uygulayarak, metalik malzemenin korozyona uğramasını önlemek veya çok azaltmak için kullanılan bir metottur. Doğal gaz boru hatları boyunca olduğu gibi, bazı köprülere ve uzun süre korozyon yapıcı ortamlarda bulunan büyük metalik yapılara da uygulanabilir.
KATRAN [ Tar ] Kömür ve odunun damitilmasinda sonra geriye kelen siyah yapiskan madde; petrol aritimi sonucunda olusan kalintiyi da ifade eder.
Kauçuk, Doğal (NR): Kauçuk ağaçları (Hevea Brasiliensis) ve benzeri bitkilerin özsularından elde edilen bir polimerdir; doğal bir üründür, bir lateks şeklindedir, toplanır ve kurutulur. Doğal kauçuk poliizoprendir; doğal haldeyken çapraz bağlı değildir. Çapraz bağlı hale getirildiğinde (örneğin, vulkanizasyonla) sağlam ve kararlı bir yapıya dönüşür; vulkanizasyon derecesine göre sert ve yumuşak olabilir.
Kauçuk: Fiziksek özellikleri doğal kauçuğa benzeyen doğal veya sentetik elastomerik maddelerdir.
KAUÇUK: Kalıptan alınan boyayı kağıda aktarmakta kullanılan lastik kaplamalı tabaka
KAVERNA (CAVERN): Sıvı veya gaz ürünlerin depolanması amacıyla çözeltme madenciliği ile elde edilen yer altı boşluklarıdır. (İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi)
KAVİTASYON: Pompa içindeki petrolün bulunduğu şartlardaki mutlak basıncının, aynı koşullardaki buharlaşma basıncı altına düşmesi durumudur. Bu şartlarda petrolün içerisinde küçük gaz kabarcıkları oluşur. İçinde petrol buharı ve erimiş hava bulunan kabarcıklar basıncın buharlaşma basıncından daha yüksek bölgeye gelince şiddetle patlayarak metalin yüzeyini delik deşik eder. Bu duruma kavitasyon denir.
Kavitasyon: Bir sıvıda, basıncın düşmesiyle hava veya gaz kabarcıkları meydana gelir; bu kabarcıklar sönerken bıraktıkları boşluk etraflarını saran sıvı tarafından doldurulur. Kavitasyon erozyonu, metal yüzeyler yakınındaki kabarcıkların sönmesiyle oluşan boşluklara giren ince sıvı jetlerinin metali aşındırarak neden olduğu malzeme kaybıdır.
KAVRAYICI (COUPLING): Yükleme kolu manifoldu ucunda bulunan, gemi yükleme manifoldunu kavrayarak kitlenen elemanlardır.
Kayaç Çevrimi: Yeryüzünü malzemeleri çeşitli ve değişkendir; değişiklik en fazla litosferde en dıştaki 200 km’de meydana gelir. Volkanik (igneous), çökel (sedimenter) ve başkalaşım (metamorfik) kayaçların oluşumları ve değişimleri aşağıdaki çevrimle açıklanabilir.
Kayaçlar, Geçirimsiz: Shale, tuz ve çimentolu kum taşları gibi kayaçlar geçirimsiz tabakalardır; bunlar aynı zamanda stratigrafik kapan türleridir.
Kaydırıcı: Tekstil ipliklerinin işleme ve kalıplama özelliklerinin arttırılabilmesi için, bağlayıcıların çoğuna eklenen kimyasal bir malzemedir.
Kayma Gerilimi (Shear Stress): Bir akışkan tabakasının diğer tabaka üzerinde kayması için yenmesi gereken sürtünme kuvvetidir; Belirli bir sıcaklıktaki bir petrol yağının veya başka bir Newtonian akışkanın kayma gerilimi, kayma hızıyla (shear rate) doğru orantılı olarak değişir. Kayma gerilimi ve kayma hızı arasındaki oran sabittir ve viskoziteye eşittir.
Kayma Hızı: Akışkanın birbirini takip eden tabakalarının hareket hızıdır; genellikle saniye-1 birimiyle verilir.
KAYNAK AĞZI: Çelik boruların ve bağlantı parçalarının veya levha halindeki malzemelerin kaynak edilecek ağız kısımlarının eksenleri doğrultusunda kaynak metoduyla birleştirilmesinde, birleşme yerinde karşı karşıya gelen yüzeylerin profilidir. Kaynak ağzı profilleri, kaynak prosedürüne uygun olarak, ya dik kesitli (küt) ya da V - Y - X şeklinde hazırlanabilir.
KAYNAK AKIMI: Kaynak arkını meydana getirmek ve kaynak metalinin ergimesini sağlamak için kaynak elektrotunun tipine, çapına, örtüsüne göre seçilen en uygun elektrik akım cinsi ve kademesidir.
KAYNAK BANYOSU: Kaynak metalinin katılaşmadan önceki sıvı halidir. Diğer deyimle, elektrotla ana metal arasında oluşan ark bölgesindeki sıvı metal havuzcuğuna verilen isimdir.
KAYNAK HATASI: Kaynak dikişinde veya ısıdan etkilenen bölgede meydana gelebilecek; özelliği veya tesiri itibarı ile parça veya mamulün kendi standardına uymasına engel olan, kabul edilemeyecek seviyedeki kusurlardır.
KAYNAK HATLARI : Kalıplanmış parçanın yüzeyinde birleşen iki plastiğin akımıyla oluşan görülebilir çizgi.
KAYNAK İŞLEMİ: Birbirinin aynı veya ergime sıcaklıkları birbirine yakın iki veya daha fazla metalik termoplastik parçayı, ısı ve/veya basınç uygulayarak ayrıca ihtiyaç durumuna göre dolgu malzemesi de kullanarak homojen ve mevzii olarak birbirine birleştirmektir.
Kaynak Kayaç: Bir petrol kaynağı, petrol ve gaz üretebilecek kadar kerojen içeren herhangi bir kayaçtır. Kaynak kayaçların çoğunu, en az %3 organik madde içeren şeyller oluşturur. Bak. Kerojen.
KAYNAK KRATERİ: Ark kaynağında, genellikle kaynak dikişinin sonunda (katılaşma olduktan sonra) veya ark sırasında kaynak banyosunda oluşan çukur kısma verilen isimdir.
KAYNAK METALİ: Kaynak işlemi esnasında ark ısısıyla ergiyen ve daha sonra katılaşan, elektrot malzemesi ve kısmen de ana metalin karışımından oluşan, diğer deyimle kaynak dikişini oluşturan metaldir.
KAYNAK METODU: Standartlarda öngörülen kaliteyi sağlayacak kaynaklı bağlantının yapılabilmesi için takip edilen ve deneylerle de ispatlanmış kaynak usul veya yöntemidir.
KAYNAK POZİSYONLARI: İş parçasına bağlı olarak kaynak işleminin gerçekleştirildiği yatay, düşey, yan, tavan gibi konumlardır.
KAYNAK TOZU: Tozaltı-ark kaynağı, Elektro-cüruf kaynağı gibi metotlarda, arkı kolay başlatmak, kaynak metalini alaşımlandırmak ve yüzeyinde cüruf oluşturarak korumak amacıyla kullanılan kum görünümünde kimyasal bir terkiptir.
KAYNAKÇI SERTİFİKASI: Bir kaynakçının ilgili standartlarda belirtilen şartlara uygun kaynak yapabildiğini gösteren yazılı ve tescilli belgedir. Bu belge, İlgili standartların öngördüğü şartlarda sınava girip başarılı olan kaynakçılara verilir.
KAYNAKLI ÇELİK BORU: Şerit halindeki alaşımsız çelik malzemenin düz veya spiral olarak bükülmesi ve ardından elektrik-ark, gazaltı, tozaltı, direnç ve diğer kaynak metotlarıyla kaynak edilerek imal edilen ve gaz / sıvı iletilmesi için kullanılan içi boş silindir biçimli elemandır.
Kaynama Aralığı: Bir hidrokarbon sıvının kaynamasının (veya distillenmesinin) başladığı, ilerlediği ve sonlandığı sıcaklık aralığıdır (genellikle atmosferik basınçta).
Kaynama Noktası: Bir sıvının sıcaklığının, buhar basıncının dış basınca eşit olduğu sıcaklıktır. Hidrokarbonlarda aynı sınıftan bileşikler için kaynama noktaları karbon sayısıyla artar; aynı karbon sayılı bileşikler için kaynama noktalarının artış sırası izoparafin, n-parafin, naften, aromatik bileşiklerdir.
KAYYUM: Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimsedir.
Keçe: Tesadüfi bir dağılımla, bir bant üzerine kırpılan cam liflerinden oluşan ve bir bağlayıcı aracılığı ile bir arada tutularak kumaş haline getirilmiş takviye malzemesidir.
KELAT [ Chelat ] Deniz suyunda organik materyali ayirmaya yarayan kimyasal ayirma aygiti; Kelatlamaya yönelik etki maddeleri, köpük olusumunu önlemek amaciyla deterjanlarda kullanilir.
KELEBEK MENTEŞE : Kapakla ana gövdeyi birleştirmeye yarayan,güçlü olması darbe direncini sağlayan esnek menteşe.
KELEBEK VANA: Vana gövdesi içinde bulunan bir klape vasıtası ile gaz akışını kontrol eden, düşük basınçlarda ve çeyrek tur ile tam açık veya tam kapalı pozisyonda kullanılan vanadır.
Kelebek: Sürekli elyaf sarma yönteminde yapılacak üretimde kullanılacak kalıpların makine aynasına bağlandıkları aparatı ifade eder.
KEMIRGEN ÖLDÜRÜCÜ ILAÇLAR [ Rodenticides ] Kemirgenleri öldüren kimyasal maddeler.
KENDI KENDINE TEMIZLENME ( ÖZARITIM ) [ Self- purification ] Bir su olusumunun organik atiklarla kirlendikten sonra yeniden arinma konusundaki dogal yönelimi.
Kendiliğinden Tutuşma Sıcaklığı (Oto-İgnasyon): Bir kıvılcım veya alev teması veya yardımı olmaksızın bir maddenin kendi kendine yanmaya başladığı en düşük sıcaklıktır; maddenin haline (katı, sıvı, gaz) ve çevresini saran atmosfere bağlı olarak değişir.
Kendiliğinden-Kürlenme: Kauçuk karışımlarının oda sıcaklığında veya daha yüksek sıcaklıklarda kendiliğinden kürlenmesi veya bünyesinde çapraz bağlar oluşmasıdır.
KENT MERKEZI [ City core ] Kentin en yogun ve genellikle merkezi is alaninin bulundugu bölgesi.
KENT PLANLAMASI [ Urban planning ] Kentsel bir alanin fiziksel altyapi, konut ve ulasim, toprak kullanimi, kentsel büyüme de dahil, çesitli ögelerinin planlanmasi süreci.
KENTSEL YÜZEYSEL AKIS [ Urban runoff ] Yogun imar görmüs alanlarda olusan ve özellikle asili katilar, zehirli maddeler, bakteriler, besin maddeleri, asbest, yag, gres yagi ve tuz gibi kaynagi kent sokaklari, insaat malzemeleri ve çöpler olan çesitli kirleticilerin bulastigi yüzeysel su akisi.
Kerojen: Zamanla ısının da etkisiyle çürüyüp yanarak petrolü oluşturan organizmalara kerojen denilmektedir. Kerojen, kısa zaman ve yüksek ısıda, veya uzun zaman ve düşük ısıda petrole dönüşür. Kimyasal olarak kerojen karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur; çok az miktarlarda da nitrojen ve sülfür bulunur. Çeşitli kerojen türleri vardır; farklılıkları, içerdikleri orijinal organik maddeler nedeniyle, kimyasal yapılarından kaynaklanır. Bak. Kaynak Kayaç
KEROSEN: Su beyazı renginde yağımsı, kuvvetli kokulu olan petrol hidrokarbonları karışımı. Roketlerde ve jet motorlarında yakıt, insektisit ve temizleyici olarak da kullanılır. Benzinden daha zor alev alır ama benzinden daha fazla da ısı verir. Benzine göre donma derecesi daha düşüktür.
Kerosen: Gazyağı
Kesik (Cut): Sondaj matkabının parçaladığı ve sondaj çamuruyla beraber taşınan kayaç parçalarıdır; bunlar, yıkanır, kurutulur ve analiz edilerek sondaj yapılan oluşumlarla ilgili çeşitli bilgiler elde edilir.
KESİM EBADI: Kağıdın baskıya alınacak ebadıdır.
Kesme Dayanımı: Bir malzemenin taşıyabileceği maksimum kesme gerilimidir.
Kesme Kenarı: Kalıplanan ürünün sertleşmesinden sonra, kalıptan taşan kısımların kesilmesi için kalıp kenarında bırakılan flanşı tarif eder.
Kesme Kuvveti: Birbiriyle temas halinde olan iki parçayı, aynı düzlemde birbirine paralel olarak kaydırmak üzere uygulanan kuvvet tarafından, uygulanan gerilimdir.
KESON: Doğal gaz hatlarının fiziksel korunumu veya olası gaz sızıntısının tahliyesi için borunun dışına geçirilen koruyucu kılıf borudur. Kesonların çoğunlukla çelik boru olmasının yanı sıra plastik boru veya beton gömlek uygulamaları da vardır.
Keşfedilmemiş Kaynaklar (Undiscovered Reso-urces): Bilinen gaz ve petrol sahalarının dışında, jeolojik bilgiler ve teorilere dayanılarak bulunduğu varsayılan kaynaklardır.
Keşfedilmemiş Üretilemeyen Kaynaklar (Undis-covered Unrecoverable Resources): Teknik olarak da ekonomik olarak da üretim yapılamayan kaynaklardır.
Keşfedilmiş Kaynaklar (Discovered Resour-ces): Bir birikintiden o güne kadar üretilmiş gaz ve petrol ile kalan gaz ve petrol miktarının toplamıdır.
Keşif (Discovery) Kuyusu: (a) Önceden verimsiz olduğu düşünülen bir alanda yağ veya gaz bulmak ve üretmek, (b) bilinen bir alanda yeni bir rezervuar bulmak, (c) bilinen bir yağ ve gaz rezervuarının sınırlarını genişletmek amacıyla yapılan sondajdır.
Key seat: Kama yatağı
Key: Kama
Keyway: Kama yuvası, kama oluğu
Kılavuz (Yolluk): Elyafın sehpadan kalıba giderken içerisinden geçtiği yolluklara verilen ismi ifade eder.
KIMYASAL ISLEM [ Chemical Treatment ] Zehirli, kokulu, yada asindirici nitelikteki gazlarin ve emisyonlarin aritilmasinda kullanilan kimyasal yöntem.
KIMYASAL KIRLILIK [ Chemical pollution ] Gaz, kati yada sivi haldeki kimyasal maddelerin etkisiyle havada, suda ve toprakta olusan kirlilik.
KIMYASAL MUTAGENLER [ Chemical mutagens ] Daha sonraki kusaklarda dogustan gelen kusurlarin artisina yol açabilen, kimyasal kökenli potansiyel mutasyon nadenleri.
KIMYASAL OKSIJEN IHTIYACI [ COD= Chemical oxygen demand ] Bir su örnegindeki organik ve oksitlenebilir inorganik bilesikleri yükseltgemek için gerekli oksijen miktarini ölçen, suyun kalitesi ile ilgili bir gösterge.
Kırık (Fracture) Asitlendirme: Bir oluşumu parçalayabilecek kadar yüksek basınç altında oluşuma asit basma işlemidir: Asit, özellikle karbonatlar içeren oluşumlara etki ederek oluşumun geçirgenliğini artırır.
Kırık (Fractured) Rezervuarlar: Kırık taban kayaçları, üstünü kaplayan shale tabakasını iterek yukarı doğru çıkıntı yaparlar ve bir kapan meydana getirirler. Diğer iyi bir kapan türü de, faylar boyunca uzanan betonla kaplanmış kırıkların (kireç taşları ve çakmak taşları) yanal uzanımla boyunca oluşturduğu kapanlardır.
Kırılganlık: Çekme grafiğinde, sert çıkışlı, düşük uzama değerli ve yield değeri çok düşük yada hiç olmayan malzemeler kırılgan olanlardır.
Kırılma Gerilimi: Kırılmanın başlangıç anında minimum kesit alanı üzerine, dik olarak uygulanan yüktür.
Kırılma indeksi: Malzemeden ışık geçmesi sırasında göstermiş olduğu sapmadır
Kırılma: Bir gövdenin ayrılmasıdır. Tamamen ayrılma kavramı yanı sıra, tam ayrılma olmadan, yalnız yüzeyde görülen bir kırığı da ifade etmektedir.
Kırılmaya Dayanıklılık: Başlangıç durumundaki bozukluklar veya çatlaklar görülen bir malzemenin, kırılmadan ne kadar kullanılabileceğinin ölçümüdür. Özellikle, uçak üretiminde, yapısal tasarımların ve analizlerin yapılması sırasında kullanılır.
KIRIM: Tabaka halindeki basılı materyalin elle ya da makine ile katlanarak forma haline getirilmesi işlemidir.Dört temel kırım tekniğinden söz edilebilir. Yatay, dikey, akardeon ve Z kırım.
KIRLETEN ÖDER ILKESI [ PPP= Polluter pays principle ] Kirliligin üstesinden gelmenin bedelini kirleticinin karsilamasi gerektigini savunan ilke.
KIRLETICI [ Contaminant ] Havayi, suyu, topragi yada çevreni herhangi bir ögesini kirleten madde.
KIRLETICI [ Pollutant ] Arzu edilmeyen etkilere yol açan kati, sivi yada gaz halindeki madde. Birincil kirleticiler gürültü ve lagim suyu gibi dogrudan olusmus kirleticileri içerir; ikincil kirleticiler ise kirlenmis ortamla tepkimeye giren birincil kirleticiler tarafindan üretilir, ör. Ozon.
KIRLETICI SIZINTI [ Leachate ] Suyun topraga gömülü kati atiklarin arasindan sizarken mevcut asili ve çözünmüs kati maddeyi ve bakterileri emerek olusturdugu, bazen yer alti sularina da karisabilen kirletici.
KIRLI SIS [ Skog ] Önceleri duman (Smoke ] ile sisin ( fog ] birlikle tanimlanmasi için kullanilmistir. Daha sonra ise özellikle atmosferde fotokimyasal tepkimeye ugrayan otomobil egzoslarinin ve diger emisyonlarin yol açtigi kentsel alanlardaki fotokimyasal bpupu anlatmak için kullanilmistir.
KIRLILIGIN DÖNÜSTÜRÜLMESI [ Rendering pollition ] Sabunun ham maddesi olan donyagini ve hayvan yeminde kullanilan, protein orani yüksek, yagsiz bir ürünü elde etmek için hayvan atiklarinin pisirilmesi islemi.
KIRLILIGIN KAYDIRILMASI [ Translocation ] Kati atik toplanmasinda oldugu gibi, kirliligin bir alandan yada yöreden bir digerine kaydirilmasi.
KIRLILIK ( KIRLENME ) [ Pollution ] Çevrenin insan, bitki ve hayvan yasami açisindan tehlikeli yada potansiyel olarak tehlikeli olacak sekilde kirlenmesi; bozulmayan yada dagilmayan atik materyalin çevreye birakilmasi.
Kırma (Fracturing): Bir kuyudan daha fazla yağ veya gaz almak amacıyla kaya oluşumlarını açmak için hidrolik veya patlatma gücünün kullanıldığı bir yöntemdir. Geliştirilmiş kırma teknikleri üreticilerin yağ ve gaz yataklarını daha kolay bulabilmesini ve eski kuyuların ömrünün uzamasını sağlamıştır. Rezervuar oluşumlarına basınç uygulandığında meydana gelen kırıklardan yağ veya gaz kuyuya akar.
KIRMIZI GELGITLER [ Red tides ] Kirlilik ve ötrofikasyon sonucunda, deniz planktonu tiplerinin zehirli olabilecek düzeyde yogunlasmasiyla kiyi sularinin renginin bozulmasi sekliyle olusan dogal olay.
KIRMIZI KIL [ Laterite ] Nemli tropikal ve subtropikal bölgelere özgü, demir ve alüminyum oksitleri bakimindan zengin, oldukça ince kirmizi renkli toprak.
KIRMIZI VERI KITABI [ Red data book ] Nadir ve tehlike altinda bulunan türlerle ilgili olarak IUCN' nin tuttugu bilgi dosyasi.
Kırpılmış Demetler: Cam elyafı demetlerinin 3-12 mm uzunluğunda kırpılmış şeklidir.
Kırpma: Sürekli elyafın dönen lastik tambur ve boyuna yerleştirilmiş bir bıçak tamburu arasından geçirilerek bıçak tamburunun lastik tambur üzerine uyguşladığı baskı suretiyle kesilmesini ifade eder.
KISA SÜRELİ MUKAVEMET: Polietilen boruların ilgili standartlarda belirtilen süreler içinde bozulmadan işletme hizmeti verebileceği mukavemet değeridir.
KISMA VANASI: Boru hattından geçen gazın tamamen kesilmesini önlemek ve gaz akışını azaltıp çoğaltmak için kullanılan vanadır.
Kısmi Basınç: Bir karışımdaki gazlardan herbirinin basıncıdır; pVA = nART; pA = A gazının kısmi basıncı, V = toplam hacim, nA = A gazının mol sayısı T = sıcaklık, R = üniversal gaz sabiti = 0.08206 L-atm/mol-K
KISMİ KOROZYON: Çelik hat borusunun cidarında belirli bir derinliğe kadar meydana gelen paslanma veya aşınma nedeniyle zayıflamasıdır.(İlgi: Korozyon)
Kısmi Oksidasyon (Partial oxidation): Tam oksidasyon (örneğin, yanma) sonunda organik bileşikler karbon dioksit (CO2) ve suya (H2O) dönüşür. Kısmi oksidasyonda ise ortamdaki oksijen miktarı az olduğundan yanma ürünleri karbon monoksit (CO) ve hidrojen (H2) karışımı, yani sentez gazıdır.
KISTELYEVM: Görev başına gelinmediği günlerde kesilen paradır. Muhasebe uygulamalarında kıstelyevm bir işlem olarak kabul edilmekte ve işyerinde çalışan bir ücretlinin işyerine işveren veya vekilinin bilgisi olmaksızın gelmediği günler için ücretinden kesinti yapılması işlemidir.
KIŞ DÖNEMİ:1 Kasım günü saat 08:00’de başlayıp 1 Nisan günü saat 08:00’de sona eren dönemdir.
KIYI BÖLGESI [ Littoral zone ] Köklü bitki örtüsünün ortaya çiktigi, günes isiginin su tabanina nüfuz edebildigi yüksek düzeyde fotosentez olayina olanak veren tatli sulardaki sig kiyi bölgesi.
KIYI BÖLGESI YÖNETIMI [ Coastal zone management ] Kiyi sularinin ve su havzalarinin, kirlilikten korumak ve azami yayari saglamak amaciyla yönetimi.
KIYI SU BENDI [ Coastal watershed ] sel suyunu depolayip sonra kiyi sularina birakarak, su denetim sistemi islevi gören arazi parçasi.
KIYI SÜRÜKLENMESI [ Littoral drift ] Kirilan dalgalarin olusturdugu akintilarla kumlarin denize çekilmesi. Bu durum kiyi koruma planlari açisindan önem tasir.
KIYISAL [ Littoral ] Sahilde yada sahil yakininda bulunan; sahille ilgili.
Kızdırma Kaybı: Yakma işleminden önceki ve sonraki ağırlık farkıdır. Cam elyafında, 1. bağlayıcının (size) ve 2. bağlayıcının (binder) yakılmasıdır.
Kızılötesi: Işık tarafında kırmızı alanın öteki ötesindeki alanda yayılmış ısı ışınlarından oluşan gözle görünmeyen ışınımı ifade eder.
KİK: Kamu İhale Kurumu (Kamu İhale Kanunu)’dur.
Kilitleme Basıncı: Enjeksiyon ve Transfer kalıplamada, reçinenin takviye malzemesi arasından akışı sırasında oluşan basıncı, kalıp kenarlarındaki kilitleme ekipmanı karşılar. Bu basınca, kilitleme basıncı adı verilir.
KİLİTLEME: Bir kontrol sisteminin, elle bir müdahale olmaksızın yeniden devreye alınmadığı emniyet kapatması durumudur.
Killed steel: Söndürülmüş çelik
KİMYASAL ENJEKSİYON: Petrolün içerisine enjekte edilen madde sayesinde, boru hattı içerisindeki akış esnasında oluşabilecek helezonik hareket nedeniyle meydana gelen direnci kırarak akışkanlığın artırılmasıdır.
Kimyasal Yüzdürme: Geliştirilmiş bir hampetrol üretim metodudur. Birincil ve ikincil üretimlerde sonra rezervuarda kalan petrolün üretim kuyusuna akmasını sağlamak için bir injeksiyon kuyusu açılı, içinde bazı kimyasal maddeler çözünmüş olan su rezervuara basılır.
Kireç Taşı: Petrol ve gaz rezervuarların bulunabildiği kalsiyum karbonatça zengin kayaçlardır.
Kişisel Koruyucu Donanım (KKD): Bir veya birden fazla sağlık ve güvenlik tehlikesine karşı korunmak için kişilerce giyinmek veya taşınmak amacıyla tasarlanmış herhangi bir cihaz, alet yada malzemeyi ifade eder.
KLAPE: Hava geçiş miktarını ayarlamak amacıyla sürgü, pancur tipli oynar elemanlarla hava geçiş kesitini değiştiren elemandır.
Klay (Kil) Treating: Bir ürünün (genellikle baz yağlar) kalitesini yükseltmek amacıyla aktiflendirilmiş kilden geçirilmesi prosesidir; eser miktardaki kirlilikler kil tarafından tutulur.
Klinker: Toz haline getirilmiş çimentodur; ince taneli hammaddelerin (kalsiyum karbonat, silika, alumina ve demir oksit) belirli oranlarda karıştırılarak bir fırında 2700 0F dolayında ısıtılmasıyla elde edilir.
KLİŞE: Matbaada harflerin ve resimlerin basılması için hazırlanan metal kalıplardır.Yada tipo baskı kalıbıda denir.Genellikle Gofre,Varak,Soğuk Baskı gibi işlemlerde kullanılır.
KLOR [ Chlorine ] Agartici, oksitleyici etki maddesi olarak suaritma yada mikrop giderme amaciyla kullanilan halojen eleman; zehirli bir gaz.
KLOR IHTIYACI [ Chlorine demand ] Belirli bir hacim pis suda bulunan bütün patojenik bakterileri öldürmek için gerekli klor miktari.
KLORDAN [ Chlordane ] Etkin maddesi klor olan uçucu nitelikteki böcek öldürücü.
KLORLAMA [ Chlorination ] Mikroplari giderme amaciyla içme suyu yada atik suya klor eklenmesi.
KLORLANMIS HIDROKARBONLAR [ Chlorinated hydrocarbons ] Organa klorlar diye de adlandirilirlar. Bu maddeler endrin heptaklor, aldrin, toksafen, dieldrin, DDT, klordan ve metoksiklor gibi sentetik zehirler içerir. Bu sentetik zehirler toprakta, akarsu ve deniz dibinde degismeden kalirlar.
KLOROFIL [ Chorophyll ] Oksiyen üretmek içim isigi ve karbon dioksiti kullanan, bitkilerde bulunan renk maddesi.
KLOROFLUOROKARBON ' lar [ CFCs= Chlrofluorocarbons ] Aerosol püskürtücülerde, sogutmada, plastik köpükte ve endüstriyel çözücülerde kullanilan, ozon tabakasinin tükenmesine yol açan ana faktör oldugu ve sera etkisine katkida bulundugu düsünülen son derece kararli ( kalici ) bilesikler.
Knob: Topuz, tokmak, düğme
Knock: Vuruntu.
Knuckle joint: Press mafsallı pres
Knurled nut: Tırtıllı somun, tırtıllı el ayar somunu
Knurling too: L tırtıl çekme aleti
Knurling: Tırtıl çekme
Koagülasyon: Atık sulardaki sudaki süspansiyon ve kolloidal haldeki maddelerin uzaklaştırılması için uygulanan bir işlemdir. Kolloidler hareket halindedirler, graviteyle çökelmezler. Alum veya demir(3) klorür gibi bileşikler, tanecikleri birbirlerinden uzakta tutan elektrik yüklerinin etkisini düşürerek ’floklar (yığın)’ halinde çökelmelerini sağlarlar. Floklar, ya yüzeye çıkarlar, veya dibe çökelirler.
KOBALT 60 [ Cobalt 60 ] Hem insanlara hem de hayvanlara zararli nitelik tasimakla birlikte tipta kullanilan radyoaktif kobalt.
Kohezyon: Tek bir maddenin birbirine yapışma eğilimidir. Moleküler partiküllerinin karşılıklı çekim kuvvetidir. Ayırmaya karşı bir direnç olup, maddeleri bir arada tutan güçtür.
Kok, Petrol Koku: Siyah ve katı kalıntıdır, koklaştırma gibi ünitelerde kalıtı akımlar, katran ve ziftin krakingi ve karbonlaştırılmasıyla elde edilir; %90-95 karbondur ve kül miktarı çok düşüktür.
Ko-katalizör: Katalizörün aktive edilmesi için kullanılan genellikle bir organometalik bileşiktir.
Koklaştırma: Ağır koşullarda ısıl olarak, ağır kalıntıları daha hafif ürünlere ve yan-ürün petrol kokuna dönüştürme prosesidir. Aynı zamanda, ünitelerin dibindeki karbon kalıntısından tüm distillenebilen hafif hidrokarbonların ayrılması, katalizör veya ekipman üzerindeki birikintilerin (depozitler) uzaklaştırılması da koklaştırmadır.
KOKU GIDERME [ Deodorization ] Uygun olmayan kokularin ve gazlarin giderilmesi yada önlenmesi.
KOKU İKAZ BASAMAĞI: Ortalama koku alma hissine sahip ve normal psikolojik yapıdaki bir kişinin rahatça hissedebileceği koku şiddetidir. (İlgi: Kokulandırma)
KOKU MADDESI [ Odorant ] Gazlara koku eklemekle kullanilan ve böylece sizintilar konusunda uyarici olan madde.
KOKU ŞİDDETİ: Kokulandırma işlemi yapılmış bir gazdaki kokunun hissedilme miktarıdır. Koku şiddeti 6 gruba ayrılarak derecelendirilmiştir. Bunlar; 0 Koku hissi yok, 0,5 Koku hissetme alt sınırı, 1 zayıf koku, 2 koku ikaz basamağı, 3 Kuvvetli koku, 4 Çok kuvvetli koku ve 5 Koku şiddetinin üst sınırı derecelerdir. (İlgi: Kokulandırma)
KOKU VERİCİ MADDE KONSATRASYONU: Kokulandırma işlemi yapılmış normal şartlar altında 1 m3 gazın içerisindeki koku veren madde miktarının mg biriminden ifadesidir. (İlgi: Kokulandırma)
KOKULANDIRICI: Doğal gaza veya doğal gaz gibi kokusuz maddelere katılarak onların varlığı hususunda uyarıcı vazife gören ve aynı zamanda parfüm, kozmetik, makyaj malzemesi gibi tüketim malzemelerinde katkı malzemesi olarak kullanılan koku verici sıvılardır.
KOKULANDIRMA: Sızıntı halinde kolayca tespit edilmesi için doğal gaza Gaz İşletmesi tarafından karakteristik kokusu olan özel koku maddesi katılma işlemidir. (İlgi: K Değeri, Koku İkaz Basamağı, Koku Şiddeti, Koku Verici Madde Konsantrasyonu, Merkaptan, Sülfit)
KOLIFORM BAKTERILER [ Coliform bacteria ] Insanlarin ve sicak anli hayvanlarin kalin bagirsaklarinda yasayan ve sudaki konsantrasyonu patojenlerin de bulunabilecegini gösteren indikatör bakteriler.
KOLLEKTÖR [ Collectors ] Gaz, sivi yada katilardan kirleticileri ayirip toplayan kirlilik denetleme aygiti.
KOLLEKTÖR TİP BORU: Tüketim noktasına yakın bir yerde boru hattının bir bölümünün çapı büyültülerek ani debi artışlarında kompenzasyon sağlanması veya birden çok ayrım hattı bağlantısı için imal edilen elemandır.
KOLLOIDLER [ Colloids ] Büyüklügü 10-1000 angstrom arasinda degisen, bir baska madde de asili, çok küçük parçaciklar.
KOLON HATTI: Doğal gaz kullanan binaların girişinde bulunan servis regülatöründen, servis hattı sonundan veya ana kapama vanasından, gaz sayacının giriş bağlantılarına kadar düşey veya yatay olarak çekilen boru hatlarıdır, diğer bir deyimle bina iç tesisat borulamasında daire içi gaz tesisat borularının kendisinden ayrıldığı ana gaz borusudur. Kolon hattı çelik boru olup, 2 inche kadar olan çaplarda dişli bağlantı ile daha büyük çaplarda ise kaynakla birleştirilir.
KOLTUK: Şişenin taban kısmındaki kabartmalı(girintili) yazılardır,şişelerin doldurulmasında ve hizalanmasında kolaylık sağlar
Ko-Monomer: Polimer üretiminde polimerin bazı özelliklerini (örneğin yoğunluğunu düşürmek) değiştirmek için kullanılan bir monomerdir. Polietilen üretiminde kullanılan ko-monomerler yüksek molekül ağırlıklı a-olefinler (büten, heksen veya okten gibi), polipropilen üretiminde ise genellikle etilen ve bazı bütenlerdir.
KOMPAKT: Sıkı, katı, yoğun anlamındadır.
KOMPANSATÖR: Boru bağlantılarında kullanılan esnek bağlantı parçasıdır. Bknz… Esnek Bağlantı Parçası
Kompaund Yağ: Petrol bazlı bir yağ ile aynı bazlı başka bir yağın veya bir hayvansal (veya bitkisel) yağın karışımıdır.
Kompaundlama: Bir ürünü, (örneğin bir polimeri) kullanıcıya verilecek (veya işleyiciye) özellikler kazanacak şekilde gerekli maddeler veya katkı maddeleriyle karıştırarak satılabilir son şekline getirme prosesidir.
KOMPOSTLAMA [ Composting ] Kati atik ve çamur gibi organik maddeleri, anaerobik çürütme yoluyla bir tür gübreye dönüstürmekten ibaret biyolojik bir süreç.
Kompound: Uygu katkıların polimer içerisine katılma prosesidir. Uygulamaya yönelik, beklenen kritik özelliklerin elde edilmesi için yapılır.
Kompozit Malzeme: Takviye malzemeleri, dolgular ve reçineler gibi, iki veya daha fazla malzemenin birleştirilmiş şekli, makro düzeyde, bireysel özelliklerinden farklı özellikler göstermektedir. Bileşenlerin daha farklı özellikler sağladığı bileşkelere, kompozit malzeme adı verilmektedir.
Kompozit: İki yada ikiden fazla farklı malzemenin bir bağlayıcı ile bir arada bulunduğu katı ürünlerdir.
Kompozit: Bileşimleri farklı en az iki maddenin birbirleriyle homojen karışımıdır; özellikleri, kendilerini oluşturan herbir maddenin özelliklerinden farklıdır.
KOMPRESÖR İSTASYONU: Doğal gazın boru hatlarıyla taşınması sürecinde basınçlandırıldığı istasyondur. Doğal gazın, hat boyunca taşınması esnasında boru iç yüzeyi ile gaz arasındaki lineer sürtünme ve lokal sürtünme kayıplarından dolayı mevcut basınçta düşme meydana gelir, Gaz akışının düzenli olmasından emin olmak amacıyla, ilk basıncın % 75 seviyesine düştüğü bölgede (yaklaşık her 60-80 km’de bir) gazın yeniden basınçlandırılması işlemi için kompresör istasyonu tesis edilmelidir. Kompresör İstasyonu; kompresör, tahrik üniteleri, soğutma sistemleri, enstrüman ve kontrol ünitelerinden oluşur.
KOMPRESÖR: Gaz fazında olan akışkanların basınçlandırılması amacıyla kullanılan ekipmanlardır. Pistonlu ve kanatçıklı şekilde imal edilirler. Kanatçıklı kompresörler akış şekline göre radyal, aksiyal, koaksiyal tipte tasarımları vardır. (İlgi: Kompresör İstasyonu)
Kondensasyon Polimerizasyonu: İki veya daha fazla molekülün birleştiği kimyasal bir reaksiyon sırasında, ürün ile birlikte su moleküllerinin açığa çıktığı bir kimyasal reaksiyondur.
Kondensat: Buharların soğutulmasıyla oluşan sıvıdır; örneğin, buhardan elde edilen distile su.
Kondenser: Buhar veya gaz halindeki bir maddeyi sıvı hale dönüştüren ekipmandır.
Kondüksiyon: Bak. Isı İletimi.
KONİK DİŞ: Boru bağlantılarında sızdırmazlığın temini için 1/16 oranında konik olarak açılan boru dişidir. Diş profilinde tepe açısı 55°’dir (Withwoth).
KONSOL: 1-Bir nesneyi alttan ve duvardan destekleyen eğik parça 2- Yalnız bir ucu yapı elemanına gömülü, diğer ucu boşta olan yapı öğesi
Kontak (Contact) Kalıplama: Malzemelerin bir kalıba konulup sertleştirici, katalizör, ve/veya ısıyla kürlenmesidir; ilave basınç uygulanmaz.
KONTROL BENDI [ Check dam ] Özellikle toprak erozyonunu denetlemek amaciyla kullanilan, suyun ve molozun kanaldaki akisini geciktirmeye yönelik küçük bent.
KONTROL BİNASI: Yükleme ve tahliye operasyon işlemlerini gerçekleştiren elektrik ve elektronik sistem ve ekipmanların bulunduğu ve yaşam alanı bulunan mekanlardır.
KONTROL ODASI: Yükleme ve tahliye operasyonlarının yönetildiği sistemlerin bulunduğu kullanıcı odalarıdır.
KONTROL PANELİ: Operatörden aldığı emirleri otomasyon sistemine ileten, otomasyon sisteminden aldığı proses verilerini de ekranında görüntüleyen panedir.
KONTROL PANOSU: Bir cihaza ait bir veya daha fazla elektrik kontrol aparatını muhafaza eden kutu veya dolaptır. (İlgi: Bağlantı Panosu)
KONTROL TERTİBATI: Regülatör çıkışında müsaade edilen en fazla basınca (emniyet basıncı) göre ayarlanabilen ve çıkış basıncının emniyet basıncını geçmesi durumunda kapama tertibatını harekete geçirerek gaz akışını durduran tertibattır. Kumanda mandalı, membran, ayar yayı ve yay tablası gibi parçalardan meydana gelir. (İlgi: Regülatör)
Kontrplak: Lif yönüne göre tabakaların birbirine dik yönde yerleştirilerek birleştirildiği tabakalardır.
KONTUR SERIDI MADENCILIGI [ Contour strip mining ] Kontur hatlari boyunca yapilan yüzey madenciligi.
Konveksiyon: Bak. Isı İletimi.
KONVEKTÖR: Isıtmış olduğu havayı sadece kurulu bulunduğu mekân içine veren bir hava ısıtma cihazıdır.
Konvensiyonal Depozit: Jeolojik yapısı ve/veya stratigrafik özellikleri saptanmış birikintilerdir (akümülasyonlar).
Konvensiyonal Gaz: Normal poröz ve geçirgen kayaçlarda oluşmuş ve normal üretim teknikleriyle üretilebilen doğal gazdır; sadece gaz halinde veya petrolde çözünmüş halde bulunabilir.
Konvensiyonal Hampetrol: Sıvı halde bulunan ve pompalanabilen, özel üretim metotlarına gereksinim olmadan üretilebilen petroldür. Yeraltı rezervuarlardan geleneksel kuyular vasıtasıyla çıkarılan petrol ve doğal gaz sıvıları ile doğal bitümlerin bulunduğu derin su-kum yataklarından yapılan üretimler bu gruptadır.
Konversiyon (Dönüşüm): Orta distilat, gaz oil ve kalıntının (residu; ağır, asfalta-benzer), bir dizi prosesten geçirerek benzin, jet yakıtı, dizel yakıtları ve fuel oillere dönüştürülmesidir. Konversiyon prosesinden önce girdiler hidrojenle işlemlenerek içerdikleri kirliliklerden kurtarılmalıdır. Sonra, ısı ve katalizörlerle ağırlar hafif ürünlere dönüştürülür. Dönüştürme prosesleri; daha fazla ve daha iyi kalitede benzin elde etmek için uygulanan proseslerdir.
Konversiyon: Dönüşüm, Dönüştürme:
Konveyör: Bantlı veya rulolu taşıma sistemini ifade eder.
KOPMA MUKAVEMETİ: Bknz… Çekme Mukavemeti
Kopolimer: İki veya daha fazla birbirine benzemeyen monomerin, bir arada reaksiyona sokularak polimerize edilmesi ile elde edilen üründür.
Kopolimer: İki farklı monomerin birarada polimerizasyonuyla elde edilen polimerdir; monomerlerin zincirde dağılımlarına göre ardarda, blok, rastgele ve graft kopolimerler olarak adlandırılırlar.
Kordon: Liflerin düz kumaş yerine, boru şeklinde dokunmasıdır. Grafit elyafı takviyeli golf sopalarında bu tür takviye malzemeleri kullanılmaktadır.
KORIDOR GELISIMI [ Corridor development ] Serit biçimindeki gelisim.
Korozyon Aşınması: Kimyasal ve mekanik etkilerle bir malzeme yüzeyinin kayıp vermesidir.
Korozyon Dayanımı: Bir malzemenin özelliklerinde herhangi bir değişim veya azalma olmaksızın, etrafını çevreleyen ortamdaki kimyasal etkilere karşı gösterdiği dayanımdır. Korozyon olayı, metaller için karıncalanma veya paslanma, organik malzemeler için çatlak oluşumu şeklinde olabilir.
KOROZYON KUPONU: Gaz ve petrol taşıyan borularda, boru iç yüzeyinin korozyon kontrolü yapmak maksadıyla boru malzemesinden imal edilmiş ve akışkanla sürekli temasta bulunan dikdörtgen biçimli parçadır.(İlgi: Katodik Koruma)
KOROZYON ÖNLEYİCİ: Merkezi ısıtma sisteminde dolaşan suya ilave edilerek boru radyatör ve benzeri kısımlardaki dâhili korozyonu en aza indirmekte kullanılan katkı maddesidir.
KOROZYON: Metal ve alaşımlarının kimyasal veya elektrokimyasal reaksiyonlar nedeniyle zamanla iyonlaşarak metalik özelliklerini kaybetmesi olayıdır. (İlgi: Katodik Koruma)
Korozyon: Malzemenin, bulunduğu çevre koşulları altında, kompleks kimyasal veya elektrokimyasal reaksiyonlarla (örneğin paslanma gibi) tahrip olmasıdır.
KORUMA [ Conservation ] Dogal ve insanlarin olusturdugu çevre kaynaklarinin ( madenler, su, ormanlar, balik yataklari, vahsi yasam vb. ) tükenme ve israfa karsi ve ayni zamanda güzelliginin bozulmamasi amaciyla korunmasi, yönetimi ve akilci kullanimi.
KORUMA [ Preservation ] Özellikle geçmisten kalma yapilarin yararli durumunun, bakimla mümkün oldugu kadar uzun süre korunmasi süreci.
KORUMA KATMANLARI ANALİZİ (LOPA) : Tesis dizaynında kullanılan bir risk değerlendirmesi yöntemidir. Tehlike senaryolarının riskini hesaplamak ve varolan önlemlerin yeterli olup olmadığına ve ilave önlemlerin alınması gerekip gerekmediğine karar vermek için risk tolerans sistemleri ile karşılaştırmak için yöntem sunar.
KORUMA SERIDI [ Shelter belt ] Topragi rüzgar erozyonundan korumak için dikilen agaçlar ve çalilar.
KORUMA VE GÜVENLİK BÜTÜNLÜK SEVİYESİ (SIL): Emniyet bütünlük derecesi, hidrokarbon işleyen yanıcı ve patlayıcı olarak tehlikeli tesislerde, faaliyetlerin güvenliğini sağlamak için kullanılan emniyet sistemlerinin güvenirliği ve performansına uygulanan hedeflerdir.
KORUYUCU GAZ: Gazaltı ark kaynak metotlarında, kaynak metalini, kaynak banyosunu, elektrotu veya dolgu telini havanın oksitleme tesirinden korumaya yarayan gazdır. Asal veya aktif olmak üzere iki çeşit gaz mevcuttur. Bazı uygulamalarda karışım gaz da yaygın olarak kullanılmaktadır.
KORUYUCU YASTIK GAZI / SIVISI (BLANKET): Çözme işlemi süresince kuyuyu stabil tutmak, ana muhafaza borularını korozyona karlı korumak ve kavernanın tavanında kontrollü çözme işlemi gerçekleştirmek için kullaılan gaz veya sıvıdır.
KOVUK : Kalıbın şekil verilen ürünün tam ters görüntüsünü içeren kısmı.
KOZMIK ISINLAR [ Cosmic rays ] Uzaydan gelen alfa, beta ve gamma isinlari. Bu isinlar yeryüzünü etkileyen karmasik bir radyasyon ( isima ) sistemi olusturur.
KÖMÜR KALITESI [ Coal rank ] Bir kömürün digerlerine göre kalite düzeyi.
Kömür Koku: Bitümlü kömürün 2000 0F dolayında sıcaklıkta pişirilmesiyle oluşan sert ve poröz bir üründür; yakıt olarak kullanılır. (Kömür koku ve kok aynı üründür; kömür koku denilmesinin nedeni petrol bazlı koktan ayır edilmesi içindir.)
KÖMÜR-SU KARISIMI [ Coal-water mixture ] Boru hatlarinda, tankerlerde vb. gerçekslesen, kirlilige yol açmadan ayrilmasi zor olan karisim.
Köprülenme: Kalıplama esnasında köşe ve radyuslara yatmayan, bu nedenle boşluk ve boyutsal hatalarla sonuçlanan durumdur.
KÖPÜK GIDERICILER [ Antifoamants, defoamants ] Köpürmeyi azaltmada kullanilan veya köpük olusumunu denetlemek için deterjanlara eklenen kimyasal maddeler.
KÖPÜK HATTI: 8 inch ebatında, kule köpük monitörü, manuel monitörlere bağlı olan ve köpük tankından köpük enjekte edilebilen yangın köpük hattıdır.
KÖPÜK MONİTÖRÜ: Köpük monitörleri köpüklü yangın söndürme sistemlerinde kullanılmaktadır. Petrol tesisleri, petrol tankerleri ve yanıcı kimyasal bulunduran tesislerde olabilecek yangınlar büyük çapta alevlerin olduğu yangınlarda kullanılan 360° müdahale imkânı sağlayan teçhizatdır.
KÖPÜK TANKI: Yangın durumunda kullanılacak olan 18 m³ hacmindeki köpüğü bünyesinde bulunduran tanktır.
Köpük: Bir sıvı içinde kararlı hale dönüşmüş kabarcıklar kütlesidir;
Köpürme/köpük: Malzeme yapısında bulunan katkıların, ısı yada basınç etkisisyle gözenekli yapılar oluşturmasıdır. Ağırlık azaltmak amaçlı kullanılan yöntemlerden biridir.
KÖRÜK: Gaz boru hattı ve tesisatlarında, eksenel, açısal veya yanal sapmaları karşılayabilen, tek veya çok cidarlı ve muhtelif sayıda, halka veya ondüle şeklindeki elemanlardan meydana gelen esnek bağlantı elemanının hareketli parçasıdır.
KÖRÜKLÜ SAYAÇ: Körük şeklinde müstakil dört odacığın ardışık olarak dolup boşalma sayısının numaratör yardımı ile kaydedilmesi prensibine göre çalışan hacimsel gaz ölçme cihazıdır.(İlgi: Sayaç)
KÖŞE VANA: Giriş ve çıkış delik merkezlerinden geçen eksenleri, birbirleri ile 90° açı yapan vanadır.
kPa: Metrik sistemde (SI) bir basınç birimidir.
Kraked Distilatlar: Katalitik veya termal kraking prosesleriyle elde edilen distilat yakıtlardır. Termal krakerden alınan distilatlar gaz oilün özelliklerini gösterir. Katalitik krakingden çıkan kalıntılara ‘saykıl oiller’ denir.
Kraking: Bir dönüşüm prosesidir; ısı ve basınçla (katalizör kullanılır veya kullanılmaz), ağır hidrokarbon moleküllerini parçalayarak daha hafif hidrokarbonların elde edildiği prosesidir.
Krater: Bir plastiğin yüzeyindeki küçük düzenli veya düzensiz, çapı ve derinliği aşağı yukarı eşit boyutta olan kraterlerdir.
KRISTALLESTIRME [ Crystallization ] Sivi atiklarin aritilmasinda atik maddeden suyu ayirmak için kullanilan yöntem.
KRITIK ALANLAR [ Critical areas ] Bataklik ve su taskinlarina açik alanlar gibi siki gelisim kontrolü gerektiren, çevresel yönden hassas yada tehlikeli alanlar. Bazen tarihsel ve arkeolojik yönden özellik tasiyan yöreleri anlatmak için de kullanilir.
KRIYOSFER [ Cryosphere ] Yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütünü.
KRİSTAL: Ultrasonik dalgaların meydana getirilmesi ve/veya tespit edilmesi için kullanılan, piezo elektrik özelliklere sahip, tek veya çoklu kristal plaka parçasıdır. (İlgi: Ultrasonik Muayene)
Kristalizasyon sıcaklığı: Yarı kristal plastiklerde kristallerin oluştuğu sıcaklıktır.
KRİTİK BASINÇ: Bir gazın kendi kritik sıcaklığında sıvılaştırabilmesi için gereken en düşük basınç değeridir.
KRİTİK SICAKLIK: Bir gazın kendi karakteristiğine uygun olarak hiç bir basınç değerinde sıvılaştırılamayacağı sıcaklık değeridir.
Kritik Zone: Bir hampetrol kuyusunda acı (sour) gazla karşılaşılan bölgedir.
KRİYOJENİK: Çok düşük sıcaklıklarda (-46°C /- 50°F derecelerinin altında) yapılan üretim, imalat, araştırma vb. işlemlerdir.
KROMATOGRAFİ:Kromatografi, bir karışımda bulunan maddelerin, biri sabit di ğeri hareketli faz olmak üzere birbirleriyle karışmayan iki fazlı bir sistemde ayrılması ve safla ştırılması yöntemidir. (Kullanılan doğal gazın içerisindeki bileşenlerin miktarlarını ölçen cihazdır.)
Kromolüx,Şeffaf ve Opak çıkartmalar; % 90 serigrafta kullanılan çıkartmalardır. Ebatları 70 x 100 cm. fixtir.
KROS: Baskıda renklerin yerine oturmasını sağlayan kılavuz işaretlerdir. Montajın en az her iki yanına konur. Genellikle kağıt ortası yerleştirilir. Kalıp çekimi, baskı ve kırım bu kroslara göre yapılır.
Kroslink: Polimer zincirleri arasıdanki güçlü kovalent bağlardır. Sadece yüksek sıcaklıklarda kırılabilir.
Kuenç Oil: Bir kraking veya reforming ısıtıcısından çıkan ürün içine, sıcaklığı düşürmek ve kraking prosesini durdurmak için injekte edilen yağdır.
KULE (RİG): Sondaj operasyonlarının (sondaj takımlarının, muhafaza borularının kuyuya indirilip çıkarılmasını vb) yapılabilmesini sağlayan ve üzerinde çeşitli vinç makaraları vb. düzenekler içeren çelik kuledir.
KULE MERDİVENİ: Gemi ile sahil arasındaki bağlantıyı sağlayan, hidrolik sistemle kumanda edilen köprüdür.
KULE TEZGÂH: Kuleden yükleme kollarına hareket verebilmek için kullanılan panodur.
KULE VİNCİ: Kuleler üzerinde bulunan max. 1 ton ağırlık kaldırabilen hidrolik vinçlerdir.
KULLANICI DOSTU [ User friendly ] Nasil kullanilacagi konusunda açiklayici bilgi verilmeden nispeten kolayca kullanilabilen makineler ve bilgisayar yazilimini ifade eden niteleme.
KULLANILABILIR BESIN [ Available nurient ] Büyüme için özümlenebilecek durumdaki besleyici eleman yada bilesik miktari.
Kullanılabilirlik Süresi: Proses sırasında kullanılmak üzere katalize edilmiş reçinenin, jelleşmeye başlamadan, kullanılabilir durumda kalabildiği süreyi ifade eder.
KULLANIM ISIL DEĞERİ: Gazın kullanıldığı veya gaz sayacının bulunduğu yerdeki atmosferik şartlar ile aktif gaz basıncındaki 1 m³ gazın alt ısıl değeridir.
KULLANIM PERİYODU: Tasarımdaki sabit sıcaklıkların istendiği zaman aralığıdır.
KULLANMA SUYU [ Potable water ] Asiri mineral yada tuz yogunlugu tasimayan, insan, hayvan yada bakterilerle ilgili zararli madde birikimi içermeyen, insanlarin tüketmesine elverisli su.
KUM FILITRESI [ Sand filter ] Atik suda askida bulunan maddeyi süzmeye yarayan kum dolu yatak.
Kum Taşı (Sandstone): Bir çökel (sedimenter) kayaçtır; silika, kalsit, demir oksit gibi maddeler birarada sertleşmiştir. Mineral taneciklerin çapları 0.06-2 mm arasındadır, Aşağıda bir örnek olarak kum taşı ve içerdiği yabancı maddeler şematik olarak gösterilmiştir.(Journal of Sedimentary Petrology.)
KUMLAMA: Metalik yüzeylerde oluşmuş kir, pas gibi kalıntıların giderilmesi amacıyla basınçlı hava yardımıyla silisyum esaslı kumun veya küçük çelik bilyelerin malzeme yüzeyine püskürtülerek temizleme işlemidir.
KURAKÇIL BITKI [ Xerophyte ] Kurak kosullarda yasayabilen bitki.
KURBAN ANOT: Bknz… Galvanik Anot
KURSUN [ Lead ] Biriken bir zehir olup küçük bir miktarlari bile ciddi hastaliklara yada ölümlere yol açan, dogal çevrede bulunan inorganik bir eleman.
KURSUN ARSENAT [ Lead arsenate ] Bir böcek zehiri türü.
KURSUNSUZ BENZIN [ Unleaded gasoline ] Organik kursun bilesikleri katilmamis benzin.
KURU GAZ SIZDIRMAZLIK SİSTEMİ (DRY GAS SEAL): Doğal gaz kompresörlerinin sızdırmazlıklarının mekanik elemanlarla sağlandığı sistemdir.
KURU GAZ: Bileşiminin büyük kısmı metan kalanı ise önemsiz oranlarda etan, bütan, propan gibi diğer hidrokarbonlardan meydana gelen ayrıca bünyesinde su buharı ve normal ortam sıcaklığında ve basıncında sıvılaşabilen hidrokarbonları içermeyen doğal gazdır. (İlgi: Doğal gaz)
KURUM [ Soot ] Kismi yanmadan olusan ince karbon parçaciklari yada yüksek karbon içerigine sahip parçaciklar.
KURUTMA YATAGI [ Drying bed ] Birincil islemden sonra, suyun süzülüp buharlastirilmasi için lagim çamurunun yayildigi özel alan.
Kurutucu: Bir ürünün kurutulmasında kullanılan ekipmandır; yığın (batch) ve kontinü çeşitli kurutucu sistemler vardır. Ürünün türüne ve şartname gereklerine bağlı olarak uygun kurutucu seçimi yapılır; sıcak hava kurutma fırını, desikantlı kurutucu, santrifüjlü atomizer kurutucu, sprey kurutucu, v.s. gibi. A. İki atomizasyon nozollu ve hava akımlı; B. Santrifüj atomizasyonlu ve hava akımlı sprey kurutucular.
Kusma: Blooming, kaydırıcı yada plastifiyanların yüzeye toplanmsıdır, plate-out ise, enjeksiyon prosesi süresinde stabilizant yada diğer katkıların ayrışması ve meyal yüzeylere yapışmasıdır.
KUSUR: Boru ve donanımında tespit edilen ve standartlarda belir - tilen toleranslar içinde kalabilen ve uygulamada herhangi bir mahsur arz etmeyen her türlü uygunsuzluk veya düzensizliklerdir.
KUŞE KAĞIT: Yüzeyleri dolgu maddeleri ile kaplanıp perdahlanarak kaliteleri yükseltilen bu kâğıtların her iki yüzü parlak olanlarına kuşe kâğıdı denir. Parlak ve mat kuşe olarak iki çeşidi vardır.
Kuşe ve 1.Hamur stickerlar; Ofsette kullanılan çıkartmalardır. Ebatları 50 x 70 ve 70 x 100 cm.dir.
Kuvvet: Erkek kalıbın boşluk üzerine kapatılmasıyla, reçine üzerine uygulanan basınç reçinenin akmasına neden olur.
Kuvvet: Bir maddeyi durağan halinden hareket haline geçiren veya yeknesak hareketinin yönünü değiştiren etkendir.
KUYU (WELL): Arama, üretim, işletme, araştırma vb amaçlarla sondaj matkapları aracılığla yer altının derinliklerine doğru açılan boşluktur.
Kuyu, Açık Kuyu Boşluğu: 1. Henüz kasalanmamış kuyu boşluğu, 2. sondaj borusu henüz yerleştirilmem,ş açık veya kasalanmış kuyu boşluğu, 3. kuyu boşluğunun henüz kasalanmamış bölümü.
Kuyu: Bir petrol sahasında çeşitli amaçlı kuyular açılır ve bunlara işlevlerine göre değişik adlar verilir; örneğin, Açık Kuyu, Arama Kuyusu, Araştırma (Exploration) Kuyusu, Askıya Alınmış (Suspended) Kuyu, Deviated Kuyu, Gaz İnjeksiyonlu Kuyu, Gaz Kuyusu, İnjeksiyon Kuyusu, Kuru Kuyu, Servis Kuyusu, Stripper Kuyu, Su Kuyusu, Terkedilmiş, Metruk (Abandonment) Kuyu, Genişletme (Extension) Kuyusu, Üretim Kuyusu, Gaz Kuyusu, v.s. gibi.
KUYUBAŞI (WELLHEAD): Bir petrol veya doğal gaz kuyusunun yüzeyinin girişinde, sıvı ya da gaz akışı ve basıncının denetlendiği ek - ipmanların bulunduğu ve kuyunun dış ortamdan yalıtımının sağlandığı bölümdür.
KÜKÜRTÜN GIDERILMESI [ Desulfurization ] Fosil yakitlarin kükürt içeriginin tasfiye edilmesi yada azaltilmasi islemi.
KÜL [ Ash ] Yanan maddelerin biraktigi kalinti.
Kül Oranı: Bir takviye malzemesi yakıldıktan sonra geriye kalan katı artıkların başlangıç ağırlığına oranıdır.
Kül, Sülfatlı: Yakılan bir maddeden geriye kalan kalıntının, konsantre sülfürik asitle karıştırılıp, kuruluğa kadar buharlaştırılması ve bu işlemin kalıntı sabit tartıma gelinceye kadar birkaç kez tekrarlanmasıyla elde edilen kül miktarıdır.
KÜME IMAR [ Cluster development ] Insaat alaninin aza indirmek amaciyla kümeler halinde yapilan binalar.
KÜMEKENT [ Conurbation ] Birlesmis kentsel topluluklar grubu yada agi.
Kür, Kimyasal: Oda sıcaklığında kimyasal maddelerle yapılan vulkanizasyon işlemidir; dışardan ısı verilmez.
Kür: Bir polimerik sistemin özelliklerinin kimyasal reaksiyonlarla değiştirilmesidir. Reaksiyonlar kondensasyon, polimerizasyon, vulkanizasyon veya katılma olabilir; ortamda ısı veya katalizör, veya her ikisi birden olabilir, basınç uygulanır veya uygulanmaz.
Küresel Isınma: İnsan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasıdır. Sera etkisinin artması, atmosferin üst bölümünün yani stratosferin soğumasına, alttaki troposferin ise ısınmasına yol açar.
KÜRESEL VANA: Ortası delik bilye şeklindeki klapenin boru eksenine dik yönde 90° derece (1/4 tur) döndürülmesi ile açma kapama görevi yapan elemandır. “Ball vana” diye de bilinir. Ayar vanası olarak kullanılmaz. Ya tam açık ya da tam kapalı pozisyonda olmalıdır. Bilye ortasındaki delik boru iç çapına eşitse “düz geçişli bilyeli vana”, delik çapında daralma var ise “dar geçişli vana” diye adlandırılır.
Kürleşme: Kimyasal olarak etkilenmeyi, değişime uğramayı, sertlesşmeyi ifade eder.
KÜTLE AKIŞI: Bir kesit alanından (akı) geçen birim zamandaki kütle.
L
Labor (or labour): İş, işçilik
LAER [ Lowest achievable emission rate ] Gerçeklestirilebilir en düsük emisyon orani.
LAGIM ÇUKURU [ Cesspool ] Konutlarin pis su depolama tanki.
LAGÜN [ Lagoon ] Lagim çamurunun islenmesinde kullanilan oksitleme havuzu.
LAK: Lak bir koruma ve süsleme yöntemidir ki broşür, kitap kapağı, katalog, dosya, davetiye gibi işlerde baskıyı dış etkenlere karşı korumak ve ürüne parlaklık kazandırmak için baskı yüzeyine mürekkep gibi uygulanan ve solvent ihtiva eden bir laminasyon işlemidir. Ham maddesi petroldür.Solvent hava kurutmalı,ağır kimyasallar içeren zararlı bir maddedir.Kanserojen etkisi nedeniyle gelişmiş ülkelerde kullanımı giderek azalmaktadır. Ofset yada TİPO denilen makinalara ek olarak takılan aparatlarla yapılabilen işlemdir. Sadece çıplak ofset makinada yapılamaz.
LAMİNASYON: Bünyesinde cüruf bulunan çelik malzemenin had - deleme işlemi sırasında bu cürufun malzeme içerisinde tabakalar halinde yayılması ve malzemeyi kullanılamaz hale getirmesi olayıdır.
Laminasyon: Genel manada iki veya daha fazla materyalin birleştirilerek tek ve dayanıklı bir malzeme haline getirilmesi işlemi.
Laminasyon: İki veya daha fazla elyaf ve takviye katının reçine yardımıyla ısı ve/veya başınç altında birleştirilkmesi işlemini ifade eder.
LAMİNASYON: Genel manada iki veya daha fazla materyalin birleştirilerek tek ve dayanıklı bir malzeme haline getirilmesi işlemidir.Matbaacılıkta kağıdın üzerine uygulanan kaplama sistemi olarak nitelendirilir.Selofan,Lak uygulamaları vb.
Laminasyon: Laminasyon, iki veya daha fazla malzemenin tek bir malzeme haline getirilmesi prosesidir; işlemde, farklı plastik tabakalar ısı ve basınçla sızdırmaz sandviç bir yapıya dönüştürülür. Laminatta kullanılan malzemeler aynı veya farklı olabilir; örneğin, bir yüzü plastik, diğeri cam levha olan, veya her iki yüzü de plastik malzeme olan laminatlar üretilebilir. Tabakalar, örneğin ağaç gibi damarlı bir maddeyse elde edilen malzemenin dayanıklı olması için damarların birbirleriyle farklı açılarda bağlanmasına dikkat edilir.
Laminat Arası Kesme Gerilmesi: Bir laminatta, iki tabaka arasındaki ara kesit yüzeyi doğrultusunda, nispi bir yer değiştirme oluşturan kesme kuvvetidir.
Laminat Arası: Kompozitlerde, iki laminat arasını tarif eden genel terimdir.Arada kalan boşluk, arada oluşan kesme gerilimi gibi fiziksel oluşumlar, bu terim ile anılır.
Laminat: Genellikle basınç ve ısı altında, tabakaları bir bağlayıcı malzeme ile birleştirmek. Aynı zamanda birleştirilerek bir araya getirilen tabakaların oluşturduğu bir malzeme (örneğin bir kompozit) kavramını tarifleyen terimdir.
Laminat: Reçine ve takviye kumaşının bir kombinasyonundan yapılmış katı bir parça. Bu terim aynı zamanda bir parçanın serilmesi sürecini tanımlamak için de kullanılabilir: Bir parçanın laminasyonu.
Land: Faz
Lap joint: Bindirmeli bağlantı
Lap welding: Bindirmeli kaynak, iki parçayı üst üste bindirerek yapılan kaynak
Lapping: Parlatma, lepleme
Lap-welding: Bindirme kaynağı
LASTİK HALKA: Sızdırmazlık sağlamak amacı ile vulkanize kau - çuktan yapılan dairesel kesitli ve halka biçimli sızdırmazlık elemanı olup, O- ring diye de adlandırılır. (İlgi: Conta)
Lateral: Yanal
Lathe: Torna
LAUNCHER: Pigin yerleştirilerek yollandığı kovandır.
LCP: Sıvı kristal polimer
LDPE: Alçak yoğunluklu polietilen (AYPE)
Lead screw: Vida açma mili (tornada)
Lead: Kurşun
Lean Oil: Gazın sıyrıldığı (ayrıldığı) absorbsiyon kulelerine (stripper) beslenen absorblayıcı yağdır. Gazdan. ağır maddeleri absorbladıktan sonra fat oil adını alır. Daha sonra ağırlardan kurtarılarak tekrar lean oil haline getirilir.
Lean production: Düşük maliyetli imalat
Leather: Deri
LENITIK [ Lenitic ] Kendi kendine temizlenen, hizla akan sular.
LENTIK [ Lentic ] Göl, havuz, bataklik gibi kirlilige maruz durgun sular.
Lever: Levye, kol, manivela, kumanda kolu
LH2: Sıvılaştırılmış hidrojen; –253 0C
LHD [ Litre/household/day ] Litre / hane / Gün.
LIDAR (ISIK SAPTAMA VE UZAKLIK TAYINI ) [ Light detection and ranging ] uzak mesafeye yayilmis baca zerrelerini bulmaya yarayan hava kirliligiyle ilgili teknik.
LIKEN [ Lichen ] Kayalarda ve agaçlarda olusan, sülfür dioksit gibi kirletici maddelerin varligini gösteren suyosunu ve mantar birlesimi.
LIMNOLOJI [ Limnology ] Tatli sularin fiziksel, kimyasal ve biyolojik durumlarini inceleyen bilim dali.
LINDAN [ Lindane ] Klorlanmis hidrokarbonlar ailesinden dayanikli suda çözünmeyen bir tarim ilaci.
LINE - FILL: Boru içindeki toplam stok miktarını ihtiva eder.
LINE - PACK: Boru içindeki anlık stok miktarını ihtiva eder.
LINE MARKER: Ham petrol boru hattının geçtiği yerlerin belirlenme - sini sağlayan boru hattına belli me - safelerde akış yönü doğrultusunda dikilen işaret levhalardır.
LINYIT (ESMER KÖMÜR) [ Lignite = brown coal ] Düsük kalorili bir kömür cinsi.
LITOSFER [ Lithosphere ] Genellikle yer yüzeyinden yaklasik seksin kilometre derinlige kadar uzanan yer kabugu katmani.
LIZIMETRE [ Lysimeter ] Buharlasma sonucu su kaybi oranini ölçen alet.
LIZIZ [ Lysis ] Hücrelerin tahribi (yikimi).
LİKİT PETROL GAZI: Propanın veya Bütanın veya bunların karışımının, basınç altında ve sıcaklıkdüşürülerek sıvılaştırılması ile elde edilir. LPG, genellikle piyasada “ Tüp gaz ” olarak isimlendirilir. Tipik kullanım alanları; konutlar, kampingler, karavanlar vb. yerlerdir.
LİNK HATTI: Telekomünikasyon (haberleşme ve bilgi aktarma) ekipmanlarının bulunduğu iki istasyon arasındaki haberleşme hattıdır.
Linkage: Bağlantı, mekanizma, düzen
Linyit: Düşük değerli ve fazla miktarda nem ve uçucu madde içeren kahverengi-siyah bir kömür türüdür; daha çok elektrik güç jeneratörlerinde kullanılır.
Lip angle: Kenar açısı
Litoloji: Taşlar üzerinde çalışmalar yapan bir bilimdir. Litoloji, yağ ve gaz üretimiyle ilişkili olduğundan keşif ve sondada litolojinin bilinmesi çok önemlidir; sondajda çıkarılan kaya parçaları analiz edilerek kuyu ile ilgili önemli karalar alınmasında etkili olur.
Live center: Döner punta
LLDPE: Lineer alçak yoğunluklu polietilen.
LNG [ Liquefied natural gas ] Sivilastirilmis dogal gaz.
LNG: Bakınız SDG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) LOADİNG: Gazın gemilere yüklenme işidir.
LNG: Sıvılaştırılmış doğal gaz.
Lock nut: Kontra somunu
Log Aletleri: Sondaj yapılacak veya yapılmış bir kuyudaki bazı özellikleri ölçmek için kullanılan çeşitli elektrik, akustik veya radyoaktif aletlerdir. Logging, kuyu boşluğuna değişik veriler toplayan ölçme aletlerinin sarkıtılarak porozite, geçirgenlik ve kuyu yakınında bulunan akışkanların tipleri ile ilgili datayı toplama ve kaydetme işlemine verilen addır. Bu data, ilerdeki araştırmalarda bir bölgenin yüzey altı haritasının çıkarılmasında yardımcı olur. Loglar çeşitlidir. Açık Kuyu Logu, Çamur Logu, Dipmetre Logu, Direnç Logu, Elektrik Logu, Gama Işını Logu, İndüksiyon Logu, İnjeksiyon Logu, İzci Logu, Kaliper Logu, Nötron Logu, Perforasyon Derinliği Kontrolü Logu, Radyoaktivite Logu, Sıcaklık Logu, Tuzluluk (Salinite) Logu, Yoğunluk Logu.
LOGIC CONTROLLER Controller & PLC: (Programmable Programlana - bilir Kontrol Cihazı), algılayıcılardan aldığı bilgiyi, kendine verilen programa göre işleyen ve iş ele - manlarına aktaran bir mikroişlem - ci tabanlı bir cihazdır. PLC’li denetimde sayısal olarak çalışan bir elektronik sistem, endüstriyel çevre koşullarında sağlanmıştır.
Loglar ve loglama: Yer altı oluşumları hakkında bilgi toplamak amacıyla sondaj boşluğu içinde yapılan bir dizi ölçümlerin sonuçlarıdır.
LOKAL (KISMİ) LAK: Genelde baskı sonrası uygulama olarak kullanılmaktadır, vurgulanmak istenen resim, logo, obje ve marka gibi grafiklere parlaklık katarak belli bir bölgeyi daha belirgin ve göz alıcı hale getirmektedir. Uygulama Alanları: Katalog, Broşür, Kartvizit, Kitap Kapağı, Ambalaj, Tekstil Etiketleri, Karton Poşet, Sticker vb.
Longitudional: Boyuna, uzunlamasına
LOOP: Mevcut boruya ek boru yapılması durumund ilave olan borunun adıdır.
Lot: Bir mal veya ürünün hep aynı miktarını tanımlayan herhangi bir belirli değerdir; örneğin, pazarda genellikle 1 lot hampetrol = 1000 varil, 1 lot benzin = 100 ton olarak kabul edilmiştir.
LPG [ Liquified petroleum gas ] Sivilastirilmis petrol gaz.
LPG: Sıvılaştırılmış petrol gazlarıdır; rafineri ve doğal gaz prosesleri sırasında çıkan propan, bütan veya bu ikisinin karışımları olan parafinik hafif hidrokarbonlar basınç altında kolaylıkla sıvılaşırlar.
LRT [ Light rail transport; Long range transport ] Hafif rayli ulasim; Uzun menzilli tasimacilik.
LSR: Liquid silicone
LTC [ Laboratory test chamber ] Laboratuar deneme odasi.
Lube Oil: Yağlama Yağı, Lubrikant.
Lubricant: Yağlama maddesi
Lubricating gun: Yağ tabancası
Lubrication: Yağlama
Lubricator: Yağdanlık, gresörlük
Lubrikant: Yağlama yağı, yağlayıcı. Petrol bazlı veya sentetik akışkanlar, veya çoğu endüstriyel ekipmanlarda kullanılan greslerdir.
Luder’s bands: Luder bantları, sac yüzeyindeki derin olmayan kırışıklıklar
LV [ Limit values ] Sinir degerleri
M
M (MAGENTA-KIRMIZI): Proses baskıda kırmızı mürekkep için kullanılan kısaltma
M.A.Q (MINIMUM ANNUAL QUANTITY): Minumum Yıllık Miktarıdır.
M.S.Q (MINIMUM SUMMER QUANTITY): Minumum Yazlık Miktarıdır. MT: Marine Terminal’dir.
MAB [ Man and the Biosphere Programme ] Insan ve biyosfer programi.
MABS: Methylmethacrylate acrylonitrile butadiene styrene (amorphous thermoplastic)
MAC [ Maximum allowable concentration ] Izin verilebilir azami yogunluk. MAD [ ] izin verilebilir azami doz.
Machinability: İşlenebilirlik
Machine bed: Tezgah gövdesi
Machine frame: Tezgah gövdesi
Machine molding: Makineli kalıplama
Machine screw: Makine vidası, civata başlı vida, somunlu vida
Machine shop: Atelye, işlik
Machine tool: Takım tezgahı
Machine: Makine, tezgah
Machining time: İşleme zamanı
Machining: Talaşlı imalat, talaş kaldırma, işleme
Maça: Kalıpçılıkta kalıp boşluklarına yerleştirilen ve kapladıkları kısımların kalıplamadan sonra boşluk olarak çıkmasını temin eden parçaları ifade eder.
Maçalı Kalıplama: Zamana bağlı olarak, basınç ve ısıyla kompozit parçanın kalıplanmasını sağlayan dişi ve erkek metal kalıpların birleştirilmesi sonucu elde edilen (Pres kalıplama olarak da ifade edilebilir) takviyeli plastik kalıplama yöntemidir.
MADENCILIK ATIKLARI [ Mining wastes ] Madencilik çalismalarinin sonucunda, bitki örtüsünü ve su kaynaklarini kirletici etkiye sahip materyal, özellikle kaya ve maden artiklari.
MAFSAL: Hareket eden iki parçanın hareket edebilme özelliklerini kaybetmeden birbirine bağlanmasını sağlayan mekanik sistemdir.
Magma: Gazların da bulunduğu ergimiş kaya malzemeleri.
Magnet: Mıknatıs
Magnetic chuck: Mıknatıslı ayna
Magnetometre: Yer yüzündeki küçük magnetik alan değişikliklerini ölçen bir cihazdır. Ölçüm değerleri yer altındaki kayaların oluşumları hakkında bilgi verir. Bir bölgede magnetik alan şiddetindeki farklılıklar (veya anomali) yerin magnetik alanındaki değişimlerle o bölgedeki kayaların hacim ve magnetik geçirgenliklerinin bir sonucudur. Magnetometrik verilerin değerlendirilmesiyle yeraltındaki kayaç oluşumları ve tektonik tabakaların hareketleriyle, petrol, doğal gaz ve diğer değerli minerallerin yerleri saptanabilmektedir.
MAHAL SINIFI: Doğal gaz boru hattı güzergâhında ve donanımı çevresindeki bina ve nüfus yoğunluğunun kabaca tespiti ve buna göre gerekli emniyet tedbirlerinin alınması amacıyla yapılan sınıflandırmadır. TS 8154). (İlgi: Birinci Sınıf Mahal (A), İkinci Sınıf Mahal (B), Üçüncü Sınıf Mahal (C), Dördüncü Sınıf Mahal (D))
MAHALLE [ Neighborhood ] Bir kentsel alandaki cografi veya yönetsel alt bölüm.
Maintenance: Bakım
MAKAS TARAFI: Basılacak tabakanın baskı makinası tarafından tutularak makine içerisinde ilerletildiği tarafı.
MAKAS: Ön ve yan pozası ayarlanan kağıt, makaslar tarafından sıkıca tutulur ve döner haldeki baskı kazanına iletilir. Basılan kağıt istife giderken makaslar geri döner ve yeni kağıdı baskı kazanına götürür.
MAKE UP: Telafi Miktarıdır.
Make-Up Gas: Takviye gaz.
MAKROBESINLER [ Macronutrients ] Organizmalarin nispeten büyük miktarlar halinde yararlandigi karbon, hidrojen, oksijen, azot fosfor, sülfür, potasyum ve kalsiyum gibi mineral besinler.
MAKROKLIMATOLOJI [ Macroclimatology ] En büyük (gezegensel) ölçekli rejimler ve fenomenlerle ilgilenen, klimatolojinin alt dali.
MAKROTÜKETICILER [ Macroconsumers ] Parçaciklar halindeki organik maddelerle heterotrofik beslenme yoluyla enerjilerini saglayan organizmalar.
MAKSİMUM AYRILABİLİR KAPASİTE (MAK): Herhangi bir Giriş ve Çıkış Noktasında, Taşıyıcının, teknik altyapıyı dikkate alarak, o noktada rezerve edebileceği azami toplam kapasitedir.
MAKSİMUM GÜNLÜK ENJEKSİYON MİKTARI: Depolama Şirketi tarafından Teslim ve Kabul Nok - tasında bir günde enjeksiyon için Sm³ cinsinden alınacak maksimum gaz miktarıdır. Bu değer Hizmet Alan’lar ile imzalanacak olan DHS’de yer alır.
MAKSİMUM GÜNLÜK GERİ ÜRETİM MİKTARI: Depolama Şirketi tarafından Teslim ve Kabul Noktasında bir günde geri üretim için Sm³ cinsinden verilecek mak - simum gaz miktarıdır. Bu değer Hizmet Alan’lar ile imzalanacak olan DHS’de yer alır.
MAKUL GÜNLÜK GIRIS [ ADI = acceptable daily intake ] Bir kaynagin üstesinden gelebilecegi günlük kirlilik miktari.
MALIYET ETKINLIGI ANALIZI [ Cost-effectiveness analysis ] Belirlenmis bir amaca ulasmak için mevcut olasiliklarin maliyetlerinin karsilastirilmasi. Burada her bir olasiligin dolayli ve dolaysiz tüm maliyetleri göz önüne alinarak toplam maliyeti en düsük olan seçilir.
MALIYET FAYDA ANALIZI [ Cost-benefit analysis ] Alternatif programlari, potansiyel faydalari ve olasi maliyetleri açisindan degerlendirmeye yönelik bir analiz yöntemi.
Malleable: Dövülgen
Malzemenin büzülme miktarı % 0.25 - % 3 arasında değişir. Dişi kalıp ve dalıcı büzülme faktörünü karşılayacak şekilde daha geniş yapılmalıdır.
MAMUR ÇEVRE [ Built environment ] Dogal çevre üzerinde insan eliyle gerçeklestirilen degisikliklerin, yapilar, parklar vb. dahil olmak üzere, bütünü.
Mandrel :Mandrel, malafa, torna punta veya matkap başlığı
MANDREL: Boru malzemelerin bükme ve çekme işlemlerinde homojen boru profilinin sağlanması için boru içerisine yerleştirilen kılavuz elemandır.
Mandrel: Reçineye emdirilen fitil, keçe, kumaş gibi takviye malzemelerinin şekillendirilmek için üzerine sarıldığı metal kalıplardır. İçi boş, silindirik boru ve tank gövdeleri üretiminde kullanılır.
Manifold: Bir akışkanı birkaç kola ayıran bir temel boru (veya başka ileticiler) ile buna bağlanmış diğer borulardan oluşan aksesuarlar sistemidir. Örneğin, arabalarda motorun giriş manifoldu karbüratörden gelen yakıt-hava karışımını herbir silindirin girişlerine dağıtılır. Başka bir örnek endüstride veya diğer amaçlarla kullanılan 2, 3, .., çok-portlu vakum manifold sistemleridir.
Manine Gaz Oil: Dizel yakıtından daha kaliteli ve daha hafif bir fraksiyondur; yüksek hızlı marine dizel motorlarında kullanılır.
Mannesmann mill: Dikişsiz boru haddesi, Mannesman haddesi
MANOMETRE: Atmosferik basıncın üzerindeki basınç değerlerini ölçen gösteren veya kayıt edebilen ölçüm cihazıdır.
Manometre: Bir sistemdeki gaz basınçlarını veya basınç farklarını ölçmede kullanılan bir enstrümandır.
Manşon: Boruları birbirine eklemek için, içerisinde conta bulunan bileziği ifade eder.
Manto (Mantle): 1. bir rezervuarın üzerindeki geçirimsiz tabaka; hidrokarbonların diğer yönlere göçmesini engeller. 2. Dünyanın mantosu, kabuk ve çekirdek arasında kalan kısımdır.
Manual: Elle işleyen, elle çalıştırılan; el kitabı
Manufacturing engineer: İmalat mühendisi
Manufacturing process: İmal usulü
Manufacturing: İmalat
MANYETIK AYIRMA [ Magnetic separation ] Kati atiktaki metalleri, yeniden kullanilabilir hale getirmek için miknatis uygulama yoluyla ortamdan uzaklastirma.
MANZARA: Kağıdın yatay olarak kullanılmasıdır.
MAOP: Hesaplanan Maksimum Operasyon Basıncı’dır (Maximum Allowable Operating Pressure).
MAP [ Major air pollutants ] Baslica hava kirleticileri.
Margin (drills): Faz, zırh
Markalama: Bir nesneyi tanıtmak veya benzerlerinden ayırmak için işaret koymayı ifade eder.
MARPOL [ Marine Pollution Convention ] Deniz kirliligi sözlesmesi.
MARPOLMON [ Marine Pollution Monitoring Programme ] deniz kirliligini izleme programi.
Martensite: Martensit
Mash seam weld: Ezme dikiş kaynağı
Masking: Maskeleme
MASL (METERS ABOVE SEA LEVEL): Deniz Seviyesinden Olan Yüksekliktir.
MASP (MAXIMUM ALLOWABLE SURGE PRESSURE): Hesaplanan Maksimum Surge Basıncıdır.
Mass production: Seri imalat
Mastar: Pultruzyon ürününün kesileceği uzunluğu gösteren numuneyi ifade eder.
Masterbeç: Yüksek konsantrasyonlarda bir veya daha çok sayıda katkı maddesi içeren plastik kompaunlardır; örneğin, polimerlerin renklendirilmelerinde kullanılan ‘renk masterbeçi’ yüksek konsantrasyonda boyar maddeyle homojen olarak karıştırılmış polimerdir.
MATC [ Maximum allowable toxic concentration ] Izin verilebilir azami zehir yogunlugu.
Material: Gereç, malzeme
Matkap (bit): Petrol veya gaz kuyusu açmakta, veya benzeri işlerde kullanılan kesici ve delici bir elementtir.
Matriks: Bir kompoziti oluşturan elyaf sistemi içerisinde yer alan homojen reçine veya polimer malzemedir. Termoplastik ve termoset reçineler kullanılabileceği gibi metal, seramik, cam da kullanılabilir.
Maturite (Olgunluk): Bir kaynak kayacın petrol veya gaz üretme yeteneğini tanımlar; olgunlaşmaya başlayan kaynak kayaç gaz üretmeye başlar.
MCE [ Marginal cost-effectiveness ] Marjinal maliyet etkinligi.
Measurement: Ölçme, ölçü
Measuring: İnstruments ölçme aletleri, ölçme cihazları
Mechanical press: Mekanik pres
Mechanism: Mekanizma, tertibat
Med-Cezir (Tidal) Enerjisi: Hareket eden su kütlesinin kinetik enerjisinden yararlanılarak kazanılan enerjiye gelgit enerji denilir. Okyanuslardaki gelgit olaylarının yarattığı enerji önce mekanik güce, sonra da elektrik enerjisine dönüştürülebilir. Bu teknoloji henüz bebeklik aşamasındadır ve enerji potansiyeli netleşmemiştir.
MEDI [ Marine environment Data Information System ] Deniz çevresi veri ve bilgi sistemi.
Medium fit:Orta sıkı alıştırma, tatlı alıştırma, tatlı geçme
MEGALOPOLIS [ Megalopolis ] Kümekent; birçok kentsel alanin daha büyük bir bütün halinde birlesmesi.
MEKANIK TOPLAMA [ Mechanical collection ] Hava, su ve toprak kirliliginin, daha önceden isleme tabi tutulmadan mekanik toplama yöntemiyle denetlenmesi ve önlenmesi.
MEKANİK CİLTLEME: Bu yöntemde; kapak ve iç sayfalar biraraya getirildikten sonra metal ya da plastikten yapılmış spiral, vida ve perçinlerle birbirine tutturulur.
MEKANİK ÖZELLİK: Malzemenin çekme, basma, eğme gibi etkiler altında davranış durumunu gösteren karakteristik özellikleridir.
Mekanik Özellikler: Bir kuvvet uygulandığında, elastik ve inelastik reaksiyonlarla bağlantılı olan modüller, gerilme ve basınç direnci gibi malzeme özellikleridir.
MEKANİK SIZDIRMAZLIK TESTİ (MECHANICAL INTEGRITY TEST): Kuyuda ve kuyunun mekanik bileşenlerinde sızıntı olmadığını kanıtlamak için yapılan testtir.
Melamin Formaldehit Reçinesi, MF: Melamin ve formaldehitten elde edilen amino reçinesidir; düşük molekül ağırlıklı olan türleri şurup kıvamındadır, yüksek molekül ağırlılıktakiler katı tozdur.
MEPC [ Marine Environment Protection Committee ] Deniz Çevresini Koruma Komitesi.
MERDANE: Enjeksiyon kalıplamada,plastik eriyiği enjeksiyon noktasından alıp çeşitli kovuklara dağıtan geçide verilen ad.
MERKAPTAN: Kokulandırma malzemesi olarak kullanılan tiyollerin genel adıdır. Koku şiddetleri çok yüksek olup, kimyasal kararlılıkları sülfitlerden daha zayıftır.
Merkaptan: Fena kokulu, toksik sülfür bileşiklerini tanımlayan bir kimyasal maddeler grubudur; hampetrolde bulunan merkaptanlar rafinasyonla uzaklaştırılır, fakat doğal gaz ve LP gaza herhangi bir sızıntı halinde kokunun kolayca algılanabilmesi çok az miktarlarda ilave edilir.
MERKAPTANLAR [ Mercaptans ] Petrol rafinerilerindeki bir süreçte olusan ve kostik soda ile ovularak (yikanarak) ayrilan, keskin kötü kokulu, sülfür içeren organik bilesikler.
MERKEZİ ISITMA SİSTEMİ: Isıtılan mekân sıcaklıklarının ve bir bütün olarak sistemin işletiminin elle veya otomatik olarak kontrol edildiği ve bir binanın tek bir ısı kaynağı vasıtasıyla ısıtıldığı sabit sistemdir.
MERKEZİ UZLAŞTIRMA KURULUŞU: PUE’de tanımlanan Kuruluştur.
Mesh :Tel örgü, örgü süzgeç; birbirine geçme, dişlilerin temas halinde olması
Metajenez: Yüksek sıcaklıklar ve basınçlarda meydana gelen bir başkalaşım (metamorfizm) aşamasıdır. Metamorfizm, katı haldeki bir kayaçtaki mineralojik, kimyasal ve kristalografik değişiklikler olarak tanımlanabilir; örneğin, erimeksizin kayacın yeni koşullara (basınç, sıcaklık, akışkanların girmesi) göre değişmesi.
Metal removing: Talaş kaldırma
Metal spinning: Sıvama
Metal spraying: Metal püskürtme
Metal: Metal
METALIK HURDA [ Scrap ] Islenen metallerin kullanilmamis ve atilan parçalari.
Metalik Elyaf: Metal ile kaplı elyaf, plastik kaplı metal veya tamamen metalle kaplanan taşıyıcı olarak üretilen elyaf türleridir.
Metalize film: Metalizasyon bir filmin düşük basınç altında rezistans ile ısıtılan seramik çubuklar üzerinde oluşan alüminyum buharları ile kaplanmasıdır. Bu metod kaplama, ambalaj sektörü için en ekonomik olduğundan dolayı çok kullanılır.
Metallosene: iki siklopentadienil (Cp) anyonu içeren ve genel formülü (C5R5)2M olan sandviç yapılı organometalik bileşiklerdir.
Metamorfik: Bak. Başkalaşım; Kayaç Çevrimi.
METAN (CH4 ): Normal şartlarda, renksiz, kokusuz, havadan hafif ve tutuşabilen bir gazdır. Metan, alkan serisi gazların ilk elemanı olup doğal gazın ana bileşenidir. Atmosferik basınçta ve -162 °C ’da sıvılaşır.
METAN [ Methane ] Bataklik topraklarda, lagim sularinda ve ayrica kömür madenlerinde organik maddenin anaerobik kosullarda ayrismasindan olusan, genellikle batakli gazi olarak adlandirilan, dogal, renksiz gaz. Atmosferde yogunlugunun artmasi "sera etki"ne katkida bulunur.
Metan Hidrat: Su molekülleri kendi aralarında hidrojen bağlarıyla bağlanarak, geniş oyukları olan kafese benzer bir yapı (kapan) meydana getirirler; bu oyuklara gaz molekülleri (örneğin, metan, etan, propan, v.s.) yerleşir ve van der Waals kuvvetleriyle içinde bulundukları kafesle bağlantı kurarlar.
Metan: En küçük molekül ağırlıklı hidrokarbondur, (CH4) renksiz bir gazdır; bataklık gaz olarak da tanınır. Metan, doğal gazın temel maddesidir.
Metanojenler: Tamamen anaerobik koşullarda yaşayan ve çoğalan, biyokütleden metan sentezleyen bakterilerdir; enerji kaynakları karbon dioksit ve hidrojendir.
Metatesis: Bir kimyasal reaksiyon aşağıdaki genel şemaya göre oluşuyorsa ‘çift bozunma’ veya ‘metatesis’ olarak adlandırılır.
Metrology: Ölçme bilimi
METROPOLITEN ALAN (ANAKENT ALANI) [ Metropolitan area ] Büyük sehir ve ekonomik, toplumsal ve siyasal-idari etkenler nedeniyle ona bagli civar yöreler.
METRUK ARAZI [ Derelict land ] Terkedilmis, kullanilmayan arazi; bos kalan arazi (nadas arazisi). MEZOPOZ [ Mezopause ] Mezosferin üst kismi.
MEZOSFER [ Mesosphere ] Meteoritlerin (göktaslarinin) yanip yok oldugu sanilan, stratosferlerle termosfer arasindaki bölge.
MIG/MAG, TIG KAYNAĞI: Bknz… Gaz Metal Ark Kaynağı MİKSER: Ham petrol depolama tankları içinde bulunan ve petrolün tank içerisinde homojen kalması için belirli aralıklarla çalıştırılan ekipmandır. MILLS: Borulardaki kaplama kalınlığını tarif eden birimdir. (100 mills=1 inch) MİNİMUM ÇALIŞMA BASINCI: Bir gaz cihazının girişinde, önceden beyan edilen ısı girdisini sağlayacak en düşük basınç değeridir.
MIKROBESINLER [ Micronutrients ] Organizmalarin çok küçük miktarlarda yararlandigi mineral besinler.
MIKROIKLIM [ Microclimate ] Küzük bir alandaki yöresel iklim kosullari.
MIKROORGANIZMALAR [ Microorganisms ] Biyolojik isleme tabi tutma süreçlerinde aktif etki maddesi islevi gören ya da indirgeme faaliyetine katkida bulunan, sivi atiklarda bulunan mikroskopik bitkiler ya da hayvanlar.
MIKROPLAR [ Microbes ] Çok küçük bitkiler ve hayvanlar; hastaliga yol açan bazilari lagim suyunda bulunur.
MIKROPSUZLASTIRMA ( DEZENFEKSIYON) [ Disinfection ] Hastalik yapici organizmalarin sözgelimi klorlama yoluyla yok edilmesi.
MIM: Metal powder injection moulding
Mica: Mika
Micrometer: Mikrometre
Migrasyon: Katkıların, plastik malzemeden bir başka temas eden malzemeye geçmesidir.
Migrasyon: Göç
Mikro Çatlak: Isıl gerilimlerin yerel olarak, matriks direncini aşması halinde kompozitlerde oluşan kılcal çatlaklardır.
Mikrobiyal Prosesler: Mikropların hidrokarbonları fermente etmeleri ve yan ürün olarak petrol oluşumunu artırmayı amaçlar. Proseste, rezervuar kayacındaki dar ve küçük kanallar tıkanarak petrolün geniş gözenekli alanlara yönlendirilmesi sağlanır. Mikropların çoğalması ve performanslarına yardımcı olmak için rezervuara şekerler, fosfatlar veya nitratlar gibi yiyecekler injekte edilir. Mikropların ürettiği sörfaktanlar ve karbon dioksit petrolün yer değiştirmesine yardımcı olur.
Mil: Cam elyaf filamentlerinin çapını ölçmek için kullanılan bir uzunluk birimdir.
Mild steel: Yumuşak çelik
Milling cutter: Freze çakısı
Milling machine: Freze tezgahı
Mineral kaplamalar (mineral surfacing) : Gri tonlarında olan küçük yaprakcıklar şeklinde kırılabilen doğal arduaz taşı veya küçük yuvarlak parçacıklar şeklinde kırılan siyah renkli doğal bazalt taşı. Özel boyama yöntemleri ile istenilen renge boyanabilmektedirler. Su yalıtım örtüsünü güneşin zararlı ışınlarından korumak ve dekoratif amaçlar için su yalıtım örtüsünün üzerine lamine edilir.
Mineral Yağ, Straight: Katkı maddesi içemeyen petrol yağlarıdır.
Minimum bend radius: Asgari bükme yarıçapı (radyüsü)
MİNİMUM GÜNLÜK ENJEKSİYON MİKTARI: Depolama Şirketi tarafından Teslim ve Kabul Noktasında bir günde enjeksiyon için Sm³ cinsinden alınacak minimum gaz miktarıdır. Bu değer Hizmet Alan’lar ile imzalanacak olan DHS’de (Depolama Hizmet Sözleşmesi) yer alır.
MİNİMUM GÜNLÜK GERİ ÜRETİM MİKTARI: Depolama Şirketi tarafından Teslim ve Kabul Noktasında bir günde geri üretim için Sm³ cinsinden verilecek minimum gaz miktarıdır. Bu değer Hizmet Alan’lar ile imzalanacak olan DHS’de (Depolama Hizmet Sözleşmesi) yer alır.
MİNİMUM İŞLETME HIZI: Bir gaz cihazının, emniyetini belgeleme çalışmaları sırasında ilgili standarda göre en düşük hızda çalıştırılmasıdır.
MİNİMUM KAPLAMA KALINLIĞI: Çelik boru yüzeyine yapılan yalıtkan kaplamanın her noktada olması gereken en düşük kalınlığıdır.
MOD: Boyuna, enine vs. şeklinde ifade edilen ve tanecik hareketi ile karakterize edilen, ultrasonik dalganın malzeme içinde yayılma tipidir. (İlgi: Ultrasonik Muayene) MODÜLASYON FAKTÖRÜ: Sezici (sensör) elemanda sıcaklık değişmesi ile meydana gelen gaz debisindeki değişme hızıdır.
Modifiye bitüm (modified bitumen) : Plastomerik veya elastomerik polimerler ilave edilerek özellikleri değiştirilen bitüm.
Modül: Kauçuğun fiziksel testinde, sabit uzama yüzdesinin sağlanması için gereken yük miktarıdır.
MODÜLE EDEN TERMOSTAT: Gaz debisini sürekli değiştiren termostattır.
Mol: Bir elementin ağırlığının veya bir bileşiğin molekül ağırlığının gram olarak değeridir; gram molekül olarak da ifade edilir.
Molding: Daha çok, plastik veya polimer malzemeyi enjeksiyon ile kalıplama işi.
MOLD'Nseal: Injection moulding process combined with PUR foaming
Molekül Ağırlığı Dağılımı: Bir polimer zincirindeki moleküllerin sayısıyla zincir uzunluğu arasındaki ilişkidir. Molekül ağırlığı sayı ortalaması, bir örnekteki polimer moleküllerinin toplam ağırlığının polimer moleküllerinin toplam sayısına bölünmesiyle elde edilir. Molekül ağırlığı ağırlık ortalaması, büyük moleküllerin toplam kütledeki payının küçük moleküllerdekinden daha fazla olduğu gerçeğine dayanır. Viskozite tayiniyle bulunan molekül ağırlığı ortalaması ise diğer iki ortalama hesaplarından farklıdır, ancak değerler ağırlık ortalaması değerlerine daha yakındır.
Molekül Ağırlığı: Bir kimyasal bileşiğin molekül kütlesinin bir ölçüsüdür.
Moleküler Ağırlık: Bir molekül içindeki bütün atomların atomik ağırlıklarının toplamıdır. Polimer oluşumunu izlemek amacı ile moleküllerin zincir uzunluğu ölçümü yapılmaktadır.
Moleküler Elek: Ayırma ve saflaştırma proseslerinde kullanılan gözenekli yapılı malzemeler grubudur; örneğin, gazyağı ve gaz oil fraksiyonlarından n-parafinlerin ayrılması, karışık gaz akımlarından istenilen gazların ayrılması, bazı safsızlıkların uzaklaştırılması gibi. Moleküler elekler gözenek çapına göre tanımlanırlar; örneğin, 4A moleküler elek AlO3·2SiO2·4.5H2O yapısındadır ve su, metanol, etanol, hidrojen sülfür, karbon dioksit, etilen, propilen gibi molekülleri tutabilir, daha büyük molekülleri tutamaz. 5A moleküler elek 0.7 CaO·0.3Na2O·Al2O3·2SiO2 4.5 H2O yapısındadır.
MOMENT: Bir kuvetin uygulandğı kütleyi bir eksen etrafında döndürme eğilimidir.
MON: Motor oktan sayısı
Monel metal: Monel pirinçi
Monitör: Bir kontrol aletinin veya sinyallerin performansını kaydeden bir enstrümandır.
MONOKÜLTÜR [ Monoculture ] tek bir ürün yetistirilmesi.
Monomer: Bir polimeri temsil eden en küçük birimdir. Polimerleri oluşturmak üzere reaksiyona giren molekül olarak da ifade edilir.
Monomer: Diğer bir benzer veya benzemez monomerle veya molekülle birleşerek bir polimer veya polimerik zincir meydana getirebilen tek bir moleküldür; etilen, stiren, adipik asit, heksametilentetramin, v.s. gibi.
Mononükleer Aromatikler: Petrolün en fazla nafta fraksiyonunda bulunan ve molekülünde en az bir benzen halkası içeren bileşiklerdir.
MONTAJ : Işığı geçiren bir zemin folye (Astrolan) üzerine, baskısı yapılacak filmleri traseye göre yapıştırma işidir. Resim ve yazı filmlerini, her baskı rengi için ayrı ayrı olmak üzere toplayıp belli bir plana göre boyutlarını değiştirmeyen tam saydam folye üzerine, ayarlı olarak yapıştırılma işlemine montaj denir. Günümüzde dijital ortamda montaj programları veya grafik programları kullanılarak çalışmaların kalıba hazır hale getirilmesi işlemidir.
MONTAJ ŞABLONU: Baskıda görünmesini istemediğimiz alanların örtücü kırmızı bant ve örtücü kırmızı kağıt veya örtücü siyah kağıt ile kapatılması yoluyla elde edilen ve her renk için hazırlanan şablondur.
MONTAJCI: Elle veya bilgisayar destekli olarak montaj yapan kişidir.
MOODY DİYAGRAM: Tam gelişmiş boru akışında sürtünme faktörünün, Reynolds sayısı ve pürüzlülük parametresinin fonksiyonu olarak gösterildiği yaygın olarak kullanılan diyagramdır.
Morfoloji: Kristal özelliği, moleküler ağırlık, dallanma gibi bir polimerin yapısında görülen özelliklerin tümüdür.
Morse taper: Mors konikliği
Mould (or mold) :Döküm kalıbı, kalıp dökme
MOV: Elektrik motorlu vanaların kısaltmasıdır (Motor Operated Valve).
MP [ Melting point ] Ergime noktasi.
MPN [ Most probable number ] Bk. En olasi sayi.
MTA (MILLION METRIC TONS ANNUALLY):Yıllık Milyon Metrik Ton’dur.
MTON: Metrik Ton’dur. MUAYENE VE KABUL KOMİSYONU: Muayene ve kabul komisyonları, yetkili makam tarafından, biri başkan olmak üzere en az üç (3) kişiden oluşturulur. İşin önemi ve özelliği dikkate alınarak komisyonun üye sayısı, toplam sayı tek olmak üzere yeteri kadar arttırılabilir. Bu komisyonlarda görevlendirilecek olanların tamamının işin uzmanı olması zorunludur. Ancak, ilgili idarede yeterli sayıda veya işin özelliğine uygun nitelikte uzman personel bulunmaması durumunda, 4734 sayılı Kanuna tabi idarelerden uzman personel görevlendirilebilir.
MuCell: Injection moulding process for the production of micro-foams
MUCUR [Slag ] Cüruf, ergimis metalin yüzeyindeki pislik.
MUHAFAZA BORUSU AYAĞI (CAS - ING SHOE): Muhafaza borusunun kuyu içerisindeki ucuna takılan ve muhafaza dizgisine rehberlik ederek, herhangi bir yanlış konumlanma veya yönlenmelerin önüne geçmeye yardım eden halka şeklinde sert metalden yapılmış bir parçadır.
MUHAFAZA BORUSU: Bknz… Keson
Muhtemel Kaynaklar (Prospective Resources): Keşfedilmemiş birikintilerden gelecekte üretilebileceği tahmin edilen potansiyel hampetrol miktarıdır.
MUHTEMEL REZERV: Mümkün (belirlenmiş) rezervler gibi kullanılabilirliği kesin olarak belirlenmesi hususunda daha fazla araştırmaya gerek duyulan daha derinlere nüfuz etmiş petrol veya gaz rezervleridir.
MUKKA: Merkezi Uzlaştırma Kuruluşu Katılımcı Anlaşması’dır.
Multiple cut: Çoklu kesme
Multipoint: Çok ağızlı takım
Multislide press: Çok kızaklı pres
MUTAGENLER [ Mutagens ] Genleri degistirme yetenegine sahip etki maddeleri.
MUTASYON [ Mutation ] Bir genin ya da kromozomun yapisindaki aktarilabilir degisim.
MUTLAK BASINÇ: Basınç göstergeleri aksi belirtilmedikçe atmosfer basıncı üzerindeki değerleri okurlar. Okunan bu değer üzerine mevcut atmosfer basıncını ilave ederek mutlak basınç bulunur.
Mutlak Basınç:Gösterge (geyç) basıncı, artı atmosfer basıncıdır.
Mutlak Sıcaklık: Teorik fizikçiler, kimyacılar ve bazı mühendislik dallarının kullanıldığı temel sıcaklık skalasıdır; birimi Kelvindir (K), mutlak sıfır sıcaklığı 0 K’dir ve -273.15 0C’ a eşittir.
Mutlak Viskozite: Bak. Viskozite, Dinamik
Mutlak: Göreceli standartlardan bağımsızlıktır.
MÜCBİR SEBEPLER: Sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline, mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. (Hukukta görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek nitelikte bulunan ölüm, iflas, hastalık, tutukluluk ve buna benzer hallerdir. “Mücbir sebep” kavramı hukukun temel kavramlarından birisidir ve hukukun hemen hemen bütün dallarında uygulaması görülmektedir.)
MÜCELLİT: Baskı sonrası işler ( Özellikle cilt işleri için kullanılan bir terimdir.) Baskısı tamamlanan işlerin kesim, kırım, harman, dikiş, kapak takma vb. İşlemlerinin yapıldığı işletmelere denir. Pek çok matbaanın kendi bünyesinde mücellithanesi bulunmakla birlikte, özel kapak takma, varak yaldız vb. işlemler konusunda hizmet veren ciltevleri bulunmaktadır.
MÜHÜRLEME BONCUĞU: Boyun bitişinin etrafına kaynatılmış,bileşenin mühürleme yetkinliklerini artırmak için tasarlanmış materyalin boncuğu.
MÜMKÜN REZERV: Henüz test veya sondaj çalışmaları yapılmamış ancak jeolojik ve mühendislik çalışmaları neticesinde elde edilen bilgilere göre kullanılabilir durum - da olduğu tahmin edilen petrol veya gaz rezervleridir.
Mümkün Rezervler (Possible Reserves): Mümkün rezervler ispatlanmamış rezervler sınıfına girer; ilave veya ek rezervlerdir. Tahmini kazanılabilir miktarın doğruluk derecesi olası rezervlerden daha düşüktür. Gerçek üretim miktarı tahmin edilen ispatlanmış + olası + mümkün rezervlere eşit veya daha fazladır.
MÜSAADE EDİLEN AZAMİ DENEY BASINCI: Mevcut gaz boru hattında kullanılan malzeme ve mahal özellikleri dikkate alınarak sistemin emniyetle denenebileceği en yük - sek deney akışkan basıncıdır.
MÜSAADE EDİLEN AZAMİ İŞLETME BASINCI: Mevcut gaz boru hattının emniyetle işletilebileceği azami işletme basıncıdır.
MVTR (Moisture Vapor Transmission Rate); Nem Buharı Geçirgenlik oranı g-mil/100in. 2/24saat. MVTR bir duvardan yada bariyerden H2O gaz geçişi ölçümüdür.Düşük oran ,ambalajın içindeki ürünü nemden daha uzun süre koruması ve ürünün nem içeriğinin aynı kalmasını emniyet altına alması anlamına gelir
MW [ Megawatt ] Megawatt; bir milyon watt büyüklügünde, isi veya elektrik üreten tesislerin kapasitelerini belirtmekte kullanilan enerji birimi.
N
N (Newton): SI sistemde kuvvet birimidir; N= kg m/s2.
NADIR [ Rare ] Sayilar daha da azalacak olursa varliklari tehlike altina girecek türleri ifade etmek için kullanilir.
Nafta: Benzinin temel bileşeni olan düşük kaynamalı hidrokarbon fraksiyonları için kullanılan genel bir terimdir. Karbon sayısı C3’den C16’ya kadar olan ve %0.1’den az benzen içeren naftalara alifatik nafta denilmektedir. Aromatik naftaların karbon sayıları C6 - C16 arasındadır ve önemli miktarlarda benzen (>0.1%), toluen ve ksilen gibi aromatik hidrokarbonlar içerirler. Naftalar spesifik gravite, ASTM kaynama aralığı, C/H oranı ve PONA (parafin, olefin, naften, aromatik hidrokarbonların dağılımını gösterir) analizi ile karakterize edilir.
Naftenler: Karbon atomlarının bir halka şeklinde düzenlendiği, CnH2n genel formüllü hidrokarbonlardır (sikloalkanlar). Sikloparafinler; çoğu metil grubu içeren, doymuş siklik (halkalı) hidrokarbonlardır.
Nail puller :Kerpeten
Nail: Çivi
Nano Dolgu: Polimerlerde kuvvetlendirici olarak kullanılan, tanecik büyüklükleri nanometre boyutlarında olan dolgu maddeleridir. Polimere fevkalade mekanik özellikler kazandırırlar; örneğin, nanoklayler gibi yüzey özellikleri geliştirilmiş killer.
Nano Kompozit: Çok iyi dağıtılmış nano dolgu maddeleri (nano klayler gibi) içeren bir plastikler sınıfıdır; bunlar, sertlik ve darbeye dayanıklılık performansı fevkalade dengeli olan yegane kompozitlerdir.
Nano Tüp (veya, Karbon Nano tüp): Nano tüpler 1991 yılında Japon araştırmacı Sumio Iijima tarafından keşfedildi. Nano tüpler uzun ve ince karbon silindirlerdir; çapı, uzunluğu ve bükülme şekline göre çeşitli elektronik, termal ve yapısal özellikler gösterirler. Örneğin elektronik bir parça olan diod farklı elektronik özeliklerdeki iki nano boyutlu karbon tüpün birbirine bağlanmasıyla yapılır (A). Karbon nano tüpler transistörler ve çok küçük bilgisayar devrelerinin yapılmasında (C) ve hidrojen (ve diğer bazı gazlar) depolama (B; yeşil yuvarlaklar hidrojendir) gibi çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır.
NAP [ Noise abatement procedure ] Gürültü azaltimi yöntemi.
Natural: Doğal, tabii
NDSI [Noise depreciation sensitivity index ] Gürültü kaybi duyarliligi indeksi.
Near-net-shape forging: Sona yakın şekli veren dövme
Neck (drills): Boyun
Needle bearing :İğneli rulman
Needle file: Saatçi eğesi
Needle Kok (iğne kok): Kristalin koktur, çok saf petrol katranından elde edilir; genellikle kullanılmadan önce kalsine edilir.
Needle: İğne, ibre
NEKTON ORGANIZMALAR [ Nekton organisms ] Deniz ekosisteminin aktif olarak yüzen mürekkepbaligi, balik ve balina gibi hayvanlari.
Nem Oranı: Bir malzemenin içindeki nem miktarı, nemli ürünün hacminin (kütlesinin) yüzdesi olarak yani, kuru haldeki madde artı nem olarak ifade edilmektedir.
NET YENIDEN ÜREME HIZI [ Net reproduction rate ] Mevcut dogurganlik ve ölüm hizlari sürecek olursa, ortalama bir kadin yasami süresince dogabilecek kiz çocuklarin ortalama sayisi.
Net-shape forging: Son şekli veren (Talaş kaldırma geretirmeyen) dövme
Newtonian Akışkan: Viskozitesi zamanla ve kayma (akış) hızıyla değişmeyen, sadece basınç ve sıcaklığa bağlı olan ideal viskoz akışkanlardır; örneğin mineral yağlar gibi.
NFPA-30: Parlayıcı ve patlayıcı petrol türevlerinin taşınması ve depolanması sırasında ortaya çıkabilecek yangın ve patlama risklerine karşı emniyet kurallarını içerir.
NGL (Natural Gas Liquified): Doğal gazdaki sıvılaşabilen hidrokarbonlar.
NIHAI ÖRTÜ [ Final cover ] Hijyenik kurallara uygun olarak düzenlenmis bir kati atik dökme alaninda atigin üstüne serpilen en üst toprak örtü.
NIKEL [ Nickel ] Normal olarak insana zarar vermeyen, fakat sicak karbon monoksitle tepkime iliskisi içine girince öldürücü bir zehir olusturan eser element. Öldürücü zehir etkisi otomobillerde yanma sirasinda gerçeklesir.
NITRAT GIDERME [ Denitrification ] Nitrattaki azotu indirgemek yoluyla ortamdan uzaklastirmak.
NITRATLAMA [ Nitrification ] amonyum iyonunun nitrosomonas ve nitrobakter türünden mikroorganizmalar tarafindan nitrit ve nitrat iyonlarina yükseltgenme islemi.
Nihai Rezervler (Ultimare Reserves): Keşfedilmiş üretilebilir kaynaklardır (discovered recoverable resources); bunlar, toplam üretim + gelecekteki üretilebilir kaynaklardır (rezervler).
NİPEL: Her iki ucuna da diş açılmış kısa boru parçasıdır.
Nipple: Nipel, boru rakoru, meme, meme ucu
Nitriding: Nitritleme
Nodular cast iron: Sfero döküm
Nodular iron: Yumrulu demir
Noel Ağacı (Christmas Tree): Yağ ve gaz üretiminde Noel ağacı, kuyunun üstüne yerleştirilmiş bir seri borular, bağlantı parçaları, pompalar ve valflerden oluşan ve kuyudan çıkan yağ ve gazın akışını kontrol altında tutmak için kullanılan bir sistemdir. Bazı gaz kuyuları, yer altından yüksek basınçla kendiliğinden yüzeye çıktığından üretim için ayrıca bir pompalama sistemine gerek olmaz. Bu gibi hallerde Noel ağacı, pompa sitemi yerine, kuyudan gazın alınmasında gerekli kontroller için kullanılır.
NOKTA KAYNAK [ Point source ] Su kirliliginin bir su yoluna ulasabilecegi bagimsiz ve farkli tasiyici; egzos bacasi gibi, bagimsiz nitelik tasiyan sabit hava kirliligi.
Noktasal yapıştırma : Su yalıtım örtüsünün serbest serilmiş perforeli cam tülü örtü üzerine yapıştırılması.
NOL Halkası: Elyafın biribirine paralel olarak sarılması ile elde edilen bir halkanın bütünü üzerinde veya bu halkadan alınan segmentler üzerinde, çekme ve sıkıştırma testlerinin yapılması için “Naval Ordinance Laboratory” tarafından geliştirilmiş bir test yöntemidir.
Nominal size: Nominal ölçü
NOMİNASYON: Bknz... Taşıma Miktarı Bildirimi (TMB) Hizmet Alanın ilgili tarihler için geri üretilmesi ve/veya enjekte edilmesi için planladığı ve Depolama Şirketi onayına sunduğu gaz miktarıdır.
Non-Asosiye Gaz: Petrol içermeyen gaz rezervuarlarında bulunan doğal gaz.
Nonferrous metal: Demir içermeyen metal
Non-Konvensiyonal Gaz: Oldukça geçirimsiz rezervuarlar, hidratlar ve kömür depozitleri gibi uygun olmayan yer altı oluşumlarında bulunan doğal gazdır.
Non-Konvensiyonal Petrol: Petrol-şeylleri (shale), petrol-kumlarından çıkarılan ürünler, kömürden elde edilen (Coal To Liquid; GTL) sentetik petrol ürünleri ve sıvı ürünlerle, doğal gazdan ve biyokütleden elde edilen ürünleri (Gas to Liquid; GTL)) kapsar.
Non-Newtonian Akışkan: Bu gruba kayma geriliminin zamana bağılı olmadığı, fakat kayma hızıyla değiştiği viskoelastik (veya psödoplastikler) akışkanlarla sadece zamana bağımlı olan tiksotropik akışkanlar girer. Bunların viskoziteleri, sabit basınç ve sıcaklıkta sabit olmayıp diğer parametrelere bağlı olarak değişir. örneğin gresler veya çok dereceli yağlar (polimerik madde içeren yağlar) gibi.
NORMAL HACİM: Normal Şartlar Altında ( 0 °C sıcaklık, 1 atm = 1,013 bar basınç ) gazın sahip olduğu hacimdir. Normal hacim birimi Nm³‘tür. NORMAL M³: Bknz… Normal Hacim kısaca Nm³, 0°C’de ve 1.01325 bar mutlak basınçta, 1 metreküplük bir hacim dolduran, doğal gaz miktarıdır.
Normal Parafin: Dallanmamış moleküllerden oluşan hidrokarbonlardır; karbon atomları ikiden fazla karbon atomuna bağlı değildir.
Normal Şartlar: Sıcaklığın 0°C, basıncın 760 mm Hg. Olduğu koşullardır.
Normalizing: Normalleştirme tavı
NORMALLEŞTİRİLMİŞ (NORMALIZED): Önceden tanımlanmış koşullara atıfta bulunulur. Gaz durumunda, önceden belirlenmiş Basınç ve Sıcaklık anlamına gelir, çünkü bunlar Kütle ile Hacim arasında bir değişkendir. Normal koşullar metrik sistemde tipik olarak kullanılır ve 0 C ve 1 atm olarak tanımlanır.
NORMALLEŞTİRME TAVI UYGULANMIŞ BORU: Malzeme üst dönüşüm sıcaklığından yüksek bir sıcaklıkta kontrollü olarak atmosferde veya vakumda tavlandıktan sonra fırın dışında hava akımı olmayan bir yerde soğutulmuş boruya normalleştirme tavı uygulanmış boru denir.
Notching: Çentik açma, uç kesme
Notching: Kertikleme
Novolak: Bir termoset fenolik elde etmek için reaksiyona sokulan, tek başına sertleştirilemeyen, lineer termoplastik, B düzeyi fenolik reçinedir.
NOZUL: İçinden geçen akışkanın hızını arttırmak için kullanılan, üfleç anlamında da kullanılan elemandır.
NÖTR ATMOSFER [ Neutral atmosphere ] Sapma oraninin beher 1.000 feetlik yüksekli için 5.4 F dereceden daha az oldugu troposferin en alt katmanindaki havanin durumu.
Nötral Yağ: Vakum distilasyon ünitesi hafif tepe ürünleri olan yağlama yağı baz stoklardır; 40 0C’daki viskozitesi 13-130 cSt aralığındadır. Genellikle solvent veya klay işlemlemeden geçirilir, fakat asit veya alkali işlemlemesi yapılmaz.
NPSH (NET POSITIVE SUCTION HEAD): Pozitif Emme Yüksekliğidir.
NTP [ Normal conditions of temperature and pressure ] Normal isi ve basinç kosullari.
NUMARATÖR: Birbirini takip eden sayfalar veya perforaj ile ayrılmış karşılıklı sayfaların takibi için istenilen yerlere baskı sonrası yapılan numara koyma işlemidir.Genel olarak anlaşmalı işlerde yapılmaktadır.
Numerical control: Sayısal (nümerik) kontrol, Sayısal denetim
NUPLEKS [ Nuplex ] Sakinlerinin sagligi ve yasamasi için gerekli her seyi içeren, nükleer enerji ile çalistirilmasi düsünülen konut ve isyerlerinden olusan yapay mekanlar.
Nut: Somun
NÜFUS DAGILIMI [ Population distribution ] Topluma yönelik hizmet ve etkinliklerin yer seçimini ve toprak kullanim biçimlerini etkileyen, nüfusun mekansal daglimi.
NÜFUS DINAMIGI [ Population dynamics ] Dogum, ölüm ve göç olaylari sonucunda nüfus içinde gerçeklesen sayisal ve yapisal degisim süreci.
NÜFUS INDEKSI [ Population index ] Dolayli araçlarla gerçeklestirilen, bir nüfusun büyüklügü ya da diger özellikleriyle ilgili tahmin.
NÜFUS ÖZELLIKLERI [ Population characteristics ] Yas daglimi, mekân dagilimi, gelir modelleri, hane halki olusumu ve büyüklügü konusunda bilgi gibi, planlama açisindan gerekli bir toplulugun nüfus yapisiyla ilgili olgular.
NÜFUS PROJEKSIYONU [ Popilation projection ] Geçmis egimlerin sürecegi varsayimina dayanan, gelecekteki nüfusla ilgili öngörü.
NÜFUS SAYIMI [ Census ] Bir ülkedeki insanlarin resmi olarak belirli araliklarla sayimi.
NÜFUS YOĞUNLUĞU İNDEKSİ: Bölgedeki boru hattının veya ana dağıtım boru hattının projelendirilmesinde, işletme basıncı ve deney şartlarının belirlenmesinde dikkate alınmak üzere, güzergâh üzerinde 1 km mesafedeki ve boru ekseninden sağlı sollu 200’er metre genişlikteki mevcut veya olası nüfus yoğunluğu göz önüne alınarak tespit edilen bir sayıdır.
NÜFUZ: Plastik film veya kaptan geçen gaz veya buharın miktarı.
NÜFUZİYET NOKSANLIĞI: Kaynak dikişinin alt tarafında (kökte) veya üst yüzeyinde ya da yüzeylerinde kaynak metali ile ana metal arasında meydana gelen yetersiz ergime bölgeleridir. Bu tür kaynak haritaları genellikle düşük amper, uygun olmayan kaynak ağzı, kaynak hızının fazla olması gibi nedenlerle oluşur.
NÜFUZİYET: Bir kaynak dikişinde, kaynak pasolarının birbirlerine ve ana metale arada boşluk olmaksızın girme (nüfuz etme) derinliğidir.
NÜKLEER ENERJI [ Nuclear energy ] Özellikle elektrik üretimi için nükleer fizyon ya da füzyon ile olusturulan enerji. Nükleer enerji tesisleri, atik tasfiyesi ve kaza tehlikesi açisindan kaygi kaynagidir.
Nükleer Enerji: Uranyum veya plütonyum gibi bazı ağır elementlerin daha hafif türlere bölünmesiyle (fission) çekirdek bağ kuvvetleri olarak depolanmış enerji açığa çıkar. Uygun bir izotopun çekirdeği (uranyum 235 gibi) serbest bir nötronla bombalandığında fission olayı meydana gelir. Serbest hale gelen nötronlar bir dizi zincir reaksiyonlara neden olur; nükleer güç fabrikaları bu zincir reaksiyonları kontrol altında tutar.
NWT [ Non-waste technology ] Atiksiz teknoloji.
Nyflex kalıpları: Bu plakalar oldukça yumuşaktır. Oluklu mukavva baskılarında tercihen kullanılır. Sertlikler 34-42 shore arasında değişmektedir.
O
O - RİNG: Lastik Halka flanşlara ve yükleme kolları manifold ağızlarına monte edilen sızdırmazlık sağlayan malzemedir.
OCS [ Outer continental shelf ] Dis kita sahanligi.
OECD (Organization for Economic Co-operation and Development): Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Organizasyonu: Serbest ekonomi ve demokrasi ilkelerini benimsemiş olan gelişmiş ülkelerin kurduğu uluslar arası bir organizasyondur; kökeni, II. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın yeniden yapılandırılması için uygulanan Marshall Planına destek amacıyla oluşturulan Avrupa Ekonomi İşbirliği Organizasyonudur (Organization for European Economy Co-operation, OEEC). Üye ülkeler: ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İngiltere, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Kore, Lüksembourg, Macaristan, Meksika, Norveç,Polonya, Portekiz, Slovak Cumhuriyeti, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan.
OFSET BASKI: Nemlendirme ve mürekkep yardımı ile yapılan, noktanın işlemine ofset baskı denir. Kalıptan kauçuğa oradan da kağıda transfer yoluyla çalışan baskı tekniğidir.Film yüzeyindeki tram diye adlandırdığımız noktaların kalıp yüzeyinde oluşturdukları grenler, merdaneler vasıtası ile taşınan mürekkeplerle dolarlar.
OFSET PROVA: Kalıp,kağıt ve mürekkep kullanılarak yapılan prova çeşididir.Deneme baskıda denir.
Oil Shale (Yağ Kumu): Çökel orijinli bir kayaç türüdür; kül miktarı >%33’dür, şiddetli şartlar altında distillendiğinde içerdiği organik kısımlar elde edilebilir. Ancak solventlerle ekstraksiyonla elde edilebilecek petrol verimi düşüktür. Dünya Oil Shale Kaynaklarının %89 kadarının Kuzey Amerika’da (Colorado, Utah, Wyoming) ve kalan %11’inin de Afrika, Güney Amerika, Asya, Avrupa, Orta doğu, Okyanusya’da olduğu tahmin edilmektedir.
Oil Zonu: Petrol üretilebilecek bölge veya petrol oluşumunun bulunduğu bölgedir. Bir rezervuarda birbirinden ayrılmış halde gaz, petrol ve su bulunduğunda, oil zonu gaz zonunun hemen altında, su zonunun üstünde yer alır.
Oil: Hampetrol, yağ.
OKSIJEN ÇUKURU [ Oxygen sag ] Biyolojik solunum nedeniyle, çogunlukla geceleri, sudaki çözünmüs oksijen yogunlugundaki düsüs; açik bosaltim nedeni ile bir akarsuda ani çözünmüs oksijen düsüsü.
OKSIJEN TÜKENMESI [ Oxygen depletion ] Kimyasal ya da biyolojik kullanimla oksijenin giderilmesi ya da tüketilmesi.
OKSITLEME HAVUZLARI [ Oxidation ponds ] atik su aritiminda birincil asamada atigin stabilizasyonu için kullanilan, atik suyun oksijenlendigi ve aritildigi nispeten sig lagünler ya da havuzlar.
OKSITLEME ISLEMLERI [ Oxidation processes ] Atik suda organizmalarin biyolojik büyümesini hizlandiran, böylece organik içerigini azaltan aerobik lagim suyu isleme süreçleri.
OKSITLEYICI [ Oxidant ] Yeni bir madde olusturmak üzere havada kimyasal olarak tepkiyen, oksijen içeren madde; fotokimyasal dumanin (sisin) birincil kaynagi.
Okside bitüm (oxidized bitumen) : Bitümün özel kulelerde ısıtılarak ve içinden hava geçirilerek özelliklerinin değiştirilmesi sonucu elde edilen bitüm.
Oksijen indeksi : Yanmanın gerçekleşmesi için gerekli olan minimum oksijen/nitrojen konsantrasyonudur.
Oksijenatlar: Karbon, hidrojen ve oksijen içeren, MTBE (metil tersiyer bütil eter) veya ETBE (etil tersiyer bütil eter) gibi moleküllerdir; benzinin oktan sayısını artırmak ve motorda yandıktan sonra CO gibi zararlı gazlar oluşmasını önlemek amacıyla kullanılır.
Oktan Sayısı: Benzinin göreceli olarak vuruntuya dayanıklılık (antiknock) karakteristiklerini tanımlayan bir sayıdır; yakıtın ateşleme ile eşanlı olarak yanması için ne kadar sıkıştırılabildiğini tanımlar. Sıkıştırılan yakıt kıvılcım çakmasından önce kendiliğinden yanarsa “vuruntu” meydana gelir; bunun anlamı uygulanan sıkıştırma oranının kullanılan yakıt için yüksek olduğudur.Bazı bileşiklerin oktan sayıları:
Oktan: Normal oktan (C8H18 ) düz zincirli bir hidrokarbondur; benzinin oktan sayısı tayininde referans yakıt olarak kullanılır.
OKTANOL-SU AYRILIM KATSAYISI [ Octanol-water pattition coefficient ] Kimyasal maddelerin organik ve inorganik fazlarda çözünme oranlarini ifade eden katsayi.
Olası Rezervler (Probable Reserves): Olası rezervler ispatlanmamış rezervler sınıfına girer; ilave veya ek rezervlerdir. Tahmini kazanılabilir miktarın doğruluk derecesi ispatlanmış rezervlerden daha düşüktür. Gerçek üretim miktarı tahmin edilen ispatlanmış + olası rezervlere eşit veya daha fazladır.
Olefin Fiber: En az %85 etilen, propilen veya diğer olefin birimleri içeren polimerden üretilen fiberlerdir; amorf kauçuksu polimer içermez.
Olefin: Bir karbon-karbon çift bağı bulunan ve genel formülleri CnH2n olan bir doymamış hidrokarbonlar grubudur.
OLGUN KENT [ Mature city ] Nüfusu ve ekonomik faaliyeti azami düzeye ulasmis, büyümekten çok durumunu koruma ve planli küçülme ihtiyaci içinde olan kent.
Olgunlaşma (Kıvamlaşma): HKB pestili ya da HKB hamurunun üretimde kullanılabilecek viskoziteye ve kıvama gelmesini ifade eder.
OLIGOTROFIK GÖLLER [ Oligotrophic lakes ] Ayirt edici özellikleri düsük besin düzeyi, derin sulardaki büyük miktarlarda çözünmüs oksijen, duru soguk su ve sinirli bitki yasami olan göller.
Oligomer: 2, 3 ve 4 gibi az sayıda monomerin birleşmesiyle oluşan moleküllerdir; dimerler, trimerler, tetramerler, gibi adlar verilir.
Oluşum (Formasyon): Yer kabuğunun belirli bir tabakasını, veya bir tabakanın belirli bir alanını tanımlamakta kullanılan bir terimdir. Oluşum, çoğunlukla bir petrol rezervuarının bulunduğu kayalık alan için kullanılır.
Oluşum Akışkanı: Yer altı oluşumlarda bulunan gaz, yağ veya sudur.
Oluşum Gazı: Bir yer altı rezervuardan başlangıçta üretilen gazdır.
OM [ Oxidazable matter ] Oksitlenebilir madde.
OMEGA: Boru hattının sıcaklığa bağlı olarak genleşmesini absorbe etmek için ‘’U’’ şeklindeki bükümlerdir.
OMUZ: Şişenin yada kavanozun boyun kısmıyla vücudu arasında kalan eğimli kısmı.
ON KULLANICILAR: Taşıtan Tedarikçi tarafından herhangi bir Çıkış Noktasında çekilen doğal gazı satın almak ve/veya kullanmak amacıyla Taşıtan Tedarikçi ile anlaşma imzalayan gerçek ya da tüzel kişilerdir.
ONKOJENIK [ Oncogenic ] Kanser yapici, karsinojenik.
OPAKLIK: Kağıdın bir tarafındaki baskıyı diğer tarafında göstermeme özelliğidir.
OPEC (ORGANIZATION of PETROLEUM EXPORTING COUNTRIES): Petrol ihraç eden ülkeler organizasyonunu betimlemek için kullanılır. OPEC’in kuruluş amaçlarından en önemlisi dünyada petrol fiyatlarını stabil hale getirmektir. 11 gelişmekte olan ülkenin katılımı ile oluşturulmuştur. (Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Endonezya, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Libya, Nijerya, Suudi Arabistan, Venezuella)
OPEC: (The Organization of the Petroleum Exporting Countries) Petrol İhraç Eden Ülkeler Organizasyonu: Üye devletler arasında ekonomik ve düzenli üretim ve ihracat, kararlı fiyat uygulaması ve ülkelerine gerekli kazancı sağlayacak petrol politikalarını saptamak amacıyla 1960 yılında İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezüella’nın katılımıyla kuruldu, 1962’ye kadar sekiz ülkenin (Katar, Endonezya, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Nijerya) katılımıyla üye sayısı on bire yükseldi. Kuruluşundan itibaren ilk beş yıl Cenova’da (İsviçre) olan merkez 1965’de Viyana’ya (Avusturya) nakledildi. Kuruluşundan sonraki yirmi yıl içinde iki petrol (fiyat) krizi yaşandı; 1973’deki Arap petrol ambargosu ve 1979 yılındaki iran Devrimi. Yükselen petrol fiyatları 1980’li yılların başında düşüşe geçti. Ancak Ortadoğu’daki karışıklıklar 1986’da üçüncü, 1990 başında dördüncü petrol krizini yarattı. Petrol fiyatlarında yaşanan krizler OECD üyesi olmayan ülkelerin üretimlerinin artırmasıyla dengelenerek 1998’e kadar kararlı bir fiyat politikası yaşandı.
OPERASYONEL AKIŞ EMRİ (OAE): Depolama Şirketi tarafından, herhangi bir Hizmet Alan’a verilen emir anlamındadır.
OPTIMUM NÜFUS [ Optimum population ] Nüfus içindeki kisi basina mümkün olan en yüksek gelire olanak veren ideal nüfus yogunlugu.
Optimizasyon: Bir üniteden veya üniteler kompleksinden elde edilecek ekonomik kazancın en fazla olmasını sağlayacak çalışma.
ORANSAL KONTROLLÜ VANA: Brülör yanma odasına ve son brülöre giden gazı uygun oranlarda gönderen vanadır.
Organik Atık: Hayvansal veya bitkisel atık maddelerdir.
Organik karbon: Fotosentezle oluşan şekerler ve karbonhidratlarla büyüyen bitkileri yiyen hayvanlar ve diğer organizmaların içerdiği karbonlu bileşiklerdeki karbondur.
Organik: Bitkisel ve hayvansal yaşamdan kaynaklanan maddeler ile, doğal veya sentetik olarak üretilen hidrokarbon kaynaklı maddelerdir.
ORGANOFOSFATLAR [ Organophosphates ] Böcet denetiminde kullanilan, fosfor içeren, malathion ve paration gibi kisa ömürlü (etki süresi sinirli) tarim ilaçlari .
ORİFİSMETRE: Boru içine indirilen ortası delik bir plakanın önünden ve arkasından alınan basınçların farkı yöntemiyle çalışan gaz ölçüm sistemidir.
Orijinal Kaynaklar (Original Resources): Doğal birikimler (akümülasyon) yoluyla yer kabuğunda orijinal olarak bulunduğu ‘tahmin edilen’ hampetrol miktarıdır. Orijinal kaynaklar iki grupta toplanır; keşfedilmiş (developed) ve keşfedilmemiş (undeveloped) kaynaklar; bunların herbiri de üretilebilir (recoverable) ve üretilemez (unrecoverable) kaynaklar olarak alt sınıflara ayrılır.
ORMAN YETISTIRME [ Afforestation ] Orman yetistirme ya da mevcutlarin gelistirilmesi.
ORMANCILIK [ Forestry ] Kaynaklarinin en verimli kullanimini saglamak amaciyla ormanlarin ve orman arazisinin yönetimi.
ORMANSIZLASTIRMA [ Deforestation ] Agaçlarin ve çaliliklarin ekilebilinir toprak kazanmak ya da kereste elde etmek amaciyla yok edilmesi.
ORTA TON: Bir fotoğraf ya da imaj da %30 ve %70 arasındaki tram değerine denir.
ORTA YOĞUNLUKLU PE: Yoğun - luğu 0,926- 0,940 gr/cm³ arasında olan polietilen boru malzemesidir. (İlgi: Alçak Yoğunluklu PE, Yüksek Yoğunluklu PE)
ORTAK MERKEZLİLİK : Değişik çaplardaki çemberlerin ve silindirik şekillerin ortak merkezli olma özelliği.
ORTALAMA YASAM UMUDU [ Life expectancy ] Bir organizmanin umulan yasam süresi.
ORTAM [ Ambient ] Çevreleyen atmosfer, belli bir yerin çevresi.
ORTAM GÜRÜLTÜSÜ [ Ambient noise ] Belli bir çevrede fondaki gürültü.
ORTAM HAVASI [ Ambient air ] Çevreleyen atmosferin isgal ettigi siniri belli olmayan bölge; soludugumuz hava.
ORTAM SICAKLIĞI: Ölçüm yapılan ortamdaki atmosfer sıcaklığıdır. Birimi °C derecedir.
ORTAM SICAKLIK HATASI: Bir termostatın sezici (sensör) elemanı dışındaki parçalarının sıcaklıklarının değişmesi sonucu kontrollü sıcaklıktaki değişimdir.
ORTAM BASINCI: Kütle akış kontrol cihazlarında, cihazı bulunduğu ortamın mutlak basıncı.
Ortam: Basınç, ısı veya nispi nem gibi etrafımızı saran çevresel koşullardır.
OSINOGRAFI [ Oceanography ] Okyanuslarin ve denizlerin bütün yönleriyle bilimsel yönden incelenmesi ve arastirilmasi.
OTOBUR; OTÇIL [ Herbivore ] Bitki tüketerek enerji saglayan heterotrof organizma.
OTOJENIK ARDISIKLIK [ Autogenic succession ] Bir asamasinin yerini bir baska asama alirken ayni zamanda yasanilan ortami da baskalastiran ardisik dizi.
Otoklav Kalıplama: Yatırma veya sarma işleminden bütün kalıp, ısıtılmış otoklavın içine yerleştirilmektedir. Kullanılan basınç genellikle 3,5-7 bar arasındadır. Daha fazla basınç uygulanması, ürün yoğunluğunun daha yüksek olmasını sağlar ve reçinedeki uçucu gazların giderilmesini kolaylaştırır.
Otoklav: Kimyasal bir reaksiyonu ilerletmek ve tamamlamak için veya ısı ve basınç altında herhangi bir işlem için kullanılan kapalı bir kaptır.
OTOKOPİ KAĞITLARI: Diğer adı mikro kapsül sıvamalı kâğıt olan otokopy kâğıtları, kendinden kopyalı kâğıtlar olarak bilinir. Kâğıdın bir yüzüne gözle göremediğimiz, içi mürekkeple dolu mikro kapsüller sıvanır. Kâğıdın diğer yüzüne sert bir cisimle bastırıldığında (kalem gibi) mikro kapsül patlar ve bir alttaki kâğıt yüzeyine aynı görüntü geçer. Fatura, irsaliye gibi çok kopyalı işlerde kullanılır. CB, CFB, CF cinsleri mevcuttur.
OTOMATİK BRÜLÖR: Tam veya yarı otomatik kontrol sistemi ile çalıştırılan brülör sistemidir.
OTOMATİK HAVA TAHLİYE VENTİLİ: Merkezi ısıtma biriminden beslenen su boruları ve boru bağlantıları grubudur.
OTOMATİK KESİCİ: Önceden belirtilen miktardaki gazın yanması için uygun olan ön ayar süresinden sonra ana brülörü kapatmaya yarayan cihazdır.
OTOMATİK OLARAK YENİDEN DEVREYE ALMA: Emniyet kapatmasından sonra, herhangi bir elle müdahale olmaksızın başlangıç işlemlerinin otomatik olarak tekrarlanmasıdır .
OTOMATİK VANA: Şofbenlerde suyun bir orifıs veya venturi borusu boyunca akarken meydana getirdiği basınç farkına göre çalışan gaz kontrol vanasıdır.
OTOMATİK YENİDEN ATEŞLEYİCİ: Brülör alevinin her hangi bir sebeple sönmesi halinde yeniden ateşleme sekansının devreye girerek brülörü yakması için tasarlanmış bir bujidir.
OTOMOTIV EMISYONLAR [ Automotive emissions ] Tasitlardan kaynaklanan kirlilik; Yakit deposu veya karbüratörlerden olusan buharlasma, krank karteri kaçagi ve egzos borusu emisyonlari.
OTOTROFLAR (KENDIBESLERLER) [ Autotrophs ] Seker, nisasta, protein, yag ve vitamin gibi moleküler yapi olusturmak için günes enerjisini tutarak ve kimyasal enerjiye dönüstürerek kendi besinini üreten, kendi kendine beslenen canlilar; fotosentetik bitkiler.
OTSP: Organize Toptan DG Satış Piyasası’dır.
OVERPRİNT: Sözcük olarak “altını oymama”, yani başka bir deyişle “üstüne bas” demektir. Renk ayrımında ise overprint olarak işaretlenen bir objenin altında yer alan farklı renkteki zeminler boşaltılmaz dolu olarak yer alır.Bu nedenle overprint verilmiş bir objenin, altındaki renkleri örtecek kadar koyu bir renge sahip olması gerekir. Örneğin, genellikle siyah ve altın-gümüş yaldız gibi örtücü olan mürekkeplerin kullanılacağı renklerde overprint komutu verilir. Çünkü siyah en koyu renktir ve altında hangi renk olursa olsun siyah alanlar yine siyah görünecektir. Aynı şekilde örtücü mürekkeplerin kullanılacağı renklerde alttaki renkle etkileşime girmeyeceğinden altını oymaya gerek yoktur.
OZALİT: Montajda yapılan hataları görmek için baskıya geçmeden önce yapılan prova. Amonyak ile şekillenen genelde mavi renkli olan fotoğrafik baskı provası.
OZON [ Ozone ] Oksijenden geçen elektrik bosaltimi ve radyasyonla olusan, oksijenin tepkimeci, zehirli biçimi. Solunan atmosferde tahris edici olabilir, stratosfer de ise mor ötesi isinlari süzdügü için gereklidir.
OZON TABAKASI [ Ozone layer ] Zararli morötesi radyasyonu süzen, ozon içeren üst atmosfer katmani. CFC türünden kimyasal maddelerin atmosfere birakilmasi sonucunda ozon tabakasinin zayifladigi, bunun ise cilt kanserinde artisa yol açacagi hesaplanmaktadir.
Ozon: Üç atom oksijen içeren bir moleküldür; stratosferde doğal olarak oluşur ve yeryüzünü zararlı ultraviole radyasyondan koruyucu bir kalkan meydana getirir. Troposferde, ozon bir kimyasal oksitleyici, bir sera gazı ve fotokimyasal sisin temel elemanıdır.
OZONOSFER [ Ozonosphere ] Yeryüzünün 20-50 kilometre üzerindeki ozon içeren atmosfer katmani (stratosferin bir bölümü).
Ö
ÖGÜTME [ Milling ] Kati atiklari küçük parçaciklara indirgeme islemi.
Öğütülmüş Lifler: Kontinü cam liflerinin çekiçli değirmende, çok kısa cam lifleri halinde öğütülmesidir.
ÖLÇÜM HATTI: Taşıyıcı tarafından teslim edilen veya Taşıtan tarafından teslim alınan doğal gazın, filtreleme işlemlerinden sonra ticari ölçümünün gerçekleştirildiği düzenektir.
ÖLÇÜM İSTASYONU: Ulusal İletim Şebekesinden enjekte etmek için alınan gazın veya geri üretilerek Ulusal İletim Şebekesine verilen gazın faturalama amacıyla ölçüldüğü istasyonu belirtir.
ÖLÇÜM TOLERANSI: Herhangi bir ölçüm ekipmanına ilişkin olarak üretici firma tarafından belirtilen sapma yüzdesidir.
ÖLÇÜTLER [ Criteria ] Karalarin yada yargilarin dayandigi standartlar yada kurallar.
ÖLDÜRÜCÜ DOZ 50 [ LD 50 = Lethal dose 50 ] Bir maddenin enenecegi canli grubunun yüzde 50'sini öldürecek tek dozluk miktari.
ÖLÜM HIZI [ Death rate ] Yil ortasindaki beher 1000 bireylik nüfus itibariyla belli bir yilda gerçeklesen ölümlerin sayisi.
Ön Biçimlendirme: Kalıbın içine konan malzeme miktarını tam olarak sağlamak için malzemeye daha önce tartılı olarak istenen biçimin sıkıştırılarak verilmesine denir.
ÖN BİRLEŞTİRME: Doğal gaz hattı yapımında, imalatın hızlandırılması amacıyla çelik boruların kanal dışında 2’li, 3’lü gruplar halinde uç uca kaynak edilerek eklenmesiyle yapılan ön montaj imalatıdır.
ÖN ISLEM [ Pretreatment ] Aritmanin daha etkili olmasi içim, belli maddelerin birincil islem öncesinde atik sudan ayrilmasi süreci.
Ön Karışım: Kalıplama için gerekli tüm bileşenleri içeren, kalıplama işleminden önce hazırlanan kalıplama bileşimidir. Ön karışımı oluşturan bileşenler; reçine, takviye, dolgu, katalist, kalıp ayırıcı ve diğer girdileri içerir.
ÖN ÖDEMELİ SAYAÇ: Gaz tüketim bedeli elektronik karta yüklenmek suretiyle önceden ödenen ve ödenen bedele karşılık gelen gaz miktarından fazlasının geçişine izin vermeyen sayaçlardır. Bu tür sayaçlara piyasada “kartlı sayaçlar’’ da denilmektedir.
Ön Şekillendirme: Önceden belirlenen uzunluklarda kırpılan takviye malzemelerinin bir vakum tablası üzerinde, kalıplanacak parçanın boyutuna yakın olacak şekilde, ön şekillendirme (Preform) yapılmasını içeren bir prosestir.
Ön-Kambriyen (Precambrian): Kambriyen Çağ öncesi oluşmuş; yaklaşık olarak 600 milyon yıl önce.
ÖRGÜ [ Bradiding ] Birbirine bagli çok sayida kanali bulunan nehir korkulugu modeli.
ÖRNEKLEME [ Sampling ] Kirli hava, su, vb. 'en alinan örneklerin incelenmesi; örneklerin toplanmasini ifade eder.
ÖRSELENME [ Degradation ] Büyük organik moleküllerin daha küçük moleküllere ayrismasina ve dengeli materyal olusumuna yol açan süre.
Örtü (Seal): 1. Altında veya yanında hidrokarbonların toplandığı geçirimsiz kayaçlardır; shale, kireç taşı, kumtaşı, tuz tabakaları veya kil taşı gibi hidrokarbonların geçişine olanak vermeyen kayaç türüdür. Seal kayaçlar, tüm potansiyel petrol havzalarında ve aşırı basınç altındaki alanlarda (overburden) çok yaygındırlar. 2. Sızıntıyı engellemekte kullanılan kauçuk veya diğer malzemelerdir.
ÖRTÜ MALZEMESI [ Cover material ] Kati atiklarin dökülüp birakildigi çukurlarda, çukurlarin üzerini örtmekte kullanilan toprak.
Örtü Tabakası (Overburden): Pay zone ile yer yüzeyi arasında kalan ve örtü (seal veya cap) kayaçlar ve rezervuar oluşumlar üzerine aşırı yük uygulayan tabakalar bölgesidir. Oluşumları zamanımızdan ~65 yıl öncesine aittir; bunlar, toprak, klay (kil), kum, susuz kalıntılar, kaya parçaları, shale, tatlı su gölleri ve nehirleri, tuzlu su havuzlarıdır.
ÖRTÜLÜ ELEKTROT: Kaynak işlemi için gerekli elektrik arkını meydana getiren ve aynı zamanda kendisi de ergiyerek kaynak metalini oluşturan, üzeri özel bir kimyasal terkiple(örtüyle) kaplı, ortasında çekirdek ismi verilen özel alaşımlı metal çubuk bulunan çeşitli çap ve boylarda imal edilebilen kaynak sarf malzemesidir.
ÖTROFIKASYON [ Eutrophication ] Atiklarla gelen asiri besin maddelerinin vejetasyonu uyarmasiyla göllerin çözünmüs oksijen yoklugu sonucunda ölmesine kadar gidebilen yaslanma süreci.
ÖZARITIM ( KENDI KENDINE TEMIZLEME ) [ Self purification ] Bir su olusumunun organik atiklarla kirlendikten sonra yeniden arinma konusundaki dogal yönelimi.
ÖZEL İNDİRİM: Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde gelir vergisi matrahından yapılan indirimdir .
Özgül ısı: Bir gramlık malzemenin sıcaklığını bir derece artırmak için gerekli olan enerji miktarıdır (Cp)
ÖZLÜ ELEKTRODLA ARK KAYNAĞI: Metot olarak MIG / MAG kaynağına benzer, ancak kullanılan tel elektrotun yapısı farklıdır. Dıştan çıplak tel görünümünde olmasına rağmen içerisinde özel alaşımlı kimyasal toz (flux) vardır. Koruyucu gaz, kaynak şartlarına göre kullanılır, zira elektrot teli içerisindeki toz (flux) ayrıca koruma ve alaşımlandırma görevi yapar. Bu metotta kaynak hızı ve nüfuziyet derinliği daha fazladır.
ÖZÜMLEME KAPASITESI [ assimilative capacity ] Tüketilen besinleri vücut maddelerine dönüstürme yetenegi; belli maddeleri özümleme yetenegi.
P
P&ID (PIPE AND INSTRUMENTATION DIAGRAM): Borulama ve Enstrümantasyon diyagramları ya da sahada kullanılan enstrüman ve kontrol ( otomasyon) ekipmanlarının şematik gösterimidir.
Pa (Paskal): SI basınç birimidir; Pa = N/m2
PA: Polyamide (nylon, thermoplastic)
PA: Poliamid
PA: Poliamid; Naylon denir
Pah : Eğri olarak kesilmiş kenar. Keskin bir şekilde birleşen düşey ve yatay yapı elemanları üzerine yapıştırılacak su yalıtım örtüsünün bükülmesinin yumuşak olmasını sağlamak için bu şekildeki birleşim yerlerine 8 cm x 8 cm genişliğinde ve 45 °C eğimli pah yapılmalıdır. (örneğin çatı zemini ile parapet birleşim yerleri)
PAH: Polisiklik aromatik hidrokarbonlar.
Pahkırma: Bir kenarın eğik bir yüzey elde edilecek şekilde keskinliğini giderme işlemini ifade eder.
PAKET ARITMA TESISI [ Package treatment plant ] Prefabrik, tasinabilir, lagim suyu isleme tesisi. PARATION [ Parathion ] Son derece zehirli organofosfat tarim ilaci.
Pale Oil: Straight mineral naftenik yağdır; açık sarı renkli, orta viskozite indekslidir.
PAN: Poliakrilonitril
PANTONE: Pantone firması tarafından üretilen ve baskı dünyasının standart renklerini oluşturan katalog.
Parafin: Genel formülleri CnH2n+2 olan doymuş alifatik hidrokarbonlardır; metan, etan, v.s., gibi. Ağır veya yüksek molekül ağırlıklı parafin hidrokarbonlar (örneğin, C18H38) waks görünümündedirler; bunlara parafin denir.
PARAPET: Balkon, teras, köprü vb. korkuluk duvarlarıdır.
Parça: Yapmakta olduğunuz bitmiş ürün.
PARÇACIK MADDE [ Particulate matter ] Gaz yada havada asili durabilen yada görünmeyen, kati yada sivi, toz, kum, kül ve sis gibi parçaciklar.
PARISON: Bir şişe veya başka şekle sokulmak için şişirilmek üzere yüksek yoğunluklu polietilene yerleştirilecek,çekilmiş sıcak plastik tüp
Parlaklık: Yüzeydeki düzgünlük ve ışık yansıtma özelliğidir. Malzemedeki parlaklığın ölçümüdür.
Parti: Bir malzemenin, aynı proseste veya bir kontinü proseste şekillendirilen ve proses boyunca aynı özellikleri taşıyan belirli bir miktarıdır.
PAS TEMIZLEME [ Scaling ] Oksitleyiciler yada diger asindirici maddelere maruz kalmis bir yüzeyde asinmanin durdurulmasi amaciyla tabakalar halindeki pasin sökülmesi islemi.
PAS: Poliarilsulfon
PATLAMA HIZI: Patlama anında alevin yayılma hızını tarifler. Alevin yayılma hızı gaz-hava karışımının basıncına bağlı olmakla birlikte 10.000 m/sn civarındadır.
PATLAMA: Yanıcı gazların hava ile belirli bir karışım oranında bulunmaları halinde meydana gelebilecek kontrolsüz yanma olayıdır.
PATLAYICI GAZ KARIŞIMI: Yanıcı gazların bava ile belirli oran aralığında karışması halinde patlama özelliği gösterirler. Bu karışıma patlayıcı gaz karışımı denir. Doğal gazın hava ile % 4,5 - 14,5 arasında karışımı patlama riski taşımaktadır.
PBT: Polybuteneterephthalate (thermoplastic)
PBT: Polibütilen tereftalat
PC: Polycarbonate (thermoplastic)
PC: Polikarbonat
PCBs [ Polychlorinated bipheyls ] Poliklorlu bifeniller.
PCC [ Pollution control costs ] Kirlilik denetim faaliyetleri.
PCIM: Particle-foam Composite Injection Moulding
PCTFE: Poliklorotrifluoroetilen
PDR [ Precision depth recorder ] Hassas derinlik kayit aygiti.
PE (POLIETILEN) BORU HATTI: Doğal gaz ve petrol taşımak için yer altına tesis edilen, azami 4 bar işletme basıncında çalışan PE boru ve bağlantı elemanları ile kontrol cihazları ve vanaların meydana getirdiği boru şebekesinin bir parçasıdır.
PE BAĞLANTI ELEMANI: PE boruların birbirlerine bağlanmasında, çap değiştirilmesinde, branşman ayrımlarında, vana ve benzeri elemanların boruya birleştirilmesinde kullanılan boru ile aynı fiziksel, kimyasal özelliklere sahip enjeksiyon kalıplama, biçimlendirme, transfer kalıplama, ekstrüzyon veya işleme ve fabrikasyon metotlarından birisi ile imal edilen ekleme elemanlarıdır.(ilgi: TS 4783, TS 7483) Bağlantı elemanları; alın eritmeli, elektro füzyon kaynaklı, geçmeli (soket) tipte monte edilecek şekilde tasarlanırlar.
PE BORU (POLIETILEN): PE malzemeden ekstrüzyon metoduyla imal edilen boru çeşididir. Borunun dış çapı ile et kalınlığı arasında bir oran vardır. (İlgili standart: TS 7483) -(İlgi: Standart Boyut Oranı)
PE : Polietilen
PE: Polyethylene (thermoplastic)
PE: Polietilen
PEEK: Polyether etherketone (semi-crystalline thermoplastic)
PEEK: Polietereterketon
PEI: Polieterimid
PEK: Polieterketon
Pelletleme: Toz halindeki polimerin olduğu gibi veya katkı maddeleri ilavesinden sonra pellet (küçük topaklar) haine getirilmesi işlemidir; polimer bir ekstruderde eritilir, bir kalıptan çıkan şeritler sulu bir ortamda bıçaklarla kesilir.
PENETRAMETRE: Radyografik muayene metodunda elde edilecek görüntü kalitesini ölçebilmeyi sağlayan, muayene edilecek malzeme ile benzer kompozisyona sahip ve kalınlıkları derecelendirilmiş bir seri elemanı kapsayan düzenektir. Bu elemanlar genellikle teller veya delikli kademelerden (basamak) oluşan düzeneklerdir. (İlgi: Radyografik Muayene)
PENETRASYON: Bknz… Nüfuziyet
Penetrasyon: 1. Nüfuz etme, sokulma, 2. bir rezervuar ile kuyu deliğinin arakesiti.
PEP [ Program evaluation procedures ] Program degerlendirme islemleri.
PERFORAJ: Yırtma,katlama ya da üretim sonrası kullanımlar (kopar-al) için baskılı malzeme üzerinde sıralı küçük delikler açılması işlemidir.Perforaj parçası olan ofset makinalarda baskı ile birlikte gerçekleştirilebilen bir işlemdir.Ofset makinada bu parçası olmayan matbaalar bıçak yaptırarak kesim makinalarında bu işlemi gerçekleştirir.
Perforasyon: Kuyu boşluğuna petrolün akabilmesi için kasa, çimento ve oluşumda açılan deliktir.
Permeabilite: Geçirgenlik.
PEROKSIASETIL NITRAT [ Peroxyacetyl nitrate ] ikincil nitelikte bir kirletici sayilan ve gözde tahrise yol açan fotokimyasal duman bileseni.
Peroksit: O2 iyonu içeren bir bileşikler grubudur; örneğin, yüksek basınç ve serbest radikal polimerizasyon reaksiyonlarında başlatıcı (initiator) olarak kullanılırlar (benzoil peroksit gibi).
PES: Polieter sülfon.
PESTISITLER [ Pesticides ] Zararli bitki ve hayvanlari yok etmekte kullanilan, insan ürünü kimyasal maddeler. Böcek öldürücü, yaprak dökücü ve kemirgen öldürücü türden bazi tarim ilaçlari insan faaliyetleri yada genel saglik açisindan tehdit olusturabilir.
Pestil: Camelyafının kırpılarak polyester bulamaçla birlikte iki film arasında sıkıştırılmasıyla oluşturulan genellikle HKB pestili şeklinde isimlendirilen plakaları ifade eder.
PET : Polietilentereftalat
PET: Polietilen tereftalat.
PETP: Poli(etilen tereftalat).
PETROL BORU HATTI: Petrolü kaynağından alıp, depolama veya yükleme noktasına kadar taşıyan çeşitli çap ve basınçlardaki çelik döküm veya polietilen hatlardır.
PETROL DÖKÜNTÜSÜ [ Oil Spill ] Tankerlerle ham petrol tasinimi sirasinda ya da deniz dibi sondaj platformlarinda olusabilecek kazalarda denize dökülen büyük miktarlarda ham petrolün meydana getirdigi tabaka veya alan. ( Bk. Petrol kirliligi )
Petrol Eteri: Uçuculuğu yüksek, kaynama aralığı dar olan özel kaynama aralıklarında (40-60 0C, 60-80 0C gibi); ürünlerdir; yiyecek maddelerinin ekstraksiyonunda veya çeşitli laboratuvar çalışmalarında, v.s. kullanılabilir.
PETROL GAZLAŞTIRMA: Yakıt olarak kullanılmak üzere petrolün gaza dönüştürülmesi işlemidir.
PETROL KIRLILIGI [ Oil pollution ] Petrolün tasinmasi yada çikarilmasi sirasinda büyük ölçüde dökülme yada sizma sonucunda kiyi sularinin ve bölgelerinin petrolle kirlenmesi. Bu tür kirlenme kus ölümlerine, deniz kabuklularinin kirlenmesine ve kiyi bölgelerinin bozulmasina yol açar.
Petrol Koku: Kalitesi petrol rezervlerine ve rafinerilere göre değişen, uçucu olmayan maddeler, metaller ve hammaddedeki kükürtlü bileşiklerin çoğunu içeren karışım. Bak: Kok, Petrol Koku.
Petrol Kuyusu: Petrol üretilen kuyudur.
Petrol Rezervleri; 3P: İspatlanmış + Olası + Mümkün rezervler toplamıdır.
Petrol Sınırı: Petrol üretimi yapılan bir kuyunun bulunduğu petrol oluşumunun kapladığı alandır; oluşumda üç akışkan (gaz, petrol, su) da varsa, petrol alanı genellikle gaz bölgesinin altında ve su bölgesinin üstünde bulunur.
PETROL SIZINTISI [ Oil slick ] Gemilerin limanlardaki faaliyetlerinin yol açtigi, su yüzeyindeki nispeten küçük miktarlardaki petrol.
Petrol Ürünleri: Hampetrol, doğal gaz ve diğer hidrokarbonlardan elde edilen ürünlerdir.
PETROL: Bünyesinde doğal gaz, ham petrol ve diğer hidrokarbon gazlarını içeren tüm hidrokarbonların genel adıdır. Petroleum kelimesi Latince, oil, oleum ve petra kelimelerinden türetilmiştir.
Petrol: Doğal, sarıdan siyaha kadar deşen renklerde, viskoz ve alevlenebilen hidrokarbonlar karışımıdır; yer altında bulunur; çeşitli işlemler uygulanarak doğal gaz, benzin, nafta, gazyağı, yakıt ve yağlama yağları, parafin mumları ile çok çeşitli ürünlerin elde edilir. Ana bileşenleri hidrokarbonlardır, çeşitli miktarlarda kükürt, azot ve oksijenli hidrokarbon türevleri içerir, homojen olmayan bir karışımdır. Ayrıca çözünmüş gazlar ve az miktarlarda metalik bileşikler de içerebilir.
Petrolatum: Petrolden elde edilen ve mikrokristalin yapıda, jölemsi görünümlü bir üründür.
Petroleum-in-Place: Doğal rezervuarlarda orijinal olarak bulunduğu tahmin edilen toplam petrol miktarıdır.
PETROLÜN PARLAMA NOKTASI (FLASH POINT): Petrol ve türevlerinin buharlaşan ve hava ile karışan kısmının tutuşabildiği en düşük sıcaklıktır.
PETROLÜN UÇUCULUĞU: Bir petrol veya ürünün gaz çıkarmaya olan yatkınlığıdır. Buhar basıncı ile tarif edilir.
PEYZAJ DÜZENLEMESI [ Landscaping ] Bitki örtüsünü, diger dogal yada insan yapimi ögeleri düzenleyerek dogal peyzaji insanlarin kullanmasi amaciyla baskalastirma sanati ve isi.
PFA: Perfluoro alkoksi alkan.
pH: Asidite veya alkaliniteyi tanımlayan bir sayıdır; logaritma (10 tabanına göre) 1/çözeltideki hidrojen iyonları konsantrasyonu olarak hesaplanır.
PI: Poliimid.
PIG [ Pig ] Radyoaktif materyalin gemilerle tasinmasinda ya da depolanmasinda kullanilan ve genellikle kursundan yapilma metal kap.
PIG İSTASYONU: Çelik boru hatlarında PIG operasyonlarının yapılması amacıyla inşa edilen istasyondur. İstasyon içerisinde PIG atma (Pig Launcher) ve PIG alma (Pig Receiver) başlıkları vardır. (İlgi: PIG ( Pipeline Inspection Gauge )
PIG KOVANI: Pig ekipmanının görevini bitirdikten sonra, hattan çıkarılması için kullanılan yerdir.
PIG SKREYPER: İşletmeye alınan boru hatlarında akış nedeniyle boru iç yüzeyinde oluşacak birikintilerin süpürülmesi amacıyla boru dirseklerinden de kolayca geçebilen temizlik cihazıdır. İlgi: PIG ( Pipeline Inspection Gauge )
PIG: İngilizce Pipeline Inspection Gauge kelimelerinin kısaltılmış halidir. Boru hattının temizliği, deformasyon kontrolü veya taşınan malzemenin birbirine karışmasını önlemek amacıyla boru iç çapına uygun kesitte imal edilmiş ekipmanlardır. Kullanım amacına uygun olacak şekilde çelik veya sünger esaslı pek çok çeşidi vardır. Pig Operasyonu, boru hattı üzerinde bulunan pig atma (Pig Launcher) ve pig alma (Pig Receiver) istasyonlarında yapılır. Uygulanan pig boru hattında gaz varsa gaz ile petrol varsa petrol ile ötelenir.(İlgi: PIG İstasyonu)
PIG: Domuz denilen robotik bir maddedir, boru hattı içinde dolaşarak data toplar. Akıllı PIG ler boru iç çeperlerindeki korozyon ve kusurları saptar, boru iç çapını ölçer, boru içinde toplanmış tortuları temizler ve verilen diğer görevleri yapar. PIG, boru hattında dolaşırken binlerce sensör ölçümleri alır; bunlar daha sonra bilgisayarlarla analiz edilerek önceki verilerle kıyaslanır. Bu teknolojilerdeki ilerlemeler boru hatlarının kontrolünü kolaylaştırmış ve güvenirliliğini artırmıştır.
PIHTILASTIRMA [ Coagulation ] ( Topaklanma, yumusaklastirma ) Fiziko-kimyasal bir ön aritma süreci. Burada atik suyu demir (III) klorür, alüminyum sülfat çözeltileri eklenerek çözünmüs veya kolloidal maddelerin yüzen ve çökelebilen katilara dönüsmesi saglanir.
PILE [ Pile ] Bir tür nükleer reaktör.
PIM: Powder injection moulding
PIREKTIN [ Pyrethin ] Genellikle tarimda kullanilan aerosol böcek öldürücü madde.
PIROLIZ [ Pyrolysis ] Oksijenin bulunmadigi kosullarda atigin sicaklik etkisiyle yanmasi.
Pigment: Renk veren kimyasal maddeyi ifade eder.
PİGMENT: Boyanın özünü teşkil eder. Onun asıl rengini verir. Çeşitli vernik ve dolgu maddeleri ile birleştirilerek boya imalinde kullanılır.
PİK YÜK: Bir ünite tarafından, belirlenen bir zaman süreci içerisinde üretilen veya tüketilen maksimum yüke verilen isimdir.
PİKSEL: Bilgisayar ,tarayıcı ya da başka bir dijital cihaz tarafından yapılan noktaya denir.
PİLYAJ: Dosya, broşür, dergi vs. gibi basılmış materyallerin kırım yerlerine denir.Cilt işlerinde, katlanmayı kolaylaştırmak için,kağıt, karton veya mukavva üstünde oluk açmak.Özel bıçak kullanılarak pedal,kazanlı veya maşalı makinalarda yapılan işlemdir.Pilyaj kalınlığı hem bıçağa verilen milimetrik kalınlık hem de forsa ayarını yaparak sağlanır.
Pinchout: (Kıstırma): Bir rezervuar kayaç tabakası (gözeneklidir) aniden sonlanarak shale veya tuz kayacı gibi, hiçbir akıma izin vermeyen sızdırmaz bir tabaka tarafından kaplandığında rezervuarın üst kısımlarına yakın yerlerde oluşan kapandır; tepede rezervuar kalınlığı sıfıra düşer.
Pinnacle (Tepe) Reef (Resif): Hidrokarbonların tutulabildiği, genellikle kireç taşı bileşiminde , yüksekliği genişliğinden daha fazla olan konik bir oluşumdur.
Pipe Line: Boru Hattı.
Piroliz Benzin: Rafineriler ve petrokimya tesislerinde çeşitli ünitelerden (debütanizör dibi, fırın kuenç sistemi, krak gazlar kondensatları, buhar kraking gibi) çıkan ve benzin bileşenleriyle fazla miktarda aromatik bileşikler (stiren, etil benzen, o-ksilen, fenil asetilen, kümen gibi) içeren karışık bir üründür. Piroliz benzinde ağırlıkça %40 benzen, %20 toluen, %4 ksilenler ve %3 kadar da etil benzen bulunur.
Piroliz: Oksizejsiz ortamda sıcaklık altında gerçekleşen kimyasal bozunmadır.
Pirometre: Yüksek sıcaklıkların ölçülmesinde kullanılan termometredir. Basit bir pirometrede bir termokupl vardır; sıcaklığı ölçülecek malzemenin üzerine dokundurulur ve voltaj çıkışı bir dijital veya analog göstergede okunur. Gösterge, 0C veya 0F skalaya göre kalibre edilmiştir. Termokupllar çok çeşitlidir, −200 0C’den 1500 0C’nin üstüne kadar ölçme yapılabilir.
PİSTON KOMPRESÖR: Piston kompresörler pozitif yer değiştirme prensibine göre çalışır ve tüm teknik gazları sıkıştırmak için kullanılır. 2000 bar’a kadar yüksek sıkıştırma basınçları meydana getirebilir. Pistonlu Kompresörler, tek silindirli veya çok silindirli ve aynı zamanda tek aşamalı veya çok aşamalı kompresörler olarak mevcuttur.
PK: Poliketon.
PLA : Polymerized Lactic Acid , Polylactide, NatureWorks® tarafından üretilmiş mısır tabanlı ,plastik kap kalıbı haline getirmek için daha az enerjiye ihtiyaç duyan bir maddedir.Çok çeşitli şişe,kap,tepsi,film ve diğer ambalaj şekillerine girebilir.PLA imalatı ,diğer plastilerden %68 daha az fosil yakıt kullanır ve dünyanın ilk Sera-gazı-nötr polimeridir.
PLANKTON [ Plankton ] Deniz, irmak, gölet ve göl sularinda yasayan ve akintilarla tasinana çok küçük boyutlarda hayvanlar ve bitkiler.
PLASTIFIER : Polimer tanelerinin bir oluktan beslendiği, eritildikleri varile kuvvetle ittirildikleri bir takımdır.Erimiş polimerler,daha sonra varil dışına bir hortumla boşaltılır.
Plastifiyan: Plastiğin içine eklenerek, plastiğin esnekliğini, gerilme özelliklerini ve çalışabilirliliğini artıran bir malzemedir.
Plastik Deformasyon: Yük altındaki bir nesnenin, elastik deformasyonunun tersine, yük kaldırıldığı zaman, yeniden eski özelliklerini kazanamayan, kalıcı boyutsal değişimidir.
PLASTİK HAFIZA : Plastiklerin orijinal kalıplanmış hallerine geri dönme eğilimi
Plastik Hafıza: Isı altında gerdirilen bir termoplastik malzemenin, tekrar ısıtılana kadar, gerdirilmemiş eski boyutuna dönmesi eğilimidir.
Plastik: Ana girdisi, büyük molekül ağırlıklı organik polimerler olan, sertleştirici, dolgu, takviye gibi katkılar içeren, bitmiş hali katı olan ve üretiminin bazı safhalarında ya da bitmiş ürüne yönelik işlenebilirliliği olan, akışkan ve şekillendirilebilen bir malzemedir.
Plastik: yüksek molekül ağırlıklı oldukça dayanıklı maddelerdir; ısıtılıp basınç altında kalıplanırken yumuşarlar; plastikler organik maddelerdir; hammadde polimer olduğu gibi, veya bazı katkı maddeleri ilavesiyle işlenip levha, çubuk tüp yaprak, profil veya ekstruderde çeşitli kalıplama ürünlerine dönüştürülür. Polimer pelletler, levha veya kalıplama karışımı, toz veya sıvı reçine veya lateks halinde olabilir.
PLASTİKLEŞTİRİCİ: İmalat safhasında esnekliği artırmak için katılan bir materyal.
Plastikleştirici: Bir polimerin melt (ergime) viskozitesini düşürmek ve fiziksel özelliklerini (esnekliğini ve yumuşaklığını artırmak gibi) değiştirmek için kullanılan bileşiklerdir. En etkin plastikleştiriciler çözünürlük parametreleri, karıştırılacak polimerinkine en yakın olanlardır Plastik endüstrisinde çok kullanılan bazı plastikleştiriciler dioktil (DPO), diizooktil ftalat (DIOP), ftalat, dibütil ftalat (DBP), dioktil sebakattır (DOS).
Plastomerik bitüm : Poliolefin bileşikleri ile modifiye edilen bitüm.
Platforming Prosesi: Katalitik bir dönüşüm prosesidir; naftadan veya piroliz benzinden benzen, toluen ve ksilenler elde edilir.
Platforming: Hidrojenasyon-dehidrojenasyon katalizörünün platin (Pt) olduğu katalitik reforming işlemi.
PLUTONYUM [ Plutonium ] Nükleer enerji üretimi sirasinda olusan ve uzun bir yarilanma müddetine sahip zehirli atiklarin ortaya çikmasina yol açan eleman.
PM: Partikül veya tanecik maddeleri gösterir; örneğin, PM2.5, tanecik büyüklüğü 2.5 mikron veya daha küçük olan maddelerdir. Bu maddeler karbon tanecikleri ile SO2 ve NOx in atmosferde oluşturduğu sülfat ve nitrat aerosolleridir. Çevre standartlarında PM10, 10 mikrondan ve PM2.5,2.5 mikrondan küçükler olmak üzere iki grupta yorumlanır. (Bir kıyaslama yapabilmek için insan saçı 50-100 mikron kalınlığındadır.)
PM: Polimetilpenten.
PMMA: POLİMETİLMETAAKRİLAT (PLEKSİGLASS)
PMMA: Polymethyl methacrylate (thermoplastic)
PMMA: Polimetil metakrilat.
PMP: Polimetilpenten.
PNÖMATİK TEST: İşletme basıncı 5 bar’dan küçük hatlarda yapılan test akışkanı olarak genellikle havanın kullanıldığı testtir.
Pnömatik: Basınçlı gazlar vasıtasıyla gücün iletimi, kontrolü ve kullanımı ile ilgili teknolojiyi ifade eder.
Poisson Oranı: Eksen boyunca uygulanan çekme veya gerilme nedeniyle kesit alanında oluşan değişimin eksenel uzunluktaki değişime oranıdır.
Polar Bileşik: Moleküllerinin bir ucu elektriksel olarak pozitif diğer ucu negatif yüklü özellik gösteren kimyasal bileşiklerdir; örneğin, lineer moleküller (CO), tek hidrojen içeren moleküller (HCl), bir ucunda bir hidroksil grubu, oksijen ve nitrojen bulunan moleküller (C2H5OH, H2O, NH3) polar bileşiklerdir. Hidrokarbonların çoğu non-polardır.
Polar Sarım: Kalıp yerine, elyaf sarma kafası hareketlidir. Lifler belirlenmiş bir açıda kalıp yüzeyine eksenel yönde yerleştirildikçe, kalıp kendi ekseninde bir adım dönmektedir. Polar sarıcılar, elyaf yerleştirme kolunun rahat hareket edebilmesi amacıyla genellikle dikey konumda çalışmaktadır.
POLARİZASYON: Bir elektrottan akım geçmesi sonucu elektrot potansiyelinde meydana gelen değişimdir. Polarize olmuş bir elektrotun potansiyeli ile akım kesildikten hemen sonra ölçülen potansiyel farkına da polarizasyon kayması adı verilir. (İlgi: Katodik Koruma)
POLIETILEN (PE): Etilenin belirli sıcaklık ve basınç altında polimerizasyonu ile elde edilen plastik esaslı malzemedir. Mekanik özellikleri ve montaj kolaylığı nedeniyle özellikle doğal gaz sektöründe boru ve fıtings malzeme olarak kullanımı süratle yaygınlaşmaktadır. Sarı ve siyah olmak üzere iki renkte piyasaya arz edilmektedir. POMPA: Kendisine verilen mekanik enerjiyle içine çektiği sıvı akışkana kinetik veya potansiyel enerji kazandıran makinedir.
POLIKLORLU BIFENILLER [ PCBs= Polychlorinated bipheyls ] Elektrik transformatörlerinde, yalitkan akiskanlardan plastige kadar çesitli ürünlerin yapiminda kullanilan son derece dayanikli zehirli endüstriyel kimyasallar sinifi; özellikle su olusumlarinda bulunur.
POLIVINIL KLORID [ PVC = Polyvinyl chloride ] Yaninca hidroklorik asit yayan ve mobilya ve giysi gibi ev esyasinda bulunan ve yaygin olarak kullanilan plastik yada reçine.
Poli(vinil klorür), PVC: Bir termoplastiktir; vinil klorürün (CH2CHCl). polimerizasyonu ile elde edilir.
Poliakrilk: Akrilik asit ve türevlerinden elde edilen termoplastik reçinelerdir; örneğin, akrilonitrilden üretilen poliakrilonitril gibi.
Polialfaolefinler: En çok kullanılan sentetik yağlama yağıdır, iki veya daha fazla alfa-olefin (etilen veya bütilen gibi) molekülünün bir oligomer veya kısa zincirli bir polimer şeklinde birleştirilmesiyle elde edilirler.
Polialkilen Glikoller (PAG): Sentetik yağlardır; alkilen oksitlerin polimerleridir. Yağlama performansları ve özellikleri üretildikleri monomerlere bağlı olarak değişir. Ayrıca, molekül ağırlıkları ve polimer zincirlerindeki uç gruplar nedeniyle özellikleri değişkenlik gösterir.
Poliamid film: Isı yapışmadığı için genellikle PE ile lamine(birleşik) kullanılır.
Poliamid: Naylonlardır; bunlar, türlerine göre değişik monomerlerden elde edilirler. Moleküler yapıları çok düzelidir, dolayısıyla yüksek gerilmelere dayanıklıdır. Örneğin, Naylon 6, kaprolaktamın halka açılma polimerizasyonuyla üretilir.
Polibütadien (BR): Bütadien kauçuğu da denilen bir sentetik kauçuktur; genellikle diğer sentetik kauçuklara karıştırılarak daha iyi özellikler kazandırmada kullanılır. Cis-polibütadien:
Polibüten: İzobüten, büten-1 ve büten-2 monomerlerinden elde edilen polimerlerdir; molekül ağırlığına bağlı olarak yağ gibi akışkan halden yapışkan wakslar, kristalin wakslar ve kauçuksu katı hale kadar türleri üretilebilir.
Poliester keçe (polyester felt) : Sonsuz poliester ipliklerinin iğneleme ve kimyasal bağlayıcılarla birleştirilmesinden oluşan dokusuz düz örtü.
Poliester, Doymamış (UP): Polimerik zincirlerinde doymamış gruplar içeren, dolayısıyla kolaylıkla kürlenebilen poliesterlerdir; genellikle solvent etkisi de olan stirenle kürlenir.
Poliester: Poliester filmler (Pet)
Poliester: Yapısal birimleri ester gruplarıyla bağlanmış polimerlerdir.
Polieter: Eter bağlantıları içeren polimerlerdir; reaktif hidroksil son grupları bulunur. Polieterler poliüretan teknolojide kullanılır.
Polietilen, Alçak Yoğunluklu (AYPE): Dallanmış zincirler içeren bir polimerlerdir; etilenin yüksek basınçta polimerizasyonu ile elde edilir. Yoğunluğu genellikle 0.910-0.925 g/cm3 aralığındadır.
Polietilen, Lineer Alçak Yoğunluklu (LLDPE): Yoğunluğu genellikle 0.900-0.939 g/cm3 arasında değişen dallanma derecesi düşük polimerlerdir.
Polietilen, Orta Yoğunluklu(MDPE): Yoğunluğu genellikle 0.926-0.940 g/cm3 arasında değişen polimerlerdir.
Polietilen, Yüksek Yoğunluklu (HDPE ): Düşük basınç prosesiyle ve özel katalizörlerle (Ti veya Cr bazlı) üretilen polimerlerdir; doğrusal (lineer) zincirler içerir. Yoğunluğu (genellikle 0.926-0.940 g/cm3ve erime noktası yüksektir.
Polietilen: Etilen gazının yüksek basınç ve temperatör altındaki polimerizasyondan meydana gelen termoplastik (yani ısı ile yumuşayıp yapışabilen bir filmdir. Ambalaj ve baskı sektöründe kullanılan ucuz ve transparan film.
Poliglikoller: Etilen oksit veya propilen oksitten üretilen polimerlerdir; sentetik yağ baz stokları olarak kullanılırlar. Hidrolitik kararlılıkları çok iyidir, viskozite indeksleri (VI) yüksek, uçuculukları düşüktür.
Poliizopren: İzopren kauçuğu (IR) da denir; doğal kauçuğun sentetik versiyonudur. Doğal kauçuk yerine veya doğal kauçukla karıştırılarak kullanılabilir.
Polikarbonatlar (PC): Mühendislik reçineleridir, aromatik difonksiyonlu fenollerin, fosgenle veya aromatik (veya alifatik) karbonik asit diesterle reaksiyona sokulmasıyla elde edilir. Örneğin, bisfenol A [2,2-bis(4-hidroksifenol)-propan] ve difenil karbonattan üretilen polikarbonatlar ticari değeri yüksek ürünlerdir; hafif sarı, saydam ve pürüzsüzdür, elektrik özellikleri fevkaladedir, darbe kuvveti çok yüksektir.
Poliketon: İki alkil grubuna bağlanmış bir karbonil fonksiyonel grubu (C=O) içeren yüksek molekül ağırlıklı organik bileşiklerdir.
Polikloropren (CR): 2-Klorobütadienin polimerizasyonuyla elde edilen bir polimerdir; yumuşak kloropren kauçuğu (vulkanizasyonla) yaşlanmaya, hava koşullarına, aşınmaya ve kimyasal maddelere dayanıklıdır, yağlara dayanıklılığı orta derecededir.
Polimer: Yüksek molekül ağırlıklı organik bileşimleri, doğal veya sentetik ürünleri kapsar.
Polimer: Monomer denilen küçük moleküllerin düzenli yapılarda biraraya gelerek oluşturduğu büyük organik moleküllerdir.
Polimerizasyon Başlatıcısı (Initiator): Bir monomerin polimerleşmesine yardımcı olan katkı maddesidir; örneğin, serbest radikal polimerizasyonun başlatıcıları olarak organik peroksitler kullanılırlar.
Polimerizasyon: Monomer moleküllerinin birleşerek, kendi molekül ağırlığının katları mertebesinde bir molekül ağırlığı oluşturması şeklinde yürüyen bir kimyasal reaksiyondur. İki veya daha fazla monomerin katıldığı polimerizasyon reaksiyonuna, kopolimerizasyon adı verilmektedir.
Polimerizasyon: Monomer moleküllerinin katılma veya kondensasyon yoluyla birleşerek uzun zincirler veya üç boyutlu ağ yapılar oluşturma prosesidir; reaksiyonlar, çok çeşitli mekanizmalar üzerinden yürür.
Poliolefin: Etilen, propilen, bütilen ve izopren gibi olefin monomerlerden üretilen polimerler grubudur; polietilen, polipropilen, polibütilen, poliizopren.
Polipropilen (PP): Yüksek saflıktaki propilenin (CH2-CH CH3) organometalik katalizörlerle düşük basınç ve sıcaklıklarda polimerizasyonuyla elde edilir; izotaktik polipropilenin erime noktası 160 0C dolayındadır.
Polipropilen kumaş (jüt) : Polipropilen şeritlerin enine ve boyuna dokunmasıyla elde edilen kumaş.
Polipropilen: Dökme PP film aynen PE gibi baz reçinenin çeşitli katkı maddeleri ile takviye edilmesinden sonra meydana gelir.
Polisiklik Aromatikler (PCA, veya PAH): DMSO (dimetil sülfoksid)’de çözünebilen, çok ağır aromatik yapılardır, kanserojen etkileri vardır. Çevre koruma yönetmelikleri, %3’den daha fazla PCA içeren ürünlere izin vermez. (DMSO: C2H6OS, M.ağ. 78.13 g/mol). Örnekler,
Polistiren: Termoplastiktir; stirenin polimerizasyonu ile elde edilir.
Poliüretan: Diizosiyanatlar ile polyoller, poliamidler, alkid polimerler ve polieterlerin, polimerizasyon reaksiyonu ile hazırlanan bir termoset reçinedir.
Poliüretanlar: Poliyoller ve izosiyanatların katalizörlü ve bir aktifleyici bileşiğin eşliğinde polimerizasyonuyla elde edilir. Poliüretanlar kauçuk gibi elastik, metaller gibi dayanıklı ve uzun ömürlü plastiklerdir.
Polivenil klorür (PVC) : Vinil asetat ve vinil klorür monomerlerinin polimerizasyondan elde edilen PVC film kokusuz, transparan, elastik, ve termoplastik bir yapıya sahiptir.
Polivinil asetat: Mühendislik reçineleridir; vinil asetatın (etilen+asetik asit) polimerizasyonu ile elde edilir.
Poliyol Ester: Sentetik yağ bazlarıdır; petrol bazlı poliyollerin (glikol gibi) fatty asitlerle reaksiyonuyla elde edilirler. Yüksek sıcaklıkta oksidasyon stabiliteleri çok iyidir, uçuculukları düşüktür. Akma noktaları -30 to –70 0C, viskozite indeksleri 120-160 aralığındadır.
POLYETHYLENE TEREPHTHALATE (PET) POLYESTER : En yaygın termoplastik polyster.PET sert,güçlü ve boyutsal olarak sabit bir maddedir ve çok az su emer.İyi seviyede alkol,solvent ve gaz bariyerleri ve kimyasal direnci vardır.Aynı zamanda yağa karşı da iyi bariyer özellikleri vardır ve katı ve doğal olarak kristal şeffaftır.
Polyethylene Terephthalate (PET): Polyethylene Terephthalate güçlü,hafif ağırlıklı bir plastik reçinedir ve şeffalıkta camı andıran , boyayı iyi alan bir polyester formudur.PET, su buharı,sulu asitler,gazlar,yağlar ve alkole karşı güçlü duvar özellikleriyle genellikle yiyecek ambalajlarında kullanılır.PET aynı zamanda kırılmaya dayanıklı,esnek ve geridönüşümü kolaydır.
Polypropylene (PP) : Polypropylene ,yiyecek paketleme,tekstil,laboratuar ekipmanları,otomotiv bileşenleri,polimer banknotlar gibi pek çok uygulamada kullanılır.Nadir görülen bir özellik olarak çoğu kimyasala ,bazlara ve asitlere karşı dayanıklıdır.HDPE den çok daha az kırılgandır.Polypropylene,kırgınlığa karşı çok dayanıklıdır dolayısıyla pek çok plastik dayanak;fiske kapaklı şişeler bu maddeden yapılır.
Polystyrene (PS): Polystyrene,pek çok şekilde ve formda karşımıza çıkar,örneğin yumurta kartonlarından et tepsilerine,çorba kaselerinden salata kaplarına kadar.Neme karşı korur ve uzun zamanlar geçse de şeklini ve gücünü sürdürür.
Polyvinyl Chloride (PVC): Polyvinyl Chloride çok yaygın kullanılan bir plastiktir.PVC kaplar ,şeffaflık,dayanıklılık ve kimyasal direnç sunar.Öncelikli olarak ev ürünlerinde sabunlar,temizleyiciler,kimyasal ve kişisel bakım ürünlerinde kullanılır.Esnekliğinden ve pahalı olmayışından ötürü sulama borularında ve pek çok sanayide tercih edilir.
POM [ Particulate organic matter ] Parçacik halinde organik madde.
POM: Polyoxymethylene (polyacetal)
POM: Polioksimetilen (Asetal)
POMPA İSTASYONU: Petrol boru hattında taşınan petrolün basınçlandırılmasında kullanılan belli bölgelere imar edilmiş istasyonlardır.
POMPALAMA ISTASYONU [ Pumping station ] Içme suyu temin yada kanalizasyon sisteminde suyun yada lagim suyunun daha yüksek bir kota transferi için gerekli enerjiyi saglayan istasyon.
Pompalanabilme: Bir yağın düşük sıcaklık, düşük kayma, gerilme-kayma (gevşeme) hızı viskozite özelliklerini birarada içeren bir parametredir; yağın motor yağı pompasında kolaylıkla akabilmesi ve hareketli parçaların yeterli derecede yağlanmasını sağlar.
PONA: Parafin, olefin, naften, aromatik.
Porozite: Porozite, rezervuar kayasındaki gözenek hacmi ile kayanın toplam hacmi arasındaki orandır. Çökel kayaçlarındaki tortu tanecikleri arasındaki boşluklara gözenek (pore) denir. Geçirgenlik, kayaçtaki gözeneklerin birbirlerine bağlanarak petrolün bir gözenekten diğerine geçişini sağlayan kanalları tanımlar; yani, kapandan alınabilecek hidrokarbonların hacmini kontrol eder.
PORTRE: Kağıdın dikey olarak kullanılmasıdır.
POSA [ Tailings ] Tarim ürünlerinin yada maden cevherinin islenmesi sirasinda ayrilan atik yada ham madde kalintisi.
Postcure: Kalıplama sırasında oluşan uçucu gazların, yüzdesinin azalması veya sertleşme işleminin tamamlanması ve/veya son ürün özelliklerinin arttırılması amacı ile genellikle basınç olmaksızın, bir fırınlama işlemi uygulanmaktadır.
Postforming: Esneklik kazandırmak için ısıtılan termoplastik laminat üzerinde veya tam serleştirilmiş C düzeyindeki termoset laminatlar üzerinde form verme, eğme ve şekillendirme işlemlerinin yapılmasıdır.
POZA REVOLTA: 4 Kalıpla 4 renk baskı yapılarak makine ebadına uygun formatlarda kağıdın önünün ve arkasının basılması tekniğidir. Hem basılacak kalıp sayısının, hem de makine ayarlarındaki kaybedilecek zamanlardan tasarruf sağlar.
POZA: Baskı sırasında kağıdın makinede düzgün bir şekilde baskı kazanına iletilmesini sağlayan, ileri geri hareket ettirilebilen parçadır.
PP : Polipropilen
PP: Polypropylene (thermoplastic)
PP: Polipropilen.
PPA: Poliftalamid.
PPE: Polifenilen eter.
PPM [ Part(s) Per million ] Milyonda bir.
PPM: Milyonda kısım (parts per million); hacimce veya kütlece olabilir.
PPO: Polifenilen oksit.
PPP [ Polluter pays principle ] Kirleten öder ilkesi.
PPRC: POLİPROPİLEN RANDOM KOPOLİMER
PPS: Polifenilen sülfür.
PREFABRİKASYON: Önyapım, ön üretim anlamındadır.
Preform Bağlayıcısı: Preform (ön şekillendirme) üretmek üzere kırpılan demetlerin üzerine, genellikle şekillendirme sırasında, preform şeklini korumak ve taşınabilirliği sağlamak amacıyla püskürtülen bir reçinedir.
Prepolimer: Moleküler ağırlığı, monomer veya monomerler ve nihai polimer ya da reçine arasında olan kimyasal bir ara maddedir.
Prepreg: Tek yönlü elyaf, keçe, kumaş veya reçine emdirilmiş kağıt şeklinde olabileceği gibi, fitil halinde sarılmaya hazır veya levha şeklinde de olabilen hazır kalıplama malzemesidir.
Pres Stroku: Hidrolik presin, pres açık konumdayken, hareketli ve sabit tablaları arasında kalan mesafedir. Kalıp stroğu, kalıplanmış parçanın kalıptan çıkarılabimesi için gerekli boşluğu sağlar.
PRES: Altta ve üstte aynı ölçüde iki tablası bulunan, üstte sıkma işlemini yapan bir bölümü olan, ciltleme işlemi biten işin kapağı takıldıktan sonra (kurumadan) cilt bezi mukavvaya yapışırken arada kalabilecek hava kabarcıklarının giderilmesi işleminin yapıldığı makinelerdir.
Primer Hava: Bir yanma (veya diğer) prosesinde verilen ilk veya başlangıç havasıdır; diğer bazı noktalarda ikincil veya üçüncül hava denilen ilave hava takviyeleri yapılabilir.
PROB: Ultrasonik dalgaları gönderme / alma görevi yapan ve genellikle bir ya da daha fazla sayıda ultrasonik kristal ihtiva eden elektromekanik cihazdır.
Probable Rezerv: Olası Rezerv
Producing Reserves: Üretim Rezervleri
PRODÜKTİF KARBON, Üretime müsait kalınlıkta kömür tabakaları ihtiva eden karbon devrinde oluşan katmanlar.
PRODÜKTİVİTE, Verilen emeğe ve yapılan masrafa oranla üretilen miktar, ürün verme gücü, iletkenlik.
PROJELENDİRME BASINCI: Boru hattı ve/veya ana dağıtım hattı projelendirme esaslarına göre kullanılan malzeme ve mahal özellikleri dikkate alınarak hesap edilen, hattın müsaade edilen en yüksek işletme basıncıdır.
Proliz: İnert bir atmosfer içinde, zift, polyakrilonitril (PAN) ve rayon gibi organik öncü elyaf malzemelerinin, ısı hareketi ile karbon elyafına kimyasal olarak dönüştürüldüğü temel bir prosestir.
PROPAN ( C3H8 ): Doymuş bir hidrokarbon olup normal şartlarda gaz halindedir. Atmosferik basınçta ve - 42 °C de sıvılaştırılabilir.
PRORATA: Miktar veya Miktarların oran dâhilinde dağıtılmasıdır .
PROSES AKIŞ DİAGRAMI (PFD) : Tesislerdeki ekipmanları gösteren, ısı ve kütle balansına baz teşkil eden genel akışı gösterir dökümandır.
PROSES RENKLER: Baskıda kullanılan cyan,magenta,sarı ve siyah (CMYK)’tan oluşan dört ana renk
PROSES VE ENSTUMANTASYON DİAGRAMI (PID) : Tesisi işletmek için gerekli olan tüm ekipman, enstrüman ve borulamanın gösterildiği dokümandır.
Proses Yağı: Bir ürünün elde edilmesinde geçici veya sürekli olarak kullanılan yardımcı yağdır; örneğin, sentetik kauçukların işlenmesinde veya mürekkep üretiminde aromatik proses yağının çok iyi çözücü özelliğinden yararlanılır. Naftenik yapılı proses yağlarının akma noktaları düşüktür, çözücü özellikleri yüksektir; bunlar kauçuk kompaundlama, mürekkep üretimi, tekstil, deri tabaklama, ayakkabı parlatıcı, pas giderici bileşikler üretiminde kullanılabilen uygun proses yağlarıdır. Parafinik proses yağları açık renklidir ve aromatik bileşikler içeriği çok düşüktür; mobilya cilaları, mürekkep üretiminde ve özel bazı kimyasal formülasyonda kullanılır.
Prospective Resources: Umulan Kaynaklar
PROSPEKTÖR TAVASI, Kum içinde altın veya kuma nazaran yoğunluğu fazla mineraller aramak amacıyla kullanılan araç. Tavaya alınan kum numunesinde bulunan yoğunluğu az maddeler su vasıtası ile tabak üzerinden akıtılır ve geriye ağır mineraller kalır.
PROSPEKTÖR, 1) —> Prospeksiyon yapan kimse. 2) Lise ve dengi orta öğretim mezunlarına maden arama konusunda özel eğitimden sonra verilen teknisyenlik seviyesine denk bir meslek payesi. Prospektör arazide jeoloji mühendisine yardımcı eleman olarak çalıştırılır.
PROTOKUARSİT ,—> Kuarsit.
PROTOTİP KALIP : Final kalıbı hakkında bilgi sahibi olmak için genellikle hafif-döküm alaşımlardan veya yapay reçineden yapılmış, basitleştirilmiş kalıp yapısı
Prototip: Malzeme işlenilebilirliliği, tasarım, performans ve şekil açısından tam değerlendirme yapılarak, seri üretim için uygun modelin ortaya konması işlemidir.
PROVA: Hataları ve değişiklikleri görmek,düzeltmek ya da işi onaylamak için yapılan herçeşit çıkış işlemi
PROVER 4 YOLLU VANA: Prover ölçüm hattı üzerinde bulunan, hidrolik basınçla çalışan ve ölçüm hattını yönlendiren vanalardır.
PROVER SİSTEM: Hampetrolün yüklenmesi operasyonu sürecinde, kullanılan metrelerin kalibra - syonunun yapılması işlemidir.
PS: Polystyrene (thermoplastic)
PS: Polistiren
PSD [ Particle size distribution ] Parçacik büyüklük dagilimi.
psig (pounds per square inch gage): Bir basınç gösterge aletidir; çevre atmosferik basıncında sıfıra ayarlanır. Buna genellikle “geyç” basıncı denir.
PSİKROMETRE, Havanın nemini ölçmeye yarayan aygıt. Psikrometre iki termometreden oluşur. Ölçme sırasında bir termometrenin haznesi kuru bırakılır, diğerinin bez kılıfı ıslatılır. Buharlaşan su ıslak termometrede bir soğumaya yol açar. Bu nedenle yaş termometre kuru termometreden daha düşük bir sıcaklık değerini gösterir. Havadaki nem yükseldikçe yaş termometrenin gösterdiği ısı ile kuru termometrenin gösterdiği ısı arasındaki fark azalır. Hazırlanmış grafiklerden de havanın bağıl nemi tesbit edilir.
PSU: Polisülfon.
PSV: Basınç Güvenlik Vanası’dır (Pressure Safety Valve).
PTFE : POLİTETRAFLOROETİLEN
PTFE: Politetrafluoroetilen.
PTS: Piyasa Teslim Sözleşmesi’dir.
PU: Poliüretan (veya PUR).
PUE: DG Satış Piyasası İşletim Usül ve Esasları’dır.
Pul (Scale): Suda bulunan inorganik maddelerin (örneğin kireç gib) zamanla borular, ısıtıcılar ve diğer ekipmanların içlerinde çökelip yapışmasıyla biriken kalıntılardır.
Pultruzyon: Şekilli bir kesite sahip olan kompozitlerin üretimi için kullanılan, devamlı bir prosestir. Pultruzyon, elyaf takviye malzemesinin reçine banyosundan geçirilmesi ve ısıtılmış çelik bir kalıp içinden çekilerek, sertleştirilmesi prosesidir.
PUNCH: Kalıp ve filmlerin hassas bir şekilde bağlanabilmesi için kullanılan makinalar ile tam uyumlu kılavuz delikleri
PUR: Polyurethane
PUS: Normal şeffaf bir plastiğin sisli veya bulutlu görünümü.
PUSH UP: Taşıma yüzeyi elde etmek ve şişenin sallanmasını engellemek için tasarlanmış plastik kabın tabanındaki dış çizgiler
PUSLU ÇEVRE [ Mesic environment ] Ince bir sis tabakasinin hiç kaybolmadigi nemli çevre.
PUZOLANİK MADDELER, —> Klinkerin öğütülmesi esnasında katılan, kendi başlarına hidrolik bağlayıcı olmayan, ancak ince olarak öğütüldüklerinde rutubetli ortamda ve normal sıcaklıkta kalsiyum hidroksitle reaksiyona girerek bağlayıcı özellikte bileşenler teşkil eden doğal ve yapay maddeler. Tras ise, traki-andezitik tüf olan doğal puzolanik bir kayaçtır.
PÜRÜZLÜLÜK: Boruların imalatı esnasında boru iç yüzeyinde malzeme ve imalat tekniğine bağlı olarak meydana gelen ve akış esnasında akışa karşı direnç gösteren küçük girinti ve çıkıntılardır.
PÜSKÜRME (KAÇAK) ÖNLEYİCİ (BLOW OUT PREVENTER): Sondaj ekibinin, sondaj sıvıları ve dolasıyla kuyu üzerindeki kontrolünü kaybetmesi sonucu herhangi bir patlamaya sebebiyet vermemek için, kuyu başında bulunan ve uzaktan kapatılabilen, ekibin, kuyunun ve kulenin güvenliği için kritik öneme sahip, sertleştirilmiş çelikten üretilmiş büyük bir vanadır.
Püskürtme: Püskürtme tabancasının, bir uygulama ekipmanı olarak kullanıldığı bir tekniktir. Takviyeli plastiklerde, örneğin cam elyafı ve reçine aynı anda bir kalıp yüzeyine uygulanabilir.
PÜSKÜRTÜCÜ [ Propelllant ] Basinç altindaki siviyi püskürtmek için kullanilan araci kimyasal. Genellikle kloroflorokarbonlardan olisan bu gazlar aerosl püskürtme kutularinda püskürtücü olacakta yaygin biçimde kullanilir.
PVC: Polyvinyl chloride
PVC: Polivinil klorür
PVS [ Polyvinyl choloride ] Polivinil klorür.
PY Gaz: Bak. Piroliz Benzin
R
R HATTI: Tanklar arası sirkülasyon giriş boru hattıdır.
RA [ Risk assesment ] Risk degerlendirmesi.
RAD [ Roentgen absorbed dose ] Sogurulmus radyasyon dozu birimi.
RADON [ Radon ] Topragin ya da kayalarin havaya saldigi dogal radyoaktif gaz; bu gaz yetersiz havalandirilmis binalarda birikebilir ve sagligi tehlikeye sokar.
RADYASYON [ Radiation ] Elektromanyetik dalgalar ya da parçaciklar biçimindeki enerji emisyonu (yayimi) ya da aktarimi.
RADYASYON ALANI: İçerisinde çalışan kişilerin İyonlaştırıcı radyasyonlara maruz kaldığı alan - lardır. (İlgi: Radyografik Muayene)
RADYASYON PİROMETRESİ, Sıcaklıkla renk arasındaki bağıntıdan ve termokulpdan yararlanılanarak yapılan sıcaklık ölçme cihazı. —> Optik pirometre.
RADYASYON TEHLIKESI [ Radiation hazard ] Radyoaktif maddelerin yaydiklari parçaciklarin ve isinlarin yol açtigi tehlike; büyük dozlar hizli ölüme neden olur, buna karsilik düsük düzeyde radyasyona maruz kalinmasi, kanser riskinde artisa yol açar.
RADYASYON: Radyasyon, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerjinin yayımı (emi - syonu) ya da aktarımıdır. Radyoaktif maddelerin etrafa yaydığı alfa, beta, gama gibi ışınlar veya uzayda bulunan unsurların meydana getirdiği, dalgalar veya parçacıklar biçiminde yayılan elektromanyetik ışınların tamamı da radyasyondur.
Radyasyon: Enerjinin elektromagnetik dalgalar yoluyla transferidir. Enerji vakumda sadece radyasyonla taşınabilir; güneşin yeryüzüne ulaşan ısısı ve ışığı gibi. Tüm radyasyon spektrumu, dalga boylarının uzaması (enerjilerinin azalması) sırasıyla, kozmik ışınlar, gama ışınları, X ışınları, ultraviole ışınlar, görünür ışık ve infrared ışınlardır.
RADYASYONLA ISITMA, Güneşin dünyamızı ısıtmasına benzer şekilde ısı kaynağından çıkan ışınların arada bir iletici ortama ihtiyaç duymadan bir cismi ısıtması (ışıma yoluyla ısıtma) olayı.
RADYATÖR, Bir ısıtma veya soğutma aygıtının yayma yüzeyini birbirine bağlı borularla artıran ve böylece ısıyı dışarıya kolayca verebilen veya toplayabilen düzen.
RADYOAKTIF ATIK [ Radioactive waste ] Nükleer reaktör islemlerinden ya da tipta arastirma, askeri ve sinai etkinlikler gibi kaynaklardan üretilen atik.
RADYOAKTIF SERPINTI [ Radioactive fallout ] Radyoaktif parçaciklarin yer yüzeyine inmesi; ya da radyoaktif parçaciklarin kendisi.
RADYOAKTİF CEVHER, Radyoaktiflik özelliği taşıyan cevher. Bu tip cevherler uranyum ve toryum grupları olarak iki grupta toplanır. Uranyum grubuna giren pehblend, uraninit ve davidittir. Daha ender rastlanan cevherler ise; kornatit, tüyamanit, torbernit, otünit, uranofon ve şrökingerittir. Uranyum cevherleri fosfatlar ve altın cevherleriyle birleşmiş halde de bulunabilir. Pehblend aynı zamanda bir radyum cevheridir. Toryumun en önemli cevheri ise monazittir. R
RADYOGRAF: Bir kayıt ortamında, muayene edilen parçadan geçen radyasyon sonucu ortaya çıkan kalıcı, gözle görülebilir görüntüdür. (İlgi: Radyografik Muayene)
RADYOGRAFİ: Radyografların üretilmesidir. Bknz… Radyograf
RADYOGRAFİK FİLM: X veya Gamma ışınları ile kullanmak üzere tasarımlanan ve taban kısmı emülsiyonla kaplanmış bir film tabakasıdır. (İlgi: Radyografik Muayene) RADYOGRAFİK KALİTE: Bir radyografin, muayene edilen kısımdaki çatlak, gözenek vb hataları net olarak gösterebilme kabiliyetini tanımlamakta kullanılan kalitatif deyimdir. (İlgi: Radyografik Muayene)
RADYOGRAFİK KONTRAST: Bir radyografta, muayene edilen kısım ile onu çevreleyen alan arasındaki yani görüntü ile fon arasındaki yoğunluk (kararma) farkıdır. (İlgi: Radyografik Muayene)
RADYOGRAFİK MUAYENE: Gamma veya X ışınlarını kullanmak suretiyle, metalik malzemelerin ve/veya bu malzemelerin kaynak dikişlerinin içerisinde olabilecek hataları bir film üzerinde görüntüleyerek tespit etmekte kullanılan bir tahribatsız muayene metodudur. (İlgi: Dozimetre, Film Banyosu, Film Dozimetresi, Film Hızı, Film Yoğunluğu, Gamma Işını Kaynağı, Görüntü Kalitesi, Kaset, Penetrametre, Radyasyon Alanı, Radyograf, Radyografik Film, Radyografik Gölge, Radyografik Kalite, Radyografik Kontrast, Radyografik Poz, Sis, Soğurma, XIşınları Radyasyonu.)
RADYOGRAFİK POZ: Geliştirilebilme yeteneğine sahip gizli görüntünün oluşması amacıyla film veya diğer kayıt edici malzeme üzerine radyasyonun düşürülmesi işlemidir. (Poz değerleri, Source’un yarı ömrüne ve/veya malzeme kalınlığına göre hesaplanır ve çizelge şeklinde sunulur.) (İlgi: Radyografik Muayene)
RADYOJENIK [ Radiogenic ] Radyoaktif ayrismadan olusan madde.
RADYOMETRE, 1) Işınların enerjiye dönüşümlerini gösteren (ışınölçer) aygıt. Işınsal enerji yoğunluğunun ölçülmesi işlemi de “Işınölçüm” veya “Radyometri” diye isimlendirilir.
RADYONÜKLID [ Radionuclide ] Radyoaktif çekirdek.
Raf Ömrü: Bir malzemenin, maddenin veya ürünün uygun çevre koşulları altında depolanabilme ve fonksiyonları için gerekli nitelikleri koruyabilme süresidir.
RAF ÖMRÜ: Bir ürünün belirli bir sıcaklık ve nemde kullanıma uygun halde saklanabileceği süre.Raf ömrüne bazen depolama ömrü de denir.
Rafinasyon: Hampetrol ve fraksiyonlarından çeşitli son ürünlerin elde edilmesi için uygulanan prosesler serisidir; bir ürünün elde edilmesi, ilk proses olan distilasyonu takiben bir veya daha çok sayıda aşamadan sonra gerçekleşir.
Rafinat: Solvent ekstraksiyon prosesinden elde edilen ve solventlerdeki çözünürlüğü çok az olan komponentlerdir. Bir ekstraksiyon alınan ürün aromatikler, naftenler ve fiziksel parametreleri etkileyen diğer maddelerden çoğunlukla arındırılmıştır.
RAHATSIZ EDICI KOKU [ Odor nuisance ] Genellikle aminlerin, merkaptanlarin ya da sülfür bilesiklerinin varligindan kaynaklanan, dogal nedenlerin ya da endüstriyel islemlerin yol açtigi, arzu edilmeyen kokular.
Rakle: Mürekkep sıyırma bıçağı.
RAKOR: Boru, boru elemanı ve cihazların bağlantı işlerinde kullanılan bir sıkıştırma elemanı ile teçhiz edilmiş birleşik bağlantı elemanıdır.
RANGEABILITY (RANGEABILITY): Maksimum akış oranının minimum akış oranına oranı.
RANSDUSER: Elektrik enerjisini akustik enerjiye ve akustik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren bir elektro-akustik elemandır.(İlgi: Ultrasonik Muayene)
RBA [ Risk-benefit analysis ] Risk-yarar analizi.
RDF [ Refuse derived fuels ] Çöpten çikarilan yakitlar.
Reaksiyon: Kimyasal tepkimeyi ifade eder.
Reaktif Enjeksiyon Kalıplama (RIM): Poliüretan, epoksi ve diğer sıvı kimyasal sistemlerin kalıplanmasında kullanılan bir prosestir. Uygun kimyasal oran içinde iki veya daha fazla bileşenin karışımı, yüksek basınçla çalışan karıştırıcı kafa içinde yapılmaktadır.
Reaktör: Bir kimyasal dönüşüm prosesi sırasında kimyasal reaksiyonların oluştuğu kaplardır; örneğin, bir polimerin yığın (batch) yöntemle üretilmesinde aşağıdaki gibi ceketli ve karıştırıcılı bir tank reaktör kullanılır.
Rearranging: Yeniden Düzenleme
Reboiler: Fraksiyonlama kulesinin bir ünitesidir; kulenin alt bölgesine ısı vermek için dizayn edilmiştir. Reboiler tasarımında en kritik element kullanıldığı yere göre yapılacak tip seçimidir; reboilerlerin çoğu kovan-ve-tüp tip ısı değiştiricilerdir.
RECEIVER: Pigin alındığı kovandır.
Recoverable Resources: Üretilebilir Kaynaklar.
Recycle: Resaykıl, geri dönüş.
Reçine Havuzu: Laminat yüzeyinin belli bir bölgesinde, reçine fazlası birikiminin yarattığı görünümdür.
Reçine Oranı: Laminat içindeki reçine miktarının, toplam ağırlığa veya toplam hacme oranı olarak ifade edilmektedir.
Reçine Transfer Kalıplama (RTM): Cam elyafı takviyesinin yer aldığı, kapalı bir kalıba katalizlenmiş reçinenin enjekte veya transfer edildiği bir prosestir.
Reçine Zengin Bölge: Takviye miktarının az, reçine miktarının çok olduğu bölgedir.
Reçine: Basınç altında, akma eğilimi gösteren, genellikle yüksek molekül ağırlıklı, katı veya yarı katı organik bir malzemedir.
Reçineler: Katı veya yarı-katı maddelerdir; renkleri açık sarıdan koyu kahverengine kadar değişir. Doğal reçineler özellikle çam ve köknar türü ağaçların kabuklarında oluşur. Sentetik reçineler (polistiren, poliesterler ve akrilikler gibi) petrol ürünlerinden elde edilirler. Reçinelerin kullanım alanları oldukça geniştir; vernikler, plastikler, yapıştırıcılar ve kauçuk üretimleri gibi.
Reef: Bak. Resif.
Reel-to-reel: overmoulding (injection moulding process)
REFERANS ELEKTROT: Potansiyeli zamanla değişmeyen elektrottur. Standart hidrojen elektrot, potansiyel değişimi sıfır olan referans elektrot olarak kabul edilmesine rağmen, pratikte doymuş gümüş-gümüş klorür, doymuş bakır-bakır sülfat elektrotları referans elektrot olarak kullanılır. (İlgi: Katodik Koruma)
Refluks: Refluks, geri Akış.
Reformat: Katalitik veya termal reforming proseslerinden elde edilen yüksek kaliteli naftadır.
Reforming: Katalitik bir dönüşüm prosesidir; katalizörlü ortamlarda çeşitli tip naftaların, yüksek oktan sayılı reformat, BTX ve LPG’ye dönüştürülmesi ve yüksek oktan sayılı benzin harmanlama stokları olacak şekilde ıslah edilmesi prosesidir. Platin veya Pt-Renyum karışımı katalizörün kullanıldığı bu proseste naftadaki düşük molekül ağırlıklı bileşenler, kimyasal madde elde etmede ve benzin harmanlama maddeleri olarak kullanılan aromatik bileşiklere dönüştürülür. Proseste, kraking, polimerizasyon, dehidrojenasyon ve izomerizasyon gibi aynı zamanda birkaç reaksiyon birarada meydana gelir.
Refraktif İndeks: Bir maddenin optik yoğunluğunu tanımlayan bir değerdir; ışığın bir ortamdan diğer bir ortama geçerken oluşan kırılma miktarını gösterir. (Genellikle baz yağların kalite testleri arasında yeralan bir testtir.) n = refraktif indeks, c: ışık hızı, nfaz = faz hızıdır. n = c / nfaz
REGÜLATÖR DEBİSİ: Regülatörden minimum giriş basıncında saatte geçen gaz miktarının normal m3 cinsinden ifadesidir. (İlgi: En Büyük Gaz Debisi, En Küçük Gaz Debisi)
REGÜLATÖR VANA: Boru hattı üzerinde bulunan yönlendirme vanalarıdır.
REGÜLATÖR: Gaz giriş basıncını düşürerek giriş basıncındaki değişikliklere bağlı kalmaksızın, çıkışta gaz basıncını ayarlanan değerde sabit tutan doğal gaz cihazıdır.
Reid Buhar Basıncı: Bak. RVP
Reinforced Reaction Injection Molding (RRIM): Bir takviye malzemesinin eklendiği, reaktif enjeksiyon kalıplama (RIM) prosesidir.
Reinforcing: Kuvvetlendirme, takviye etme. Bak. Fiber
Rejenerasyon: Katalitik bir proseste katalizörün reaktivasyonu (yeniden aktiflendirme), bazan, kok kalıntılarının yakılmasıyla gerçekleştirilir; işlem, sıcaklığın ve rejenerasyon gaz akımındaki oksijen miktarının dikkatle kontrol altında tutulduğu koşullarda yapılır.
Relatif yoğunluk (RD): Spesifik gravite de denir; bir maddenin belirlenmiş bir sıcaklıktaki (örneğin, 60 0F’da) yoğunluğunun aynı sıcaklıktaki referans bir maddenin (örneğin, suyun) yoğunluğuna oranıdır.
RELIEF SİSTEM: İstasyonlarda pompajın ani kesilmelerinde veya istasyon giriş basınçlarının ani yükselmesi halinde boru hattı içerisinde aşırı basıncı almak amacı ile kurulmuş sistemdir. Relief tank, Relief Pompa, Relief ceket ve azot sistemleri, Aktarma Boruları gibi ekipmanlardan oluşur.
RELIEF TANK: Boru hattının basıncı normal çalışma basıncının üzerine çıktığında sistemin emniyetini sağlamak amacıyla hattı rahatlatmak için ham petrolün depolandığı tanktır.
RELIEF VANA: Yangın pompalarının basma hattının hemen çıkışına monte edilir. Anlık basınç yükselmelerinde fazla suyu tahliye ederek sistem üzerindeki ekipmanların zarar görmesini engeller.
REM [ Rem ] insan dokusuna bir rad veren iyonlastirici radyasyon dozu birimi.
RENK AYRIMI: Film,kalıp ya da dijital baskı üretebilmek amacıyla yapılan,sayfa yapımından renk rötuşuna kadar işlerin toplamıdır.İyi bir renk ayrımı olmaksızın kaliteli bir iş basmak mümkün değildir.
RENK SIRALAMASI: Baskı esnasında kullanılan dört ana rengin sıralamasıdır.Genelde KCMY olarak sıralanır.
Renkli Elyaf: Dokunmuş malzemelerde atkı elyafının, çözgü elyafından ayırdedilebilmesi; elyaf hizalamasının düzgün yapılabilmesi amacı ile takviye malzemesi üzerine yerleştirilen farklı renkte tek bir demet veya ipliktir.
Reoloji: Malzemelerin plastik akma ve deformasyonu konularıyla ilgilenen bir bilim dalıdır.
Reoloji: Bir maddenin gerilme, kayma (gevşeme), sıcaklık ve zaman parametreleri dikkate alınarak akış ve deformasyon özelliklerinin incelenmesidir. (Greslerin reolojik özellikleri penetrasyon ve görünür viskozite değerleriyle ölçülür.) Bak. Non-Newtonian Akışkan.
Resaykıl: Resaykıl, dolaşım, geri dönüş.
Residu: Kalıntı.
Resifler (Reef) Karbonat birikintileridir; içindeki kireç taşları dolayısıyla çok fazla miktarlarda petrol ve gaz tutarlar, geçirimsiz kayaçlarla (tuz veya anhidrid cap kayaçlar olabilir) sarılarak rezervuar şeklini almışlardır. Resifler domal (pinnacle) ve şekilsiz uzantılar (bariyer) halinde oluşur ve yüksek poroziteli sert taş yapısına dönüşerek çoğalırlar. Bu tip kayaçlarda karşılaşılan iki sorun vardır; birincisi, bütün resiflerin hidrokarbon içermemesi, diğeri birikinti fasiyeslerine uymayan rezervuar özellikleri göstermesidir.
Resources: Kaynaklar.
REVİZYON: Bir işletmenin bünyesi ve faaliyeti ile ilgili muamelelerin defter kayıtlarının ve bunların vesikalarını sistemli ve kritik bir bakışla tekrar gözden geçirilerek incelenmesi, muamele ve kayıtların doğruluk ve düzeninin sağlanması, işletme analizi yapılarak mali ve iktisadi yönlerden durumunun ne olduğunun araştırılıp tespit edilmesi.
REVOLTA: Baskısı yapılan kağıdın arka yüzüne aynı kalıpla baskı yapılarak iki aynı forma elde edilen baskı şeklidir. İki çeşit revolta vardır.Bunlar ; Yanı üzerine çevirmeli revolta (Poza revolta) ve Etek-Makas revoltadır.
REYNOLDS SAYISI: Borulardaki akışın düzgün (laminer) veya çalkantılı (türbülanslı) olup olmadığını tarife yarayan boyutsuz referans sayısıdır. Reynolds Düzgün akıştan çalkantılı akışa geçişteki referans sayısı Rekr = 2320’dir
REYNOLDS SAYISI: Akışkanlar mekaniğinde, Reynolds sayısı, atalet kuvvetlerinin (vsρ) viskoz kuvvetlere (μ / L) oranıdır ve sonuç olarak, verilen akış koşulları için bu iki türden kuvvetin göreli önemini nicelendirir. Bu nedenle, laminer veya türbülanslı akış gibi farklı akış rejimlerini tanımlamak için kullanılır.
REZERVE KAPASİTE: Her bir giriş ve çıkış noktası için ayrı olmak üzere taşıtana ayrılan ve taşıtanın ilgili gaz yılı içinde herhangi bir günde, bir giriş noktasında teslim edebileceği veya bir çıkış noktasında teslim alabileceği doğal gaz miktarının azami sınırını belirten, azami günlük kapasitedir.
Rezervler: Keşfedilmiş kaynaklardan gelecekte ekonomik olarak üretim yapılabileceği tahmin edilen gaz ve petrol miktarıdır.
REZERVUAR [ Reservoir ] Yapay olarak doldurulmus su olusumu; ayni zamanda her hangi bir seyin fazladan bulunan miktari.
Rezervuar Basıncı: Rezervuar içindeki, herhangi bir zamanda ölçülen ortalama basınçtır.
Rezervuar Kayacı: Önemli miktarlarda petrol ve gaz içeren, geçirgen bir kayaçtır. Porozitesi %18 ve daha fazla olan kumtaşı kayaçları petrol, %12 ve daha fazla olanlar da ekonomik gaz rezervuarlardır. Kumtaşı parçalanmışsa porozitesi (%9 gibi) daha düşük olabilir.
REZERVUAR: Petrol veya gazın, gözenekli (geçirgen) kayaçlardan oluşan bir yeraltı boşluğunda tabii olarak toplandığı bölgeye verilen isimdir. Bir rezervuarda, normal durumda farklı çökelme nedeniyle birbirinden ayrı katmanlar halinde ve sırasıyla; gaz, petrol ve su (üç sıvı) bulunur. Gaz en hafif olması nedeniyle rezervuarda en üst kısımda, petrol orta kısımda ve en alt kısımda da su ve taş / kaya bulunur.
Rezervuar: Poröz, geçirgen veya doğal olarak parçalanmış halde yer altında bulunan, petrol ve gaz depolayabilen kayaçlardır. Bunlar, çoğunlukla, kireçtaşları, dolomitler, kumtaşları veya bunların kombinasyonlarıdır. Dört temel hidrokarbon rezervuarı: petrol, hafif petrol, kuru gaz ve gaz kondensatıdır. Bir petrol rezervuarı üç akışkan içerir: gaz, petrol ve su. Tipik bir petrol rezervuarında bu akışkanlar yoğunluklarına göre dikey konumda sıralanırlar; en üstte, en hafif olduğu için gaz yer alırken, en yoğun olan su en alttadır. Petrol, bu iki akışkanın arasında bulunur. Gaz bu oluşumdan bağımsız olarak bir bölgede toplanmışsa, bu oluşuma gaz rezervuarı denir.
Rezol: Isıtıldığında, sertleşmesi için gerekli olan tüm maddeleri içeren, bir termoset reçinenin sertleşmemiş halidir.
RGB: Kırmızı,Yeşil ve Mavi renklerin kısaltılmasıdır.Bu üç renk renklendirmenin temelini oluşturur.Genelde birçok tasarımcı grafiker bu sistemi kullanılarak çalışma yapar.Ancak Ofset Baskıda RGB renkler ile çalışma basılamaz.Mutlaka CMYK renklere çevirmek gerekmektedir.
Rheniforming: Hidrojenasyon-dehidrojenasyon katalizörünün platin/renyum (Pt/Rh) olduğu katalitik reforming işlemi.
RIP: Sayfa tanımlarını Bitmap imajlara çeviren cihaza denir. (Bitmap bir tür grafik türüdür.İlgili imajı oluşturan ve herbiri renk bilgisi içeren piksel veya noktaların yanyana ve alt alta dizilmesiyle oluşan grafik türüdür. )
RISK FONKSIYONU (DENKLEMI) [ Risk function ] Bir hedefe yönelik zarar riskiyle, o hedefin maruz kaldigi hava kirleticilerinin yogunlugu arasindaki iliski.
Rib: Plastik parçalarda, dikey ve yatay konumda, dairesel veya diğer formlarda yapısal mekanik takviyeleri sağlamak için tasarıma katılan bir takviye unsurudur.
Rig: Donanım; tipik bir döner sondaj donanımında (rig) sondaj kulesi, borular dizisi, matkap, sirkülasyon sistemi, döndürme ekipmanı, v.s. bulunur.
Rijitlik: Yük ve deformasyon arasındaki ilişkiyi belirleyen bir modül ölçümüdür.
Risk: Tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimalini ifade eder.
RM/A (REDUCING METERING STATION): Bknz… A Tipi İstasyon.
Rockwell Sertliği: Bir delici üzerine etkiyen yükün artması ile delinen delik derinliğinin artması ilkesine dayanan bir yüzey sertliği ölçüm değeridir.
RON: Research Octane Number.
ROSE (Residuum Oil Supercritical Extraction): Kalıntı yağın (solventin) süper kritik koşullarda geri kazanılması; katalitik kraking ve hidrokraking için ağır yağların elde edilmesinde kullanılır.
ROTARİMETRE: Bknz… Döner Pistonlu Sayaç
ROTATİF BASKI: 8, 16, 32 sayfa modelleri için daha yoğunlukta kullanılan,bobin kağıda çok ince gramajlarda bile yapılan baskı türüdür.Genellikle Gazete, İnsert,Dergi vb.yüksek tirajlı işler için kullanılan baskı tekniğidir.
RÖLE İSTASYONU: Telekomünikasyon (haberleşme ve bilgi aktarma) ekipmanlarının bulunduğu istasyondur.
Rölyef: Kabartma etkisi
RÖNTGEN [ Roentgen ] Radyasyona maruz kalma birimi.
RÖPERLEME: Doğal gaz boru hatlarının geçtiği yerlerin belirlenmesi amacıyla hazırlanan proje veya skeçlere, boru hattı güzergâhı boyunca boru ekseni ile tespit edilen bir sabit nokta ( bina köşesi, elektrik direği vb.) arasındaki mesafenin aktarılmasıdır. (İlgi: Hat İşareti)
RTU (REMOTE THERMAL UNIT): İçerisinde mikroprosesör kontrol sistemi olan, fiziksel saha ekipmanları ile SCADA sistemi arasında iletişimi sağlayan, sahadan gelen sinyal ve bilgileri merkez kontrol sistemine ileten ve merkez kontrol sisteminden gelen komutları sahaya taşıyan elektronik bir cihazdır
Rulo (Taşıyıcı Rulo): Devamlı levha makinesinde bulunan ve lavhanın üzerinde taşdığı boruları ifade eder.
RÜZGAR DIZILERI [ Windrows ] Rüzgarin dogal etkisiyle havalanma saglamak için, alanlar üzerine siralar halinde yayilmis kati atik kümeleri.
RÜZGAR ENERJISI [ Wind power ] Yel degirmenlerinde ve rüzgar jeneratörlerinde oldugu gibi, rüzgar gücü kullanilarak enerji üretimi.
Rüzgar Enerjisi: doğal hava akımından üretilen enerji olduğundan solar enerjinin bir türü olarak kabul edilebilir; çünkü, rüzgar oluşumu ısı değişimine, yani güneş ışınlarına bağlı bir doğa olayıdır. Rüzgar türbinleri yoluyla elektrik veya mekanik güç elde edilir.
RÜZGAR PROFILI [ Wind profile ] Rüzgar hizindaki degisimlerin, yüksekligin ve mesafenin bir fonksiyonu olarak, grafik halinde gösterilmesi.
RÜZGAR TÜNELI [ Wind tunnel ] Havanin düzgün bir hizla geçebilecegi kanal; hava akimi modellerinin arastirilmasinda kullanilir.
RÜZGARÖLÇER [ Anemometre ] Rüzgar hizini ölçmeye yarayan aygit.
RVP, Reid Buhar Basıncı: Petrol ürünlerinin (örneğin, benzinin) uçuculuğunu tayin için uygulanan bir kalite testidir; 100 0F’da Reid cihazında yapılan testin sonucu psi (pounds per square inch) olarak verilir. Motorun soğukta çalışma ve buhar tıkanması özelliklerini tanımlar.
S
SABIT GAZ [ Intert gas ] Özellikle petrol tankerlerinde bos yerleri doldurmak için kullanilan, olagan kosullarda baska maddelerle tepkime iliskisi içine girmeyen buhar
SABIT KAYNAK [ Stationary source ] Sabit konumdaki hava kirliligi kaynagi. Örnek: Enerji santralleri ya da atik yakma tesisleri.
SABIT YÜKSEKLIK NOKTASI [ Bench mark ] Özellikle harita yapiminda kullanilan, bir yükseklik ya da uzaklik için referans noktasi islevi gören, sabit yükseklikteki bir yer üzerindeki isaret.
SABİT BOY: Borunun siparişte belirtilen boyudur.
SAÇILMA [ Scattering ] Bir parçacikla veya parçacik sistemiyle çarpismanin yol açtigi, gelen parçacigin veya gelen radyasyonun dogrultusunda veya enerjisinde degisme süreci.
SADDLE: Bknz… Semer
SADE KARBONLU ÇELİK BORU: Bileşiminde karbondan başka üst sınır değeri % 0,5 Si, % 1 Mn, % 0,1 Al, % 0,25 Cu, % 0,09 P, % 0,06 S gibi elementler bulunduran sade karbonlu çelik malzemeden imal edilmiş borudur.(İlgi: Alaşımlı Çelik Boru)
SAE: Society of Automotive Engineers.
SAGLIGA DOKUNAN [ Deleterious ] Zararli.
SAGLIK [ Health ] Dünya Saglik Örgütü'nün tanimiyla, "sadece hastalik ya da sakatligin yoklugu degil; fiziksel, zihinsel ve toplumsal yönden tam bir iyilik hali"dir.
SAGLIK MÜHENDISLIGI [ Sanitary engineering ] Su saglanmasi, kanalizasyon ve kati atik sistemleri, saglik koruma ve gidalarin islenmesi, kemirgen ve böcek denetimi ve radyasyon denetimi gibi konulari içeren bir mühendislik dali.
Salamura (Brine): Tuzlu su.
SALMASRTA, Pompa piston kolu, sondaj ve su başlığı, buhar makinesi pistonu, buhar türbini vb. makine parçalarının ortak özelliği olan, duran bir kısım ile hareket eden mil veya aks çevresinde sıvı, buhar, basınçlı hava veya gazın kesin olarak sızmaması için özel hazırlanmış bir veya birkaç parçadan oluşan sızdırmazlık elemanı. Kendir, pamuk, grafitli amyant, lastik, deri vb. maddelerden imal edilir. Yağ ve sıvı sızdırmasını önlemek için kullanılanları keçe diye adlandırılır.
SALMONELLA [ Salmonella ] Gida zehirlenmesine yol açan ve tifo tasiyabilen, hastalik yapici bakteriler. SAM [ Sound absorption material ] Sesi sogurucu madde.
SAMPLER KABI: Petrolün analizi için gerekli olan miktarın, depolandığı kaptır.
SAMPLER: Ham petrolün yüklenmesi esnasında, geçen akıştan belirli aralıklarla numune alma işlemidir.
SAN: Stiren akrilonitril kopolimeri.
SANAYI ALANI [ Industrial are ] Sanayileri barindirmak amaciyla ve sanayi parki kullanimina yönelik olarak planlanmis, bir kentin içindeki ya da yöresindeki alan.
SANAYİ ELMASI, Sondajlarda, parlatma ve kesme işlerinde kullanılan, ziynet eşyası olmaya müsait olmayan siyah elmas. Ballas, karbonado, boartz, kongo diye isimlendirilen elmaslar.
Sandviç Konstrüksiyon: İki ince CTP laminat arasına bal peteği veya köpük türü bir ara malzemenin yapıştırılmasıyla elde edilen, yüksek eğilme dayanımlı panellerdir.
SANİYELİ FİTİL, 1) Dış yapısı çeşitli renklerde, özü de kara barut denilen yanıcı madde ile dolu olan ateşleme fitili. Saniyeli fitil 1 cm/saniye süratle yanar. Bu fitilleri yakmak için rüzgar kibriti, çakmak veya sigara kullanılır. Bunların muayeneleri, yakmak ve yanış süratini ölçmek suretiyle yapılır. 2) Emniyet fitili.
SANİYELİ KAPSÜL, Gecikmeli (tavikli) kapsül. Saniyeli kapsülde alev alıcı hassas madde ile primer ecza arasında bir geciktirme elemanı bulunur. Geciktirme elemanının uzunluğu gecikme süresine göre ayarlıdır ve kademeler arasındaki zaman aralığı 1/2 saniyedir. —> Kapsül.
SANTRIFÜJLÜ AYIRICILAR, Küçük katı tanelerin akışkan ortam yani sıvı içinde (ağır ortam veya su) santrıfüj kuvveti uygulayarak çökelme ve ayırma hızlarını ve buna bağlı olarak kapasiteyi arttırmak üzere geliştirilmiş cevher ve kömür zenginleştirme üniteleri.
SANTRİFÜJ CİHAZI: ASTM (American Society for Testing and Materials) D4007 metodunda numune sıcaklığını 60 °C’ye yükseltmek ve tolueni suya doygun hale getirmek için kullanılır.
Santrifüj Kalıplama: Boru gibi, silindirik şekilli kompozitlerin kalıplanmasında kullanılan üretim tekniğidir. İçi boş, silindirik bir mandrel içine reçine ve takviye malzemeleri yerleştirilerek mandrel döndürülmekte, mandrelin ısıtılması ile reçinenin sertleştirilmesi sağlanmaktadır.
Saplama (Tij): İç içe geçen ya da başka bir parça üzerine eklenenlerişn bağlantısı için kullanılan değişik kalınlık ve uzunluktaki bir yanı yivli yuvarlak maden kamayı ifade eder.
SAPMA [ Variance ] Belli bir yasanin, kuralin ya da düzenlemenin uygulanmasindaki istisna.
SAPMA ORANI [ Lapse rate ] Yüksekligin artmasiyla isida meydana gelen düsme orani. SAPROFITLER [ Saprophystes ] Organik maddeleri ayristirarak yasayan bitkiler.
SAPROPEL [ Sapropel ] Oksijensiz kosullarda derin suda olusan çökelti katmani.
SAPTAMA SINIRI [ Detection limit ] Bir maddenin saptanabilir hale geldigi sinir.
Saptanmış (Established) Rezervler: Mevcut teknolojilerle ekonomik olarak üretilebilir tahmini rezervlerdir.
SAPTIRMA BENDI [ Diversion dam ] Suyun bütününün ya da bir bölümünün akisini saptirmak için bir akarsu üzerine insa edilen set.
Sararma: Isı, ışık, kimyasalar, atmosferik oksijen sebeiyle malzeme yapısında oluşan renk değişimidir
SARI KEK [ Yellowcake ] Uranyum oksit.
Sarım Açısı: Sarılan filamentlerin aksı ile referans olarak alınan aks arasındaki açının derece cinsinden ölçüsüdür.
SARNIÇ [ Cistem ] Yeraltinda ya da kapali (örtülü) durumda bulunan, insan yapisi su depolama tesisi.
SAVAK [ Weir ] aritma tesislerinin çikisinda suya sabit bir debi saglamak üzere konulan dikey engel.
Savurma Döküm Yöntemi: Takviye malzemeleri ve reçinelerin yüksek bir çevresel hızda dönmekte olan kalıp iç yüzeyine uygulandığı ve her iki yüzeyi düzgün borusal parçaların üretiminin mümkün olduğu üretim yöntemini ifade eder.
SAYAÇ BAĞLANTI BAŞLIĞI: Doğal gaz sayacının doğal gaz tesisatına bağlanmasını sağlayan bağlantı tertibatıdır.
SAYAÇ FİLİTRESİ: Sayaç öncesine yerleştirilmiş pislik tutucu elemandır. Özellikle türbinli ve döner pistonlu tip sayaçlardan önce kullanılması gerekir.
SAYAÇ KOMPARTIMANI: İçerisinde sayaç ve sayaç aksesuarlarının bulunduğu kapalı bölme veya kabindir.
SAYAÇ SONRASI GAZ HATTI (TÜKETİM HATTI): Gaz sayacı ile brülör servis vanası arasında çekilen gaz boru hatlıdır.
SAYAÇ: Tüketilen gaz miktarını ölçen ve kaydeden doğal gaz cihazıdır. (İlgi: Döner Pistonlu Sayaç, Körüklü Sayaç, Türbin Sayaç)
SAYDAMSIZ : Işık geçirmeyen maddelere verilen ad.
SAYFA DÜZENİ: Baskılı alanın, boyutlarının gösterildiği çalışmadır.
SAYFA: Bir yaprağın bir yüzüne denir.Bir yaprak 2 sayfadan oluşur.
Saykıl Gaz Oil: Bir kraking ünitesine geri döndürülen parçalanmış gaz oil.
Saykıl Yağları: Kraked Distilatlar.
SBR: Stiren bütadien kauçuğu.
SBS : Açılımı Stiren Butadien Stiren olan kauçuk özellikli bir çeşit polimer. Elastomerik bitüm üretiminde hammadde olarak kullanılır.
SCADA (SUPERVISORY CONTROL AND DATA ACQUISITION): Danışmalı Kontrol ve Veri Toplama Sistemi “veya “Uzaktan Kontrol ve Gözleme Sistemi “olarak adlandırılır.
Scale: Pul.
S-Camı: Çok yüksek gerilme dayanımlı cam liflerinin elde edilebilmesi için tasarlanmış bir magnezyum alümina silikat bileşenidir.
Scavenger: Yakalayıcı.
SCF: Supercritical fluid
SCOPE [ Scientific Committee on Problems of the Environment ] Çevre sorunlari bilimsel komitesi. SD [ Standard deviation ] Standart sapma.
Scrubber: Yıkayıcı.
SDG (SIVILAŞTIRILMIŞ DOĞAL GAZ, LNG): Doğal gazın depol - anması veya SDG tankerleriyle taşınması amacıyla, atmosferik basınçta ve sıcaklığın yaklaşık -162°C’ye düşürülmesi metoduyla sıvılaştırılmış halidir. Doğal gazın hacmi sıvılaştırılma işleminden sonra 600 kat küçülür. SDG’nin bünyesini büyük oranda metan teşkil eder. SDG, dağıtım yapılmadan önce yeniden gazlaştırılır.
SDG TANKERİ: SDG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) taşımak için özel tasarlanmış bir tanker olup paslanmaz çelik veya alüminyumdan imal edilmiş izoleli ve basınçlı tanklarla donatılmıştır. Tanklar -162 °C’ye kadar soğutulmaktadır
SDG TERMİNALİ: SDG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) Tankerlerinin boşaltma yapabildiği ayrıca depolama, sıvılaştırma ve yeniden gazlaştırma ünitelerinin bulunduğu tesistir.
SDG ÜNİTESİ: Bir SDG tesisi, birbirinden bağımsız ve her birinde gaz sıvılaştırma işlemi yapılabilen bir veya birden fazla SDG ünitesinden meydana gelir. (diğer ünitelerin yanı sıra). Mevcut bir SDG terminaline (tesisine), bir SDG ünitesi daha ilave etmek yeni bir terminal inşa etmekten çok daha ekonomiktir, zira en azından yeni bir iskele inşa edilmesine gerek yoktur.
Seal: 1. Örtü, 2. Conta.
SEBEP SONUÇ MATRİSİ (C&E) : HAZOP çalışması sonucunda çıkan, emniyet sistemlerinin özetlendiği tesis prosesi ile ilgili teknik dokümandır.
Sediment (Çökel, Tortul) Kayaç: Sedimentlerin veya organik maddelerin birikimleriyle meydana gelen kayaçlardır; hidrokarbonlar içerir. Bak. Kayaç Çevrimi.
Sedimenter Basen: Çok uzun devirler süresince sedimenter kayaçların çökeldiği bölgedir.
Sedimentler: Eski kayaların ve diğer maddelerin erozyonundan oluşan taneciklerdir Zamanla sedimentler çökel kayaçlar haline dönüşür.
Sehpa: Gereken sayıda fitil bobinlerini bir arada tutabilmek ve düzenli bir biçimde bobinlerin çözülmesini sağlamak amacıyla kullanılan bir ekipmandır.
SEL SUYU KANALI [ Storm sewer ] Kar ve yagmur sonucu olusan yüzeysel sel suyu akisini toplamak üzere insa edilmis kanal.
SELENOID VANA: Hidrolik sistemlerde açma ve kapama için kullanılan elektromanyetik vanadır. SEMER: Canlı veya cansız PE boru hatlarına servis hattı bağlantısı yapmak amacıyla kullanılan ve önce yukarı sonra yatay yönde akışa müsaade eden, kesme bıçağı ile donatılmış PE bağlantı elemanıdır.
Selofan: Odundan elde edilen selüloz daha sonra kimyasallarla reaksiyona sokularak viskoz ve daha sonra da selülozhidrat haline getirilerek film şeklinde preslenir.Bu preslenen filme selofan denir.
SELOFAN: Kağıt,Karton gibi yumuşak dokulu ürünlerin üzerine baskıyı dış etkenlerden korumak ve tasarımı ön plana çıkartmak için kullanılan tutkal,amonyak,su malzemelerinin basınç veya sıcak termal ışıkla ürüne plastik kaplama (LAMİNASYON) sistemidir.Mat,Parlak ,Metarilize gibi çeşitleri vardır.
Selüloz: Glikoz moleküllerinden oluşmuş kompleks karbonhidratlardır (C6H10O5)n; bitkilerin hücre cidarlarının temel maddesidir, dolayısıyla kağıt, kereste ve pamuk gibi pek çok lifli maddenin ana bileşenidir.
SENTETIK YAKITLAR [ Synthetic fuels ] Dogal olarak tabiatta bulunmayan, özellikle kömür, petrol sisti ve katran kumu gibi fosil yakitlardan birtakim islemler sonucu üretilen yakitlar.
Sentetik Yağ: Hampetrolün rafinasyonu veya bazı petrol fraksiyonlarının ekstraksiyonuyla değil sentez yoluyla yağlardır; tüketicinin talepleri doğrultusunda üretilen yağın özellikleri ve moleküler yapısı kontrol edilebilir.
SENTEZ GAZI [ SYNGAS = Synthesis gas ] Kor halindeki kok ya da benzer artiklar üzerinden buhar geçirmek suretiyle elde edilen karbonmonoksit-hidrojen karisimi gaz. Uygun katalizörlerle çesitli kimyasal maddelerin üretiminde kullanilir.
Sentez Gazı: Karbon monoksit ve hidrojen karışımıdır (CO+H2); doğal gazın buharla ıslahıyla, veya doğal gaz, nafta veya ağır fuel oil’ün kısmi oksidasyonuyla ve kömürden elde edilir.
SEPERATÖR FİLTRE: İstasyona gelen gazdaki kirlilikleri, parçacıklar ve sıvı damlacıklarını tutan ekipmandır.
SEPTIK ALAN [ Septic field ] Septik tank (fosoptik) sisteminde, sivi atigin bir tasfiye sistemine bosaltildigi ikincil evre.
SEPTIK TANK (FOSOPTIK) [ Septic tank ] Kanalizasyon sistemlerine bagli olmayan konutlardan gelen lagim suyunu isleme tabi tutan, yeraltindaki geçirimsiz tank.
SEPTİK (ÇUKUR): Sızdırmaz çukurdur.
Sera (Greenhouse) Etkisi: Ye yüzeyinin sıcaklığının gereğinden daha fazla olmasında su buharı, karbon dioksit ve diğer gazların rollerini tanımlayan bir terimdir. Atmosferin, ışığı geçirme ve ısıyı tutma özelliği vardır. Atmosferin ısıyı tutma yeteneği sayesinde suların sıcaklığı dengede kalır. Böylece nehirlerin ve okyanusların donması engellenmiş olur. Bu şekilde oluşan, atmosferin ısıtma ve yalıtma etkisine sera etkisi denir. Dünya atmosferi cam seralara benzer bir özellik gösterir.
SERA ETKISI [ Greenhouse effect ] basta karbon dioksit olmak üzere bazi atmosferik gazlar sera caminin etkisini andirir bir etkiye sahiptir; isigi geçirir ama isiyi içerde tutar ve isi artisina yol açar. Atmosfer ile yer arasindaki isi dengesi, sanayilesmedeki ve fosil yakitlarin yanmasindaki artistan kaynaklanan atmosferik karbon dioksit artislarindan etkilenir; bu ise atmosferdeki ortalama isiyi yükseltir. Bu gelismenin, buzullarin erimesi ve okyanusun yükselmesi gibi genis kapsamli sonuçlar doguran iklim degismelerine yol açmasindan korkulmaktadir.
Sera Gazları: Su buharı, karbon dioksit, ozon, azot oksit ve metan gibi gazlardır; bunlar, solar radyasyonu geçirirler, fakat uzun dalga boylu radyasyona karşı opak olduklarından bunların atmosferden çıkıp gitmesini engellerler.
Serbest Radikal: Tek sayılı elektron içeren bir atom veya atomlar grubudur.
SERIT GELISME [ Strip development = Ribbon development ] Bir ana caddenin uzunlugu boyunca olusan, yogun , büyük kismi ticari amaçli yapilanma.
SERİGRAF BASKI: İnce ipek bir kalıbın içerisinden boya geçirilerek yapılan baskı tekniğidir.3 çeşit boya maddesi kullanılır (Su bazlı,Solvent,UV). Bu maddelerin ham maddesi petroldür.Serigrafide Solvent, PP malzemelerde zararlı olmasına rağmen başka alternatif teknik olmadığından kullanılmaktadır.
SERPINTI [ Fallout ] Nükleer patlamadan sonra atmosferde kalan ve yagmur ya da diger meteorolojik olaylarla yeryüzüne inen radyoaktif toz.
SERT BÖLGE: Bknz… Isıdan Etkilenen Bölge.
SERT KAPAK: Genelde 0,5-5mm malzemelere (mukavva vb.) sıvanarak hazırlanan, baskılı kağıt,cilt bezi,deri,keten,pvc vb.malzemeler ile yapılan kapağa denir.
Sertleşme Süreci: Bir termoset reçine sistemi veya prepreg ürünün sertleşmesini sağlamak için, belirli bir zaman sürecinde kullanılan ısı ve basınç değerlerinin tümünü ifade eder.
Sertleşme: Kondensasyon, halka kapatma veya ekleme reaksiyonları ile termoset reçine özelliklerinin, geri dönüşü olmayacak şekilde değiştirilmesidir.
Sertleştirici: Plastik bileşime eklenerek, sertleşmeyi kontrol eden veya hızlandıran, reaksiyonun içinde yer alan bir kimyasal maddedir.
Sertleştirici: Kürleme reaksiyonunu kontrol eden veya hızlandıran, aynı zamanda reaksiyonda harcanan (katalizörün aksine) maddelerdir; çapraz bağlama maddesi veya kürleme maddesi de denir.
SERTLIK [ Hardness ] Bir suyun içerdigi kalsiyum ve magnezyum iyonlarinin toplam miktari.
Sertlik, gerginlik: Eğilmeye olan dirençtir.
SERTLİK: Bir maddenin baskıya ve sıkıştırmaya karşı gösterdiği dirence denir.
Sertlik: Malzemelerin sertliği, çizilme veya batmaya kaşı olan direnç ile belirlenir. Sert bir batma ekipmanının standart şartlar altında malzeme yüzeyinde bırakmış olduğu batma oranına göre sertlik ifade edilir.
Sertlik: Sivri uçlu bir çubuğun, yüzeye batırılması ve yüzeyden laminat içine dalma derinliğinin ölçülmesi şeklinde ifade edilen, çentiklere karşı dayanım özelliğidir.
SERVİS HATTI VANASI: Servis hattı sonunda, servis regülatörü öncesine monte edilen 1/4 küresel vanadır. S
SERVİS HATTI: Doğal gazı dağıtım şebekesinden alıp tüketicilerin mülkiyetindeki bina girişlerine kadar taşıyan ve işletme basıncı en fazla 4 bar olan çoğunlukla polietilen boru hatlarıdır.
SERVİS REGÜLATÖRÜ: Şebeke basıncını kullanım basıncına düşüren ve çıkış basıncını sabit bir değerde tutan regülatördür. Güvenli gaz kullanımını sağlamak için minimum ve maksimum basınçta gazı kapama ve tahliye etme gibi emniyet donanımlarının tamamına veya bir kısmına sahiptir.
SERVİS VANASI: İşletme basıncı en fazla 4 bar olan ve müstakil bina veya tesisleri besleyen servis hattı üzerinde bulunan çelik veya PE vanalardır.
SES BASINÇ DÜZEYI [ Sound pressure level ] Desibel (dB) olarak ölçülen ses yogunlugu.
Setan İmprover: Dizel yakıtının setan sayısını yükseltmek için kullanılan katkı maddesidir.
Setan İndeksi, Hesaplanmış: Dizel yakıtının setan sayısı tayininin test motorunda (C.F.R. motoru) yapılamadığı durumlarda setan sayısı hakkında bilgi veren bir sayıdır (B.S.2000 Part 218 ve Part 364’deki nomogramlar kullanılabilir).
Setan İndeksi: Bir dizel yakıtının yoğunluğu ve distilasyon değerlerinden hesaplanan ve setan sayısı hakkında bilgi veren bir değerdir.
Setan Sayısı: Setan sayısı, dizel motorundaki koşullar altında, bir yakıtın yanmaya başlama özelliğini tanımlayan bir değerdir. Setan sayısı yüksek bir yakıt, silindire injekte edildikten çok kısa bir süre sonra yanmaya başlar; “tutuşma süresi” periyodu kısadır. Tersine, düşük setan indeksli bir yakıt kendi kendine tutuşmaya karşı direnç gösterir, tutuşma süresi periyodu uzundur. Setan sayısının tayini test motorunda yapılır; referans olarak iki özel hidrokarbon kullanılır; setan sayısı 0 kabul edilen 1-metil naftalin veya setan sayısı 15 olan 2,2,4,4,6,8,8-heptametilnonan (izosetan da denir) ile setan sayısı 100 olan n-heksadekan.
Setan: Heksadekan (C16H34); renksiz ve sıvı bir hidrokarbondur. Dizel yakıtının yanma kalitesini tayinde standart olarak kullanılır.
SEVK İRSALİYESİ: Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı ve taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için düzenlemek ve taşıtta bulundurmak zorunda oldukları belgedir.
Seyreltici: Bazı maddeleri (örneğin, boyalar, böcek ilaçları, katkı maddeleri gibi) seyreltme amacıyla kullanılan, genellikle inert (reaksiyona girmeyen) sıvı veya solventtir.
SFD [ Single family dwelling ] Tek aileli konut.
Shale Oil: Yağ kumlarının (oil shale) ısıtılmasıyla elde edilen distilattır; günümüzde ekonomik bir üretim yöntemi yoktur, ancak gelecek için büyük bir potansiyel petrol üretim kaynağıdır.
Shale: Tabakalı bir kayaç türüdür; kil ve çamurun biraraya gelerek katılaşmasıyla oluşmuş ince tanecik yapılı bir çökel kayacıdır. (Çeşitli renklerde shaller.)
Shore: Flekso baskıda kullanılan klişelerin sertlik derecesi.
SHORE-LINE VANA: Yükleme ve balast hattı üzerinde bulunan küresel vanaların hidrolik sistemlerle açılıp-kapatıldığı vana grubudur.
SICAK BASKI: Ajandalara, menülere, deri anahtarlıklara, kot etiketlerine, serigrafi baskı uygulanamayan pürüzlü deri yüzeylere klişe yapmak suretiyle rezistans aracılığı ile pres uygulanarak yapılan bir baskı tekniğidir.
Sıcak Kalıplama: Isıtılmış kalıplarla ürün kalıplanmasına veya kalıplama yapılmasını ifade eder.
SICAK KAPLAMA: Bitümle kaplanacak boruların ve kaplama malzemesinin ortam sıcaklığından daha yüksek bir sıcaklığa kadar ısıtılmasından sonra, sıcak olarak yapılan kaplama işlemidir.
SICAK SU KIRLILIGI [ Thermal pollution ] Çesitli nedenlerle isinmis suyun su kaynaklarina akitilmasiyla, ortamin isinin, içindeki canlilar için zararli sonuçlar yaratacak düzeye gelmesi,. Sicak su kirliliginin olumsuz etkilerinden birisi, mavi-yesil suyosunlarinin çogalmasina yardim ederek su ortamindaki ötrofikasyonu hizlandirmasidir.
SICAKLIK FARKI: Belli bir değere ayarlanmış hızla etkiyen termostatlarda, vananın açma ve kapama sıcaklıkları arasındaki farktır.
SICAKLIK GECİKMESİ: Sezici (sensör) elemanın efektif sıcaklığı ile içinde bulunduğu ortam sıcaklığı arasındaki farktır.
Sıcaklık Skalaları: Sıcaklık tayininde uygun referanslar olarak kabul edilen keyfi termometrik kalibrasyonlardır. 1 atmosfer basınç altında suyun donma ve kaynama noktasına dayanan iki termometrik skala vardır; Celcius (C) veya santigrat skalası ve Fahrenheit (F) skalası. Ayrıca tüm moleküler hareketlerin teorik olarak durduğu mutlak sıfır Kelvin (K) ve Rankine (R) skalaları vardır; bunlar C ve F skalalarıyla ilişkilidir. (R = °F + 459.69).
SIDE BOOM: Boru hattı montajında boruların kaldırılması, taşınması, kanala indirilmesi işlerinde kullanılan kaldırma konsolunun yan tarafında bulunan mobil araçtır.
SIHHI ATIK GÖMME ÇUKURU [ Sanitary landfill ] kati atiklarin her gün, sikistirilmis ve toprakla örtülmüs katmanlar halinde gömüldügü çukurlar. Doldurulan alanlar yesillendirilip park haline getirilebilir.
SIHHI ATIK SU SISTEMI [ Sanitary sewer ] Atik suyu konutlardan veya isyerlerinden alip tasiyan atik su sistemi; kanalizasyon.
Sıkı Kum: Geçirgenliği düşük kum veya kum taşı oluşumlarıdır.
Sıkı Oluşum (Tight Formation): Porozitesi ve geçirgenliği düşük olan petrol veya su yatağıdır.
SIKISTIRMA [ Compaction ] Atik maddenin fiziksel olarak küçültülmesi.
Sıkıştırma Dayanımı: Malzemenin kendisini kırma veya bükme eğilimindeki bir güce karşı gösterdiği dayanımdır.
Sıkıştırma Modülü: Orantı limiti içinde sıkıştırma yükünün, sıkıştırma gerilimine oranıdır. Teorik olarak, çekme tesleri ile belirlenen Young modülüne eşittir.
SIKIŞTIRMA ORANI: Bir gazın normal şartlar altında ideal gaz kanununa göre hesaplanan hacminin, belirli bir basınç ve sıcaklık altında sahip olduğu hacme oranıdır.
Sıkıştırma Oranı: Bir motorda, silindir içindeki piston alt ölü noktada iken ki silindir hacminin, pistonun üst ölü noktada olduğu zamanki silindir hacmine oranıdır.
SIKIŞTIRMA: Kapamayı bağlamak yada çözmek için kullanılan çevirme kuvveti
Sıkıştırma: Laminat içinde kalan havanın çıkartılması amacıyla geçici bir süre ile “vakum torba” tekniği kullanılarak “vakum” uygulamasıdır. Aynı zamanda, SMC pestil üretiminde de pestil rulosu arasında kalan havanın, rulolar aracılığı ile sıkıştırılmasıyla giderilmesini de ifade etmektedir.
Sıkıştırma: Standart basıncı 14.7 psi (1 atm) olan doğal gaz, taşıma ve depolama sırasında fazla yer kaplamaması için sıkıştırılarak hacmi azaltılır. Boru hatlarından transfer edilen doğal gaza 1000-1500 psi basınç uygulanır. Transfer sırasında çeşitli nedenlerle olabilecek basınç kaybı boru hatları boyunca, örneğin her 100 mil’de bir bulunan sıkıştırma istasyonlarında tamamlanır.
SIKLON KOLLEKTÖRÜ [ Cyclone separator ] Merkezkaç kuvvetiyle ve mekanik olarak çalisan, büyük parçaciklari ortamdan uzaklastirarak hava kirliligini denetlemeye yarayan aygit.
SILT [ Silt ] Inorganik karakterli çökelti.
SINAV PARÇASI: Kaynakçının sınav esnasında önceden belirtilen şartlarda iş parçalarını kaynakla birleştirerek meydana getirdiği parçadır.
SINERJISTIK ETKI [ Synergistic effect ] Kimyasal maddelerin ve süreçlerin öngörülemeyen kombinasyonlar olusturarak beraber tepkimeye girme ve bunun sonucunda da tek baslarina sahip olduklarindan belirgin bir biçimde daha güçlü ya da bütünüyle farkli bir etki gösterme egilimleri.
Sınır (Boundary ) Yağlama: Yüzeyler arasındaki boşluk çok az olduğunda yağlayıcı sıvı tabaka dışarı atılır ve hidrodinamik yağlama olmaz, bu halde sınır yağlama önem kazanır. Sınır yağlayıcılar metal yüzeyler üzerinde yapışarak aşınma-önleyici koruyucu bir tabaka oluşturan bileşiklerdir.
SINIR ÖTESI KIRLILIK [ Transboundary pollution, transfrontier polltion ] Bir ülkedeki emisyonlarin genellikle hava ya da su ile tasinarak bir diger ülkeyi etkilemesi.
SINIR YÜKÜ: Yanma tekniği, ısı ekonomisi ve cihazın dayanıklılığı göz önüne alınarak, bir cihazın çalışmasına müsaade edilen en az veya en fazla yük değerlerine o cihazın sınır yükü denir. Bknz… Yük
SINIRLAMA PİMİ: Bir tapanın dönme açısını sınırlamak için bir vana veya musluğu tamamlayıcı veya bunlarla birlikte kullanılan parçalarıdır.
SINIRLI KAPASİTE GÜNÜ: Taşıtanların doğal gaz giriş miktarının artması ve/veya doğal gaz çekiş miktarlarının azalması nedeniyle sistem dengesinin bozulduğu gündür.
SIS [ Fog ] Atmosferde asili durumdaki görülebilir nem,Görüsün 1000 metrenin altina düstügü atmosfer olayi.
SISLENDIRME [ Fogging ] Sivi durumdaki bir kimyasal maddeyi hizla isitarak dumana benzeyen çok küçük zerreler olusturmasini saglama yoluyla yapilan zararlilara karsi ilaçlama. Sivrisinek ve karasineklerle mücadelede kullanilir.
SIVAMA: Baskı sonrası iki ayrı tabakanın birbirine tutkal yardımı ile yapıştırılması işlemidir.Otomatik ve manuel sıvama makinaları ile yapılmaktadır.Kalın gramajlı karton,mukavva gibi ürünlerde kaliteli sıvama tutkalı kullanılmalıdır.
Sıvı Kristal Polimer: Eritilerek işlenebilen ve kalıp içinde yüksek oryantasyon sağlayan, çekme dayanımı ve yüksek sıcaklık dayanımı özellikleri olan, yeni geliştirilmiş termoplastik bir polimerdir.
Sıvı Kristalin Polimer Türleri: Üç tip sıvı kristal vardır; nematik, smektik ve kolesterik. Nematik ve smektik sıvı kristallerin oriyantasyon derecesi geniştir; smektik sıvı kristaller ayrıca bir boyutlu konum (pozisyon) düzenine de sahiptir, moleküller tabakalar şeklinde yerleşirler. Kolesterik (veya döner nematik) sıvı kristal chiraldir; moleküller tabakalarda sıralandığında direktör oriyantasyon, tabakalar arasında yavaşça dönmeye başlar ve moleküller orijinal oriyantasyonuna gelinceye kadar dönme devam eder (3600). Baştan sona kadar geçen uzaklık ‘adım (pich)’ olarak tanımlanır.
Sıvı Kristalin Polimer: Katı maddelerin çoğu ısıtıldıklarında ergirler ve izotropik akışkanlar haline geçerler; optik, yani, elektrik ve magnetik özellikleri moleküllerin yönlenmesinden bağımsızdır. Ancak bazı maddeler vardır ki sınırlı bir sıcaklığın üstünde ısıtıldığında akışkanlaşır, fakat anizotropik davranışlar gösterir; bunlar genellikle rigid (katı) bir merkezi ve esnek uçları olan uzamış organik moleküller içerirler. Bir sıvı kristaldeki moleküller bir oriyantasyon (yönlenme) düzeni derecesine sahiptirler. Sıvı kristallerin anizotropik davranışları içerdiği moleküllerin uzamış şekillerinden kaynaklanır; moleküllerin fiziksel özellikleri ölçümlerin uzantılara dik veya paralel yönde yapılmasına bağlı olarak değişir, anizotropik bulk (hacim) özelliklerini çubuksu yapıların son yerleşim düzenleri belirler. Bu düzenler, tercih edilen paketlenme şekillerine ve aynı zamanda moleküller arasındaki elektrostatik etkileşime göre oluşur. Sıvı kristal fazında moleküllerin oriyente olmayı tercih ettikleri vektör (n) ‘direktör’ olarak adlandırılır; moleküllerin uzun eksenleri bu yönde yerleşme eğilimindedir.
Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG): Genellikle, propan, normal bütan, bütilen ve izobütan karışımıdır.
SIYAH DUMAN [ Black smoke ] kömürün yanmasindan ya da herhangi bir baska fosil yakitin yanmasindan olusan duman.
SIYAH GELGIT [ Black tide ] Petrol döküntüleriyle kirlenmis deniz.
SIYAH KAR [ Black snow ] atmosferin parçaciklarla yogun biçimde yüklenmis bir bölümünden inen kar.
SIYAH YAG [ Black oil ] Siyah hidrokarbon; renksiz yaglarin tersine, daha koyu renkli yaglar.
SIYAH YAGMUR [ Black rain ] Petrol döküntüsü, petrol kuyusu veya orman yangini gibi nedenlerle atmosfere dagilan kurumun yagisla yeryüzüne inmesi.
SIYANÜR [ Cyanides ] Hidrosiyanik asitin son derece zararli tuzlari. Siyanür içeren endüstriyel atik su, su kirliligine önemli katkida bulunur.
SIYIRMA [ Skimming ] Suyun yüzeyinden petrolün ya da pislik katmaninin mekanik yöntemle alinmasi.
Sıyırma Bıçağı: Reçinenin, ince bir film şeklinde düzgün yayılmasını sağlayan, düz bir parçadır.
Sıyırma: Bir fraksiyondan (veya cut’dan) fazla uçucu bileşenleri, su buharı yardımıyla veya püskürtmeyle buharlaştırarak ayırmaktır.
SIZDIRMA [ Leaching ] Yagmur suyunun etkisiyle kirletici sizintinin bir toprak ya da atik materyal katmanindan ayrilmasi süreci.
SIZDIRMA ALANI [ Leaching field ] Atik sivinin foseptikten civardaki topraga geçmesine ve sizarak filtre edilmesine olanak saglayan, kapali hendekler içindeki açik boru sistemi.
SIZDIRMAZ MÜHÜR: Havayı dışarıda tutan,normal sıcaklık ve atmosfer basıncında gazı sıkan mühür.
SIZDIRMAZLIK DENEYİ: Yapımı tamamlanan doğal gaz borularına Mukavemet (direnç) testi sonunda işletme basıncının çok altındaki bir basınç değerinde sızdırmazlık kontrolü için yapılan deneydir.
SIZDIRMAZLIK MACUNU: Boru birleştirmelerinde dişli bağlantılarda sızdırmazlık sağlanması amacıyla boru dişlerine keten elyafla birlikte tatbik edilen özel macundur.
SIZDIRMAZLIK SİSTEMİ: Doğal gaz kompresörlerinde proses gazının (sıkıştırılarak hatta basılan gazın) yağlama sistemine karışmasını önleyen sistemdir.
SIZINTI [ Seepage ] yüzey suyunun topraktan geçerek asagilara yönelmesi hareketi.
SIZINTI: Yanma sonucu oluşan gazların yetersiz çekiş veya baca tepmesi sonucu yanma ürünlerinin bir kısmının bacadan gitmeyerek ortama sızması olayıdır.
Sızma: Yüzeyde su görülmesi şeklinde rastlanan hafif bir sızdırma hatasıdır.
Si: Silikon.
SİKLON FİLTRE: İstasyona gelen doğalgazın kirlilikten arındırılması, belli hızda giriş yapan gazın giriş yön değiştiricisine çarptırılarak radyal bir hareket almasıyla, partiküllerin tabana çökmesi şeklinde olan temizlik ekipmanıdır.
Silanlar: Kompozit malzemelerde, takviye malzemesi ve reçine matriksi ara kesitinde, bir kimyasal bağ oluşturmak üzere tasarlanmış herhangi bir kimyasal maddedir.
Silika Jel Adsorbsiyonu: Hafif petrol fraksiyonları ve rafineri akımlarındaki (streams) karışımlarından, hidrokarbon tiplerinin (parafinler, olefinler, naftenler ve aromatikler) ayrılması.
Silikon Karbür: Alüminyumla eşit yoğunluk, modül ve yüksek direnç göstermesi nedeniyle metal matriks takviyesi olarak, uygulanmaktadır.
SİMLİ LAK: Simli ve parlak bir yüzey oluşturmasından dolayı ambalaj endüstrisi için idel bir uygulamadır. Bütün renklerde geçerli olmak üzere 4 renk baskıda da uygulanabilmektedir. Yaratığı görsel efektten dolayı tercih edilen bir laminasyon çeşididir.
Sindiyotaktik Polimer: Peşpeşe enantiomerik konfigürasyon yapıların yer aldığı makromoleküller veya aldığı polimer zincirleridir.
SİNTİNE: Gemilerin makine ve yardımcı makine alt tankları, koferdamlar, ambarlar veya benzer bölümlerinde oluşan sızıntı su ve yağlı atık sularıdır.
SİS: Görüntü oluşturan radyasyonun doğrudan etkisinin dışında herhangi bir nedenle banyo işlemi yapılmış filmin optik yoğunluğunun artmasını belirtmek için kullanılan genel bir terim olup çeşitli türleri vardır. (İlgi: Radyografik Muayene)
SİSMİK (3B) ÇALIŞMA (3-D SEIS - MIC STUDY): Yerin altındaki jeolojik yapıları görüntülemek amacıyla kullanılan jeofiziksel bir yöntemdir.
Sismik İnceleme: Yer altı kayaç tabakalarından yansıyan şok dalgaların yarattığı sinyal şekillerini toplama ve kaydetme çalışmalarıdır; bunlar yer altındaki jeolojik yapı hakkında bilgi verir.
Sismik, Üç Boyutlu: Teknolojik gelişmeler içinde en önemli buluştur; üreticilere yer kabuğunun içini görme, fosil yakıtların elde edilebileceği gerekli oluşumları bulma olanağını sağlar. Süper bilgisayarların sağladığı avantajlarla, jeologlar milyonlarca datayı işleyerek yeraltının detaylı, üç boyutlu resmini oluştura- bilmektedirler. Bu modeller döndürülebilir, dilimlenebilir ve böylece hidrokarbonların varlığının araştırılması istenilen bölgeler daha yakından incelenir. 3-D sismik incelemelerle sondaj çok hassas yapılabilir ve kuru kuyu riski çok azalır.
Sistem ve Çevre:
Siyah Yağlar (Black Oils): Hafif fuel oil, orta fuel oil, ağır fuel oil ve ekstra ağır fuel oil gibi siyah renkli ürünler için kullanılan genel bir terimdir
SKİD: Çelik hatlardaki 20 bar’lık basıncı projelendirilerek gerekli olan kullanım basıncına düşürüp belirli bir tüketiciyi besleyen basınç düşürücü ve düzenleyici istasyonlardır.
Skimming: Kaynama noktaları birbirine yakın karışımların elde edildiği distilasyon işlemi.
SLACKLINE: Boru hattı içinde bulunan petrolün basıncın düşük olması nedeniyle gaz ve sıvı fazıyla birlikte akmasıdır. Gevşek hat olarak tabir edilir.
SLAÇ: Gemilerin makine dairelerinde, yakıt tanklarında veya petrol tankerlerinin kargo tanklarında tortu ve/veya yağ çökeltilerinden oluşan çamurdur.
SLOP SİSTEM: Tüm istasyon içindeki, devrede olan ve olmayan pompalar, vanalar ve pig trap dâhil olmak üzere, sözü edilen ünitelerden dreyn edilen petrolün, tank ve pompa yardımıyla boru hattına ve / veya relief tankına enjekte eden sisteme denir. Slop tankı, Slop pompa aktarma boruları gibi ekipmanlardan oluşur.
SLOP TANKI: Gemilerde kargo tanklarının yıkanması sonucu oluşan tank yıkama suları dâhil, slop tanklarında biriken yağlı su artıklarıdır.
SLOP: Gemilerde kargo tanklarının yıkanması sonucu oluşan tank yıkama suları dahil, slop tanklarında biriken yağlı su artıklarıdır.
Slops: Sıvı atık.
SLUDGE (ÇAMUR): Yumuşak, siyahımsı kalıntılardır; toz, yağ, benzin, su ve diğer kirliliklerden oluşur. Örneğin, motor yağının gereken zamanda değiştirilmemesi karterde çamur birikmesine neden olur.
Sludge (Çamur); Yumuşak, siyahımsı kalıntılardır; toz, yağ, benzin, su ve diğer kirliliklerden oluşur. Örneğin, motor yağının gereken zamanda değiştirilmemesi karterde çamur birikmesine neden olur.
SMC (Hazır kalıplama bileşimi): Genellikle polyester olan sıvı bir termoset reçine, pigmentler, dolgular ve diğer katkıların önceden biraraya getirildiği ve kalıplama sırasında, işleme kolaylığı sağlaması için pestil haline getirilmiş hazır kalıplama bileşimidir.
SNG [ Subtitute natural gas ] yardimci dogal gaz.
SNUBBING: Susuzlaştırma işlemi tamamlandıktan sonra, kaverna içerisinde bulunan ve artık işletmede kullanımına ihtiyaç duyulmayan dizgilerin çıkartılması ile kavernanın gaz işletimine hazırlanması operasyonları. (İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi) SOCAR: Azerbaycan Devlet Petrol Şirketidir.
SOGURUCULAR [ Absorbers ] Kirli bir gaz emisyonunda gaz karsimi içindeki bilesenleri sivi ortama aktarmakta kullanilan hava kirliligi denetleme cihazlari.
SOGUTMA HAVUZU [ Cooling pond ] Nükleer reaktörden yayilan yakit elemanlarinin depolandigi ve kisa ömürlü fizyon ürünlerinin parçalanmasina olanak veren büyük su tanki.
SOGUTMA KULESI [ Cooling tower ] Termik santrallerde veya endüstride kullanilan sogutma suyunun islem sonrasi isisini almak için kullanilan yapi. Burada sogutma isleminden sonra isinan sogutma suyu kulenin tepesindeki difüzörlerden asagiya püskürtülerek isinin kulesin altindan üflenen havaya geçmesi saglanir.
Soğuk Akım: Bir faz değişimi veya kimyasal değişim olmaksızın, çalışma sıcaklığında, devamlı yük altında olan malzemede görülen bozulmadır.
Soğuk akma: Tg de veya altındaki sıcaklıkta, malzemenin yük altındaki deformasyonudur.
SOĞUK BASKI: Boya yada folyo kullanılmadan klişe kullanılarak yapılan gömülmüş,kabartılmış baskı çeşididir.Ciltler ve kağıtlar üzerine yapılan kabartma boyasız baskı. (Gofre).Çift taraflı dişi ve erkek klişe kullanılarak yapılan baskıdır.
SOĞUK ÇEKİLMİŞ SERT BORU: Soğuk çekme metodu ile imal edilen ve hiçbir ısıl işlemden geçirilmemiş borulardır.
SOĞUK ÇEKİLMİŞ YUMUŞAK BORU: Nihai ısıl İşlemden sonra, düşük hızda soğuk çekilmiş borudur.
SOĞUK DURUM: Bazı deneyler için, soğuk durumdaki gaz cihazının çevresiyle termal denge halinde bulunması ve içindeki gazın ateşlenmemiş olması durumudur.
SOĞUK GENİŞLETİLMİŞ BORU: Soğuk durumda ve kalıcı olarak çevresi en az % 0.50 nispetinde genişletilmiş olan dikişli veya dikişsiz borudur.
Soğuk Presleme Yöntemi: Elyaf ve takviye malzemesinin reçine ile birlikte kalıplara ısıl işlem uygulamaksızın soğuk olarak şekillendirilmesi yöntemini ifade eder.
SOĞUK SARGI BANDI: Çelik boruları korozyona karşı korumak amacıyla bir yüzü yapışkan madde ile kaplanmış polietilen esaslı plastik malzemedir. Sarma işleminden önce boru dış yüzeyine primer astar yapışkan madde sürülür, ısıtma işlemi yapılmaz. Genellikle iki kat olarak tatbik edilir. İç sargı yumuşak, dış sargı ise darbelere karşı daha dayanımlı sert malzemedir. Sıcak sargının uygulanamadığı yüzeylere (genellikle dirsek tipi parçalara) uygulanır.
SOĞUK SU BESLEME BORUSU: Besleme tankını su ısıtıcı sisteme bağlayan borudur.
Soğukta bükülme değeri (cold flexibility) : Özel deney şartları altında su yalıtım örtüsünün esnekliğini gösterir. (Gerçek uygulama şartları altında ürün performansını belirlemek için kullanılmaz. Benzer özellikteki ve kalınlıktaki ürünlerin karşılaştırılması için kullanılır.)
SOĞURMA: X veya Gamma ışınlarının malzeme içerisinden geçerken radyasyon şiddetinin azalmasıdır. Radyasyon soğrulmasının üç ana nedeni vardır; Fotoelektrik, saçılma ve çift oluşumdur. (İlgi: Radyografik Muayene)
SOĞUTMA HATTI: 10 inç ebatında, iskele boyu hidrantları, kule spreyleme ve platform altı bölgeleri besleyen yangın soğutma hattıdır.
Soğutma Sistemi: Bir motordan veya başka bir ekipmandan ısının uzaklaştırılmasını sağlayan bir sistemdir.
Soğutma Şablonu: Ürün ile aynı boyut ve şekilde, hatasız yüzeye sahip olan metal plakalardır. Üretilen ürünün, fırında sertleştirilmesi tamamlandıktan sonra, ortam sıcaklık ve basıncında üzerine konularak soğutulmasında kullanılır.
Soğutucu (Cooler): Bir ısı değiştiricidir; içinde, soğuk suya daldırılmış borular vardır, bunlardan sıcaklığı düşürülmek istenen sıcak hidrokarbonları geçer.
SOLENOİD GAZ VANASI: Gaz beslemesini açma ve kapama için kullanılan elektromanyetik vanadır.
Soluble Oil: Emülsifiyerler ve stabilizörler içeren ve suyla karıştırıldığında kararlı emülsiyonlar oluşturan yağdır; sondaj, kesme ve soğutma yağı (metal işlemede) olarak kullanılır.
Solvent Ekstraksiyon: Farklı kimyasal tiplerde ve çözünürlükteki maddeleri seçici solventlerle çekerek saflaştırma işlemidir; örneğin, asfaltik maddeler, sıvı propanla ekstrakt edilerek uzaklaştırılır. Diğer bir örnek solvent olarak dikloretan ve metilendiklorür (Di/Me) karışımının ve propanın kullanıldığı waks giderme (dewaksing) işlemidir.
Solvent Nötral Oil: Solvent ekstraksiyonla elde edilen yüksek kaliteli parafin bazlı rafine yağdır.
Solvent: Tiner, neft, terebentin, vernik gibi eriyiklerin (sıvı akışkan) genel adı.
Solvent: Katı veya sıvıları inceltmede veya seyreltmede kullanılan özel sıvılardır.
SON BOŞALTMA: Emniyet kapatmasını izleyen gaz boşaltmasıdır.
SON KULLANICI TESİSLERİ: Son Kullanıcının doğal gazı kullanacağı her türlü tesis, teçhizat veya sair mal varlığıdır. S
SONAR SİSTEM: Gemilerin iskeleye yanaşması sırasında uzaklık, mesafe, rüzgâr yönü ve hızı gibi bilgileri klavuz kaptana ileten dijital sistemlerdir.
Sondaj Çamuru: Çamur.
Sondaj Gövde Testi (Drill Stem Test; DST): Tahmin edilen rezervuar kayacına ulaşıldığında deliğe özel bir düzenek sarkıtılarak basınç ölçmeleri yapılır ve belirli aralıklarla akışkan örnekleri alınır. Böylece kuyudaki akışkan ve akışkanın akış hızıyla ilgili verilere ulaşılır.
Sondaj Gövdesi: Sondaj gövdesi, işlemde kullanılan tüm parçalardan oluşur; kelly, sondaj borusu, bağlantı malzemeleri, gibi. DST test sistemi, yer üstünden kumanda edilebilen valflar ve çıkış boruları ile basınç-kaydedicilerden oluşur.
Sondaj, Dikey: Konvensiyonal kuyular, yüzeyden rezervuara (pay zone) kadar dikey sondajla açılır. Bu yöntemler geleneksel olmakla beraber hala en çok uygulanan sondaj tipleridir.
Sondaj, Döner (Rotary Drilling): Bazı kayaçların yapısal elastiklikleri veya diğer özel fiziksel karakterleri nedeniyle darbeli ekipmanlarla delinemediği, dolayısıyla gerekli örneklerin de alınamadığı koşullarda tercih edilen bir sondaj yöntemidir.
Sondaj, Yatay (Horizontal): Bir yağ ve gaz kuyusundaki dikey şafta ilaveten, başka türlü ulaşılamayan alanlara doğru yatay şaftlar da yerleştirilir. Bu teknik özellikle denizdeki sondajlarda önemlidir; buralarda bir platform pek çok yatay şafta servis verebilir, verim artar. Yatay kuyular üç sınıfa ayrılır; kısa (dikey kuyudan 20-40 feet mesafede), orta (dikey kuyudan 300-700 feet mesafede) veya uzun (dikey kuyudan 1000-4500 feet mesafede) çaplı kuyulardır. Büyük çaplı olanlar denizlerde açılan kuyulardır.
Sondaj, Yönlü (Directional) Sondaj: Bu tip sondaja, bazen eğimli (slant) sondaj da denir; bir petrol keşif kuyusu ve üretim kuyusu açılırken, özellikle denizde açılan kuyularda, dikey konumdan saptırılan sondaj tipidir. Bu tip sondajlar dikey olarak ulaşılamayan yataklara uygulanır. Örneğin, sığ göller, koruma alanları, demir yolları veya sondaj donanımının kurulamayacağı herhangi bir alanın altındaki rezervuarlara ulaşmak uygulanan bir yöntemdir. Ayrıca uzun ve ince rezervuarlar için de tercih edilir; bunlara dikey sondajla ulaşım verimli olmaz.
SONIK PATLAMA [ Sonic boom ] Süpersonik patlama diye de adlandirilir. Ses hizini asan bir hizda giden uçagin olusturdugu patlamali gürültü. Bu olay gürültü kirliligine yol açar.
Soyma Kumaşı: Ürünün boya işlemine kadar yüzey,in kaorunması, boya ve öncesi hazırlık işlemlerini azaltması ve kalıptan kolay ayrılma sağlaması amacıyla RTM, el yatırması, infüzyon ve vakum torbalama yöntemlerinde kullanılma üzere tasarlanmış sıkı dokunmuş naylon asaslı ve silikon kaplı, yüzeye ince dokulu görünüm veren kumaşı fade eder.
SOYULMA DAYANIMI: Çelik borulardaki polietilen kaplamanın boruya olan yapışkanlığını kontrol etmek için uygulanan test metodudur. Boru çevresinden en az 20 mm ençok 50 mm genişliğinde bir şerit çıkarılacak gibi kesim yapılır. Şerit bir ucundan ayrılarak sökülür, serbest ucuna her cm şerit genişliği için 3,5 kgf kuvvet uygulanır. Soyulma hızı 10 mm/dak’dan fazla olmamalıdır. (TS 5139)
Sörfaktan: Bir sıvının yüzey gerilimini düşüren yüzey aktif maddedir. Bak. Emülsifiyer.
SÖZLEŞME DEPOLAMA KAPASİTESİ (SDK): Depolama Hizmeti Sözleşmesi imzalayan bir Hizmet Alan’a Depolama Yılı boyunca tahsis edilen depolama hacmidir.
Spesifik Ağırlık: Bir malzemenin birim kütlesinin, birim hacmine bölünmesi sonucunda bulunan yoğunluk değerinin, sabit bir sıcaklıkta, suyun yoğunluğuna bölünmesi ile bulunan değerdir.
Spesifik Enerji (Brüt-Gross): Qg , MJ/kg = (52.190 - 8.802 r2 10-6) [1 - 0.01 (x+y+s)] + 9.420 (0.01s)
Spesifik Enerji (Net), MJ/kg: Qn MJ/kg = (46.704 - 8.802 r210-6 + 3.167 r10-3) [1-0.01(x+y+s)] + 0.01 (9.420s - 2.449x)
Spesifik Enerjinin (Kalorifik Değer) Hesaplanması: Yanma ısısı, spesifik enerji veya kalorifik değer, yakıtın enerjisinin bir ölçüsüdür; yakıtın yoğunluğu, sülfür, su ve kül miktarının artmasıyla azalır. Aşağıdaki eşitlikle yaklaşık olarak hesaplanabilir; r = yoğunluk, 15 °C, kg/m³, x = su, % ağ., y = kül, % ağ., s = sülfür, % ağ.
SPESİFİK GRAVİTE: Belirli bir hacimdeki bir maddenin aynı hacimdeki suyun ağırlığına oranıdır. Bir maddenin 60 °F deki yoğunluğunun 60 °F deki suyun yoğunluğuna oranına denir.
Spesifik Gravite: Aynı sıcaklıktaki, birim hacim madde ağırlığının, aynı hacimdeki suyun ağırlığına oranıdır.
Spesifik Isı (Enerji): Bir maddenin birim kütlesinin sıcaklığını bir derece yükseltmek için gerekli olan ısı miktarının, aynı kütledeki suyun sıcaklığını bir derece yükseltmek için gereken ısı miktarına oranıdır.
Spesifik Özellikler: Malzeme özelliklerinin, malzeme yoğunluğuna bölünmesi sonucu elde edilen değerdir.
SPİRAL CİLT: Yaprak halinde veya forma halinde olan harmanlanmış bir işin sırt ve herhangi arzu edilen yerinden delinerek ve istenilen yerin başından sonuna kadar özel telle birleştirilme işlemidir.
SPİRAL DİKİŞLİ BORU: Çelik sacın boyuna doğrultuda helis şeklinde sarılarak biçimlendirilmesi ve kaynak edilmesi ile imal edilen borudur.(İlgi: Dikişli Boru)
SPİRAL HORTUM: Bknz… Üniversal Esnek Bağlantı Parçası
SPOOL: Birkaç malzemenin (boru, vana, tee vb.) kaynaklı imalatla birleştirilmiş halidir.
SPREY KAPLAMA: PET’e gaz bariyeri özelliklerini geliştiren ve hafif siklet kaplara imkan sağlayan saran veya PVDC film uygulanır.
STABILIZASYON [ Stabilization ] Atiklardaki aktif organik maddenin nötr materyale dönüsmesi.
Stabilizasyon: Gaz halindeki ve çok uçucu hidrokarbonları, hampetrol veya benzinden ayırarak kararlı (az-uçucu) bir sıvının elde edildiği bir prosestir; böylece ayrılan sıvı, bileşiminde önemli bir değişiklik olmaksızın taşınabilir veya depolanabilir.
Stabilizatör, koruyucu: Plastik formulasyonlarında , malzemenin işleme ve kullanımı sırasında özelliklerini muhafaza etmesi için eklenen koruyucu katkılardır.
STABİLİZE MALZEME: Yastıklama işlemi tamamlandıktan sonra kanal içerisine (peding kumu üzerinden yüzeye kadar) doldurulan küçük kırılmış çakıl malzemeye veya çakıllı kaba kum malzemeye verilen isimdir.
STANDARDLAŞTIRILMIŞ ( STANDARDIZED): Önceden tanımlanmış koşullara atıfta bulunulur. Gaz durumunda, önceden belirlenmiş Basınç ve Sıcaklık anlamına gelir, çünkü bunlar kütle ile hacim arasında bir değişkentir.
STANDART BOYUT (SB): Standart boyut oranının bir eksiğinin yarısıdır. Yabancı literatürde “S” şeklinde ifade edilir. (İlgi: Standart Boyut Oranı)
STANDART BOYUT ORANI (SBO): Polietilen (PE) borularda boru dış çapının boru et kalınlığına oranıdır. Yabancı literatürde ‘‘SDR” şeklinde ifade edilir. (İlgi: Standart Boyut) STANDART FT³: 15.5 °C sıcaklık ve 1 atm (760 mmHg) basınçta gazın sahip olduğu hacmin ft³ cinsinden ifadesidir.
STANDART KULLANIM BASINCI: Gazın tüketim mahallinde servis regülatöründen sonraki basıncıdır.
STANDART METREKÜP Sm³: 15 santigrat derece (15 °C) sıcaklıkta ve bir virgül sıfır bin üç yüz yirmi beş (1,01325) Bar mutlak basınçta bir (1) metreküplük hacim dolduran, su buharı içermeyen ve Üst Isıl Değeri 9155 kcal olan, Doğal Gaz Miktarıdır. (1 Sm³ 10,64 kWh)
Standart Sapma: Ortalama veri dağılımının, ortalama değerden ne kadar saptığının ölçülmesidir.
STANDART SICAKLIK: 15.5 °C (=60 °F) sıcaklık değeridir.
STANDART ŞARTLAR: 1.01325 bar basınç ve 15 °C sıcaklık şartlarıdır.
STANDART TAŞIMA SÖZLEŞMESİ (STS): Standart Hizmetin sağlanması için Taşıyıcı ile Taşıtan arasında akdedilen taşıma sözleşmesidir.
STANDARTLAR [ Standards ] Kirleticilere maruz kalma konumunda asilmamasi gereken düzeyleri gösteren kurallar.
Standartlaştırılmış koşullar genellikle İngiliz sisteminde kullanılır ve 70 F ve 1 atm olarak tanımlanır.
STATİK BASINÇ YÜKSEKLİĞİ: Açık su sistemlerinde depodaki herhangi bir noktanın üzerinde kalan su seviyesinin sebep olduğu ve yükseklik olarak ifade edilen o noktada okunan basınç değeridir.
STATİK BASINÇ: Boru içerisinde bulunan akışkanın borunun her yönüne yaptığı basınçtır.
STATİK GAZ BASINCI: Gazın durgun haldeki (gaz akışının olmadığı) basıncına statik gaz basıncı denir.
STD METREKÜP: 15 °C’de ve 1,01325 bar mutlak basınçta, 1 metreküplük bir hacim dolduran gaz miktarıdır. Isıl değer sınırlaması olmaksızın birim hacimdir.
Steam: Su buharı.
Stforming: Esneklik kazandırmak için ısıtılan termoplastik laminat üzerinde veya tam serleştirilmiş C düzeyindeki termoset laminatlar üzerinde form verme, eğme ve şekillendirme işlemlerinin yapılmasıdır.
STICKER: Bu kendinden yapışkanlı kağıtlar çok çeşitli olmakla birlikte, ana 5 kalem vardır. Kuşe sticker, 1.Hamur sticker, Kromolüx sticker, Şeffaf sticker, Opak sticker.
Stimülasyon (Tahrik): Üretimi artırmak amacıyla bir kuyunun bağlandığı oluşumda eski ve tıkanmış kanalların genişletilmesi ve yeni kanallar açılması için uygulanan bazı proseslerdir; örneğin, asitlendirme ve kırma prosesleri gibi.
Stiren-Akrilonitril Kopolimeri (SAN): stiren ve akrilonitril monomerlerinden elde edilen amorf yapılı ve şeffaf bir termoplastiktir polimerdir. Ticari ürünlerde, kullanım alanlarına bağlı olarak akrilonitril miktarı %15-35 arasında değişir. Akrilonitrilin fazlalığı ürünün sertliğini, ısıya ve kimyasal maddelere dayanıklılığını artırır, mekanik özelliklerini yükseltir.
Stiren-Bütadien Kopolimeri: stiren ve bütadienin polimerizasyonuyla üretilen kopolimerlerdir; içerdiği komonomer miktarına göre kauçuksu veya plastik özellikler gösterir; ağırlıkça %45’den daha az stiren içeriyorsa stiren-bütadien kauçuğu (SBR) olarak bilinir. Stiren miktarı arttıkça plastik özellikler de artar.
STOK MUAYENESİ: İlk muayenede damgasını taşıdıkları halde satılmayıp depo, atölye, imal ve satış yerlerinde veya kullanılmasına ihtiyaç duyulmayarak stok halinde bulundurulan ölçü ve ölçü aletlerinin periyodik muayene süreleri içinde tekrar tabi tutuldukları bir muayene şeklidir. (Ölçü ve Ölçü Aletleri Ayar Yönetmeliği) (İlgi: Periyodik Muayene, İlk Muayene, Şikâyet Muayenesi, Ani Muayene)
STOKİOMETRİK KARIŞIM: Teorik hava ihtiyacına göre belirtilen oranlardaki gaz ve hava karışımıdır. Stokiyometrik karışımda reaksiyona iştirak eden elemanlar ile reaksiyon sonucu oluşan elemanlar moleküler yönden eşittir.
STOOPLE: Deplase edilecek bir boru hattında doğal gaz akışı kesilmeden boruya kaynatılan bir nevi vana sistemidir.
STOPAJ: Verginin, sonradan mahsubu yapılmak üzere ödemenin yapıldığı esnada kesilmesidir (vergi tevkifatı, vergi kesintisi).
Stoper: Kalıbın iki parçası arasına yerleştirilen sınırlayıcı metal parçalarıdır. Basınçlı kalıplama sırasında, kalıplanan parçalarının kalınlık kontrolünde kullanılmaktadır.
Stökiyömetrik: Bir kimyasal reaksiyona sokulan iki veya daha fazla bileşiğin reaksiyonda tam olarak tüketilmesi, reaksiyondan sonra girdilerden artakalan olmaması, sadece ürünün elde edilmesidir.
STP [ Standard conditions of temperature and pressure ] Standart isi ve basinç kosullari.
STP: Sürekli Ticaret Platformu’dur.
Straight Run: Distilasyon işlemiyle elde edilen ve herhangi bir kimyasal prosesten geçirilmeyen hampetrol ürünleri için kullanılan bir tanımdır.
Strata: Yeryüzünün üstündeki ve altındaki arazi yapılarını oluşturan kaya tabakalarıdır.
STRATOPOZ [ Stratopause ] Stratosferin üst siniri.
STRATOSFER [ Stratosphere ] Troposfer üzerinde uzanan ve çok düsük nemlilik kosullarina sahip üst atmosfer katmani. Atmosferin 15-50 km. yükseklik arasindaki tabakasi.
Stratosfer: Atmosferin, troposferden (8-15 km) sonraki en üst bölgesidir; yaklaşık 50 km yüksekliktedir. Stratosfer hafif nemlidir, radyasyon dengesiyle sağlanan termal yapısı genellikle çok kararlıdır.
Stripper: Sıyırıcı, ayırıcı.
Stripping(Sıyırma): Bir ayırma işlemidir; örneğin, distilasyon kalıntısının içine su veya buhar injekte edilerek içerdiği hafif moleküllerin kazanılması bir stripping prosesidir. Ayrıca atık suların temizlenmesi işlemlerinden biridir; atık su kolonda aşağı doğru akarken, buhar yukarı doğru hareket eder; yükselen buhar atık sudaki kirlilikleri (H2S, NH3 gibi) de sıyırarak beraberinde taşır. Çıkan buhar akımındaki bu maddeler örneğin kondensasyonla geri kazanılır ve zararsız hale getirilir.
Su absorbsiyonu: Bir malzeme tarafından emilen su ağırlığının kuru malzeme ağırlığına oranıdır.
SU ALMA YAPISI (WATER INTAKE STRUCTURE): Tuz Gölü Doğal gaz Yer altı Depolama Projesi kapsamında, çözeltme işleminde kullanılmak üzere gerekli olan tatlı suyun, baraj gölünden teminini sağlayan ve baraj gölü kıyısına inşa edilen yapıdır.
SU ARITMA [ Water treatment ] Çökeltme, pihtilastirma, filtrasyon, dezenfeksiyon, yumusatma ve havalandirma gibi, sudaki zararli maddeleri giderici ve suyu kullanilir veya içilir hale getirici islemler.
SU AYIRIM HATTI [ Watershed ] Denaj havzalarini ayiran yükseltilmis sinir hatti.
SU BASI [ Headwater ] Bir akarsuyun ya da irmagin genellikle yükseklerde bulunan kaynagi ve yukari kesimleri.
Su emme / nem tutuculuk: Belli şartlar altında tutulan nem miktarıdır. Parça direkt suya daldırılabilir veya belli bir nemde bekletilebilir. Belli nemli bir ortamda bekletme işlemine nem tutma denir.
SU ESOSISTEMI [ Aquatic ecosystem ] Kara (tatli su) ve deniz (okyanus) ile ilgili su ekosistemleri.
SU HAKLARI [Water rights ] Balikçilik ve gemicilik haklari, suyun kaynak disi kullanimi haklari vb. dahil, su kullanimiyla ilglii olarak düzenlenmis haklar.
Su İticiliği: Hampetrolün rezervuardan kuyuya doğal olarak akmasını sağlayan rezervuar itici mekanizması, yeraltındaki kayaçlar ve suyun genleşmesiyle oluşan basınçtır. Genellikle iki tip su iticiliği vardır; petrol yüzeyinin tamamının suyla temasta olduğu dip-suyu iticiliği (A) ve bir kısmın temasta olduğu kenar-suyu iticiliği (B).
SU KALITESI STANDARTLARI [ Water quality standars ] Konutlarin kullanmasi, sulama, balik üretimi, endüstriyel kullanim ya da enerji üretimi gibi belirli amaçlarla kullanilacak su ile ilgili olarak uyulmasi gereken kurallar ve sinirlar.
SU KAYBI [ Evapotranspiration ] Terleme yoluyla bitkilerden ve çesitli sekillerde yerin yüzeyinden buharlasan toplam su miktari.
SU KAYNAKLARI YÖNETIMI [ Water resources management ] Su kaynaklarinin saglanmasi, kullanilmasi, korunmasi ve dagitim gibi etkinlikleri içeren yönetim.
SU KIRLILIGI [ Water pollution ] Suyun yararli kullanimini etkileyecek miktarlarda kimyasal, fiziksel ya da biyolojik maddelerin katilmasiyla kalitesinin bozulmasi. Su kirlenmesinin en yaygin kaynaklari; yetersiz evsel atik su aritma tesisleri, endüstriyel atiklarin bosaltilmasi, yüzeysel akis, madencilik faaliyetleri ve sulamadir.
SU KORUMA [ Water conservation ] Konutlarin, sanayinin ve tarimin tükettigi su miktarinin azaltilmasina yönelik programlar ve yöntemler. Uygulama örnekleri genellikle yüzeysel akisin yeniden kullanilmasi, rezervuarlardaki buharlasmanin azaltilmasi ve yeniden islenmis suyun endüstriyel amaçlarla kullanilmasi gibi alanlarda görülür. Çifte boru tesisati sisteminin, gelecek yillarda suyun yeniden islenme yüzdesinin artmasi sonucunu dogurmasi beklenmektedir.
SU SAGLAMA SISTEMI [ Water supply system ] Içme suyunun kaynaktan tüketiciye kadar toplanmasi, islenmesi, depolanmasi ve dagitimi.
SU SERTLIGI [ Water hardness ] Suda kalsiyum karbonat ve diger kimyasal maddelerin bulunmasindan kaynaklanan su sertligi köpürmeyi önler ve su üzerinde birikinti olusmasina yol açar. Su, kireç ve soda külü ile isleme tabi tutularak ve filtre edilerek ya da gözenekli bir katyondan geçirilerek yumusatilabilir.
SU STERILAZSOYU [ Water sterilization ] Aritmadan sonra içme suyuna uygulanan islem.
SU TOPLAMA [ Impound ] Hidroelektrik enerji üretimi, içme suyu saglanmasi ya da sulama gibi amaçlarla su toplanmasi ve depolanmasi.
SU TOPLAMA HAVZASI (DRENAJ HAVZASI) [ Drainage basin ] yagis sularinin belirli bir çikisa dogru sürekli olarak aksanini saglayan arazi parçasi.
SU TUTMA HAVZASI [ Catchment ] Yagis sularini alip toplayan drenaj havzasi.
Su yalıtım örtüsü (membran) (waterproofing sheet) : Su yalıtımını gerçekleştirmek için kullanılan genelde rulo şeklinde olan esnek malzeme.
Su yalıtımı (waterproofing) : Yapıların, her yönden gelebilecek suya veya neme karşı korunmaları için, yapı kabuğunun yüzeyinde yapılan işlemler.
SU YOLU: Kağıt üretilirken liflerin hızlandığı yön.Makina yönüde denir.Su yolu ters olan kağıtlar (kağıdın üretiminde kullanılan lif yönü ile dik açı oluşturacak şekilde kullanım) baskıda yürümediklerinden oldukça sıkıntı yaşatmaktadır.
SU YUMUSATICILARI [ Water softeners ] Suyu iyon degisimi islemiyle yumusatan mineral bilesikler.
SUDA ÜRÜN YETISTIRILMESI [ Aquaculture ] Tatli veya tuzlu suda yasayan organizmalarin üretimlerinin yapay olarak hizlandirilmasi yöntemi.
SULAK ALANLAR [ Wetlands ] Doymus toprak kosullari gerektiren bitki örtüsünü ya da su yasamini besleyecek yeterli yer üstü ya da yer alti sularina sahip, turbalik ve bataklik gibi alanlar; birçok balik ve su kusu türü için yetisme ortami saglayan önemli vahsi yasam ortamlari.
SULU OKSITLEME [ Wet oxidation ] Sicak gazlarin olusumuna yol açan alevsiz yanma yöntemiyle, son derece yogunlastirilmis çamurun parçalanmasi.
SULU YIKAYICI [ Wet scrubber ] Kabarciklanan atik gazi sividan geçirerek ya da siviyi gaz akintisina püskürterek, parçaciklarin ya da gazlarin giderilmesi için kullanilan hava kirliligi denetleme aygiti.
SURGE ( DALGA – BASINÇ KARIŞIKLIĞI ) : Akışkanlarda, ani olarak hızın dengesinin bozulması sonucu, akış istikametinde pozitif, akışın tersi istikametinde ise negatif bir dalga birlikte hareket etmesidir. Pompaj varken aniden vana kapanması durumunda yaşanan koç darbesi (SURGE) olayıdır.
SURGE CEKETLERİ: Hattın emniyeti için uygun görülen basınç değerinin üzerine çıkılması durumunda, surge tankına tahliye yapan elemanlardır.
SURGE SİSTEM: Hat üzerinde basınç dalgalanması ve basınç yükselmesi durumunda hattın emniyetini sağlayan sistemdir.
SURGE TANK: Hat üzerindeki basınç dalgalanmalarında hattın emniyetini sağlamak amacıyla surge sisteminin devreye girmesi ile bir miktar petrolün alınıp depolandığı tanktır.
SUSUZLASTIRILMIS ÇAMUR [ Dewatered sludge ] Yanmaya ya da gübre olarak kullanilmaya elverisli bir kivama getirmek amaciyla sivi içerigini azaltici isleme tabi tutulmus lagim çamuru.
SUSUZLAŞTIRMA (DEWATERING): Leaching işleminin tamamlanmasınından sonra, kaverna içerisinde biriken tuzlu suyun içeriye enjekte edilen gaz ile yer değiştirmesi ve kavernanın susuzlaştırılması operasyonudur. (İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yer altı Depolama Projesi)
SUYLA TASINAN HASTALIKLAR [ Waterborne diseases ] Genellikle kirlilik bulasmis suyla tasinan kolera, tifo, çiçek, dizanteri, mide ve bagirsak iltihabi, hepatit gibi salgin hastaliklar.
SUYUN SIZMASI [ Percolation ] Suyun kayalardan ya da topraktan asagilara dogru sizarak (süzülerek) inmesi.
SUYUN TEKRAR KULLANIMI [ Water reuse ] Atik suyun aritimindan sonra alici ortama desarj edilmeyip özellikle sulama amaciyla kullanilmasi.
SUYUN TEMIZLENMESI [ Water purification ] Içme suyu üretmek için gerekli yöntemlerin bir parçasi olarak filtrasyon, kimyasal islemler, damitma ya da dondurma islemleri yoluyla suyun isleme tabi tutulmasi.
SÜLFİD: Kokulandırma malzemesi olarak kullanılan kükürtlü bileşenlerin genel adıdır. Kimyasal kararlılıkları, fiziksel özellikleri ve koku şiddetleri açısından yaygın kullanımları vardır. En çok kullanılan bileşeni THT (Tetra Hidra Tiyofen)’dir. (İlgi: Kokulandırma)
SÜLFÜR (KÜKÜRT) [ Sulfur ] Çok çesitli ticari ve tibbi kullanim alanlarina sahip, metalik olmayan eleman.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) DIOKSIT [ Sulfur dioxide ] Sülfürün havada yanmasiyla olusan renksiz, tahris edici keskin kokulu gaz; çogu yakitta bulunan sülfürün yanmasindan olusan belli basli hava kirleticilerinden biri.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) DÖNGÜSÜ [ Sulfur cycle ] Kükürt içeren bilesiklerin biyosfer, hidrosfer, atmosfer ve litosferdeki çevrimi.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) TRIOKSIT [ Sulfur trioxide ] Kükürt dioksitin atmosferde katalitik ya da fotokimyasal süreçlerle yükseltgendigi üç oksijen ve bir kükürt atomundan olusan bilesik. Havadaki nem ile sülfürik aside dönüsür ve asit yagmuruna neden olur.
SÜLFÜRIK ASIT [ Sulfuric acid ] Saf haldeyken renksiz durumdaki koyu yagli sivi. En yaygin kullanilan, son derece zehirli ve asindirici bir endüstriyel kimyasal maddedir.
Sülfürizasyon: Sülfür bileşiklerinin petrol esaslı yağlama yağlarıyla birleştirilmesidir.
SÜNME (CREEP): Tuz kaverna duvarlarının gaz dolum boşalım döngüsüyle veya tektonik aktiviteler etkisiyle yavaşca akma hareketidir. Aynı zamanda; sondaj ve çözme işlemleri sırasında gerçekleşebilecek, tuz içindeki çatlak ve kırıkların kapanmasına vesile olan tuzun doğal kendi kendini iyileştirme hareketine de bu isim verilir.(İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yer altı Depolama Projesi)
SÜPRÜNTÜ [ Litter ] Sokaklara, karayollarina ve bos arsalara gelisigüzel atilip saçilmis kati atik.
SÜPÜRME: Doğal gaz cihazlarının yanma odasında (hücresinde) veya atık gaz kanallarında bulunması muhtemel yanmamış hidrokarbonların ateşleme öncesi, cebri üfleme yoluyla açık havaya atılması işlemidir.
SÜRAT TRENI [ Bullet train ] Son derece süratli tren.
SÜRDÜRÜLEBILIR GELISME [ Sustainable development ] Simdiki kusaklarin ihtiyaçlarinin gelecek kusaklarin ihtiyaçlarini tehlikeye atmadan karsilanmasina olanak veren ekonomik büyüme politikalari.
Sürekli Elyaf Sarma Yöntemi: Elyaf ve reçinenin kesintisiz boru üretebilen sonsuz hareketkabiliyetli bir kalıp sistemi üzerine uygulanması yöntemini ifade eder.
SÜRGÜLÜ VANA: Boru hatlarında açma kapama görevini disk şeklindeki sürgünün aşağı yukarı hareketi ile yapan elemandır. Bu tür vanalar ayar vanası olarak kullanılmaz. Gate vana diye de bilinir. Ya açık ya da kapalı pozisyonda tutulmalıdırlar.
Sürtünme: İki yüzeyin temasta olduğunda harekete karşı koyan dirençtir; yüzeylerin sürtünmesi ısı yaratır.
SÜS PİLYAJI: Kitap,Katalog vb.ürünlerin sırtına 3-5 mm mesafede yapılan ve sayfaların kolay açılmasını sağlayan mesnet noktasıdır.
SÜZME [ Filtration ] Sivi atik aritiminda kullanilan, bakterileri ve diger organizmalari azaltirken çökelmemis atik maddeyi ve koloidleri ayiran ve atigi taneli maddelerden olusan bir katmandan geçirerek süzme saglayan islem. Lagim suyu aritim filtreleri genellikle kumlu filtrelerdir, basinçli süzme ise çamurun suyunun ayrilmasinda kullanilir.
Süzme katmanı : Katmanlar arası toz geçişini engelleyen tabaka.
SÜZÜLME [ Infiltration ] Yüzeyden akan suyu topragin sogurmasi; topragin suyu akarsulara ve yüzey akintilarina asamali olarak birakan bir depo gibi islev görmesine olanak saglayan süzülme (sizma) süreci.
SWAP: Gazın değiş/tokuş’u anlamına gelmektedir.
Sweetening: Petrol fraksiyonları veya akımlardaki fena kokulu sülfür bileşiklerinin (temel olarak hidrojen sülfür, merkaptanlar ve tiyofenler) uzaklaştırılması, veya onları (merkaptanlarda olduğu gibi) kokusuz, açık renkli ve oksitlenmeye dayanıklı bileşiklere dönüştürme prosesleridir.
SYN Gaz: Sentez gazı.
SYNDET [ Synthetic detergent ] Sentetik deterjan.
Ş
Şahit Numune: Numune ile birlikte alınan ve saklanan ürünü ifade eder.
Şap banyosu: Asit banyosu. Çinko kalıbın yıkanması için yapılır.
Şartlandırma: Malzemelerin ısıtma sonrası belli bir sıcaklıkta bekletilmesi ve sonrasında belli bir hızla soğutulmasıdır. Bu uygulama, kalıplamadaki iç gerilmeyi azaltır.
ŞEHİR BESLEME HATTI: Şehir Giriş İstasyonu’nu Taşyıcı’nın Ana İletim Şebekesi’ne bağlayan yüksek basınçlı boru hattıdır.
ŞEHİR GİRİŞ İSTASYONU (Kısaca İstasyon): Şehir Besleme Hattı’ndan gelen yüksek basınçlı doğal gazın istenilen basınç değerine düşürülmesinin ve ölçülmesinin yanı sıra ısıtma, harmanlama, filtreleme ve kokulandırma gibi doğal gazla ilgili ihtiyaç duyulacak diğer işlemlerin de yapıldığı ilgili techizat ve binalardan oluşan tesisin bütünüdür .
ŞEHİR GİRİŞ ÖLÇME VE BASINÇ AYAR İSTASYONU: Herhangi bir yerleşim birimine verilen toplam gazın belirlenmesi ve gaz basıncının ayarlanması amacıyla; şehir şebekesi başlangıcına (girişine) inşa edilen sayaç ve regülatör ünitesidir.
ŞEHİR ŞEBEKESİ: Doğal gazı, şehir giriş istasyonlarının çıkışından alıp tüketicilerin mülkiyetindeki bina girişlerine kadar taşıyan çeşitli çaplarda ve muhtelif basınçlardaki Ana Şebeke Hattı, Dağıtım Şebekesi, Servis Hatları gibi bölümlerden oluşan ve işletme basıncı en fazla 25 bar olan çelik ve polietilen hatların oluşturduğu boru ağıdır.
Şelat/Kompleks Maddesi: Bir metal iyonuna birkaç bağla bağlanabilen moleküllerdir (katkı maddeleri); metali deaktive (aktivitesini giderme) ederler. Bu tür katkı maddeleri, özellikle metalle temas halindeki (örneğin kablolar gibi) polimerlerin kararlılığını artırmak için kullanılır. Şelat yapıcı maddelere örnek olarak EDTA, etilen diamin ve fosfitler gösterilebilir.
Şerit halinde yapıştırma : Su yalıtım örtüsünün örtü eni boyunca 5 – 10 cm'lik bir yapıştırılmış bir yapıştırılmamış şeritler halinde alttaki tabakaya yapıştırılması.
Şerit: Tek yönlü karbon elyafından yapıldığında 305 mm.’ye kadar, bor elyafından yapıldığında 75mm.’ye kadar genişlikte hazırlanan şerit şeklinde prepreglerdir.
ŞİD (Doğal Gaz Şebeke İşleyiş Düzenlemeleri) : 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayanan mevzuat çerçevesinde, İletim Şebekesi yoluyla doğal gaz taşınması ile ilgili tarafların belli hak ve yükümlülüklerinin kayıt altına alınması amacıyla hazırlanmış İletim Şebekesi İşleyiş Düzenlemelerine İlişkin Esaslar’dır.
Şift: Yer değiştirme,
ŞİKÂYET MUAYENESİ: Ölçü ve ölçü aletlerinin doğru çalışıp çalışmadığının tespit edilmesi için ölçü ve ölçü aleti sahibi veya diğer bir kişi veya kuruluşun yazılı müracaatı üzerine yapılan muayenedir.
ŞİRAZE :Kitap,katalog vb. kapağa bağlandıkları yerin iki ucunda ibrişimden örülen ince şerite denir.
ŞİRİNG: Teslime hazır hale getirilmiş dergi, kitap, broşür, katalog gibi basılı materyallerin tek tek ya da ikili, üçlü olarak postaya verilmesi için plastik ambalaj malzemesinin (folyo) ürünlere sarılıp, ısı yardımıyla kenarlarının yapıştırılması işlemine denir.Ürünlerin taşınma ve depolanma sırasında nemden zarar görmesini ve dağılmasını önler.
ŞİŞİRME BASINCI: Şişirme kalıplama operasyonunda parison’u kalıptaki şekle getirmek için gerekli basınc.
ŞİŞİRME KALIPLAMA :Kıcak plastik yarı erimiş tüpün (parison) kalıbın iki yarısının arasına yerleştirilerek ,istenilen şekle göre şişirilmesi işlemidir.Bu kabın gaz bariyerini,katılığını,şeffaflığını ve darbeye dayanıklılığını ektruzyon(çektirme) kalıplamaya göre daha iyi geliştirir; ve sonuç olarak kabın ağırlığı da düşürülmüş olur.
Şişme: Genel olarak tanımlandığında katı bir maddenin bir sıvıyı absorblamasıyla hacminin büyümesidir. Örneğin, ham veya vulkanize kauçuğun organik sıvıları (benzen, ve benzin gibi) absorblamasıyla hacmi, orijinal hacminin birkaç katı kadar artar. Şişme özelliği diğer sıvılarla temas eden bazı kolloidlerde de görülür.
ŞÖMİZ: Genellikle kitapların kapakları üzerine geçirilen baskılı koruma kapakçığı.
T
T PARÇASI: Boru hattı üzerinden diğer bir ayrım hattı bağlantısına imkân sağlayan aksi istenmedikçe genellikle dik açılı boru bağlantı elemanıdır.
TABAKA OFSET (DÜZ OFSET): Kesilmiş (tabaka halindeki) kağıtlara baskı yapma tekniğine denir.
Tabakalara Ayrılma: Kompozit laminatı oluşturan tabakaların, bölgesel olarak veya geniş bir bölgede biribirinden ayrılmasıdır. Sertleşme sırasında oluşabileceği gibi daha sonra, kullanım ömrü sırasında da oluşabilir.
TABAN ALANI KATSAYISI [ Floor area ratio ] Bir bina arsasinin toplam büyüklügü ile o arsa üzerine insa edilecek binanin izin verilen azami taban alani arasindaki oran.
TABAN TABAKASI (PLASTİK): Kalıbın taban çapını barındıran ve kalıbın oluşması için itilen kısmı.
TABAN: Şişenin veya kavanozun kıç kısmı-genelde bir geridönüşüm kodu veya girintili yazma ile işaretlenmiştir.
Tabla: Kalıplama presinin kalıp yarımlarının bağlandığı, düz yüzeyidir. Bu yüzeyler sıkıştırma preslerinde genelde yatay konumdadır.
Tabular Reaktör: Boru tipi reaktör.
TAHLİYE EMNİYET VENTİLİ: Basınç düşürme istasyonu çıkışındaki doğal gaz şebeke veya tesisatlarında, gaz basıncının müsaade edilen emniyet basıncı üst sınırını aşması durumunda otomatik olarak gaz tahliyesi yapan cihazdır. (İlgi: Emniyet Ventili)
TAHLİYE OPERASYONU: Dışardan deniz yoluyla gelen hampetrolün, sahile depolanması sürecidir.
TAHLİYE TERTİBATI: Ekipmanlar arası veya vanalar arası boru hattındaki basınçlı borusundan oluşan tertibattır. (İlgi: Basınç Blöf Tertibatı.)
TAHLİYE: Bknz… Boşaltma
Tahmini Tüm (Estimated Ultimate) Üretim: Bir birikimdeki tahmini potansiyel üretilebilir hampetrol miktarıyla, o zamana kadar üretilmiş miktarın toplamıdır.
TAHRIS EDICI [ Irritant ] Gözlerde rahatsizliga yada ciltte kasintiya yol açan, havayla tasinan kirletici. TAKSONOMI [ Taxonomy ] Organizmalari siniflandirma bilimi.
TAHRİBATLI MUAYENE (DT): Genellikle deney parçasına ve seyrek olarak da iş parçasına uygulanan bir muayene metodu olup muayene sonucunda parçanın kullanılamaz duruma geldiği ancak bir değer sayısının elde edildiği, çekme, bükme, çentik darbe vb. gibi metotlardır. Söz konusu metotlarla malzemelerin ve/veya kaynak dik - işinin mekanik özellikleri hakkında bilgi edinilir. (DT: Destructive Test)
TAHRİBATSIZ MUAYENE (NDT): Muayene edilen parça üzerinde hiçbir tahribat veya iz bırakmayan ultrasonik, radyografi, manyetik parçacık, sıvı penetrant vb. gibi muayene metotlarıdır. Bu metotlar, yarı mamul malzemelerin veya kaynak dikişi bölgesinin içerisinde hata olup olmadığını tespit etmek amacıyla uygulanır. Muayene sonucunda parça veya mamul kullanılabilir durumdadır. (NDT: Non Destructive Test)
TAHSİSAT: Hizmet Alanların ilgili Gün için Depolama Şirketi tarafından onaylanmış programlarına göre KUE (Temel Kullanım Usul ve Esasları) kapsamında paylaştırılan gaz miktarıdır.
Tail Gaz: Bir rafineri prosesinden çıkan en hafif hidrokarbon gazıdır.
TAKE OFF: Bir Doğal Gaz Şehir Şebekesinin ana şebeke hattından (belirli noktalardan) gaz almak amacıyla yer altına inşa edilen ve içerisinde vana ve vent bulunan menhol kapaklı küçük betonarme yapılardır.
Takometre: Bir motorun dakikadaki hızını gösteren bir gösterge aletidir.
Taktisite: Bir makromolekül veya polimer molekülünün ana zincirinde birbirini takip eden tekrarlanan birimlerin düzenliliğidir.
Takviye Malzemesi: Üretim esnasında kullanılan ve ürün bünyesinde kalarak mekanik özelliklerini arttıran ancak matriks ile doğrudan bağ oluşturmayan ahşap, metal, bal peteği, köpük gibi diğer malzemeleri ifade eder.
Takviye: Matriks malzemenin, mekanik özelliklerinin arttırılması için, matrikse bağlanan dayanıklı bir malzemedir.
Takviyeli Plastikler: İçine kumaş, keçe, şerit v.s gibi takviye malzemelerinin katılmasından sonra, çeşitli yöntemlerle şekillendirilen termoset veya termoplastik reçinelerden yapılmış ürünleri ifade eder.
TALİ ÇIKIŞ NOKTASI: Ana İletim Şebekesine doğrudan bağlanmayan, bir ana çıkış noktasının alt akışında yer alan, mülkiyet ve işletim sorumluluğu taşıyıcıya ait olan istasyonların istasyon çıkış vanasıdır.
TAM BOY: Borunun belirli ölçülerde kesildikten sonraki boyudur.
TAM SKALA: Transdüserin spesifikasyonu dahilinde ölçmek üzere tasarlanmış maksimum ölçüm değeri. Tam ölçek, Nominal Kapasite olarak da bilinir.
TAM YANMA: Doğal gazın, kimyevi bileşimine uygun olarak hesaplanmış gerekli miktarda yakma havası ile kimyasal tepkimeye girmesi olayıdır. CH4+2O2+8N2→CO2 + 2H2O + 8N2 + ENERJİ
Tam yapıştırma : Su yalıtım örtüsünün tüm yüzeyinin arada yapışmamış kısım bırakılmadan bir alttaki tabakaya yapıştırılması.
Tamamen Bozulma: Mekanik, termal veya elektriksel sorunlardan kaynaklanan beklenmedik başarısızlıkların tamamıdır.
Tamamlama: Bir üretim kuyusunun, üretim tüpü, kuyubaşı ve Noel Ağacının monte edilerek üretime hazır hale getirilmesidir.
TAMİR BANDI: Polietilen esaslı koruyucu bantla kaplanmış boruların kaplamasında olası küçük yırtılma ve hasarların onarımı amacıyla imal edilmiş bantlardır. Sıcak ve soğuk sargı bantlarının uygulanmasında olduğu gibi tamir edilecek yüzey parlak metal yüzey görünene kadar çok iyi temizlenmelidir.
TANAP (TRANS ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI PROJESİ): Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz 2 Sahasında üretilecek doğal gazı Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımayı amaçlayan boru hattıdır.
TANK KALİBRASYON CETVELİ: Tankın 1 mm’sine karşılık gelen hacim miktarıdır.
TANK SEDDESİ: Tankın yarılması durumunda ham petrolün etrafa yayılmasını önlemek amacıyla tankı çevreleyen belirli bir alan ve yüksekliğe sahip yapılardır.
TANKER KULLANIM SUYU HATTI: Gemilerin kullanım suyu ihtiyacını sağlayan hattır. TAP: Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı’dır.
Tapa: Kalıbı oluşturmak için kullanılan, fiberglas veya diğer kompozit malzemelerde kopyalanacak asıl öğe. Fiş, gerçek parça veya neredeyse her tür malzemeden yapılmış özel bir şekil olabilir.
TAPALI VANA: Boru hatlarında açma kapama görevini ortası delik silindir veya konik şeklindeki tapanın eksenel döndürülmesi suretiyle yapan elemanıdır.
TARAYICI: Transparan ya da opak imajların dijital formata çevrilebilmesi için kullanılan cihazlara denir.
TARIHI KORUMA [ Historic preservation ] Gelecek kusaklara yönelik olarak tarihsel varliklarin saptanmasi, degerlendirilmesi, korunmasi, bakimi, restorasyonu ve yeniden kurulmasi.
TARIMSAL (EKO) SISTEM [ Agro(eco) system ] Tarimsal faaliyetlerle çevreleri arasindaki iliski.
TARIMSAL KIRLILIK [ Agricultural pollution ] Tarimsal faaliyet sonucu olusan sivi ve kati atiklar.
TARIMSAL ORMANCILIK [ Agroforestry ] Tarim ürünleri yada hayvanlarla ayni toprakta agaç veya benzeri bitkiler yetistirmeye yönelik, tarim ve ormancilik yöntemlerini birlestiren toprak yönetimi teknikleri.
TASARIM BASINCI: Bknz… Projelendirme Basıncı
TASARRUF VANASI: Sıcak suyu kazanın bir bölümünde veya tamamında depolamak amacıyla yerleştirilen vanadır.
TASFIYE [ Disposal ] Bir maddenin tasfiyesi yada isleme ugratilmasi süreci. Atik tasfiyesi, atik suyunun isleme tabi tutulmasi ve kati atiklarin islenmesini ifade eder.
TASIMA KAPASITESI [ Carrying capacity ] Bir sistemin çevre niteligi bozulmadan nüfusta meydana gelen artisi kaldirma konusundaki azami yetenegi.
TASIYICI [ Vector ] Hastalik, parazit yada enfeksiyon tasiyan organizma.
TASKIN [ Flood ] Topragin geçici olarak bir akarsu yada çok miktarda yagmur veya diger nedenlerle olusan büyük su kütlelerinin baskinina ugramasi.
TASKIN ALAN [ Flood plain ] Bir taskin kaynaginin bitisiginde olup vadi tabanini olusturan ve genellikle taskina ugrayan arazi.
TASKIN ALANI YÖNETIMI [ Flood plain management ] Taskin alanlarinin kullanilabilmesi ve taskinlardan en az zarar görmesi için düzenlenmis planlama ve uygulama. Bu alanlardaki imarin tipini; yogunlugunu ve yapisal seklini belirleyen yönetmelikler, taskin alani yönetiminin esasini olusturur.
TASKIN DENETIMI [ Flood control ] Taskinlarin yol açtigi zarari denetlemek yada asgariye indirmek için kullanilan set, kanal, bent ve baraj gibi teknikler.
TASLAMA: Mukavva ve benzeri malzeme üzerine kağıt,ciltbezi,deri vb.malzemelerin tutkal ile sıvanması işlemine denir.
Taşıyıcı (carrier, reinforcement) : Mekanik dayanım sağlamak için su yalıtım örtülerinin içine veya üzerine konulan örtü.
Taşıyıcı ve Koruyucu Film: Levha prosesinde özel yüzey efektleri elde etmek, devamlı levhayı proses boyunca korumak ve taşımak amacıyla levhanın her iki yüzeyinde de kullanılan selofan veya polietilen saydam bükülebilir şeritleri ifade eder.
Taşma (Çapak): Ayırma çizgisinde meydana gelen fazlalık malzemedir.
TAŞMA KAPASİTESİ : Şişenin en tepesine kadar doldurulduğundaki maksimum hacmi. Bu değer üreticilerin ürünlerinin belirtilen şişe tipine sığıp sığmayacağını belirlemelerine yardımcı olur.
TAŞMA PAYI: Kağıt kenarına kadar gelen baskının düzgün traşlanabilmesi için eklenen pay.Zeminli işlerde mutlaka taşma payı verilmelidir.
Taşma: Kalıplama sırasında, kalıp boşluğundan taşan malzeme fazlasıdır. Kalıp birleşme hattı boyunca, boşluğa sızabilen ve parça kalıptan çıkartıldıktan sonra trimlenmesi gereken plastik malzeme fazlasıdır.
TATLI SU (FRESH WATER): Çözeltme işlemi için kullanılan doygun olmayan su çözeltisidir. (İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi)
TATLI SU KAYNAKLARI [ Freshwater bodies ] Göletler, göller, pinarlar, çaylar, irmaklar, dereler,vb.
TAVLAMA: Çelik malzeme dokusu içerisindeki sert lamel sementitlerin, küresel sementit haline dönüşmesi için özel fırında yavaş yavaş ısıtılıp 830 °C ila 900 °C arasında bir süre bekletilip yine fırında yavaş yavaş soğutulma işlemidir.
TAVLANMIŞ BORU: Nihai soğuk şekillendirmeden sonra atmosferde veya vakumda kontrollü olarak ısıl işleme tabi tutulmuş borulara tavlanmış boru denir.
TEFLON BANT: Boru birleştirmelerinde dişli bağlantılarda sızdırmazlık sağlanması amacıyla boru dişlerine diş yönünde sarılan banttır.
Teğet Modülü: Birim alan başına, birim gerilme cinsinden ifade edilen statik gerilim-gerilme eğrisi üstünde, önceden belirlenmiş bir noktada çizilen teğet doğrunun eğimidir.
TEHDIT ALTINDAKI TÜRLER [ Endangered speciies ] Bütünüyle yada önemli bir bölümü itibariyle tükenme tehlikesi altindaki fauna ve flora.
TEHDIT ALTINDAKI TÜRLER [ Threatened species ] Nadir bulunan ve yakin gelecekte varliklarini sürdürmeleri çesitli nedenlerle zorlanabilecek olan türler.
TEHLIKELI ATIKLAR [ Hazardous wastes ] Geregince yönetilmedigi takdirde insan sagligi ve çevre için tehlike olusturan, hastaliga yada ölüme yol açabilen maddeler içeren atiklar. Özellikle hidrokarbonlar gibi tutusabilir atikalr, asitler ve alkaliler gibi asindirici atiklar, kendiliginden tepkimeye yatkin reaktif atiklar, tarim ilaçlari, arsenik bilesikleri, radyoaktif bilesikler, kadmiyum bilesikleri vb.
TEHLİKE BELİRLEME ANALİZİ (HAZID The Hazard Identification ): Vaziyet planı, Isı kütle balansı ve proses akış diagram bilgileri çıktığında genel sistem tehlike analiz raporudur.
TEHLİKE VE İŞLETİLEBİLİRLİK ANALİZİ (HAZOP Hazard and Operability): Tesislerin, insanlara ekipmana çevreye ve/veya organizayona olan riskleri tanımlama tekniğidir.
Tehlike: İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya işyerini etkileyebilecek, zarar ve hasar verme potansiyelini ifade eder.
Tek Dereceli Yağ: Tek bir SAE viskozite derecesi sınıflamasını karşılayan motor yağıdır.
TEK KULLANMALIK [ Disposable ] Bir kez kullandiktan sonra atmaya yönelik.
Tek uçlu Fitil: Çok sayıda delik içeren kovanlardan akan cam liflerinin doğrudan sarılması ile elde edilen fitildir.
Tek Yönlü Laminat: Bütün liflerin aynı istikamete yönlendirildiği takviyeli plastik laminattır.
TEK YÖNLÜ PAKETLEME [ One way packging ] Geri kazanilmayan paketleme ; bir kez kullanilip atilan paketleme.
Tekstil İplikleri: Cam liflerinin bükümlü hale getirilmesiyle elde edilen takviye malzemesidir.
TEL (Tetra Ethyl Lead): Benzinin vuruntu özelliğini iyileştiren bir katkı maddesidir; oktan sayısını yükseltir.
TEL [ Tetraethyl lead ] Tetraetil kursun.
TEL DİKİŞ: İç içe atılmış formaların bir kapak ile tel kullanılarak birleştirilmesi işlemidir.Genelde az sayfalı broşür tarzı işlerde kullanılır.Düz ve Omega diye ikiye ayrılır.Düz olan tel dikiş işin sırtında genelde 2 adet düz zımba şeklinde olur.Omega tel dikiş 2 veya 4 adet klasöre takılabilmek için çıkıntılıdır.
TEMAS FİLMİ: Ultrasonik enerjinin parça içine girişini temin ya da kolaylaştırmak için prob ile muayene edilecek malzeme arasına konulan bir sıvı veya esnek maddedir.(İlgi: Ultrasonik Muayene
Temas Kalıplama: Takviye malzemesinin açık bir kalıp içerisine yerleştirildiği ve reçine emdirildiği bir kalıplama prosesesidir. Reçine içine katalizör ve hızlandırıcıdan oluşan bir sertleştirme sisteminin katılması ile oda sıcaklığında veya ek bir basınç olmaksızın, fırın içerisinde ısıtılmak suretiyle sertleşme sağlanır. El yatırması ve püskürtme yöntemleri, temas kalıplama yöntemleridir.
TEMEL KULLANIM USUL VE ESASLARI (KUE) : Standart Hizmet ile ilgili tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi amacıyla Depolama Şirketi tarafından hazırlanan ve EPDK’nın onayına sunulan Depolama Tesisi’nin kullanımı ile ilgili usul ve esaslardır.
TEMEL PROFIL [ Baseline profile ] Yapay bozulmalardan önce bir bölgede bulunan çevre kosullarinin ve organizmalarin arastirilmasi.
TEMIZ TEKNOLOJILER [ Clean technologies ] Kirlieticii etkileri olmayan teknolojiler.
TEMIZLEME [ Purification ] Organik, ayrisabilen materyalin sabit, kararli materyale dönüstürülmesi islemi; lagim suyu isleme sürecinin bir bölümü; suya uygulandiginda, bu islem klorlama yada havalandirma gibi islemlerle zararli bakterilerin yok edilmesi anlamina gelir; hava açisindan ise atmosferin parçaciklardan temizlenmesi demektir.
TEORİK HAVA İHTİYACI: Laboratuvar şartlarında kimyasal yanma denklemine göre yakıtın tam olarak yanabilmesi için gerekli hava miktarıdır.
Tepe Akımı: Top stream.
Teras çatı : Eğimi %5 veya daha düşük olan çatı. Düzgün su drenajı sağlayabilmek için %2'den düşük eğim tavsiye edilmez.
TERASLAMA [ Terracing ] Suyun yüzeysel akisini denetlemek ve toprak erozyonunu asgariye indirmek amaciyla bir yamacin konturu üzerine kurulan toprak set.
Termal (Isıl) Kraking: Ağır yağ moleküllerini, herhangi bir katalizör yardımı olmadan, yüksek sıcaklıklarda daha hafif fraksiyonlara parçalama işlemidir.
Termal Degradasyon (Parçalanma): Hidrokarbonların yüksek sıcaklıklarda kararsız bileşikler vererek parçalanmasıdır. Kararsız bileşikler oksitlenmeye ve polimerleşmeye eğilimlidirler; reçineler, wakslar kok ve sludge (çamur) oluştururlar.
TERMAL KESME CİHAZI: Civarındaki hava sıcaklığının önceden belirlenmiş bir değeri aşması halinde gaz akışını durdurmak için tasarlanmış bir emniyet cihazıdır.
Termal Konversiyon: Isıl dönüştürme.
TERMAL KÜTLE: Termal kütle akış ölçerleri genellikle, bir akışkanın kütle akışını ölçmek için ısıtılmış elemanlar ve sıcaklık sensörleri kombinasyonlarını kullanır. Sıvı sıcaklığı da ölçülür ve telafi edilir. Direkt bir kütle akışı okuması sağlarlar ve belirtilen aralıkta herhangi bir ilave basınç sıcaklık dengelemesine ihtiyaç duymazlar.
Termal Üretim (Thermal Recovery): Bir oluşumdan daha fazla ürün kazanmak için uygulanan proseslerden biridir; rezervuardaki ağır yağların viskozitesini düşürmek ve akışkanlığını artırarak kuyuya akmasını sağlamak için rezervuara ısı verilir. Isıtma buhar injeksiyonuyla (buhar iticiliği) veya hava injekte edilerek rezervuardaki yağın bir kısmının yakılmasıyla (yerinde yakma) sağlanır.
TERMIK SANTRAL [ Fossil fuel plant ] Fosil yakit kullanan elektrik santrali.
TERMİNAL: Atık gaz baca sisteminin çıkışına yerleştirilerek yanma gazlarının dışarı atılmasına veya kaçmasına yardım eden bu arada tepmeyi azaltan ve baca sistemini tıkayabilecek unsurların girişini engelleyen elemandır.
TERMO LAK: Su bazlı koruyucu ve süsleyici olup, yapışma özelliği vardır. Blister Lak olarak da bilinir. Özel tasarlanmış Termokolon lak, Alüminyum folyo (Blister folyo) üzerine tatbik edilerek sert PVC’ye ve PS’e termik yapışma sağlar.
TERMO -PLASTİK: Tekrar tekrar ısıtılarak yumuşatılan ve soğutularak sertleştirilen materyal,genellikle kapaklar için kullanılır.
Termodinamiğin Birinci Kanunu: İzole bir sistemde enerji korunur.
Termodinamiğin İkinci Kanunu (Clausius)
Termodinamiğin İkinci Kanunu (Kelvin)
Termodinamiğin Üçüncü Kanunu
Termodinamik Kanunlar
Termoforming: Elyaf takviyesini çatlatmadan veya kırmadan, termoplastik malzemenin yeterince yumuşak bir hal alacağı noktaya kadar ısıtıldıktan sonra şekillendirilmesidir.
Termoforming: Termoplastik levha veya filmlerin işleme proseslerinden biridir. Malzeme, şekilleneceği sıcaklığa kadar ısıtılır, sonra sıcaklığı kontrol edilebilen bir kalıp üzerinde (veya içinde) şekillendirilir; kalıp soğuyuncaya kadar beklenir ve şekillenmiş parça kalıptan alınır. Termoforming işlemi çeşitlidir; örneğin, vakum altında veya basınç uygulamasıyla yapılabilir.
Termojenik Metan: Bitki ve hayvan kalıntıları gibi organik maddelerin yer
Termokupl: İki farklı metal alaşımın uclarının kaynaklanması ile elde edilen bir sıcaklık ölçme elemanını ifade eder.
Termoplastik Elastomer: Elastomerlere benzeyen polimerlerdir; malzemenin orijinal şekli bozulmaksızın tekrar gerdirilebilir. Gerçek termoplastiklerdir dolayısıyla kürlemeye gerek olmaz.
Termoplastik Kauçuk: Kimyasal vulkanizasyona gerek olmayan kauçuklardır; tekrarlanan ısıtma ve soğutma işlemlerinde yumuşama ve katılaşma özelliklerini korurlar, orijinal karakteristiklerindeki kayıp çok azdır.
Termoplastik Polyesterler: Kendini tekrar eden grupların, biribirine ester grupları ile bağlanmış olduğu termoplastik polimer sınıfıdır.
Termoplastik: Isının arttırılmasıyla yumuşayan, düşmesiyle sertleşen, tekrarlanabilir özellik gösteren plastik grubudur.
Termoplastik: Genellikle doğrusal veya az dallanmış yapılardan oluşan, yüksek sıcaklıklarda yumuşayan ve düşük sıcaklıklarda sertleşen, tekrarlanan sıcaklık yükseltme ve düşürme işlemlerinde aynı davranışlarını sürdüren plastik (veya reçine) bileşiklerdir. Orta derecede kristaliniteye sahiptirler ve gerilme uzamaları yüksektir.
Termoset Kauçuk: Kimyasal olarak vulkanize edilmiş kauçuklardır; orijinal karakteristikleri bozulmadan veya parçalanmadan tekrar ergitilemez ve tekrar kalıplanamazlar.
Termoset Plastik: Kürlenmiş veya çapraz bağlı bileşikler olduğundan uzun ömürlü ve ısıya dayanıklıdırlar, yeniden işlenmesi veya şekillendirilmesi mümkün değildir. Isı, katalizör, ultraviole ışık, v.s. gibi etkenlerle moleküller kimyasal ve faz değişimine uğrar, polimer zincirleri arasında üç boyutlu çapraz bağlar (ağ yapı) oluşur, ergiyemez hale dönüşürler. Bu gruptan tipik plastikler amino bileşikleri (melamin ve üre), pek çok poliester, alkidler, epoksiler e fenoliklerdir.
Termoset Polyester: Genellikle lineer yapıda, doymamış alkid reçinelerin, stiren, metil stiren gibi vinil esaslı aktif monomerlerin içinde veya diallil ftalat içinde çözülmesi şeklinde üretilen reçine sınıfıdır.
Termoset: Isı veya kimyasal bir madde ilavesiyle sertleştirildikten sonra, eritilemez ve çözülemez bir madde haline dönüşen plastik sınıfıdır.
TERMOSFER [ Thermosphere ] Mezopozun üzerinde bulunan ve yükseldikçe isinin arttigi atmosfer katmani.
Terpolimer: Bünyesinde üç monomerik birim içeren polimerik sistemdir.
Terpolimer: Üç ayrı monomer birleşimi sonucu oluştrumuş olan polimerdir.
Ters Dönüş: Rijit bir kalıptan, kalıplanmış bir parçanın çıkartılabilmesini engelleyen bir çentik veya tümsektir.
TERS OZMOZ [ Reverse osmosis ] Yüksek çogunluktaki çözeltilerde çözücünün basinç altinda filtrelerden geçerek daha düsük yogunluktaki çözeltiye dogru hareketi; arzu edilmeyen çözünmüs katilarin ve kolloidlerin giderilmesi için suyun isleme tabi tutulmasinda kullanilir.
Tesadüfi Dağılım: Sabit bir şablona dayanmadan yapılan sarma işlemidir.
TEST BASINCI: Yapımı tamamlanarak işletmeye hazır duruma getirilen doğal gaz boru hattının veya dağıtım hattının sızdırmazlığının ve mukavemetinin denenmesi amacıyla hatta doldurulan akışkana uygulanan basınçtır.
TEST BAŞLIĞI: Hattın tamamının veya kısmi hidrostatik testinde su doldurma ve boşaltma, PIG gönderme ve alma, ölçü kontrol aletleri ile pompa, kompresör bağlantıları için özel olarak imal edilmiş elemanlarıdır.
TEST ÇUKURU: Bknz… Deneme Çukuru
TEST NİPELİ: Sızdırmazlık testi, bakım ve ayarları sırasında yapılacak basınç ölçümlerinde kullanılmak amacı ile aksesuarlar ve boru hatları üzerine konulan elemanlardır.
TESVIYE [ Grading ] Islevsel olarak toprak yüzeyi ve alti drenaj modelleri kurmak ve toprak erozyonunu asgariye indirmek, görünüsü iyilestirmek, sulamayi kolaylastirmak yada fazla topragi en yararli biçimde dagitmak için bir yerin profilinin yeniden olusturulmasi.
TETRAETIL KURSUN [ TEL= Tetraethyl lead ] Çok zehirli organik kimyasal madde. Belirli miktarda petrol yakitina katildiginda tortulanmayi önler, yakitin oktan sayisini arttirarak motordan daha iyi verim alinmasini saglar. Eksoz borusundan atilan inorganik haldeki kursun insan sagligi açisindan tehlike yarattigindan yakitlara kursun bilesikleri ilavesine karsi çesitli yasal önlemler uygulanmasina baslanmistir.
TETRAMETIL KURSUN [ TML = tetramethyl lead ] Benzinde vuruntu önleyici etki maddesi olarak kullanilan tetraetil kursuna benzeyen, ama ondan daha aktif olan bir kimyasal madde.
THERMOFORMING: Bir plastik tabakanın yumuşayıp katlanılabilir hale gelinceye kadar ısıtılması metodu.Daha sonra bu tabakaya istenilen şekil vakum,basınç ve mekanik yardım kullanılarak verilir.
THP [ Toxicity, hazard, persistence ] Zehirlilik, tehlike, dayaniklilik.
TICARI ATIKLAR [ Trade effluents ] isyeri atiklari.
TIFF: Video,dijital kamera yada fotoğraf makinası yada tarayıcılardan gelen imajların saklanması için kullanılan bilgisayar formatıdır.
TIGHTLINE: Boru hattı içinde bulunan petrolün basıncın yüksek olması nedeniyle sıvı fazıyla birlikte akmasıdır. Sıkı hat olarak tabir edilir.
TIRMANMA [ Entrainment ] Gaz veya sivilarda çökelti halde veya askida bulunana partikül maddelerin dikey tasima güçleri araciligi ile asagidan yukari dogru hareketi.
TIRNAK KAPAMA : Vida dişlisinin sürekli değil ama aralı olduğu vidalı tip kapama.Bir avantajı , kapağın birkaç derecelik bir çevirme açısı gerektirdiğinden uygulamanın çok hızlı olmasıdır. Bunun aksine normal bir sürekli vidalı kapak mührü etkilemek için 360 derecelik ya da daha fazla bir çevirme açısı gerektirir.
TİCARİ ÖLÇÜM EKİPMANLARI: Teslim edilen doğal gazın miktarını belirlemeye esas Ölçüm Hattında veya Ölçüm Hatlarında kullanılan Ölçüm Ekipmanlarıdır.
TİCARİ TESLİM NOKTASI: Teslim edilen doğal gaz miktarının ölçümlendiği noktadır. TIE - IN: İki çelik hattın birleştirilmesidir.
Tidal Enerji: Bak. Med-Cezir Enerjisi.
TİFDURUK( ÇUKUR BASKI ): Dünyanın en gelişmiş endüstriyel baskı tekniğidir. Dergi yayıncılığında, tekstil ve bilhassa ambalaj sektöründe hizmet verir. En büyük özelliği sonsuz baskı yapmasıdır. (Baskı düz silindir üzerinden yapıldığı için etek makas payları diye bir şey olmaz silindirin bütün yüzeyi tam olarak basar)
Tiksotropik: Hareketsiz haldeyken jel gibi fakat çalkalandığında akışkan halde olan malzemelerdir.
Tiner: Boyalar ve astarları uygulamadan önce inceltmek için kullanılan solventtir.
TİNT: Ekstra bir rengin belli oranlarda kullanılan tram değerleridir.
TİPO BASKI: Metal harflerle yapılan yüksek baskıya denir. Uzun ve zahmetli bir baskı hazırlık süreci gerektirir. Metal harflerin tek tek sayfa oluşturacak bir biçimde düzenlenmesi yöntemi kullanılır. Baskı hazırlık işlemi her nekadar gelişim göstermiş olsa da günümüz masaüstü yayıncılık sisteminin sağladığı imkânlardan çok uzaktır. Tipo baskıda iki silindir bulunur. Bunlardan biri kalıp silindiri, diğeri baskı silindiridir. Direkt baskı sistemidir yani kalıp üzerineki görüntü direkt baskı meteryaline aktarılır. Kalıp üzerindeki yüksek kısımlar mürekkebi alırken, alçakta kalan kısımlar mürekkebi almaz. Yüksekte kalan kısımlar baskıyı gerçekleştirir. (Patates baskısına benzer) Kalıp üzerindeki görüntü terstir.
TİRE: Siyah ve beyaz gibi iki tondan oluşma yani ara tonların bulunmaması durumuna denir.
TMF [ Tropical moist forest ] Tropikal nem ormani.
TML [ Tetramethyl lead ] Tetra metil kursun.
TNEL [ Total noise exposure level ] Toplam gürültüye maruz kalma düzeyi.
TNR [ Total noise rating ] Toplam gürültü degerlendirmesi.
TOKSIKOLOJI [ Toxicology ] Zehirleri ve etkilerini, etkime mekanizmalarini ve aritilma yöntemlerini inceleyen bilim dali.
TOLERANS [ Tolerance ] Bir organizmanin çevresindeki degisimlerin üstesinden gelme yetenegi; insan yada hayvan besinine uygulanan bir kimyasal maddenin emniyet düzeyi.
TOLERANS: Boru, tesisat ve makina elemanlarında nominal boyut dışında olan, fakat o nominal boyuta ait kabul edilebilir ölçüler içerisinde kalan ölçü farklılıklarıdır.
Tolerans: Standart bir ortamda, bir bileşeninin spesifik olarak belirlenmiş karakteristik özelliklerinden, en çok sapabileceği değerdir.
TOPAK, YUMAK [ Floc ] Biyolojik yada kimyasal etkimeyle lagim suyunda olusan kati maddeler kümesi.
TOPAKLANMA, YUMAKLASTIRMA [ Flocculation ] Atik su aritimi sirasinda fizikokimyasal olarak topaklarin olusmasiyla çökelmemis atik maddelerin ortamdan syrilmasi.
TOPLAM KAPASİTE: Bir binada bulunan bütün cihazlar tarafından bir saatte tüketilebileceği kabul edilen ve bina tesisatı boyutlandırılmasında kullanılan maksimum gaz debisidir.
Toplam Üretilmiş Hampetrol: Identified rezerv
TOPLAMA KANALI [ Interceptor sewer ] Akintiyi ana kanallardan toplayip lagim suyu aritma tesisine tasiyan büyük kanal hatti.
TOPLAMA SEBEKESI [ Collection network ] Kanalizasyon sisteminin bütünü için kullanilan terim.
TOPLAMA(MONTAJ): Baskı sonrası laminasyon,kesim gibi işleri bitmiş Kutu,Poşet vb.ürünlerin son haline getirilmesi işlemlerine denir.
TOPLULUK [ Community ] Belli bir cografi alana yerlesmis ve etkilesim içinde bulunan türlerden olusan grup.
TOPOGRAFYA [ Topography ] Yer yüzeyinin fiziksel biçimi.
TOPRAK ÇÖKMESI [ Land subsidence ] Yer yüzeyinin çesitli nedenlerle , özellikle kömür, tuz, altin su yada petrol gibi maddelerin çikarilmasi islemleri sonucunda asagi dogru göçmesi.
TOPRAK EROZYONU [ Soil erosion ] Toprak parçaciklarinin havanin etkisi ile degisip ufalanmasi ve sonra da rüzgar ve su tarafindan tasinmasi dogal süreci.
TOPRAK ISLAHI [ Land reclamation ] Barajlar, kanallar ve pompalama sistemleri insa ederek topragin tarim ve gelistirme amaciyla kullanilabilecek biçimde degistirilmesi.
TOPRAK KAYMASI [ Mass wasting ] Yerçekimi etkisiyle, kaya yada topragin yavas yavas yada yüksek bir hizla asagi dogru hareketi.
TOPRAK KORUNMASI [ Soil consevation ] Erozyonda ötürü topragin bozulmasini, topragin denge kaybini yada bitkilerin aldigi besin maddelerinin kaybini asgariye indirmek amaciyla uygulanan toprak kullanimi yönetimi.
TOPRAK KULLANIM ARASTIRMASI [ Land use survey ] Belli bir alanda topragin kullanim biçimlerinin envanterinin çikarilmasi çalismasi. Bu çalisma, genellikle açiklamali harita olarak ve istatistik verilerle özetlenir.
TOPRAK KULLANIM HARITASI [ Land use map ] Bir cografi bölgedeki toprak kullanim durumunu, siyasi sinirlari, ulasim agini ve yöredeki su olusumlarini da içerecek biçimde gösteren harita.
TOPRAK KULLANIM PLANI [ Land use plan ] Topragin, kamusal ve özel imar çalismalarinda dahil olmak üzere, nasil kullanilacagi konusundaki resmi öneri.
TOPRAK KULLANIMI [ Land use ] Topragin sanayi, konut, dinlenme yada diger amaçlara tahsis edilis biçimleri.
TOPRAK ÖRTÜSÜ [ Ground cover ] Rüzgar ve suyun yol açtigi toprak erozyonunu azaltmak amaciyla yetistirilen bitkiler.
TOPRAK SICAKLIĞI: Yaklaşık 1 metre derinlikteki zemin sıcaklığıdır. Uygulamada ölçüm derinliği olarak ilgili gömülü boru hattının bulunduğu kot alınır. Birimi °C derecedir.
TOPRAK YÖNETIMI [ Land management ] Mevcut nüfusun ve gelecek kusaklarin ihtiyaçlari ve dogal çevrenin korunmasi bakimindan azami uzun vadeli yarari saglamak amaciyla topragin gelistirilmesini ve korunmasini amaçlayan yönetim.
TOPRAKBILIM (PEDOLOJI ) [ Pedology ] Toprakla ilgili bilim.
TOPRAKSAL [ Terrestiral ] Toprakla ilgili, karayla ilgili.
Torba Kalıplama: Kalıp içine yatırılan takviyeli reçinenin, sıkıştırma ve sertleştirme işleminin esnek bir membran altında gaz veya sıvı basıncının uygulanmasıyla sağlandığı bir prosestir.
Torbalama: Su ve hava geçirmez bir film tabakasının, henüz daha sertleşmemiş parça üzerine kapatılması ve parçanın vakum uygulamaya hazır hale getirilmesidir.
TORÇ: Özellikle gazaltı ve tozaltı kaynak metotlarında arkın oluşturulmasını, kaynak banyosunun ve kaynak dikişinin kontrol edilmesini sağlayan ve içerisinde kaynak akımının, koruyucu gazın (veya tozun), tel elektrotun geçtiği elemandır. El ile yapılan kaynakta kaynakçı tarafından otomatik uygulamalarda ise mekanize olarak hareket ettirilir.
Tork: bir şaft veya diğer bir mekanizmayı çevirmek veya benzer bir hareket vermek için uygulanan döndürme kuvvetidir; foot-pound, joule, Newton-metre, gibi birimlerle ifade edilebilir.
Tortu (Sludge): Kalıntı.
TORTUNUN ÇÖKELMESI [ Deposition of sediment ] Akan suyun enerjisinin çökelmemis tortunun yükünü kaldiramamasi durumunda, materyalin, su sütunundan akinti yatagina çökelmesi.
TOVALOP [ Tanker Owners ' Voluntary Agreement concerning Liability for Oil Pollution ] Tanker sahiplerinin petrol kirliligine iliskin sorumluluklari konusundaki gönüllü sözlesme.
Tow: Kontinü filamentlerin bükümsüz demetleridir. Genellikle karbon ve grafitler için kullanılmakla birlikte, cam ve aramid için de kullanılmaktadır. 140 K olarak tanımlanan tow’da 140.000 adet lif bulunmaktadır.
TOZ [ Dust ] Duman yada sisi olusturan zerrelerden daha büyük, havada asili durabilen kati parçaciklar.
TOZALTI ARK KAYNAĞI (SAW Submerged Arc Welding): Tel sürme ünitesi MIG/MAG kaynağına benzer ancak ark bölgesi, gaz yerine kimyasal bir toz (flux) ile korunur. Flux’ın, hem koruma (dikiş yüzeyinde cüruf oluşturarak), hem de kaynak metalini alaşımlandırma görevi vardır. Daha yüksek akım şiddetlerinde kaynak yapma imkânı sağladığından, et kalınlığı fazla ve büyük kütleli parçaların kaynağında yaygın olarak kullanılır. Özellikle yatay ve seyrek olarak da yan pozisyonda olmak üzere otomatik şekilde uygulanır.
TPE: Sert ve yumuşak bölgelerin bir arada olduğu moleküler yapılardır.
TPE: Thermoplastic elastomer
TPIC: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) bağlı Turkish Petroleum International Company Limited Şirketi’nin (TPIC) Kuruluşumuza devrine ilişkin 24.12.2012 tarih ve 2012/4152 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 22.01.2013 tarih ve 28536 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. TPIC, 12.07.2013 tarihinde Kuruluşumuz adına tescil ve ilan edilmiştir. T
TPU: Termoplastik elastomer üretan.
Tracer: İzci.
TRAFIK KIRLILIGI [ Traffic pollution ] Trafigin yogunlasmasi ile artan ve araçlardan kaynaklanan atmosfer ve gürültü kirliliginin olusturdugu kirlilik bütünü.
Traking: Yalıtkan malzeme üzerinde, belli bir mesafede bulunan elekrotlar arasında, oluşan safszılığa bağlı olarak meydana gelen yük atlamasıdır.
TRAM: Film ya da kalıp üzerinde düzenli nokta sislileri ile oluşturulan çizgilerdir.
TRANSFER ÇIKIŞ NOKTASI: Bir Giriş Noktası’nda bir Toptan Satış Lisansı sahibi Taşıtana İthalat Lisansı sahibi bir Taşıtan veya üretim şirketi tarafından, ölçümleme işleminin yapılmasını müteakip, bir miktar doğal gazın mülkiyet ve riskini devrettiği sanal bir noktadır.
TRANSFER GİRİŞ NOKTASI: Bir Giriş Noktası’nda bir Toptan Satış Lisansı sahibi Taşıtanın, İthalat Lisansı sahibi bir Taşıtandan veya üretim şirketinden, ölçümleme işleminin yapılmasını müteakip, bir miktar doğal gazın mülkiyet ve riskini devraldığı sanal bir noktadır.
Transfer Kalıplama: Bir aktarım odası içinde ısı ile yumuşatılan, termoplastik reçinenin daha sonra, uygun bir kanal aracılığıyla son şeklini almak ve sertleşmek üzere kapalı kalıba aktarılması şeklinde bir kalıplama yöntemidir.
TRANSİT HAT: Doğal Gazın Türkiye üzerinden başka ülkeler ihracı için yapılan bağımsız boru hattıdır.
TRANSMETER: Analog bilgileri (sıcaklık, basınç vb.), dijital bilgilere dönüştüren enstrümanlardır.
TRANSMİTTER: Sahadan aldığı fiziksel değerleri elektrik enerjisine çevirerek aktaran cihazdır.
TRANŞE: Boru hattı yapımı sırasında çelik veya polietilen boruları yeraltına döşemek için, boru çaplarına uygun ve teknik şartnamede belirlenen ölçüler ve diğer hususlar çerçevesinde açılan kanala verilen isimdir.
TRASE: Basılacak işin bıçak izi veya son bitim çiziminin baskı yüzünün arka tarafına çizilmesine denir.Tek renk olarak basılır.Genel olarak taslamalı işlerde (elde yapılan taslamalı işlerde) işin kroslarına ve muhatlarına oturtularak taslanabilmesi için mutlaka trase olmalıdır.
TRAŞ PAYI (KESİM ÇİZGİSİ): Trase çizildikten sonra ara kesim ve kırıldıktan sonraki kesim yerlerini belirtmek için kullanılan yardımcı işarettir.
Treatment: Bak. İşlemleme.
Triboloji: Birbiri üzerinde hareket eden yüzeylerin etkileşimlerini inceleyen bir bilim dalıdır; etkileşimler iki temel faktöre dayanır, yük ve sürtünme kuvveti.
TRİGROMİ: Üç renkli seri boyalarla (Cyan+Magenta+Yellow) basılan tram açıları değişik olan baskı çeşididir.
Trilyon Feet3: Doğal gaz için hacim birimidir, 1 Quad’a eşittir.
Trimleme: Plastik kalıplamasında, taşan fazlalıkların giderilmesi işlemidir.
Trofosfer: Atmosferin iç tabakasıdır (15 km kadar); yüksekliğin artmasıyla sıcaklık kararlı olarak düşer.
TROPOPOZ [ Tropopause ] Troposferin üst siniri.
TROPOSFER [ Troposphere ] Yer yüzeyindeki 0-16 kilometrelik bir yükseklige yayilan, hava olaylarinin meydana geldigi atmosferin iç katmani.
TSD [ Treatment, storage and disposal ] Isleme, depolama ve tasfiye.
TSO (TRANSMISSION SYSTEM OPERATOR): İletim Sistemi Operatörü
TTSC [ Two stage combustion ] Iki asamali yanma.
TURBA [ Peat ] Turbaliklarda ve batakliklarda bulunan, kismen ayrismis materyalden olusan yakit.
TURBALIK [ Fen ] Düz bataklik arazi.
TURBİNLİ SONDAJ, Yüksek basınçlı sondaj çamuru vasıtasıyla döndürülen turbine bağlı matkabın dönmesi ile yapılan bir sondaj metodu. Bu metotta sadece turbin motoru ve ona direkt bağlı matkap döner. Takım dizisinin diğer elemanları dönmez; sondaj çamurunun yüksek basınçla turbine ulaşmasını ve matkap üzerine gerekli baskının yapılmasını sağlar.
TURBO-KOMPRESÖR PAKETİ: Kompresör istasyonlarının ana ekipmanıdır. Doğal gazın sıkıştırılarak transfer edildiği gaz kompresörü, kompresörü tahrik eden gaz jeneratörü ve yardımcı ekipmanlarından oluşur.
TURNE, Madenlerde çalışan nezaretçi, mühendis vb. kişilerin ocak gezisi.
TURUSGAZ Taahhüt Pazarlama ve Ticaret A.Ş olarak değiştirilmiştir.
TURUSGAZ: Rusya’dan Türkiye’ye doğal gaz ithalatı yapmak amacıyla Türk-Rus işbirliğiyle 1993 yılında Gama-Gazprom şirketi olarak kurulmuş olup, 1997 yılında Kuruluşumuzun % 35 iştiraki ile birlikte şirket unvanı
Tuşe: Dokunarak ifade edilebilen kumaş yumuşaklığıdır.
TUTMA HAVZASI [ Retention basin ] Herhangi bir olagan disi nedenle fazla yüzeysel akisi alan ve uzun süreli depolama amaciyla tutan havuz yada rezervuar (depo).
TUTMA HÜCRESI [ Catch basin ] Sellerin tasidigi süprüntü ve molozlari engelleyerek kanalizasyonun tikanmasini önleyen, sokagin altindaki drenaj hücresi (odasi ).
TUTUCU [ Arrester ] Baca emisyonlarindan kaynaklanan parçaciklari toplayan mekanik toplayici.
TUTUSABILIR [ Inflammable ] Kolayca alev alan.
TUTUSMA DERECESI [ Incendivity ] Alev alabilir maddelerdeki alt yanma siniri.
TUTUSTURMA [ Flaring ] Atmosferdeki fazla yada gereksiz gazin yakilmasi islemi.
TUTUŞMA SICAKLIĞI, Bir gaz veya gaz karışımının, sıcak bir yüzeyden veya kaynaktan ısı enerjisi olarak yanmaya başlaması için gerekli minimum sıcaklık derecesi. Bazı gaz ve karışımlarının tutuşma sıcaklıkları: metan 650-750°C , hidrojen 580-590°C, karbonmonoksit 644-658°C, bütan 480-530°C, normal benzin 280°C, 100 oktanlı benzin 429°C. —> Yanma.
TUTUŞMA SICAKLIĞI: Yanma işleminin başlayabilmesi için yanacak nesnenin alev alacağı sıcaklık değeridir. Doğal gaz için tutuşma sıcaklığı 704 °C’dir.
TUTYA, Kavrulmuş veya sinterlenmiş çinko cevheri konsantresinin kömürle birlikte yatay veya modern düşey retortlarda kuvvetli ısıyla redüklenerek üretilen metalik çinkonun, damıtılmasından elde edilen, genellikle %1-2 oranında kurşun içeren çinko metali.
TUVÖNAN, 1) Maden ocağından çıkarılan ve herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulmamış cevher veya kömür. 2) Ham cevher.
TUZ DOMU (SALT DOME): Yeraltında kabaca bir kubbe şeklinde bulunan tuz yapısıdır.
Tuz Giderme (Desalting): Hampetrolden mineral tuzların (pek çok klorür bileşikleri, örneğin, magnezyum klorür ve sodyum klorür gibi) uzaklaştırılması işlemidir.
TUZLU SU (BRINE): Çözeltme işlemi sonrası oluşan tuzlu su çözeltisidir.
TUZLU SU DEŞARJ HATTI (BRINE DISCHARGE LINE): Tuz Gölü Doğalgaz Yer altı Depolama Projesi kapsamında, çözeltme işlemi neticesinde elde edilen tuzlu suyun, Tuz Gölü’ne boşaltılmasını sağlayan boru hattıdır.
TUZLU SU HAVUZU (BRINE BASIN): Tuzlu su çözeltisinin, boşaltım hattına verilmeden önce seyreltilmek amacıyla toplandığı ve seyreltildiği havuzlardır.(İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi)
TUZLU SU KARISMASI [ Salt water intrusion ] Yer alti suyuna tuzlu su bulasmasi; bu olay genellikle kiyi alanlarinda gerçeklesir. Haliçlerde gel-git olaylari ile alt akinti ile haliç içlerine tuzlu su tasinimi.
TUZLULUK [ Salinity ] Sudaki tuz miktari; dogal kaynaklardan olusabilecegi gibi atik su sizintisinda da olusur. Suyun asiri ölçüde yeniden kullanilmasi tuzlulugu agirlastirir.
TUZUNU GIDERME [ Desalination ] Insanlarin yada hayvanlarin tüketmesine elverisli hale getitmek için suyun tuzunu giderme islemi.
TÜKENME [ Depletion ] Dogal kaynaklarin azalmasi, tükenmesi, kurumasi, özellikle tüketim amaciyla kullanim, buharlasma yada sizinti dolayisiyla su kaybi.
TÜKETICI [ Consumer ] Üretici organizmalari veya kendilerinden daha zayif tüketicileri yiyerek enerji saglayan canlilar. Tüketiciler birincil, ikincil ve üçüncül gibi siniflara ayrilirlar. Birincil tüketiciler üreticileri yiyerek yasarlar. Ikincil tüketiciler birincil tüketicileri yerler vb. Örnegin ot yiyen bir geyik birincil tüketicidir. Geyigi yiyen aslan ise ikincil tüketici olmaktadir.(Bk. Üretici]
TÜKETİCİ SAYACI: Tüketilmek (yakılmak) üzere tüketim mahal - line sevk edilen gazı ölçmekte kullanılan cihazlardır. (TS 8415, TS 5910, TS 5477) TÜKETİM HATTI: Doğal gaz say - acından ayrım hatlarına kadar olan ve genellikle yatay olarak çekilen iç tesisatın bir bölümüdür.
Tül: Cam elyafı veya organik liflerden oluşan, yüzey keçesine benzer çok ince bir keçedir.
TÜNEL: Yer altında bir insanın geçebileceği ölçülerde inşa edilen ve gaz toplanması muhtemel olan dehlizlerdir.
TÜR [ Species ] Bir bitki yada hayvan grubu. Grubun üyeleri arasinda yakin bir benzerlik, ortak bir köken ve sürekli bir üreme sistemi vardir. Tür, yaygin olarak kullanilan en küçük biyolojik siniflandirma birimidir.
TÜRBİN SAYAÇ: İçinden geçen gaz tarafından döndürülen çarkın devir sayısına bağlı olarak, hattan geçen gaz hacminin kaydedilmesi prensibine göre çalışan gaz ölçme cihazıdır.(İlgi: Sayaç)
TÜRBİNMETRE: Bknz… Türbin Sayaç
TÜRK AKIMI: Rusya’daki doğal gaz rezervlerinin Karadeniz’den geçerek doğrudan Türkiye’nin doğal gaz dağıtım şebekesine bağlayarak Türkiye ve Güneydoğu Avrupa ya taşınması projesidir.
TVL [ Threshold limit value ] Esik siniri degeri.
U
U.V. DENGELEYİCİ (ULTRAVIOLET) : Termoplastik reçineye katıldığında UV ışınlarını seçerek emen ve olası fiziksel veya kimyasal değişiklikleri asgariye indiren her türlü kimyasal bileşen.
U.V. INHIBITOR: Plastik reçineye eklenen UV ışınlarını emen ve zararlarını önlemeye yardımcı olan dolayısıyla plastiğin ömrünü uzatan kimyasal. Tinuvin bileşenleri bir örnektir.
UCS [ Uncontrolled site ] Denetimsiz çöp dökme sahasi.
Uç Sayısı: Bir fitil bobini sarılırken bir araya getirilen demetlerin “uç” sayısıdır.
Uç: Belirli sayıdaki cam filamentlerinin bir arada tutulduğu bütünü ifade eder. Bükmeden kullanıldığında “demet” olarak, bükülerek kullanıldığında “iplik” olarak adlandırılır.
UÇUCU [ Volatile ] Nispetesn düsük isilarda buharlasabilen.
UÇUCU ALERJI YAPICILAR [ Aerdallergens ] Alerjik hastaliklara yol açan bitki tozu ve polen gibi havadan gelen alerji yapicilar.
Uçucu Gazlar: Bir malzeme formülasyonu içinde yer alan alkol, su, aseton, stiren gibi maddelerin, sıcaklık yükselmesi ile veya oda sıcaklığında, buhar halinde ortama yayılmasıdır.
UÇUCU KÜL [ Fly ash ] Baca gazinin tasidigi düsük yogunlukta, yanici olmayan parçaciklar. UF [ Uncertainty factor ] Belirsizlik faktörü.
Uçuculuk (Volatility): Buharlaşma eğilimi olarak tanımlanabilir. Hidrokarbon karışımlarının (örneğin yakıtların) uçuculuğunu iki fiziksel özelliği belirler; bunlar, buhar basıncı ve distilasyon profilidir. Çok uçucu bir yakıtın buhar basıncı yüksek ve distilasyon başlangıç sıcaklığı düşüktür.
UF: Üre formaldehit.
UFALAMA [ Shredding ] Kati atigin daha hizli ayrismasi için küçük parçalara bölünerek küçültülmesi.
UHMW: Ultra yüksek molekül ağırlıklı polimer (genellikle polietilen için kullanılır).
UL: 1894 yılında kurulmuş , son kullanıcı güvenliği açısından plastik malzemleri test eden bir Amerikan kuruluşudur.
ULTRASONİK MUAYENE: Ultrasonik dalgaların (yaklaşık 20.000 Hz’den daha büyük frekans sevi - yelerindeki mekanik titreşimler) bir malzeme içerisinden geçerken değişikliğe uğraması durumunun gözlenmesi prensibinden hareketle, metalik malzemelerin ve/veya bu malzemelerin kaynak dikişlerinin içerisinde olabilecek hataların, bir ekran üzerinde tespit edildiği (gözlendiği) tahribatsız muayene metodudur.
ULUSAL DENGELEME ÇIKIŞ NOKTASI: Pozitif dengesizliği olan bir Taşıtanın, sisteme bıraktığı doğal gaz miktarını çektiği varsayılan sanal noktayı ifade eder.
ULUSAL DENGELEME GİRİŞ NOKTASI: Negatif dengesizliği olan bir Taşıtan’ın, sistemden çektiği doğal gaz miktarını teslim ettiği varsayılan sanal noktadır.
ULUSAL İLETİM ŞEBEKESİ: Ulusal iletim sisteminin bir parçası olan yüksek basınçlı boru hatlarıdır.
ULUSLARARASI ELEKTROTEKNİK KOMİSYONU (IEC) : Ektroteknik sistemleri standardize etmek, sertifikalandırmak için kurul - muş komisyondur. Elektronik ekipmanların emniyet sistemlerini belirleme konusunda yardımcı olan endüstri standartlarını (örn. EIC 61508, 61511) sunar. (ICE: Equipment Identification Code)
Umulan Kaynaklar (Prospective Resources): Keşfedilmemiş, gelecekte üretilebilir kaynaklardır; bunlardan teknik ve ekonomik olarak üretim yapılabilir.
Uncertainty: Belirsizlik
Unconformite: Bir aşınmış yüzeydir; rezervuar yatakları bu yüzeyin altındaysa yüzey (unconformite) bir yana eğilir ve üzerindeki geçirimsiz yataklar bir örtü oluşturur, sonra bir kapanlama geometrisi meydana gelir.
UNEP [ UNEP = United Nations Environment Programme ] Birlesmis Milletler Çevre Programi.
Unproved Rezervler: İspatlanmamış Rezervler.
UOP: Universal Oil Products
Up-Dip Plug: Bu tip bir kapan petrolün yukarı doğru akışını engelleyerek diğer çok elverişli bir rezervuar kayacına akmasını önler; kanallarda biriken geçirimsiz kalıntılar rezervuarın alt kısımlarıyla teması kesen bir tapa veya set oluşturur. Rezervuarın porozitesi ve geçirgenliğinin değişmesiyle alt kısımları geçirgen ve poröz, dolayısıyla hidrokarbonlar içerirken, üst kısımları geçirimsiz ve nonporöz olur. Bunun sonucunda rezervuarın bir kısmı sadece su tutar, petrol veya gaz yakalayamaz.
UPSTREAM (GAZIN İLK SATIŞ NOKTASI): Gazın üretildiği ülkede sevkiyata hazır duruma getirildiği tesisin bulunduğu noktaya verilen isimdir.
URANYUM [ Uranium ] Nükleer enerji üretimi için gerekli radyoaktif metalik eleman.
USTURMACA: Gemilerin yanaşma iskelelerine yaslanırken, kendisine ve işletmeye zarar vermemesi için kullanılan lastik ve kauçuk malzemelerdir.
UV BASKI: U.V. (ultraviole) baskı tekniği, güneş ışığına dayanıklılığı ile baskı çalışmalarının kurumasını kısıtlamak amacı ile kurutma süresini 1 sn.'den daha az süreye inmesi ve bununla birlikte boya özelliğinden dolayı güneşten solma gibi baskıya zarar veren nedenlerin ortadan kalkmasını sağlar. UV Baskı sistemi ile gerçekleştirilen baskı malzemesi su gibi maddelerden etkilenmezler, ofset baskı ile basılan malzemelere göre daha uzun süre bozulmazlar.
UV DEDEKTÖR: Gaz brülörlerinin ateşleme kıvılcımını kontrol ve alev sürekliliğinin denetlemesini yapmak üzere geliştirilmiş bir kontrol sistemidir. Bu sistem hem gaz hem de sıvı yakıt brülörlerinde uygulanır. (İlgi: Alev İyonizasyon Dedektörü)
UV LAK: Ultraviole ışıkla kurutulan ve baskıya koruma amaçlı kullanılan lak işlemidir. U.V. Lak yani uzun haliyle Ultraviyole Lak matbaada süsleme ve koruma amaçlı yapılan bir kaplama yöntemidir. U.V. lak kaplaması hep sağlam bir ambalaj hem de güzel görünümlü bir ambalaj için gerekli kaplama yöntemidir.
UVC pozu: Flekso baskıda kalıp pozlama için kullanılan ve dalga boyu en düşük olan ışık kaynağı. UVC-pozu plaka yüzeyindeki yapışkanlığı ortadan kaldırır.UVC ışığı insan gözüne son derece zararlı olduğundan çıplak gözle bu ışığa direkt olarak bakılmamalıdır.
UVENİL SU, Mağmadan uçucu maddelerle birlikte gelen ve yoğunlaşan magma menşeli su. —> Vados su.
UYGULAMA PLANI [ Implementation plan ] Belli bir sürede çevre kalite standartlarinin karsilanmasi için yapilmasi gerekli islerin anahatlari.
UYGUN OLMAYAN GAZ: Gaz giriş hükmü veya ŞİD ekindeki Doğal Gaz Kalite Şartnamesine uygun olmaksızın, bir giriş noktasında teslim edilen veya teslim için sunulan doğal gazdır.
UYUM [ Adaptation ] Canli organizmalarin çevre kosullarinin üstesinden gelme yetenegi.
Uyumlu (Compatible): Birbiriyle karıştırılan farklı karışımların çökelti oluşturma eğilimini tanımlayan bir terimdir; örneğin farklı iki yakıt karıştırıldığında içerdikleri bileşikler birbirleriyle etkileşerek faz ayrılması veya çökelmelere neden olmuyorsa bunlar uyumlu maddeler denir.
UYUMLU BAKTERILER [ Facultative bacteri ] Hem aerobik hem de anaerobik kosullarda yasayabilen mikroorganizmalar.
Uyumluluk: Plastik malzemelerin özelliklerinde homojen bir yapı elde edilebilmesi için, iki veya daha fazla maddenin bir arada kullanılabilme özelliğidir. Örneğin; belli bir bağlayıcının, son kullanım alanlarına göre, belli bir reçine türünde kullanılması gibi.
UZAKTAN ALGILAMA [ Remote sensing ] elektromanyetik enerjinin bulunmasiyla, sözgelimi havadan fotograf çekme gibi, fiziksel özelliklerle ilgili uzak mesafelerden bilgi toplama yöntemi.
Uzama (Elongation): Gerdirilen bir maddenin, uzunluğundaki (kopmadan önce) artıştır.
Uzama: Çekme kuvveti altındaki uzama miktarıdır ve % olarak ifade edilir. Çekme testinde ifade edilen kopma uzaması, kopma gerçekleşmeden önce malzemenin gösterdiği uzama mikarını belirler.
UZUN SÜRELİ MUKAVEMET: Polietilen boruların 100.000 saat veya 50 yıllık süre boyunca tahribata uğramadan işletme hizmeti verebilecekleri mukavemet değeridir.
Ü
Üç Boyutlu Sismik: bak. Sismik, Üç Boyutlu
ÜÇ YOLLU HİDROLİK VANA: Yükleme kollarının, üç hareket pistonunun, hidrolik yollarını kesen hidrolik ekipmanlardır.
ÜÇÜNCÜ SINIF MAHAL (C) : Boru hattı güzergâhı üzerinde 1 km uzunlukta ve boru hattı ekseninden sağlı sollu 200’er metre genişlikteki saha içerisinde 28’den fazla bina bulunan, ticari, sanayi bölgeleri ile yeni yerleşime komşu gelişme sahalarıdır. (İlgi: Mahal Sınıfı)
ÜÇÜNCÜ SINIF SIZINTI: Tespit edildiği anda çevreye ve şahıslara karşı bir zararı olmayan ve ilerde de muhtemel bir zararı olmayacak sızıntılardır.(İlgi: Gaz Sızıntı Sınıfı)
ÜÇÜNCÜ TARAF TEDARİKÇİ: Herhangi bir taşıtanın İletim Şebekesi üzerinden taşınmak üzere herhangi bir Giriş Noktasında doğal gaz aldığı veya alma hakkına sahip olduğu herhangi bir kişidir.
ÜÇÜNCÜ TARAF: Bir son kullanıcı, bağlanan sistem işletmecisi, müstakbel taşıtan ve müstakbel bağlanan sistem işletmecisi de dâhil olmak (ancak bunlarla sınırlı kalmamak) üzere, makul ölçüler içerisinde kendisinin doğrudan ŞİD’le ilgisi olduğunu kanıtlayabilen herhangi bir şahıstır.
Üçüncü Üretim (Tertiary Recovery): İkinci üretimden sonra hala kuyuda kalan petrolü, sadece basınçlandırma yöntemleriyle değil, kalıntının akışkanlığı gibi bazı özelliklerini de ıslah ederek çıkarma yöntemidir. Üçüncü üretim teknikleri arasında buharla yüzdürme ve kimyasal maddeler injeksiyonu gibi yöntemler sayılabilir.
ÜÇÜNCÜL ARITMA [ Tertiary treatment ] Ikincil islemden sonra gelen atik suyu aritma islemi. Bu asamada, belli amaçlarla kullanmaya elverisli su elde etmek üzere organik kirleticiler, çözünmüs inorganik tuzlar, fosfor ve azot giderilir.
ÜNİVERSAL ESNEK BAĞLANTI PARÇASI: Gaz boru hattı ve tesisatlarında eksenel hareket, açısal hareket ve yanal eksen sapmalarını karşılayabilen esnek bağlantı elemanıdır.
Üre Formaldehit Reçinesi (UF): Üre ve formaldehitten elde edilen amino reçinelerdir; ısıtıldıklarında ve bazı kimyasal maddeler (katalizörler veya sertleştiriciler) konulduğunda sertleşirler.
Üretan Plastikleri: Organik izosiyanatların, hidroksil gruplarını içeren reçineler ve bileşimlerle reaksiyona sokulması sonucu üretilen reçinelerle kalıplanan plastiklerdir.
ÜRETICILER [ Producers ] Fotosentez ile büyüyen canlilar; bitkiler.
ÜRETIM REAKTÖRÜ [ Breeder ] Parçalanmayan atomlari, ayni ya da farkli elemanli parçalanabilir atomlara dönüstüren ve tükettiginden fazla yakit üreten reaktör.
Üretilebilir Kaynaklar (Recoverable Resources): Keşfedilmiş veya keşfedilmemiş birikimlerden üretim yapılabileceği tahmin edilen hampetrol miktarıdır.
Üretilemeyen Kaynaklar (Unrecoverable Resources): Keşfedilmiş üretilemeyen kaynakların (discovered unrecoverable resources) alt sınıfıdır; bunlardan teknik olarak da ekonomik olarak da üretim yapılamamaktadır.
Üretim Faktörü: Bir rezervuardan üretilmiş petrol (veya gaz) hacmi ile üretilebilir petrol (veya gaz) hacmi arasındaki orandır.
Üretim Suyu: Yüzey altından yağ ve gazla beraber çıkarılan sudur; rezervuardan gelen ve oluşum içine injekte edilen sularla üretim/işlemleme prosesleri sırasında ilave edilen bazı kimyasal maddelerden oluşur. Üretim suyuna “salamura” (fazla miktarlarda mineral ve tuz da içerebilir) veya “oluşum suyu” da denir. Bazı üretim suları oldukça temizdir ve yasal şartnamelere uygun olmak koşuluyla çiftlik hayvanlarında ve sulamada kullanılabilirler.
ÜRETİM ŞİRKETİ: Doğal Gazın 7.3.1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu kapsamında Türkiye’de yer altında bulunan yataklarından yer üstüne çıkarılması, temizlenmesi ve arıtılması, toplama hatlarıyla iletim hatlarına kadar taşınması faaliyetini gerçekleştiren tüzel kişidir.
ÜST AKIŞ OPERATÖRÜ: BOTAŞ’ın doğal gazı teslim aldığı teslimat noktasından önceki boru hattını işleten işletmecidir.
ÜST ISIL DEĞER: Yanma sonucu açığa çıkan etkin ısıl değere ilaveten su buharı tarafından emilen ısının toplam değerini tanımlar. (İlgi: Alt Isıl Değer)
ÜST KATMAN [ Lift ] Sihhi bir kati atik gömme isleminde, atigin sikistirilmis katmani ile nihai örtünün olusturdugu bölüm.
ÜST PATLAMA SINIRI (ÜPS): Gazın hava ile karışmasıyla patlama meydana getirecek en yüksek gaz karışım oranıdır. Doğal gaz için bu oran (kompozisyonuna bağlı olarak) % 14,5’tir. (İlgi: Alt Patlama Sınırı)
ÜST SINIR YÜKÜ: Anma yükünün 1,15 katına eşit olan sınır yüküne üst sınır yükü denir.
ÜSTTEN TEL DİKİŞ: Sırttan tutturulmayacak kadar kalın kitap, dergi, makbuz, bloknot, fatura ve bilet koçanlarının biraraya getirilmesinde üstten telle dikiş yöntemi kullanılır. Tek dezavantajı sayfaların tamamen açılmasına olanak vermemesidir. Tel, zamanla paslanıp sayfayı yırtabilir. Bu nedenle telle dikiş yöntemi, sözlük, ansiklopedi gibi başvuru niteliği taşıyan ve uzun ömürlü olması gereken yayınlarda tercih edilmemelidir.
ÜSTÜNE DOLDURMA SISTEMI [ Load on top system ] Yakit tasiyan gemilerde denizi kirletmekten kaçinmak amaciyla yeni yüklemeyi denize dökülmeyip tanklarda birakilmis kalinti ve yikama suyu karisiminin üzerine yapma yöntemi. Daha sonra uygun tesislerin bulundugu limanlarda petrol ve su, birbirinden ayrilmak için gerekli islemlere tabii tutulurlar.
V
VAHSI YASAM YÖNETIMI [ Wildlife management ] Türlerin dogal ekosistemlerinde bakimi ve gelistirilmesi; çevre dengesinin ve tür çesitliliginin korunmasi.
Vaks Giderme: Dewaksing.
Vaks: Petrol distilatlarından veya kalıntılardan elde edilen katı veya yarı katı maddelerdir; beyazdır, az veya çok kristalin kısımlar içerir, dokunulduğunda yağlı bir yapısı vardır. Wakslar çoğunluğu parafinik olan katı hidrokarbonlar karışımıdır. En fazla kullanıldığı alan yüzey koruyucu olarak endüstriyel kaplamalardır.
Vakum Gaz Oil, VGO: Vakum gaz oil; kaynama noktası, petrolün kaynağına göre, 299-538 0C aralığında değişir, AGO’dan üç misli daha fazla kükürt içerir.
Vakum İnfüzyon Yöntemi: Katalizlenmiş reçineyi, elyaf ve takviye malzemelerini barındıran bir kalıba düşük basınçlı bir kuvvet yardımıyla uygulama prensibine dayanan, ana kalıbın karşı kalıp gibi davranan bir vakum torbası ile kaplanması yöntemini ifade eder.
Vakum Torba Kalıplama: Kalıp üzerine el yatırması veya püskürtme yöntemi ile ürün işlendikten sonra, esnek şeffaf bir film, havalandırma kumaşı ve ayırıcı filmden oluşan kombinasyon, sertleşmemiş haldeki ürün üzerine yerleştirilir, kalıp kenarlarına yapıştırılır. Vakum, kompozit ürün ile üçlü plastik film tabakası arasında uygulanmaktadır.
Vakum Torbalama Yöntemi: Reçinenin elyafa/kumaşa elle tatbik edilerek vakum torbasının reçine ile ıslatılmış elyaf/kumaş üzerine yerleştirilmesini ve vakum torbası ile kalıp arasına vakum uygulanarak reçinenin elyafı tamamen ve homojen ıslatılması yöntemini ifade eder.
VANA ANMA ÇAPI: Vanaların kullanıldıkları boru hattının anma çapına göre adlandırılmasıdır.
VANA GRUBU: Birden fazla gömülü çelik veya PE vananın birlikte aynı mekânda bulunduğu o bölgeden diğer boru hatlarının gaz akış yönlendirmesinin yapıldığı yerdir.
VANA ODASI: Bir doğal gaz şehir şebekesinin ana şebeke hattı üzerinde belirli noktalarda bulunan vanaları muhafaza etmek ve işletmek amacıyla yeraltına inşa edilen, içerisine insanın girebileceği büyüklükteki betonarme odacıktır. Vana odalarının, yer üstünde menhol kapağı ve havalandırma boruları mevcuttur.
VANTUZ: Hat içerisindeki havayı tahliye etmeye yarayan elemanlardır.
VARAK BASKI: Isıtılmış bir klişe vasıtasıyla folyonun (Varak Malzemesi) taşıyıcısından kurtulup basılacağı alana transfer olması işlemidir. Varak klişeleri tek taraflıdır. Metal klişe veya kurşundan hazırlanmış tipo baskı kalıbının ısıtılarak, cilt bezi ya da benzeri bir materyal üzerine konulmuş yaldız kağıdına (elle veya mekanik) yoluyla elde edilen transfer baskı.
VARİL (BBL): Ham petrol hacminin (m³) 6,28981 ile çarpıldığında elde edilen değerdir. Ham petrolün dünyada ticaretini kolayca sağlamak için, uluslararası antlaşmaya göre, hacim ölçüsü olarak american standard oil company blue barrel (mavi varil) birimi kullanılır. Blue barrel (1 bbl) hacim olarak 159 litreye (42 gallona) eşittir.
Varil (bbl): Hampetrol için kullanılan ve 42 U.S. galona eşdeğer bir ölçü birimidir; 42 galon hampetrolden 44 galondan fazla ürün elde edilir. Ürünlerin miktarı hampetrolün çıkarıldığı bölgeye bağlı olarak değişir; örneğin bir bölge için, 19.6 galon motor benzini, 10 galon dizel yakıtı ve ısıtma yağı, 4 galon jet yakıtı, 1.7 galon ağır fuel oil, 1.7 galon sıvılaştırılmış petrol gazları (LPG) ve 7.6 galon da diğer ürünler.
Varil Eşdeğeri (Barrels of Oil Equivalent (BOE): Bir petrol hacim birimidir; gaz (doğal gaz gibi) miktarının, enerjisi dikkate alınarak varil petrol eşdeğeri olarak ifadesidir. 6000 ft3 gaz = 1 varil petrole eşdeğerdir.
VARTM (Vakum Destekli Reçine Transfer Metodu): Elyaf ve takviye malzemesinin yer aldığı kapalı bir kalıba katalizlenmiş reçinenin enjekte veya transfer edilirken, ayrıca vakum emişle desteklendiği prosesi ifade eder.
VDE: Elektrik ve Elektronikteki Alman standardır.
VENT HATTI: Boru hattındaki gazın gerektiğinde tahliyesi için; boru hattına, emniyet kapama vanaları sistemine, basınç tahliye vanalarına, brülör öncesi gaz kontrol hatlarına monte edilen doğal gaza uygun küresel vana ve borulardan oluşan hattır.
Vent: Tehlike yaratabilecek basınçları gidermek için devreye giren gaz eksoz sistemidir.
VENTURI GAZ YIKAYICISI [ Venturi scrubbir ] Gazlardan tozu gidermeye yarayan sulu yikayici tipi.
VERI [ Data ] Analizlerde ya da yorumlarda kullanilan, sonuç çikarmaya yarayan bilgi ya da olgular.
Verim noktası: Çekme testinde, kuvvet değişmeden uzmanın gerçekleştiği noktadır. Bu noktada uygulanan kuvvet, maksimum kuvvetten daha düşük olabilir. Bazı malzemelerde verim/yild noktası oluşmaz.
VERNİK: Baskı yüzeyine uygulanan koruma işlemlerinden biri olup dayanıklılık ve parlaklığı lak kadar olmasa da yüzeye uygulanması kolay bir maddedir.Ofset Baskı makinalarında renk baskısından sonra uygulanır.Mat ve Parlak çeşidi vardır.
Vernik: Daha çok rengiyle tanımlanan ve genellikle organik kalıntılar olan ince, yapışkan bir maddedir. Doymuş solventlere (nafta gibi) karşı dirençlidir, fakat benzen, kloroform, ketonlar ve benzeri bileşiklerde çözünür.
VI: Viskozite İndeksi
VINIL KLORID [ Vinyl chloride ] Kanser yapabilen, PVC gibi plastik madde üretiminde kullanilan kimyasal bilesik.
VİBRASYON: Malzemenin birim zamanda aldığı yol olarak tarif edilir. Birimi mm/s’dir. V
Vinil Ester: Çoğunlukla epoksi reçineden yapılan, akrilik ester ve/veya meta akrilik asitleri içeren bir termoset reçine sınıfıdır.
Visbreaking: Kalıntıların viskozitesini düşürmek için uygulanan hafif koşullarda ısıl parçalama prosesidir; atmosferik veya vakum distilasyon kalıntıları, katalizörsüz ortamda ısıl olarak parçalanarak gaz, nafta, distilatlar ve düşük viskoziteli fuel oile dönüştürülür.
Viskoelastik: Malzemenin uygulanan şartlar sltında hem akışkan hemde elastik özellik sergilemesi özelliğidir.
Viskometre, Cold Cranking Simulator: Bir ara kayma hızı viskometredir; bir yağın soğuk bir motorda hareket iletiminin yeterli olup olmadığını ölçer.
Viskozimetre: Bir akışkanın (örneğin yağlar) belirli bir sıcaklıktaki akış hızının ölçüldüğü bir alettir; sabit hacimli bir orifis veya kapiler boru gibi.
Viskozite İndeks Düzenleyici (Improver): Bir yapın viskozite indeksini artırmak amacıyla katkı maddesi olarak kullanılan polimerik bir bileşiklerdir; yağın viskozitesinin sıcaklık değişimlerinden fazla etkilenmemesini sağlamak için kullanılır.
Viskozite İndeksi (VI): Bir akışkanın viskozitesinin sıcaklıkla değişimini göstermek amacıyla geliştirilmiş bir sistemdir; yüksek değerler akışkanın sıcaklık değişimlerinden fazla etkilenmediğini gösterir. VI, iki referans yağın viskozitelerinin sıcaklıkla değişimi kıyaslanarak tayin edilir; yağlardan birinin VI = 100, diğerininki VI = 0’dır. Viskozite indeksi saptanacak yağın 100°F ve 210°F’daki viskoziteleri deneysel olarak bulunarak formülden VI hesaplanır.
Viskozite Kaybı, Geçici: Yağlama yağlarına uygulanan bir testtir; düşük ve yüksek kayma hızlarındaki dinamik viskozitedeki kayıp ölçülür.
Viskozite, Brookfield: Bir yağın görünür viskozitesini ölçen test metodudur.
Viskozite, Çözelti: Çözelti viskozitesi, seyreltik polimer çözeltilerinde (veya büyük moleküllerde) kullanılan bir viskozite ölçme metodudur; çözeltinin kontrollü şartlarda (sıcaklık, konsantrasyon) bir kapilerden akış hızı ölçülür. Elde edilen verilerden, Mark-Houwink's eşitliğiyle ([h] = K Mva) bağıntılı olan intrinsik viskozite hesaplanır.
Viskozite, Dinamik: Bir sıvının, uygulanan kayma gerilimi ve kayma hızı arasındaki orandır; sıvının akmaya veya deformasyona karşı direncinin bir ölçüsüdür. Dinamik viskozitenin cgs sistemindeki birimi poise’dür; 1 poise (P) = 100 cP = 1 g·cm−1·s−1 = 0.1 Pa·s.
Viskozite, Görünür (Apparent)): Bir sıvının, sadece sıcaklık-kayma hızını gösteren viskozitesidir.
Viskozite, Kinematik: Bir akışkanın mutlak (dinamik) viskozitesinin aynı sıcaklıktaki yoğunluğuna bölünmesiyle elde edilen viskozite değeridir. Akışkanın gravite altındaki akmaya karşı direncini gösterir. Kinematik viskozitenin cgs sistemindeki birimi stokes (S veya St)’dur;
Viskozite, Mooney: Ham veya vulkanize kauçuğun deformasyona karşı direncini ölçen bir viskometre türüdür.
Viskozite, Redwood: Bir viskozite ölçme metodudur, ancak halen kullanılmamaktadır.
Viskozite, Saybolt SSU: ASTM D 88, 60 ml petrol ürünü örneğinin kalibre edilmiş Saybolt Universal viskometreden akması için gereken zamanın saniye olarak ifadesidir.
Viskozite, Saybolt, SSF: ASTM D 88, 60 ml petrol ürünü örneğinin kalibre edilmiş Saybolt Furol viskometreden akması için gereken zamanın saniye olarak ifadesidir.
VİSKOZİTE: Akışa giren maddenin kendine has direnci.
Viskozite: Bir akışkanın akmaya karşı gösterdiği dirençtir. Herhangi bir akma olayında, birbiri üzerindeki tabakalar farklı hızlarda hareket ederler ve tabakalar arasındaki kayma geriliminden dolayı akışkan kalınlaşarak uygulanan kuvvete karşı bir direnç gösterir (Newton Teorisi). İki tabaka arasındaki laminar kaymada akışkan ve hareketli tabaka arasındaki sürtünme akışkanın kaymasına neden olur; bu hareket için gereken kuvvet akışkanın viskozitesinin (dinamik veya kayma) bir ölçüsüdür.
Vizkosite: Bir malzemenin akışa direnme eğilimidir.
VOC ( Volatile Organic Compounds): Uçucu organik bileşikler; bütan, propan gibi.
VOC [ Volatile organic compounds ] Uçucu organik bilesikler.
VOLKANIK KAYA [ Igneous rock ] Bazalt, granit ve özellikle lav gibi, ergimis ve kismen ergimis durumda katilasarak olusan kaya.
Volkanik Kayaç: Volkanik kayaçlar iki tiptir; lava (yerüstünde, riyolit ve bazalt) ve magma (yeraltında, granit). Bunlar ~1500 0C sıcaklıktaki sıvı malzemenin soğumasıyla oluşur; bu sırada sıvı içindeki kimyasal maddelerden iri kristaller meydana gelir. Magma sıvı kayaçlar, kristaller ve gaz karışımıdır. Riyolit ve granit, çoğunluğu silikon olan benzer kimyasal maddeler içerir ve açık renklidirler. Bazaltta silikon azdır, bu nedenle daha koyu renklidir. Bak. Kayaç Çevrimi.
VP [ Vapor pressure ] Buhar basinci.
VS [ Volatile solids ] Uçucu katilar.
VSS [ Volatile suspended solids ] Uçucu çökelmemis kati madde.
VTOL [ Vertical takeoff and landing ] Düsey kalkis ve inis.
Vulkanizasyon: Komşu polimer zincirleri arasında bir veya daha fazla sülfür (veya diğer bir uygun elementle) atomları aracılığıyla köprü (çapraz bağ) oluşturulmasıdır; çapraz bağın derecesi kontrol altında tutularak bir elastomerin fiziksel özellikleri istenilen şekilde değiştirilebilir.
Vuruntu (Knock): Kıvılcım yanmalı (ateşlemeli) motorların silindirlerinde yakıt-hava karışımının bir kısmının tam zamanından önce tutuşması nedeniyle meydana gelen patlama veya gürültüdür.
VURUNTU ÖNLEYICI [ Anti-knock ] Motorun daha düzgün çalismasi için yakita eklenen ve genellikle kursun içeren bilesikler.
W
WATER DEW POİNT: Bir gaz karışımının su çiğleşme noktası (veya çiy noktası) belirli bir basınç - ta, gaz karışımındaki herhangi bir su buharının sıvı suya yoğunlaşmaya başlayacağı sıcaklıktır. Belli bir basınçta, bir gaz karışımının su çiy noktası, genellikle, gaz karışımının su buharı ile doyurulduğu nokta olarak adlandırılır. (Diğer bir deyişle gaz daha fazla su buharı tutamaz). WPS: “Kaynak Yöntem Şartnamesi” ya da daha basit anlamıyla “kaynak talimatı” kaynakçılara hangi kaynak detayını ne şekilde ve hangi parametreler ile kaynatacağını açıklayan dokümandır.
WCED [ World Commission on Environment and Development ] Dünya çevre ve gelisme komisyonu.
WCIP [ World Climate Impact Studies Programme ] Dünya Ikliminin Etkisini Inceleme Programi.
WEB OFSET (ROTATİF BASKI): Ofset baskı sisteminin gelişmiş şeklidir. Bobin kağıtlara baskı sistemidir. Tabaka kağıtlara baskı tekniğinden pek farklı değildir, kağıdı kullanış yönü hariç pek farkı yoktur. Web ofset makinaları ana çalışma prensipleri olarak tabaka ofset makinelerinden çok farklı olmasa da kullanılan kâğıdın bobin olarak makineye girmesi ve baskı hızının çok yüksek olması ona çok büyük avantajlar sağlar. Kitap, dergi, katalog, insert, gazete vb. baskı işlemlerini çok daha hesaplı, kaliteli ve hızlı gerçekleştirir.Katlama, kesme, harmanlama, paketleme, kurutma yapabilecek cihazlar eklenerek muayyen bir iş görmek için (gazete, dergi, mecmua vs.) imal edilmişlerdir.
WES [ Waste-to-energy system ] Atiktan enerjiye sistemi.
White Oil: Çok iyi rafine edilmiş straight mineral yağlardır; renksiz, kokusuz ve tatsızdır, kimyasal karalılıkları çok yüksektir. En saf white oiller doymamış bileşikler içermez; yiyecek, tıp ve kozmetik endüstrisinde kullanılır.
White Spirit: Kaynama aralığı (Örneğin, 135-200 0C) benzin ve gazyağı arasında olan bir rafine distilat ara üründür; ancak endüstriyel amaçlı üretimlerde genellikle 30-200 0C arasındaki fraksiyonlar tercih edilir. Boya inceltici olarak ve kuru temizlemede kullanılır.
WIT: Water injection technology (injection moulding technology)
WPC: Wood-Plastic-Composites
WWF [ World Wildlife Fund ] Dünya Vahsi Yasam Fonu.
Y
Y (YELLOW-SARI): Proses baskıda sarıı mürekkep için kullanılan kısaltma
Y.İ. : Yap İşlet Modeli’dir.
Y.İ.D. : Yap İşlet Devret Modeli’dir.
Yağ Kumu (Oil Sand): Petrol elde edilen bir kumtaşıdır.
Yağlama Yağı (Lubrication Oil): Kullanım amacına bağlı olarak uygun baz yağlar ve gerekli katkı maddeleri içeren, kullanıma hazır yağlardır.
Yağlama Yağı, Sentetik: Sentetik yağlar araştırma laboratuvarlarında geliştirilmiş olan, kimyasal reaksiyonlarla istenilen yağlayıcılık özelliklerini içerecek şekilde hazırlanan yağlardır. Sentetik baz stoklar (veya akışkanlar) genellikle altı grupta toplanabilir; polialfaolefinler (PAO), dibazik asit esterleri, poliyol eterler, alkillenmiş aromatikler, polialkilen glikoller ve fosfat esterleridir. Ayrıca silikonlar, silikat esterler ve halojenli hidrokarbonlar da özel sentetik yağlardır.
Yağlama: Birbirine temas ederek hareket eden parçaların yüzeylerinde bulunan pürüzler, hareketi zorlaştırır. Harekete karşı zorlanma olayına sürtünme denir.Sürtünme sonucu parçalar ısınır ve aşınır. Birbirine temas ederek çalışan parçalar, yağlandıkları zaman sürtünen yüzeyler arasında yağ filmi meydana gelir.Yağ, parça yüzeyinde bulunan pürüzlerin arasına dolarak sürtünmeyi en aza indirerek aşınma ve ısınmayı önler. Bak. Hidrodinamik Yağlama; Sınır Yağlama; Elasto Hidrodinamik Yağlama.
Yakıt Pili: Bir yakıtın kimyasal enerjisini doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren elektrokimyasal bir mekanizmadır. Bataryalara benzer şekilde yakıt pilleri de düşük-voltajlı doğru akım üretir. Elektroliz ve yakıt pili birbirinin tersi çalışan iki sistemdir.
YALDIZ BOYAMA (BRONZLAMA): Toz halindeki varak, gümüş vb. yaldızların transparan baskı yapılmış baskı altı malzemesine serpilmesi yoluyla yapılan boyama işlemi. Dini kitap baskılarında, tarihi mozaik baskılarında ve ambalaj sanayindeki lüks ve pahalı kutu, kağıt baskılarına uygulanan altın, gümüş, bakır ve bronz rengindeki tozların sürülmesini kolaylaştırır.
YALDIZ: Varak baskıda kullanılan altın gümüş ve alternatif renkler ile kaplı metalik folyo malzemesidir.
YAN KAĞIT: Sert kapaklı kitap,katalog gibi ürünlerde,iç formaların kapağa bağlanmasını sağlayan en baş ve en sonundaki çiftli sayfa grubuna denir.Genel olarak iç kağıttan daha gramajlı bir kağıt olarak uygulanması daha temiz ve kaliteli olmasını sağlar.
Yan Ürün: Bazı temel ürünleri üretimleri sırasında meydana gelen ikinci derecede veya istenmeyen ürünlerdir.
Yanabilirlik: Bir malzemenin alev alma ve yanma derecesinin ölçümüdür.
YANAL ESNEK BAĞLANTI PARÇASI: Gaz boru hattı ve tesisatlarında yanal eksen sapmalarını karşıla - maya yarayan esnek bağlantı elemanıdır.
YANGIN SİSTEMİ: Yangını başlangıç anında tespit ederek uyarı elemanları ile birimlerin müdahalesini sağlayan, söndürme sistemlerini ikaz eden, tehlikeli olabilecek birimleri devre dışı bırakarak tahliye için zaman kazandıran sistemdir.
YANITLAMA ZAMANI: Bir sensörün belirli koşullar seti altında sıcaklıktaki bir adım değişiminin% 63.2’sine erişmesi için gereken süre. Sensörün kademeli değişim değerinin% 63.2’sinde stabilize olması için beş zaman sabiti gereklidir.
Yanma Hücresi: Yakıtın kimyasal oksidasyonunun oluştuğu, yani yandığı kapalı bir hücredir; örneğin, benzin motorlarında pistonla sıkıştırılan yakıtın silindirde kapladığı alan yanma hücresidir.
Yanma Noktası: Yanmayı sağlayabilecek yeterli derecede buharın oluştuğu en düşük sıcaklıktır.
YANMA OLUĞU: Kaynak dikişinin kenarlarında meydana gelen oyuk veya çentik şeklindeki hatalardır. Özellikle kaynakçının gereğinden fazla akım şiddetlerinde yanlış elektrot açısıyla ve aşırı hızda çalışması gibi nedenlerle oluşur. Bu hata, kaynak dikişinin dinamik zorlanmalara karşı mukavemetini düşürür.
Yanma: Bir yakıtın çok hızlı oksidasyonu olarak tanımlanabilir. İdeal (tam) bir yanma prosesinin ürünleri H2O ve CO2’dir. Yanma tam olmadığında karbon tamamen oksitlenemeyeceğinden karbon monoksit (CO) meydana gelir.
Yanmazlık: Alev yayılmasını engelleyen, yavaşlatan veya durduran kimyasak katkı yada yüzeysel olarak uygulanan ürünlerdir. Katkılar polimerizasyon sırasında kimyasal olarak bağlanan yada daha sonra plastiğe eklemek süretiyle kullanılır.
YANMIŞ GAZ AKIŞ SİGORTASI (BACA EMNİYET VENTİLİ): Yanmış gaz borusuna monte edilen ve bacada meydana gelen kuvvetli çekiş, yığılma ve geri tepme durumlarında gazı kesen tertibattır.
YANMIŞ GAZ BACASI: Gaz tüketim cihazlarında yanma sonucu oluşan yanmış gazların atmosfere atılmasını sağlayan bacadır.
YANMIŞ GAZ KLAPESİ: Bacada veya yanmış gaz kanalında termik veya mekanik olarak çalışan bir klapedir.
YANMIŞ GAZ: Gazın hava ile karışık yanması sonucu oluşan ve atmos - fere atılan gazdır.
YAPIM BOYU: Borunun haddeden çıktıktan sonraki boyudur.
Yapışkanlık: Bir yapıştırıcının veya prepreg malzemenin, üzerine dokunulduğunda verdiği, yapışkanlık duygusudur.
Yapışma Dayanımı: Yapıştırılmış yüzeyler arasındaki, yapışma derecesinin ifadesidir. Yapışma alanı başına, yüzeyleri biribirinden ayırmak için gerekli yük miktarının ölçülmesi esasına dayanır.
Yapıştırıcı: Yüzeyde bağ sağlayarak, iki malzemenin bir arada tutulmasını sağlayan maddedir. Film, sıvı veya pasta şeklinde kullanılabilir.
Yapıştırma: Sertleşmiş iki veya daha fazla kompozit parçanın, yapıştırıcı bir bileşenle bir araya getirilmesidir.
YAPRAK: İki tarafı birer sayfadan oluşan kağıttır.
YARDIMCI ANOT: Dış akım kaynaklı katodik koruma sistemlerinde, transformatör-redresör sisteminden katodik koruma devresine verilen doğru akımın pozitif ucunun bağlandığı grafit, metal veya alaşımlardır. (İlgi: Katodik Koruma)
YARDIMCI DOGAL GAZ [ SNG = Subtite natural gas ] Herhangi bir kaynaktan elde edilen, dogal gazin özelliklerini tasiyan gaz.
Yardımcı Hammdde: Kompozit üretiminin ana hammaddeleri olan jelkot, reçine ve elyaf dışında kalan ancak kullanımları proses açısından gerekli olan dolgu maddeleri ile katalizör, hızlandırıcı vb. Yardımcı malzemeleri ifade eder.
Yardımcı İşletmeler: Rafineriler, petrokimya kompleksleri ve diğer endüstri kollarında üretim sırasında kullanılan elektrik, buhar, su, atık giderme, gibi gerekli hizmetlerin alındığı üniteler veya fabrikalar grubudur.
YARI ÖMÜR: Bir radyoaktif bozunma olayından radyoizotopun başlangıçtaki aktivitesinin yarıya inmesine kadar geçen zamandır. (İlgi: Radyografik Muayene)
YARILANMA MÜDDETI [ Half-life ] Bir radyoaktif izotopun atomlarinin yarisinin parçalanmasi için gerekli olan süre; kirletici etki süresi açisindan tarim ilaçlari ve diger kirleticiler için de bu terim uygulanir.
YARIM KESİM: Bir bıçak ile malzemenin belli bir derinliğe kadar kesilmesi işlemidir.Genelde etiket(sticker) kesimlerinde taşıyıcı ile etiketi ayırmak için kullanılır.
YAS YAPISI [ Age structure ] Nüfusun yas gruplarina göre siniflandirilmasi.
YASAK BÖLGE: İçerisinde gaz toplanması muhtemel olan istasyon binası, bölge regülatörü, vana odası gibi bir şahsın girebileceği yapıların bulunduğu bölgelerdir.
YASAM DÖNGÜSÜ [ Life cycle ] Bir canlinin yumurta döllenmesinden ölüme kadar geçirdigi degisik asamalar.
YASAM KUSAKLARI [ Life zones ] Genellikle bir örnek iklim ve toprak özelliklerine sahip alanlar ve bunun bir sonucu olarak da, tür, bilesim ve çevreye uyum bakimindan son derce bir örneklik gösteren biyota.
YASAM MEKANI [ Biotope ] Belirli bir bitki ve hayvan toplulugu için elverisli nitelikteki nispeten bir örnek çevre kosullarinin olusturdugu sinirli bir bölge.
YASAM ORTAMI [ Habitat ] Bir organizmanin yada organizma grubunun yerlestigi, fiziksel çevrenin görece bir örnekliligi ve ilgili bütün biyolojik türlerin siki etkilesimi ile belirlenen dogal çevre. Yasama ortami çöl, tropik orman, çayirlik alan, kutup tundrasi yada buz denizi olabilir.
YASAYABILIR [ Viable ] Canli, üreyen sistemler.
YASTIK GAZI (CUSHION GAS): Oluşturulan kavernanın stabilitesini sağlamak için, kaverna içerisinde daima bulunması gereken geri üretimi ancak kaverna ekonomik ömrünü tamamlayıp terk edileceği zaman yapılabilecek gaz miktarıdır. (İlgi: Tuz Gölü Doğal Gaz Yer altı Depolama Projesi)
YASTIK GAZI: Yastık gazı yer altı gaz deposunun depolama faaliyetine hizmet edebilmesi için rezervuarlarda tutulması gereken gazdır.
YASTIKLAMA: Kanal içerisine yerleştirilen doğal gaz boru hatlarında, boru kaplamasının sert cisimlere karşı korunması amacıyla boru çevresinin en az 10 cm kalınlığında (20 cm olması tavsiye edilir) ince kum ile doldurulması işlemidir.
Yaşlanma (Aging): Tanımlanmış koşullar altında bir maddenin zamanla özelliklerinin olumlu veya olumsuz yönde değişmesidir. Antioksidanlar, UV /ışık stabilizerleri, v.s. gibi katkı maddeleri ilavesiyle yaşlanma nedeniyle olabilecek olumsuzluklar giderilir veya azaltılır.
Yaşlanma/Bozunma: Isı ve ışık etksiyle yapıda oluşan kimyasal veya fiziksel değişikliklerdir. Malzemenin özelliklierini kaybetmesine sebep olan temel unsurdur.
Yatay (Horizontal) Sondaj: Bir petrol ve gaz kuyusundaki dikey şafta ilaveten, başka türlü ulaşılamayan alanlara doğru bir veya daha fazla yatay şaftlar da yerleştirilir. Teknik özellikle denizdeki sondajlarda önemlidir; buralarda bir platform pek çok yatay şafta servis verebilir, verim artar.
Yatay Presleme: Karmaşık şekilli ürünlerin kalıplanmasında kullanılan, HKB hamurunun kıvamından dolayı kendi kendine akmaması nedeniyle malzemenin bir piston marifeti veya vidayla salyangoza itilerek kalıbın önce çapak çizgisine kadar, sonra da HKB Hamuru enjekte edilerek tamamen kapatılmasını içeren bir presleme yöntemini ifade eder.
Yatırma: Takviye malzemesini kalıp içine yerleştirme ve işleme prosesidir.
YAYILIM ALANI [ Range ] Biyolojik biçimlerin cografi dagilimi.
YAZ DÖNEMİ:1 Mayıs günü saat 08:00’de başlayıp 1 Eylül günü saat 08:00’de sona eren dönemdir.
YEDEK (ENERJI) ÜRETIM KAPASITESI [ Reserve generating capacity ] Beklenmedik enerji taleplerini karsilamaya yönelik fazladan enerji üretme kapasitesi.
Y-Ekseni: İki yönlü kompozit laminatlarda, laminat düzlemi üzerinde, x eksenine dik yönde olan eksendir.
YENIDEN ISLEME [ Recycling ]Özellikle kagit, cam ve plastik gibi yararli ürünlerin üretilmesi için, atik materyalin yeniden kullanilir hale getirilmesi islemi.
YENILENEBILIR ( DOGAL ) KAYNAK [ Renewable resource ] Kendini dogal biçimde yenileyen yada insan müdahalesiyle yenilenebilen, agaç, hava yada su gibi dogal kaynaklar.
YENILENEBILIR ENERJI KAYNAKLARI [ Rnewable energy sources ] Günes enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, su enerjisi, biokitle enerjisi, gelgit enerjisi ve üretici nükleer enerji reaktörleri gibi kendiliginden yenilenebilir, kullanmakla eksilmeyen enerji kaynaklari.
YENILENEMEZ KAYNAK [ Nonrenewable resource ] Sinirli olarak bulunann mineral gibi dogal, kural olarak cansiz kaynak.
Yeniden Düzenlenme (Rearranging): Dönüşüm metotlarından biridir; hampetrolün distilasyonundan ve kraking ünitelerinden alınan benzinin çoğu yeterli oktan sayısına sahip değildir. Katalitik reforming prosesiyle düşük oktan sayılı benzinden hidrojen çıkarılarak oktan sayısı yükseltilir. Hidrojen, hidrotreating ünitelerinde kullanılır.
YER ALTI DEPOSU: Yer altında basınçlı su emdirilerek doyurulabilen geçirgen özellikteki kayaçlarla sınırlı boşluk bölgedir. Gaz depolama uygulamalarında, bir akiferde (yeraltı deposunda) gazın depolanabilmesi için alt taraftaki kayaç tabakanın geçirgen özellikte ve üst taraftaki tabakanın (veya kapağın ) geçirgen olmayan özellikte olması gerekmektedir.
YER ALTI SUYU [ Groundwater ] Yerüstü [yüzey] su kaynaklarindan sizinti yada yagmur yoluyla yenilenen, yer yüzeyinin altinda yutaklanan su olusulari.
YER ALTI SUYU KIRLILIGI [ Groundwater pollution ] Yer alti suyu kirliliginin baslica kaynaklari lagim suyu tesisati, lagim çukurlari vb. ile kiyi bölgelerinde tuzlu su sizintilaridir.
YER ALTI SUYU ZENGINLESMESI [ Groundwater recharge ] Yagis suyu veya yüzey sularinin sizma yoluyla yer alti sularini çogaltmasi.
Yeraltı Gaz Deposu: Gaz kuyusundan alınan gazın üretim fazlası, yeryüzüne çıkarılmadan yeraltındaki uygun depolama yerlerine transfer edilir. Bu yerler boşalmış (veya kurumuş) yağ ve gaz kuyuları, veya üstü su ve hava geçirmeyecek şekilde kayalıklarla kaplı su taşıyan kum havzalarıdır.
Yeraltı İnjeksiyonu: Bir kuyu yoluyla yer altındaki bir rezervuara gaz veya sıvı vermektir. Amaç, bir kuyudan daha fazla petrol almak (artırılmış petrol üretimi) veya rezervuarda biriken suyun atılmasıdır.
YERALTI SU DÜZEYI [ Water table ] Taban yataginda biriken yer alti suyunun düzeyi.
YERÜSTÜ SUYU (YÜZEY SUYU) [ Surface water ] Okyanuslarda dahil, yeryüzündeki bütün sulari tanimlamakta kullanilan genis kapsamli terim. Dar anlamiyla ise akarsu yataklarinda bulunan suyu ifade eder.
YERYÜZÜNÜN IZLENMESI [ Earthwatch ] Önemli çevresel yönelimlerin saptanmasi, insan faaliyetinin çevre üzerindeki etkilerinin incelenmesi, çevreye yönelik potansiyel tehlikelerin erken uyarilarinin belirlenmesi ve dogal kaynaklarin izlenmesi için gelistirilen genis kapsamli çevre degerlendirme programi.
YESIK KUSAK [ Green belt ] Bir yerlesim alani çevresinde yer alan, yapilasma olmayan toprak kusagi.
YESIL DEVRIM [ Green revolution ] Yogun gübre ve gelistirilmis sulama sistemi kullanimi ve özellikle bugday ve prinç gibi ürün tohumlarinin yeni çesitlerinin benimsenmesi yoluyla daha basarili tarimsal verim elde edilmesini ifade eder.
YEŞİL BÖLGE: Genellikle fazla bir alt yapı gerektirmeden sadece tesviye edilerek hazırlanmış bir alan üzerine inşa edilebilen SDG tesisi için planlanmış bölgeyi (alanı) temsil eder.
YETERSIZ BESLENME [ Malnutrition ] Organizmanin varligini sürdürmesi ve büyümesi için gerekli asli metabolizma ögelerinden birinde yada birkaçinda genellikle beslenme eksikliginden kaynaklanan yetersizlik durumu.
Yetersiz Sertleşme: Kalıplanmış ürünün, sertleşmesi için gerekli ısı veya zaman beklenmeden kalıptan çıkartılması halinde karşılaşılan durumdur.
YIKAYARAK TASFIYE [ Ekutriation ] Yüzdürme (yikama) islemi sirasinda degisik çökelme hizlarindan yararlanarak ayirma islemi.
YIKAYICI [ Scrubber ] Bir su püskürtücüsünden olusan hava kirliligi aygiti. Püskürtülen su arzu edilmeyen parçaciklarla çarpisir, onlari tutar ve emisyondan ayirir; emisyon daha sonra kirden arinmis olarak bacaya gider.
YIKAYICI [ Washer ] Toplama ortami olarak sivi ile isleyen gaz ariticisi, damlacik ayiricisi, sulu toz toplayicisi için kullanilan genel terim.
YIKINTI [ Debris ] Herhangi bir yapinin tahribi sonucunda ortaya çikan kayalarin, kerestenin, molozun, tuglalarin, taslarin vb. olusturdugu birikinti.
YILLIK BOSALTMA SINIRI [ ARL= Annual release limit ] Kirlilik kaynagindan bir yilda salinabilecek maksimum atik miktari.
YINELENEN DOZ ZEHIRLILIGI [ Repeated dose toxicity ] Belli bir tahlikeye birkaç kez maruz kalmanin zehirli etkisi.
Yıpranma: Bir zaman dilimi içerisinde, çevresel faktörlerin malzemeler üzerinde yarattığı etkidir.
YIRTICI [ Predator ] Avlanarak yasayan yaratik ve organizma. " yirtici zinciri "nde , birbirini izleyen her bir besin iliskisi kademesinde yer alan tüketici, tüketilenden genellikle daha büyük ve güçlüdür. Bu baglamda nihai yirtici, insan olmaktadir.
Yield Strength: Akma Gerilimi.
YOGUNLUGA BAGLI ETKEN [ Density-dependent factor ] Tam anlamiyla etkili olabilmesi nüfus yogunluguna bagli çevre etkeni.
YOGUNLUGA BAGLI OLMAYAN ETKEN [ Density-Independent factor ] nüfus yogunluguna bagli olmadan etkisini gösteren çevre etkeni.
YOGUNLUK [ Density ] Bir yerin nüfusunun, yerlesim birimlerinin yada taban alaninin, toprak alani birimiyle olan ve oran olarak ifade edilen iliskisi.
YOĞUNLUK: Birim hacimdeki kütle miktarını tanımlar. Doğal gaz sektöründe yaygın olarak m³ hacimdeki doğal gaz kütle miktarının kg cinsinden değeri kg/ m³ kullanılır.
YOĞUNLUK: Birim hacme düşen ağırlık,genelde gr/cm3 olarak belirtilir.
Yoğunluk: Belirli bir sıcaklıkta, genellikle 15.5 0C’da birim hacim sıvının ağırlığıdır; birimi çeşitli olabilir, örneğin, gr/cm3 .
Yolluk: Kalıplama bileşiminin, kalıp boşluğuna direkt olarak enjekte edildiği kanaldır.
YOLMA: Basılı tabakaların birbirlerine yapışmaları ve ayrılmaları sırasında baskılı imaja verdikleri zarardır.
YONTMA (ÇENTME) [ Spalling ] Yongalar yada parçalar haline getirme.
Yorulma Dayanımı: Belirli bir sayıda periyodik yük bindirimi sonucunda, malzemede herhangi bir bozulma olmadan malzemenin, kaldırabileceği en yüksek gerilim mertebesidir. Her türlü yorulmadan sonra, geriye kalan mukavemet değeri kavramını da ifade eder.
Yorulma Ömrü: Deformasyon oluşana kadar geçen süreyi ifade eder.
Yorulma Sınırı: Hiçbir bozulma olmadan, bir malzeme üzerine sonsuz kez yüklenebilecek maksimum periyodik gerilim sürecidir.
Yorulma: Tekrarlanan yük uygulamalarının ardından, mekanik özelliklerin azalması veya tamamen ortadan kalkması durumudur. Yorulma testi, tekrarlanan uygulamaların sonucunda yaşanan olumsuzluklar hakkında örneğin; bir malzemenin çatlama dayanımının geliştirilmesi yönünde bilgi sunan bir testtir.
YOSUN ÖLDÜRÜCÜ [ Algicide ] Yosunlara etkili zehirli kimyasal bir madde.
YOSUN PATLAMASI [ Algal bloom ] Su kaynaklarinin çesitli atiklar ve akintilar yoluyla besleyiciler, özellikle nitratlar ve fosfatlar yönünden zenginlesmesi sonucu içlerindeki su yosunlarinin hizla serpilip gelismesi.
YOSUNLAR [ Algae ] Tamamen yada kisman su altinda yasayan veya nemli yüzeylerde büyüyen, bazi kimyasal elemanlarin bulundugu kosullarda hizla çogalan, klorofil ve diger fotosentez pigmentleri içeren bitkiler.
Young Modülü: Normal gerilimin (stress), çekme ve sıkıştırma gerilmesine (strain) oranı olarak ifade edilir.
Yönlendirme: Yüksek derecede hizalandırılmış bir yapının üretilebilmesi amacıyla, polimerik malzemelerin içindeki kristal yapının da hizalandırılmış olması gerekir.
Yöresel Kuru Bölgeler: Genellikle laminat kenarlarında oluşan, reçine tarafından ıslatılamadan kalmış bölgelerdir.
Yumuşama bölgesi: Plastik malzemenin katı halden yumuşak hale geçişteki sıcaklık aralığıdır.
Yumuşama sıcaklığı: Belli yük altında belli bir deformasyonun ölçüldüğü sıcaklıktır.
YURT DIŞI OPERATÖRÜ: İthal veya ihraç edilen doğal gazın Giriş veya Çıkış Noktalarında, İletim Şebekesine bağlanan yurt dışı iletim sistemini işleten yurt dışı şebeke işletmecisidir.
YÜK (q) : Bir gaz cihazında bir saatte yanan gazın kcal/h veya kwh cinsinden eşdeğerine o cihazın yükü denir. (İlgi: Alt Sınır Yükü, Anma Yükü, Sınır Yükü, Üst Sınır Yükü)
Yük Altında Deformasyon Sıcaklığı: Belirli bir yük altında, belirtilen standart test çubuğunun defleksiyona uğradığı sıcaklıktır.
Yük Altında Eğilme Eğrisi: Y ekseninde artan çekme, basınç, bükülme yüklerinin, X ekseninde ise bu yüklerin sebep olduğu eğilmelerin çizildiği eğridir.
YÜK FAKTÖRÜ: Belirli bir süreç içerisinde averaj yükün pik yüke olan oranıdır.
Yük Gerilimi: Kilogram cinsinden uygulanan yükün, yükü taşıyan alana bölünmesi ile elde edilen gerilim değeridir. Maksimum yük gerilimi, taşıma alanı tarafından taşınabilecek maksimum yüktür.
Yük Taşıma Dayanımı: Karşılanabilecek maksimum yük gerilimidir.
YÜKLEME HATTI: Tanklarda depolanan hampetrolün, gemiye yüklenmesi için kullanılan ana hatlardır.
YÜKLEME KOLLARI: Hampetrolün yükleme ve tahliye operasyonu için gemi ile sahil arasındaki geçişi sağlayan sistemlerdir.
YÜKLEME KOLU MİNİ PANELİ: Yükleme kolu üzerinde bulunan ve operatörün yükleme kollarını daha hassas bir şekilde kullanmasına imkân sağlayan paneldir.
YÜKLENİCİ FİRMA: “Boru Hattı ve İstasyon Montajı” işinin yapımını üstlenen şirketi, ifade eder.
Yüksek Basınç Altında Yapılan Laminatlar: En az 6.9 Mpa ve daha yaygın olarak 8.3 ile 13.9 MPa arasındaki basınç değerlerinde kalıplanan ve sertleştirilen laminatlardır.
YÜKSEK BASINÇ DAĞITIM ŞEBEKESİ: İşletme basıncı en fazla 4 bar olan doğal gaz dağıtım şebekesine yüksek basınç dağıtım şebekesi denir.
YÜKSEK ENERJILI YIKAYICI [ High energy scrubber ] Kirli gazi atomize suyla temizleyen kollektör.
YÜKSEK YOĞUNLUKLU PE: Yoğunluğu 0, 942 - 0, 965 gr/cm³ arasında olan polietilen boru malzemesidir. (İlgi: Alçak Yoğunluklu PE, Orta Yoğunluklu PE)
Yüksek Yoğunluklu Polyethylene (HDPE): Yüksek yoğunluklu Polyethylene katı,sert ve güçlü doğal rengi süt beyaz olan bir reçinedir.HDPE çatlamaya,darbeye ve erimeye karşı iyi bir direnci vardır.HDPE , kişisel bakım,içecekler,yiyecekler ve kimyasallar için uygundur.Şişirme kalıplamaya kendini iyi verir.
YÜZDÜRME [ Flotation ] Maddelerin sivi atiklardan yüzdürülerek ayrilmasina yarayan fiziko kimyasal aritma yöntemi.
YÜZER SETLER [ Floating booms ] Küçük bir alanda toplanmis yogun bir kitleyle ugrasmak, yayilmis bir kitleyle ugrasmaktan çok daha kolay oldugu için, suya yayilmis petrolü belirli bir alanda tutmak amaciyla kullanilan, çesitli maddelerden üretilebilen yüzer engeller.
Yüzey : Kalıpsız uygulamalarda el yatırması veya püskürtme işlemi uygulanacak alanı ifade eder.
YÜZEY AKTIF MADDE [ Surfactant ] Deterjanlarda kullanilan ve atik sularda bulundugunda alici ortam sularinda köpürmeye yol açan yüzey aktif bir kimyasal madde. Etkin su kirliligi nedenlerinden biridir.
Yüzey Gerilim (Interfacial Tension): İki faz arasındaki yüzeyin kopması için gerekli kuvvettir; yüzey arası, peşpeşe bulunan iki fazın katı, sıvı veya gaz olmasına göre sınıflandırılır. Fazlardaki moleküllerin kapiler etkisi, ıslatma özelliği, adsorbsiyon, v.s. gibi özellikleri ara yüzeyi oluşturan moleküllerin davranışlarını etkiler. Faz içinde moleküller arası bağlanma kuvvetleri her yönde eşittir; oysa yüzeyde moleküller-arası kuvvetler (ara yüzey yönünde ve faz içi yönde) etkilidir ve yüzeyi küçültmeye çalışırlar. Buna karşın yüzeyi artırmaya çalışan bir etken (örneğin, fazdan ara-yüzeye moleküller taşınması gibi) yüzeydeki kuvvetlere karşı bir iş (W, erg) yapmak zorundadır. W = g DA
YÜZEY KALİTESİ: Döküm, haddeleme, talaşlı ve benzeri imalat yöntemleri ile elde edilen mamül parçanın yüzeylerinde görülen küçük girinti ve çıkıntıların referans bir yüzeye göre tanımlanmasıdır.
YÜZEY MUAMELESİ: Bir plastiğin yüzeyini değiştirerek mürekkep,,lake,yapıştırıcı uygulanır hale getirme işlemi
Yüzey Tülü: Elyafın yüzey keçesi olarak bilinen tesadüfi bir dağılım içinde keçe şeklinde yapılmış, reçinece zengin ve düzgün yüzeyli bir tabaka oluşturmak için kullanılan düşük gramajlı takviye malzemesini ifade eder.
YÜZEYSEL AKIS [ Runoff ] Yeryüzünde akarak yada toprak yüzeyinden sizarak yüzeydeki su olusumlariyla yeniden birlesen su ve yagmur suyu.
YÜZEYSEL AKIS EROZYONU [ Runoff erosion ] Yüzeysel akisin yol açtigi erozyon; erozyona ugrayan toprakta bitki örtüsünün yerinden sökülmesiyle sonuçlanir.
X
X-Ekseni: Kompozit laminatlarda, laminet düzlemi üzerinde 0o referans açısı olarak kabul edilen eksendir.
Z
ZAMAN ANAHTARI: Günün belirli zamanlarında belli bir işlem veya işlemler serisini başlatan bir kontrol cihazıdır.
ZAR SÜZGEÇLER [ Membranes ] Suyun aritilmasinda, tuzunun giderilmesinde ve ayrica sinai süreçlerde kullanilan, zardan yapilma filtreler.
ZARARLI [ Noxious ] Fiziksel yönden zararli olumsuz etkilere sahip.
ZEHIRLI MADDELER [ Toxic substances ] Degisik biçimlerde maruz kalma sonucu zarara yol açabilen kimyasal maddeler.
ZEMİN ELEKTRİK ÖZGÜL DİRENCİ: Aralarında 1 cm uzaklık bulunan birer cm² alanlı iki yüzey arasında kalan zeminin elektrik direncidir. Birimi ohm-cm’dir.
ZEMİN POTANSİYELİ: Boru hattı boyunca zeminin belli uzaklıktaki iki noktası arasında referans elektrotlar yardımı ile ölçülen potansiyel farkıdır. (İlgi: Katodik Koruma)
ZEMİN REDOKS POTANSİYELİ: Zemin içerisinde platin elektrotun, bir referans elektrot kullanılarak ölçülen elektrot potansiyeli ve zemin pH değerinden hesaplanan potansiyel değeridir.
ZENGİN GAZ: Metan oranı fazla olan gazdır, ancak beraberinde diğer hidrokarbon gazları da bulunmaktadır.
ZIFT [ Bitumen ] Yüzeyleri havanin etkilerine karsi dayanikli kilmak ya da yol yüzeylerini kaplamakta kullanilan petrol kalintisi.
Zımba: Ürünün iç kısmına biçim veren kalıp elemanıdır.
ZIMMERMAN ISLEMI [ ZIMPRO = Zimmerman process ] Basinç altinda, kapali bir kapta BOI-biyolojik Oksijen Ihtiyacini azaltmak için, lagim çamurunun islenmesinde kullanilan sir sulu oksitleme islemi.
ZIMPRO [ Zimmerman process ] Zimmerman islemi.
ZIRNIK, Kimyasal formülü As2S olan, kirli-turuncu, sarı-turuncu veya gri-sarı, eğer demir miktarı fazla ise kirli-kırmızı renkte, çok higroskobik, havada kolayca oksitlenen, kristal yapıda, suda kolayca çözünen ve piyasada erimiş kütle, yaprak (pul), veya parça, veyahutta granüle halinde satılan bazı hallerde dokunulması tehlikeli olan, patlayabilen ve kükürt boyaları deri, viskoz, pamuklu tekstil gibi sanayi dallarında kullanılan madde.
ZİFT, 1) Katrandan ve başka organik maddelerin damıtılmasından elde edilen, az ısı ile eriyen, katı halde iken kolay kırılabilen, siyah, parlak madde. 2) Kara sakız.
Zift: Kömür katranının distilasyonundan çıkan maddeleri belirten bir terimdir.
Zincir Polimerizasyonu: Yan ürün elde edilmeksizin, uzun zincir moleküllerinin (polimerler) elde edilmesi amacıyla, basit moleküllerin (monomerler) birbirine eklendiği / katıldığı
Zincir Transferi: Genellikle zincir polimerizasyonu sırasında meydana gelen bir kimyasal reaksiyondur; büyüyen bir makromolekül veya oligomerdeki kinetik zincir taşıyıcının aktivitesi diğer bir moleküle veya aynı molekülün diğer bir kısmına (backbiting) transfer olur.
ZİNCİR, Makine ve techizatta kuvvet ve hareket aktarma aracı.
ZONE: Bölge; örneğin, bir kuyudaki iki farklı derinlikler arasındaki alandır.
ZOOPLANKTON [ Zooplankton ] hayvansal plankton.
ZOR GÜN: Taşıtanların, doğal gaz çekiş miktarlarının artması ve/veya giriş miktarlarının azalması ve/ veya herhangi bir Giriş Noktasındaki doğal gaz girişinin durması nedeniyle sistem dengesinin bozulduğu gündür.